Tekfen Filarmoni’nin bursiyerlerinden genç viyolacı Barok Bostancı: “Berlin’deki okulum Hanns Eisler klasik müzik alanında çok köklü bir kurum”

Still Fotoğrafçılık Ankara

Bazen ailelerin çocuklar doğmadan onlar için hayal ettiği isimler, şans eseri sonraki yıllarda çocukların geleceğini belirleyebiliyor. Ama tabi isminin gücünü mesleğine aktarmak için yetenek ve bu yeteneği büyük bir özveriyle çalışarak geliştirmek gerektiği kesin. Barok Bostancı da işte buna örnek gösterebileceğim müzisyen gençlerden. Kendisi daha doğmadan Barok dönem müziğine hayran olan babasının onun için hayal ettiği ismi, içinde giderek büyüttüğü müzik ve enstrüman sevgisiyle bütünleştiren bu başarılı genç, 1998 yılında Ankara’da doğdu.

Müzik eğitimine 6 yaşında Valentina Samuela ile piyano çalışarak başlayan Barok Bostancı, 2008 yılında Akdeniz Üniversitesi Antalya Devlet Konservatuarında Viyola eğitimine başladı. Lise eğitimi için 2012 yılında, Bilkent Üniversitesi Müzik ve Sahne Sanatları Fakültesi’nde öğrenim görmeye hak kazandı. Buradaki eğitimi süresince, Bilkent Senfoni Orkestrası sanatçısı Elena Gnezdilova ile çalıştı. Üniversite eğitimi için 2016 yılında, HochschulefürMusikHannsEisler Berlin ‘in açmış olduğu sınavı kazanarak burada Berlin filarmoni sanatçısı Julia Gartemann’ın öğrencisi oldu. 

2015 yazında AIMA müzik akademisi bünyesinde Ruşen Güneş ve 2016 yazında yine AIMA müzik akademisi bünyesinde Marco Misciagna ile çalışan başarılı müzisyen; Alexander Zemtzov, Stephan Fork, Tabea Zimmermann, Jens Peter Maintz ile oda müziği ve solo olarak çalışma fırsatı yakaladı.       

Tekfen Filarmoni Orkestrası bursiyerlerinden olan Barok Bostancı eğitimini Julia Gartemann ile Berlin’de çok köklü bir müzik okulunda sürdürüyor. Genç müzisyenlerin burs imkanlarıyla desteklenmesi, Almanya’daki müzik imkanları, geleceğe dair hayalleri gibi daha birçok konuda kendisiyle çok bilgilendirici bir söyleşi gerçekleştirdim. Okumanız dileğiyle…

Merhaba Barok Bey. Müzik eğitiminize altı yaşında başlamadan önce müziğe olan yatkınlığınız, ilginiz nasıl ortaya çıkmıştı? Yakın çevrenizden sizi tanıyanlar o döneme dair müzik yetenekleriniz hakkında neler anlatıyorlar? 

Merhaba Menekşe Hanım. Ben müzik sesinin hiç eksik olmadığı bir evde doğdum. Babamın opera sanatçısı olması bana çok küçük yaşlardan itibaren opera provalarını dinleme olanağı sundu. Doğal olarak evde de müzisyen bir çevrenin katkıları ile büyüdüm. Benim de bu koşullarda  çok küçük yaşlardan itibaren kulağıma küçük bir radyoyu koyarak uyuma gibi alışkanlıklarım varmış. Ayrıca çevremdeki tüm seslere karşı daha o zamanlardan hassas olduğumu da söylerler. Çok önceden dinlediğim müzikleri hatırlama, pek hoşuma gitmeyen müziklere karşı tahammülsüzlük de çocukluğum süresince aile arasında anlatılan özelliklerim arasında. Daha sonraları okul öncesi eğitim yaşantımda, ezgileri doğru sesleri vererek söylemem, müzik aletlerine olan ilgim, yemek masasında ritim çalma alışkanlıklarım sonucu, ailemin piyano dersi teklifini itiraz etmeden kabul etmişim. Burada profesyonel olarak ilk müzik öğretmenim olan ve belki müziği meslek olarak seçme kararımı da olumlu etkileyen kişilerden biri olan piyano öğretmenim Valentina Samuela’yı saygı ve sevgi ile anmak isterim. 

Peki isminizin gelecekteki kariyeriniz üzerinde doğrudan bir izdüşümü olduğunu düşündünüz mü hiç? 

Küçük yaşlarda bunun bilincinde olduğumu söyleyemem elbette. Babam Barok dönemi ve müziklerini çok sevdiği için, ben doğmadan çok önce adı  ‘Barok’ olsun demiş. Ülkemizde yaygın kullanılan bir isim olmaması çocukken anlamının ne olduğu soruları ile karşılaşmama sebep oluyordu. Ama müzikle ilgili kişiler tarafından beğenilmesi de hoşuma gidiyordu. Hala ismimi seviyorum. Ama kariyerime doğrudan bir yansıması olduğunu söyleyemem. Asıl olan performans 🙂

Piyanodan sonra viyolaya geçiş kararınızın ardındaki motivasyonlar neydi? 

Küçükken aileme yanımda taşıyabileceğim bir enstrüman çalmak istediğimi söylemişim. Bunu gülümseyerek dinlemişler ve hep birlikte benim için uygun enstrümanı araştırmaya başlamışlar. Doğrusunu söylemem gerekirse o zamanlar şimdilerde çok sevdiğim viyolacıların, şu anda severek dinlediğim viyola eserlerinin kayıtlarına dair pek bir fikrim yoktu. Dolayısı ile viyola çalmak istiyorum diyebilecek kadar bilgi sahibi olduğumu ve bu doğrultuda karar verildiğini söyleyemem. Tabii yaşımın ailemden uzak yaşayacak kadar büyük olmaması nedeni ile öncelikle yaşadığımız şehirdeki konservatuarın hocaları kapsamında, müzik eğitimimi sürdürebileceğim bir enstrüman arayışı oldu. Çünkü özellikle erken yaş müzik eğitiminde çocukların iyi bir başlangıç yapması büyük önem taşıyor.  

Genellikle kemanla başlayıp viyolaya geçen müzisyenler oluyor. Ben doğrudan viyola ile başladım. İlk başlarda küçük olduğum için  aslında bir keman alıp viyola telleri takarak öğrenmek zorundaydım ve yeni başladığım için tabi ki keyif almak neredeyse imkânsızdı. Bir süre sonra biraz daha iyi olsa da viyola çalmaktan keyif almam, gerçek anlamda lise eğitimime başladığımda ve şu anda da  hala kullanmakta olduğum viyolamı ilk çalmaya başladığım andan itibaren başladı. 

Eğitiminizin önemli bir kısmını yurtdışında geçirdiniz. Bu süreçte herhangi bir burstan, kurumsal destekten yararlandınız mı? 

Eğitimimin büyük bir çoğunluğunda burs almadım, 2019- 2021 seneleri arasında ‘Dünya Sahnelerinde Genç Müzisyenler Projesi’ kapsamında burs almıştım. Geçtiğimiz ağustos ayında ise, Tekfen’in klasik müzik alanında sağladığı bursu almaya hak kazandım. Şu anda Tekfen Filarmoni Orkestrası’nın bursiyeri olarak bu yıl eğitimimi sürdürmekteyim. Bu olanaklar maddi olduğu kadar  sağladıkları üst düzey profesyonel sanatsal ortamlar bakımından da bizlerin gelişimine çok büyük katkı sağlıyor. Bu nedenle yaşamımızda eğitimimiz ve gelişimimiz açısından gerçekten çok değerli destekler.  

Bir müzisyenin, özellikle de ideallerinin peşinden giden genç müzisyenlerin burs imkânlarına yeterince erişebildiklerini düşünüyor musunuz? Bu konuda neler yapılmalı? 

Genel ekonomik koşullar nedeni ile tabii ki hayır. Burs imkânları günümüz koşullarında yetersiz kalıyor. Sanat eğitimi dünyaya açılmayı gerektiren, enstrümanlarımız için kullandığımız malzemelerin kalitesi ve yanı sıra düzenli yaşam standardı olarak gereklilikleri olan bir alan. Bireysel ihtiyaçlarınıza ek olarak bu alandaki okulların bulunduğu ülkeler ile aramızdaki ekonomik koşulların farklılığı sonucunda ortaya çıkan koşullar bizler ve ailelerimiz için çok yıpratıcı oluyor. Ekonomik koşullar ve burs desteğine ulaşamadığı için ideallerinden vazgeçmek zorunda kalan birçok yeteneğin olduğuna yakın çevremizde de üzülerek tanıklık ediyoruz… 

Sanırım bu konuda her birimizin söyleyebileceği çok sorun var… 

Neler yapılabileceğine gelirsek; her konuda olduğu gibi devlet desteği çok önemli. Ekonomi iyi olduğu zaman zaten çok daha az kişinin burs ihtiyacı olur. Ancak sadece maddi yardım olarak olmamalı. Bizim en önemli sorunlarımızdan biri barınma oluyor. Bu amaçla sanat eğitimi için giden müzisyenlerin yoğun olarak bulunduğu ülkelerde bizim devletimiz aracılığı ile özel olarak anlaşılan, uygun koşullarda barınma olanağı sunulması, ve enstrüman alımlarında yine devletler arası antlaşmalarla gençlerimize özel olanaklar sunulması bizlerin kariyerinde çok önemli adımlar olur. Yine masterclass, yarışma ve konser gibi organizasyonlarda devlet aracılığı ile yapılmış antlaşmalar doğrultusunda sağlanabilecek kolaylıklar bizlerin gelişimini ve dolayısı ile ülkemizi daha iyi temsil etmemizi sağlayacaktır. 

Günümüzde bizden önce ülkemizin yetiştirdiği değerli sanatçılarımız da bu konuda çalışmalar yürütüyorlar. Onların bizlere öncülük etmelerini de çok değerli buluyorum. 

Tabii bu yıl benim de burs aldığım Tekfen gibi büyük kurum ve kuruluşların da bu alanda çok önemli katkıları var.  Bizler bu destekler sayesinde geleceğimiz adına daha cesur adımlar atabiliyoruz. Ancak ne yazık ki tüm bu olanakların şu anda yeterli olduğunu söylemek yine de mümkün değil… 

Bunlara ek olarak, elbette ülkemizdeki sanat ve sanat eğitimine getirilecek yenilikler de bizlerin yurt dışından daha çok ülkemizde eğitim alabilmesini ve dolayısı ile ihtiyaç duyduğumuz burs miktarı ile burs türlerini en aza indirecektir. 

Çok güzel önerilerde bulundunuz. Umarım bu konuda farkındalık yaratmada etkimiz olur. Peki Berlin’deki eğitiminizin sizin müzikal yeteneklerinize ve perspektifinize olan katkıları neler oldu Barok bey? 

Burada müzik öğrenimine devam edebilmek tabi ki çok büyük bir şans  ve avantaj. Berlin tarihi, mimarisi ve sanatın diğer dalları ile de dünyanın sayılı başkentlerinden biri. Dolayısı ile sadece okul olarak değil birçok yönden kültürel olarak kendinizi geliştirme olanağınız oluyor. Öğrenim gördüğüm okulum Hanns Eisler ise 600 yıllık geçmişi olan klasik müzik alanında önemli bir okul. Sistemsel olarak disiplinli ve düzenli çalışma ortamları ile dünyanın birçok yerinden gelen iyi müzisyenlerle çalma olanaklarının sanatsal çizginizi beslediğini söyleyebilirim. Tabii, dünyaca ünlü solist ve Berlin Filarmoni gibi dünyanın önde gelen orkestralarını dinleyebilmek de sanatsal algınızı çok zenginleştiriyor.  

AİMA başta olmak üzere bu zamana dek katıldığınız ustalık sınıfları, değerli müzisyenlerle birebir çalışmalar genel olarak size neler kazandırdı? 

Ustalık sınıflarının az veya çok her zaman müzisyenlerin gelişimine yüksek oranda katkı sağladığına eminim. Ben de AIMA’da katıldığım masterclasslardan çok memnun kaldım ve viyola çalışıma çok olumlu etkileri oldu. Burada yakın zamanda kaybettiğimiz Ruşen Güneş ile çalışma olanağı bulmuştum. Kendisini saygı ve sevgi ile anıyorum.  AIMA gibi organizasyonlar ülkemiz için çok önemli sanatsal ortamlar. Burada ustalarla çalışma olanağı bulduğumuz kadar, diğer zamanlarda da onların değerli sohbetleri sayesinde çok güzel etkileşimler ve bilgi paylaşımlarımız oluyor. 

Peki müzik tarihinde “keşke yaşasaydım” dediğiniz dönem hangisi ve neden? 

1960-70-80’li yıllara tanıklık edebilmeyi çok isterdim. Bu yıllarda faaliyetlerini gerçekleştirmiş sevdiğim farklı tarzlarda çok sayıda müzik grubu bulunmakta.  

Still Fotoğrafçılık Ankara

Şu ana kadar konser verdiğiniz ve sizi en çok etkileyen mekan hangisi oldu? 

2015 yılı AIMA masterclassı sonunda Ayvalık’ta bulunan Taksiyarhis Kilisesinde solo eser çalarak verdiğim konserden çok keyif almıştım. O günden bu yana halen aklıma ilk o konser gelir. 

Yaylı çalgılarda özellikle Alman ve Rus ekolü ağırlıklı. Peki sizin eğitiminiz hangi çizgide ilerledi? 

Lise eğitimim süresince Rus ekolü daha ağırlıklıydı, Almanya’ya geldikten sonra artık ikisi arasında gidip geliyor. 

Viyolanın dünya çapında bilinirliği hakkında neler söylersiniz? Türkiye’de halen kemanla karıştırılıyor örneğin. 

Viyola günümüzde solo çalgı olarak daha sık görmeye başladığımız,  ses rengi ve tınısı olarak çok etkileyici bir çalgı. Kemanla karıştırılmasının yalnızca Türkiye’ye özgü olduğunu düşünmüyorum. Boyutlarını görmeden resim olarak baktığımda bazen benim bile ayırt edemeyeceğim kadar görüntü konusunda benzerlik gösterebiliyorlar. Viyolanın  solo ve kemanla düo olarak  konserlerde daha çok yer alması, iki çalgı arasındaki farkın algılanabilmesi yönü ile en  güzel örnek olur diye düşünüyorum. 

Viyolaya yeni başlayacak çocuklar öncelikle nelere dikkat etmeli? Benzer süreçlerden geçmiş biri olarak onlara tavsiyeleriniz neler olurdu? 

Bence en önemlisi çocuklarla çalışmanın pedagojik gerekliliklerini benimsemiş bir öğretmen ile doğru zamanda, doğru ortamda çalışabilmeleri. Özellikle erken yaş müzik eğitiminde alanında uzman ancak çocuklarla çalışmanın gerekliliklerini de bilen bir öğretmenle çalışmak çok önemli. Ben bu konuda şanslı olduğumu düşünüyorum. İlk piyano öğretmenim Bayan Valentina Samuela, Bilkent’ e hazırlandığım süreçte bana yol gösterip çalıştıran Bayan Maria Nowotna ve Bilkent  Müzik Hazırlık Lisesi’ nde viyola öğretmenim olan Bayan Elena Gnezdilova benim kariyerimde önemli ve çok değerli öğretmenler. Sanat alanında hala usta-çırak ilişkisinin sürdüğünü düşünüyorum. Dolayısı ile sanat alanındaki ustalarımızın bize katkısı çok büyük… 

Viyola repertuarınızın olmazsa olmaz bestecileri kimler? 

Benim için ilk başta Paul Hindemith olmak üzere Dimitri Shostakovic, Alfred Schnittke ve Bela Bartok. Bu bestecilerin eserlerini dinlemek de, eserlerini çözümleyip seslendirmek de benim için hem öğretici hem de çok severek yaptığım çalışmalar. 

Son olarak yakın geleceğe dair plan ve projelerinizi öğrenmek isterim. 

Türkiye’de çok sevdiğim diğer müzisyen arkadaşlarımla bir araya gelerek oda müziği, solo olarak ve orkestralar ile konserlerde olmayı ve icralarda bulunmayı çok seviyorum ve bunu mümkün oldukça devam ettirmek istiyorum. 

Ancak şu anda eğitimim için yaşadığım şehir olan Berlin, klasik müzik alanında önemli sanat merkezlerinden biri… Bu nedenle burada dinlemekten büyük  keyif aldığım orkestralardan birinde müzik yapmak da ilk hedeflerimden biri. Viyola repertuarımı zenginleştirmek, bu alanda eser yazmış Türk bestecilerin eserlerini seslendirmek ve yine viyola alanındaki önemli müzisyenlerle çalışma olanaklarına erişebilmek, gerçekleştirmek istediğim idealler arasında. 

Menekşe hanım, ben de bana bu olanağı tanıdığınız için çok teşekkür ederim… 

Asıl ben çok teşekkür ederim. Çok besleyici, birçok alanda farkındalığımı artıran bir söyleşi oldu.

Still Fotoğrafçılık Ankara

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s