
1998 yılında İstanbul’da doğan Lal Karaalioğlu, 5 yaşında İlhan Tonger ile piyano derslerine başladı. 2005 yılında yarı zamanlı olarak İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuarı’na kabul edildi ve Ayşen Katipoğlu’nun öğrencisi oldu. 2013 yılında Bulgaristan’da Atanas Kurtev, Anahit Nersesyan gibi piyanistlerin ustalık sınıflarına katıldı ve orada düzenlenen “Merzhanov Competition”da Schubert özel ödülü aldı. 2014 yılında düzenlenen “Jugend Musiziert” yarışmasında Türkiye’de 1.lik , Yunanistan’da 1.lik ve Almanya’da 3.lük ödülüne layık görülen Lal Karaalioğlu; aynı yıl, Jose Manuel Fernandez, Ewa Poblocka ve Pablo Galdo’nun ustalık sınıflarına katıldı ve İspanya’da tekrar Jose Manuel Fernandez ile çalıştı. 2015 yılında İtalya’da “Music Academy International”da Marian Hahn’ın, “Antalya Piyano Festivali”nde Hüseyin Sermet ve Saleem Ashkar’ın ustalık sınıflarına katıldı. Daha sonra 2 yıl boyunca MIAM’da Hüseyin Sermet ile çalışmaya devam etti. 2016 yılında Ender Sakpınar yönetiminde Eskişehir Büyükşehir Belediyesi Senfoni Orkestrası ile “Genç Yetenekler Konseri”nde ve Ramiz Melik Aslanov yönetiminde İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuarı Senfoni Orkestrası ile Mozart’ın 23. piyano konçertosunu seslendirdi.
Sosyal yaşantısından yaptığı özverilerin de etkisiyle disiplinli bir çalışma sonucunda 2017 yılında hem Alman Lisesi hem İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuarı’ndan mezun olarak Almanya’da Hochschule für Musik, Theater und Medien Hannover’de Prof. Ewa Kupiec’in sınıfına kabul edildi. 2018 yılında AIMA’da İdil Biret ile çalıştı. 2019 yılında İtalya’da düzenlenen “Orbetello Junior Piano Competition”da 2.lik ödülü aldı. Polonya’da “The Frederic Chopin Institute” tarafından düzenlenen “The 7th International Master Course for Young Pianists”e katılmaya; Akiko Ebi ve Howard Shelley gibi piyanistler ile çalışmaya hak kazandı. Deniz Sever yönetiminde Marmaris Oda Orkestrası ile Chopin’in 2 numaralı piyano konçertosunu seslendirdi. “César Franck International Piano Competition”da 3.lük ödülü alarak; Jean-Claude Vanden Eynden, Philippe Raskin, Vincenzo Balzani ve Andreas Frölich ile çalıştı. 2020 yılında “Deutschland Stipendium”dan bir senelik bursa, 2021’de Fondation Clavarte bursuna layık görüldü.
İKSV tarafından verilen “Yarının Kadın Yıldızları” destek fonundan yararlanmaya hak kazanan Lal Karaalioğlu, sonbaharda İstanbul Müzik Festivali kapsamında yayınlanacak konserde yer aldı. “Gümüşlük Festival Akademisi”nin düzenlediği piyano masterclassında Gülsin Onay, Valerian Shiukashvili ve Pablo Galdo’dan ileri düzey tekniği ve müzikalitesi ile büyük beğeni topladı ve önümüzdeki sezon İstanbul’da Dame de Sion Fransız Lisesi’nde resital vermeye hak kazandı.
Elfida Su Turan (keman) ve Beliz Güney (çello) ile birlikte çalmaya devam etme kararı alan ve “Trio Hera”yı kuran üç genç piyanist önümüzdeki dönemde yeni projelerle müzikseverlerin karşısına çıkacaklar.
“Martha Argerich’i her zaman hayran kalarak dinliyorum. Ama çalışımı en çok etkilemiş ve bana en çok ilham veren piyanist hocam Ewa Kupiec” diyen genç yeteneklerimizden Lal Karaalioğlu eğitimini Almanya’da kendisine “ilham kaynağı” olarak gördüğü Prof. Ewa Kupiec ile sürdürürken, bir yandan da solo ve İKSV konser kaydını birlikte gerçekleştirdiği triosu ile konserlerine devam ediyor.
Merhaba Lal hanım. Beş yaşından beri aldığınız piyano eğitimi sayesinde ulaştığınız o güzel başarıları gururla takip ediyoruz. En son Gümüşlük Müzik Festivali’nde de dinleyicilerden ve eğitmenlerden tam puan aldınız. Sondan başlarsak, bu festival hakkındaki düşüncelerinizi, izlenimlerinizi öğrenebilir miyim? Gümüşlük’te bir yandan da aldığınız eğitimler, tanıştığınız yaşıtlarınız ve eğitmenler size neler kattı?
Gümüşlük Müzik Festivali’nde düzenlenen masterclasslar öğrenciler için büyük bir imkan. Hem enstrümanlarında başarılı müzisyenler ile çalışma, diğer katılımcıların derslerini hem de festivalde düzenlenen konserleri dinleme fırsatı elde ediyorlar. Ben bu sene ilk kez katıldım ve çok güzel vakit geçirdim. Gülsin Onay, Valerian Shikuashvili ve Pablo Galdo ile çalışma şansım oldu. Dersler çok verimliydi. Bizim daha başında olduğumuz bu yolda bizden önce yürümüş kişilerin deneyimlerinden yararlanabilmek insana çok şey katıyor. Onların çaldığım parçalar hakkındaki yorumları bana farklı bakış açıları kazandırdı. Çalışım hakkında pozitif görüşleri de beni çok sevindirdi ve motive etti. Bu sene İstanbul’da Dame de Sion Fransız Lisesi’nde resital vermek için beni seçmiş olmaları da benim için çok büyük bir onur ve mutluluk.
Peki şimdi müzik yolculuğunuzun en başına dönelim. Müziğe olan yeteneğinizi ilk fark eden kimdi ve bunun üzerine nasıl bir eğitimden geçtiniz günümüze dek?
Anaokulundaki müzik öğretmenim aileme, kulağımın çok iyi olduğunu söylemiş ve bir enstrüman çalmamı önermiş. Ben doğmadan önce babam, kendi caz öğrenmek için eve bir piyano almış. Hazır evde varken ben de piyanoya başlamış oldum. 7 yaşıma geldiğimde İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuarı’nda yarı zamanlı piyano programına kabul edildim ve lise sona kadar eğitimime Ayşen Katipoğlu ile yarı zamanlı olarak devam ettim. Alman Lisesi’nden ve konservatuardan mezun olduktan sonra Hannover’de Hochschule für Musik, Theater und Medien’e girmeye hak kazandım ve lisans eğitimimi halen orada, Prof. Ewa Kupiec’in sınıfında sürdürmekteyim.
Aynı anda hem Alman lisesini hem de konservatuarı tamamlamak zor olsa gerek. Zamanınızı o dönemde nasıl yönettiniz? Nasıl özverilerde bulundunuz?
Evet, zordu. Okul derslerimde de başarılı olmak benim için çok önemliydi. Okuldan çıkar önce piyano sonra ders çalışırdım. Okuldaki derslerin ağırlığından piyano çalışmaya vaktim olmadığı da çok oldu, hele son sene.. En büyük özverim sosyal yaşantımdı diyebilirim. Arkadaşlarımla uzun vakit geçirmeye pek zamanım kalmıyordu maalesef.
Almanya’da Hannover’de çok değerli bir konservatuarda eğitim gördünüz. Bir piyanist için sizce yurtdışı deneyimi neden önemli? Siz ilk başta maddi ve manevi nasıl zorluklar yaşadınız ve bunların üstesinden nasıl geldiniz?
Almanya’da klasik müzik kültürün önemli bir parçası, eğitim çok iyi ve seviye çok yüksek. Başka bir kültür tanımak ve bu seviyede bir eğitim almak bir müzisyenin gelişimi için çok önemli bence. Bunun yanısıra farklı bir ülkede, tek başına yaşamını sürdürmeyi öğrenmek insana çok şey katıyor. Ben en büyük zorluğu yurtdışına gitmeden önce ne okuyacağıma karar verirken yaşadım. Müziği meslek edinmek için sevmekten fazlası gerekiyor. Yaşıtlarım kadar çalışamamış olmanın verdiği geride kalmışlık düşüncesi gözümü korkutuyordu ama çalmayı çok seviyordum. Eğer tüm zamanımı sadece piyanoya verirsem nasıl bir hayatım olacağını, mutlu ve başarılı olup olmayacağımı görmek istedim.
Peki tüm bu süreçte ne tür kurumsal desteklerden ve burslardan yararlandınız?
Geçen sene, Almanya’da verilen Deutschland Stipendium’dan bir senelik bursum oldu. Bu sene de İsviçre’deki Fondation Clavarte’dan burs almaya ve İKSV’nin “Yarının Kadın Yıldızları” destek fonundan yararlanmaya hak kazandım. Bunlardan önce bir bursum olmadı, ailem bana destek oldu.
Yarının Kadın Yıldızları’ndan biri olarak seçildiğinizi ilk öğrendiğinizde neler hissetmiştiniz? Sizi “yıldız” yapan özellikleriniz neler sizce?
İKSV gibi bir kurum ve seçici kurul tarafından bu projeye layık görülmek, ülkemden destek görmek beni çok mutlu ve motive etti. İstanbul Müzik Festivali kapsamında yayınlanacak konserde yer almaya da hak kazanmış oldum, bu da beni ayrıca sevindirdi.
Peki Lal hanım, sizin “başarı” tanımınızı da öğrenmek isterim. Başarı sizce ne demek?
Bence başarı, mutlu olabilmek.
Bir piyanistin tanınırlığı açısından yeteneği mi, çalışması mı, doğru zamanda doğru kişilere ulaşması mı daha etkilidir sizce?
İyi bir piyanist olabilmek için yetenek ve çalışma bir arada olmalı. Ancak iyi bir piyanist olmak tanınmak anlamına gelmiyor. Bunun için doğru zamanda doğru kişiler ile karşılaşmak çok önemli.
Katıldığınız ustalık sınıfları tekniğinize ve müziğe yaklaşımınıza nasıl katkılar sağladı Lal hanım?
Küçük yaşta katıldığım masterclasslar gözümü açtı diyebilirim. Hem teknik hem müzikal anlamda her piyanistten yeni bir şey öğrendim ve uygulamaya çalıştım. Yaşıtlarımın seviyelerini, yurt dışındaki hocaların derslerini ve öğrenciden beklentilerini görmek geleceğe yönelik aldığım kararları etkiledi.
İlham kaynağınız olan kadın piyanistler kimler peki?
Martha Argerich’i her zaman hayran kalarak dinliyorum. Ama çalışımı en çok etkilemiş ve bana en çok ilham veren piyanist hocam Ewa Kupiec.
Repertuarınızdaki eserlerden de biraz söz eder misiniz? Kendiniz mi belirlersiniz repertuarınızı?
Repertuarımı hocamla oluşturuyoruz. İyi çalacağımı düşündüğü eserlerin yanı sıra daha önce çalmadığım stilde eserler de seçiyoruz. Tabi konser programları ve yarışmalar da bir sonraki çalacağım eserleri belirliyor.
Peki Almanya’daki klasik müzik dinleyicisiyle Türkiye’yi biraz kıyaslar mısınız?
Sanırım gözlemlediğim en büyük fark; Almanya’da çok tanınmayan müzisyenlerin konserlerinin bile dolu oluşu.
Yaşıtlarınız arasında son dönemde birçok genç piyanist sizin gibi önemli başarılara imza atıyor. Sizce sosyal medya yaşıtlarınıza bu anlamda görünürlük ve özgüven kazandırdı mı?
Tabi beğeniler, yorumlar insana özgüven kazandırıyor olabilir ancak çoğu insanın paylaşılan içeriklere gerçekten dikkatini vermediklerini göz önünde bulundurmak lazım. Görünürlük kesinlikle kazandırdı; artık herkes başarılarını, konserlerini veya projelerini kolaylıkla duyurabiliyor. Bu da bazen imkanlara yol açabiliyor.
Şu ana dek katıldığınız yarışmalar ve ödüllerinizden de biraz söz eder misiniz? Uluslararası yarışmalara erken yaşta katıldığınızı görüyorum. Size neler kattı bu deneyim?
Yarışmalar doğru seçildiğinde insanı çok geliştiriyor bence. Bir programı en iyi şekilde hazırlamayı ve seyirci önünde en iyi performansı gösterebilmeyi öğretiyor insana. Aslında konser hayatına hazırlık bir nevi… Bizim işimizde şans çok büyük bir etken ve bazen bir yarışma yeni insanlar tanımaya ve yeni konserlere vesile olabiliyor.
Hüseyin Sermet’ten Ender Sakpınar’a çok değerli orkestralarda yer aldınız. Bir piyanist için orkestra deneyimi neden önemlidir sizce?
Piyanistler, oda müziği dışında sahnede yalnızlar. Bu nedenle sahneyi bir şef ve orkestra ile paylaşarak birlikte müzik yapmak hem çok güzel bir duygu hem de çok öğretici.
Zor bir soru farkındayım ama gelecekte kendinizi solo konser piyanisti olarak mı yoksa bir orkestra içerisinde mi hayal ediyorsunuz? Örneğin ileride bir oda orkestrası kurma hayalleriniz var mı?
Solo konserlerimin yanında oda müziği de yapmak istiyorum. “Yarının Kadın Yıldızları” projesi bu anlamda da çok iyi oldu, konser kaydında birlikte çaldığım Elfida Su Turan (keman) ve Beliz Güney (çello) ile birlikte çalmaya devam etme kararı aldık ve “Trio Hera”yı kurduk. Konserlerimiz olacak, yakında duyuracağız.
Yanıtını az çok bilsem de sizin ifadelerinizle de öğrenmek isterim. Mozart’ın 23.piyano konçertosu sizin için ne anlam ifade ediyor?
Orkestra ile ilk konserimde çok severek çaldığım eser…
Son olarak geleceğe dair hayal ve projelerinizi öğrenmek isterim.
Yakın gelecekteki hedeflerim; Almanya’da lisansı bitirip yüksek lisansa devam etmek, yarışmalara katılmaya devam etmek, solo olarak ve triom ile konserler vermek.
Aşağıdaki linkten de Youtube kanalıma ve kayıtlarıma ulaşabilirsiniz:
https://youtube.com/channel/UCR0GXn_rlJ9cAv2maMo7Vrg
Bu keyifli söyleşi için çok teşekkürler Lal hanım.