Ulusal ve uluslararası birçok orkestrada yer almış başarılı genç kornocu Çisil Korkmaz: “Eğitim için gerekli ihtiyaçların karşılanması her insanın, her öğrencinin hakkıdır”

Çisil Korkmaz, ilkokul 1.sınıfta Nezaket Şahin Doğan müzik okulunda keman eğitimi almaya başladı. 2013-2014 yıllarında Dokuz Eylül Üniversitesi Devlet Konservatuvarı’nda kursiyerlik programı ile keman çalışmalarına Gülce Karagözcük ile devam etti ve ardından 2014 yılında Dokuz Eylül Üniversitesi Devlet Konservatuvarı özel yetenek sınavını kazanarak Prof. Kerim Gürerk ile korno çalışmalarına başladı.

Korkmaz, 17 Eylül 2017 tarihinde ilk kez Radovan Vlatkovic ile çalışma şansı yakaladı ve onun isteği üzerine masterclass’ta konser verecek olan 4 öğrenciden biri olmaya hak kazandı.

28 Nisan 2017 tarihinde Bursa Uluslararası Bakır Çalgılar Çalıştayı’na katılıp Cem Akçora ile çalışan Korkmaz, bu çalıştayda Bakır Çalgılar için düzenlenen yarışmada W. A Mozart’ ın 3. Korno Konçerto’sunu icra etmesiyle Korno bölümünde birincilik kazandı.

17 Eylül 2018’de Bilkent Brass Fest’te yer aldı ve bu sayede Cem Akçora, Güloya Altay gibi önemli kornocularla çalıştı. Aynı yıl içerisinde Doğuş Çocuk Senfoni Orkestrası’nın sınavına katıldı ve bu sınavı başarıyla kazanarak orkestrada çalmaya hak kazandı böylece Doğuş Çocuk Senfoni Orkestrası’nın düzenlediği kampta ve 26 Ocak 2018’de gerçekleşen Fenerbahçe Basketbol maçında orkestra ile birlikte çalma şansı buldu.

23 Nisan 2018’de Karşıyaka Oda Orkestrası ile Hakan Şensoy’un yönetimi altında ilk solistliğini gerçekleştirdi ve aynı yıl içerisinde KODA ile orkestranın bir parçası olarak Keman için yapılmış bir kayıtta çaldı.

Korkmaz bir sene sonra ise 23 Nisan 2019 tarihinde Doğuş Çocuk Senfoni Orkestrası ile Göbeklitepe’de yapılan konserde yer aldı. 1 Eylül 2019 tarihinde KODA ile bir kez daha çalışma fırsatı yakaladı ve çok güzel bir konser verdi.

28 Eylül 2019 tarihinde Urla Müzik Akademisi aracılığıyla Radovan Vlatkovic ile çalıştı ve bu masterclass’a katılan öğrenciler arasından konser verme şansına sahip 4 kişiden biri oldu.

14 Ekim 2019’da Bremen Uluslararası Genç Orkestrası’nda çalan genç sanatçı, bu orkestrada Mahler’in 5. Senfonisi gibi önemli eserleri seslendirdi. “Mahler’in eserleri aslında benim tanımlayamayacağım kadar önemli unsurlara sahip” diyen Korkmaz şöyle devam ediyor: “Ve bu unsurlar bildiğimiz üzere Mahler’in eseri yazarken orkestradan duymak istediklerini içerir fakat  Mahler’in bu duymak istediği unsurları  her sanatçının  duyurabileceğini düşünmüyorum çünkü bir eseri çalmaktansa eseri tanıma kavramının daha önemli olduğunu düşünmekteyim. Tabi ki bestecinin tam istediği gibi her unsuru doğru bir şekilde hiçbir sanatçı çalamaz, sadece her unsuru doğru çalmaya yakınlaşmış sanatçılar olabilir.”

Şu ana kadar Smyrna Gençlik Orkestrası, İzmir Gençlik Orkestrası, Barış Çocuk Orkestrası, Olten Filarmoni Çocuk Orkestrası, Elele Müzik Orkestrası gibi daha birçok orkestrada ve projede önemli şeflerle çalışma fırsatı yakalayan Korkmaz,  aynı zamanda Radavon Vlatkovic, Mahir Kalmik, Cem Akçora, Güloya ALTAY gibi isimlerle de çalıştı. Katıldığı her masterclassin çalgıcılığı üzerine olan pozitif etkisini daha sonraki yıllarda hep anımsadı.  

Kendisi halihazırda Dokuz Eylül Üniversitesi Devlet Konservatuvarı’nda Semih Atışeri ile çalışmalarını sürdürüyor. “Eğitim için gerekli ihtiyaçların karşılanması her insanın, her öğrencinin hakkıdır” diyen ve ileride eğitimde eşitsizlikleri gidermek üzere burs imkanları yaratabilen bir konuma gelmeyi hedefleyen, çok iyi kalpli bir müzisyen olduğunu her kelimesiyle gösteren Çisil Korkmaz’a hayatın zorlu aşamalarında hep müzik tutkusu eşlik etmiş ve onu düzlüğe çıkarmada enstrümanına olan bağlılığı çok etkili olmuş.

Korkmaz’ın gelecek hedefleri arasında, daha önce tanışmadığı yurtdışındaki başarılı korno öğretmenleri ile çalışmak, güzel solistlik konserler vermek  ve müzik yarışmalarına katılmak var. Korkmaz’a göre, başarılı bir kornocu-sanatçı olabilmek için gerçekten enstrümanı benimsemek gerekiyor. “Çünkü o enstrümanı benimseyemezsek”, diyor Korkmaz, “bizim yaşamımızda bizi mutlu eden bir şey olmaktan çıkar ve bizim için zorunlu olarak yapmamız gereken bizi mutlu etmeyen bir olaya dönüşür. “Ve enstrümanı benimsedikten sonra Korkmaz’a göre aslında her şey düzenli olarak gelişir. “Disiplinli çalışma programı, hedeflerini hep ileriye taşımak gibi özellikler gelişmeye başlar. Ve çalgıyı çalan insan bunları yaptıkça başarılı olur. Önemli olan kafamızdaki engelleri aşıp düzenli çalışmaktır” diye ekliyor genç sanatçı.

Kendisini tanımaya ne dersiniz? İşte çok keyifli bir söyleşi karşınızda:

Merhaba Çisil hanım. Keman eğitiminiz ilkokul birinci sınıfta başlamış. Bu yöndeki ilgi ve yeteneğinizi ilk olarak kim keşfetti? 

Müziğe olan ilgim ebeveynlerimin sayesinde, küçüklüğümden beri benimleydi. Ailemin klasik müzik ve müziğe olan sevgisi benim de bu yönde büyümeme sebep oldu. Hatta benim doğduğum yıl babam müziğe olan ilgimi artıracağını düşünerek ben bebekken bir gitar alması da bir etkendir.

Ve sadece annem-babam değil teyzelerim, değerli ilkokul öğretmenim Selda Erdal da müziğe ve sanata olan ilgimi büyütmek adına çok uğraşlar göstermiştir. Ve onların sayesinde anaokulu ve ilkokul yıllarım sürekli opera, tiyatro gösterileri, Karşıyaka Oda Orkestrası ve İzmir Senfoni Orkestrası gibi İzmir içinde olan başarılı orkestraları izlemekle geçti. Ardından 1. sınıfta annemin müziğe olan ilgimi genişletmek ve “Müzik ile ilgilenen bireylerin daha sakin ve daha rahat bir ergenlik geçirdiği” araştırmalarına bağlı olarak bir kursta keman eğitimi almaya başladım. Bu benim için çok güzel bir başlangıç ve deneyimdi. 

Peki ilkokuldan sonra nasıl bir eğitim süzgecinden geçtiniz?  

2012 yılına kadar özel bir kursta keman eğitimi almaya devam ettim. Ve ardından keman çalmak, benim için bir hobi olmaktan çıkıp bir parçam haline gelmeye başladı ve bu nedenle 2012 yılında Dokuz Eylül Üniversitesi Devlet Konservatuarı’nda kursiyerlik sınavına girdim ve bu sınavı başarıyla kazanıp keman eğitimimi Gülce Karagözcük’le profesyonelce devam ettirme şansı yakaladım. Ve bu süre zarfında Konservatuar sınavlarını duyarak “Ben bu okulda okumayı istiyor ve başarılı bir sanatçı olmak istiyorum diye düşündüm” ve bu nedenle yetenek sınavına da hazırlanmaya başladım. Bu süre zarfında keman derslerime ek olarak koro dersi ve özel şan dersleri almaya başladım. Ve ardından zorlu birkaç sınav sonrası Konservatuar da okumaya hak kazandım. Bu benim için çok güzel bir duyguydu çünkü neredeyse 1 sene boyunca bu okulda okumayı hayal etmiştim. Tabi, bu okulda okumaya hak kazandığımda fiziki elemede beni korno için uygun buldular ve 8 senedir eğitimime Korno ile devam etmekteyim. 

Katıldığınız ustalık sınıfları ve çalıştaylardan da söz edebilir misiniz? Sizin korno çalıcılığınız üzerinde nasıl bir etki doğurdu bu çalışmalar? 

Her zaman yeni çalgıcılarla çalışmak ve onların stillerini görmek istemişimdir çünkü ne kadar çok çalgıcıyla çalışırsam onların tecrübeleri ve çalgıcılıklarıyla benim kendi çalma stilimi bulmam için yardımcı olacağını düşünmüşümdür. Şu ana kadar katıldığım masterclasslara bakacak olursam şu anki çalıcılığım için çok etkisi olduğunu söyleyebilirim, çünkü çalıştığım başarılı korno çalgıcıları sayesinde kendi çalış tarzımı anlamaya yani kendimi çözmeye başladım. Bu nedenle çalıştığım Mahir Kalmik, Cem Akçora, Güloya Altay, Radovan Vlatkovic gibi daha birçok isime minnettarım. Ve benim için bir diğer önemli unsur, bu başarılı isimlerin masterclasslarında öğrendiklerimi not etmek ya da çalgıcılığım üzerinde not olarak tutmaktır. Hatta bazen çalgıcılığım ile ilgili beğenmediğim bir şey ya da bir sorun çıkınca hemen bu konu üzerine, masterclasslarda bana ya da diğer kornoculara önerdiklerini hatırlarım ve dediklerini uygularım. 

Peki kemandan kornoculuğa evrilen enstrüman tercihinizi nasıl açıklarsınız? 2017 yılında bir anda sizi korno alanında bir birincilikle görüyoruz, ardından önemli kornocularla çalışmalarınız başlıyor. 

Bu, benim için sınav zamanı şok eden bir gelişmeydi çünkü ben kemancı olarak devam edeceğimi düşünürken bir anda Korno için seçildim. Her ne kadar farklı enstrümanlara ilgi duysam da bu benim için büyük çaplı bir değişiklik oldu. Bu enstrüman değişikliği sonrası artık enstrüman öğretmenim olan A. Kerim Gürerk ile görüştük, fakat benim aklımda hala kemancı olmak vardı ve bu nedenle Kerim Gürerk ilk sene kornoyu denememi eğer hala istemezsem sınava girerek kemana geçmemi önerdi. Fakat hiç beklemediğim bir şey olup Kornoyu keşfettikçe sevmeye başladım. Ve bu sevgim artıkça daha çok çalışmaya başladım. Kerim Gürerk’in başarılı öğretmenliği ve çalgıcılığı da bu enstrümanı sevmemde en büyük faktörlerden biridir. Okul zamanı geldiğinde bir anda kendimi bütün ders boşluklarında çalışırken bulmaya başladım. Ve bu nedenle hem Kerim Gürerk hem de ben korno çalmaya devam etmemi istedik. Ve ardından sıkı çalışmaya devam ettim.  Kornoda sürekli yeni bir şeyler öğrenme isteğim vardı; belki de bu benim gelişmem için en büyük etkiyi sağlamıştı. Korno çalışmalarım böyle devam ederken 2016 yılının yaz döneminde kendimi iyice geliştirmek istedim ve bol bol egzersiz, ses üfleme ve biraz farklılık katıp zor birkaç teknik etüt çalışmaya başladım ve bütün yazım bu düzenli çalışmayla devam etti. Ve bu düzenli çalışma benim için gerçekten çok iyi bir gelişme oldu çünkü 3.senem de öğretmenimin önerisi üzerine Mozart 3. Korno Konçertosunu çalışmaya başladık. Bu benim için çok önemliydi çünkü ilk çaldığım konçertoydu.Ardından 2017’de ilk masterclass deneyimimi yaşadım. Bu çalıştayda Cem Akçora gibi önemli bir isimle çalıştım. Ve orada yapılan yarışmaya katıldım ve 1. oldum, halen sonuçların açıklandığı akşamı unutamam çünkü bir anda şok olup ne yapacağımı bilemediğimden o an donup alkışlamaya devam ettim, kazandığımı birkaç dakika sonra anca fark edebildim. 4 sene  A. Kerim Gürerk ile enstrüman öğrenimime devam ettim ve bu son 4 senedir de Ata Semih Atışeri ile öğrenimime devam etmekteyim. Onlar gibi başarılı öğretmenlerle çalışmak benim için çok büyük bir şans. 

Orkestra deneyimi birçok müzisyenin çocukluk ve ilk gençlik dönemlerini şekillendiren önemli bir dönemeç. Doğuş Çocuk Senfoni Orkestrası ve KODA (Karşıyaka Oda Orkestrası) deneyiminizi bu açıdan nasıl değerlendirirsiniz?

DÇSO benim için okula girdiğimden beri katılmak istediğim bir orkestraydı yani hayalimdi diyebilirim. 5.sınıfta  tesadüfen DÇSO’nun seçmeleri olduğunu öğrendim ve öğretmenime gidip  “katılabilir miyim?” diye sordum fakat o  enstrümana daha yeni başladığımdan girmememi önermişti. Fakat ben  6.  ve 7. Sınıfta bile DÇSO’ya girmek istedim ve bu istek 8. Sınıfa kadar devam etti. 8. Sınıfta sonunda sınava girebilecek potansiyele ulaştım ve sınava girdim.  DÇSO’nun sınavında,  şeflere çalma şansı yakalamak bile benim için çok büyük bir deneyimken sınavı kazandığımı öğrendim ve aynı sene içerisinde DÇSO ile çalışma fırsatı yakaladım. Okul orkestrası dışında olan ilk orkestra deneyimimdi. Orada çalıştığım başarılı şefler ve orkestra üyeleri sayesinde çok güzel bir orkestra deneyimi yaşadım.  Ayrıca bu kampta değerli şeflerimizin, orkestralar ve sanatçı olmak adına verdiği önerileri de benim için çok önemli olmuştur. DÇSO, gerçekten genç müzisyenlerin deneyim kazanabilmesi adına önemli bir orkestradır. Bu nedenle DÇSO her zaman ülkemizde daha fazla değer görmesini istediğim, gerçekten başarılı bir genç-çocuk orkestrasıdır. Bu kampta çok güzel eserler çalışmak dışında  Fenerbahçe-Barcelona maçında da çalma fırsatı yakaladım. Bir maçta kendi takımımıza destek olabilmek çok güzel bir duyguydu. Ve ardından DÇSO ile tekrar çalıştım ve orkestracılık kavramı adına birçok şey öğrendim. 

KODA ile ilk kez 2018 yılında bir solistlik daveti ile çalışma fırsatı yakaladım. Bu aynı zamanda benim ilk solistlik konserimdi. Bu konserde Hakan Şensoy ile çalışma fırsatı yakaladım ve onun orkestra yönetimini görmüş oldum. Şu zamana kadar birkaç kez daha KODA ile çalıştım ve şunu söyleyebilirim ki KODA gerçekten çalışmaktan çok mutlu olduğum, çok cana yakın ve başarılı insanların olduğu bir orkestradır. Umuyorum ki onlarla tekrar çalışma fırsatı yakalayabilirim. 

Bu orkestralar dışında çalıştığım birçok önemli orkestra oldu ve ben bu orkestralarla çalışabilme fırsatı yakaladığım için çok mutluyum.

Peki Göbeklitepe size neyi çağrıştırıyor mesleki gelişim sürecinizde? Oradaki hislerinizi öğrenmek isterim. 

Göbeklitepe her insanın ziyaret etmesi gereken önemli bir yerdir. Ve çok mutluyum ki burayı gezme hatta konser verme şansı yakaladım. Oranın atmosferi gerçekten büyüleyici, insanı yüzyıllar önceye götüren bir yer. Oradan gerçekten etkilenmiş, dönemine göre ileri seviyede yapılmış yapıtları gördükçe şaşırmıştım. Bu konuda biz müzisyenlere tarihi bir yerde gezi ve konser şansı verdikleri için DÇSO’ya teşekkür ederim. Umuyorum ki her insan bir gün bu tarihi yapıtı gezme-görme şansı yakalar. 

14 Ekim 2019’da Bremen Uluslararası Gençlik Orkestrası’nda çalma şansını yakaladınız ve bu orkestrada Mahler’in 1. Senfonisi gibi önemli eserler çalma şansını yakaladınız. Mahler zaman tünelinden süzülüp gelse, sizin yorumunuz hakkında neler söylerdi sizce? Ve Mahler’in müziği sizin açınızdan ne ifade ediyor? 

Ulusal bir orkestrada G.  Mahler gibi önemli bir bestecinin eserini ve daha birçok eseri çalma şansı yakalamak benim için çok güzel bir duyguydu. Mahler’in eserleri aslında benim tanımlayamayacağım kadar önemli unsurlara sahip. Ve bu unsurlar bildiğimiz üzere Mahler’in eseri yazarken orkestradan duymak istediklerini içerir fakat  Mahler’in bu duymak istediği unsurları  her sanatçının  duyurabileceğini düşünmüyorum çünkü bir eseri çalmaktansa eseri tanıma kavramının daha önemli olduğunu düşünmekteyim. Tabi ki bestecinin tam istediği gibi her unsuru doğru bir şekilde hiçbir sanatçı çalamaz, sadece her unsuru doğru çalmaya yakınlaşmış sanatçılar olabilir.

Bir eseri tanımak ise önce dönemi, besteciyi ve bestecinin eserlerini dinlemesiyle gerçekleşebiliyor. Yaşadığımız süre boyunca her gün yeni bir şeyler öğreniriz ve bu nedenle eseri ilk çalışımız ve son çalışımız üzerinde çok fazla  deneyim, çalış ve stil farkı olur. 

Kendi çalışımı değerlendirecek olursam, konser esnasında eseri iyi çalmış da olsam eserin stillini tam yansıtabildiğimden emin değilim.  Ama bu olayın seneler geçtikçe, deneyim kazandıkça, bestecinin istediği tarza yaklaşacağını düşünüyorum, yine de  hem benim hem de bu ulusal genç orkestra için güzel bir performanstı. Umuyorum ki orkestra ve enstrüman deneyimlerim artıkça bu eseri olması gereken en yakın şekilde çalabilmeyi başaracağım. 

Peki kendinize örnek aldığınız kadın korno virtüözleri kimler? 

Kendime örnek aldığım başarılı korno sanatçıları Güloya Altay, Sarah Willis, Begüm Gökmen, Marie-Luise Neunecker gibi sanatçılardır. Onların başarıları ve enstrümancılığının benim enstrümancılığım üzerinde çok etkisi vardır. Umuyorum ki ilerde onlar kadar başarılı bir kadın kornocu olabilirim. 

Şu anda eğitim süreciniz nasıl ilerliyor? Yurtdışında okuma hedefleriniz var mı? 

Şu anda Dokuz Eylül Üniversitesi Devlet Konservatuarı’nda lise 4. sınıfa gidiyorum ve Ata Semih Atışeri ile korno eğitimime devam ediyorum. Şu anki eğitim sürecim aslında her zaman olduğu gibi kendimi geliştirmek ve eksiklerimi tamamlamak üzere devam ediyor. Yeni teknikler ve eserler öğrenmeyi çok seviyorum kendimi; “bu benim sahip olduğum başarı bununla yetinmeliyim” yerine “her zaman daha fazlasını öğrenmeliyim, bu başarı artmalı” düşüncesiyle geliştirmeye devam ediyorum. Enstrüman öğretmenim Ata Semih Atışeri’nin de destekleyici ve başarılı öğretmenliği benim için gerçekten çok önemli bir unsurdur. Onun gibi deneyimli bir öğretmen ile çalışmak benim için çok güzel bir şans. 

Yurtdışında okuma hedeflerim elbette var, hatta ben okula ilk girdiğimde bile üniversite için yurtdışına gitmeyi isteyen biriydim çünkü bana çok büyük bir başarı olarak geliyordu. Ve halen da aynısını düşünüyorum fakat ekonomik şartlardan dolayı bu hayalimi birkaç sene ertelemeyi düşünüyorum, çünkü bu hayal için bir burs desteği almam gerekiyor.  Yurtdışında okumak ne kadar güzel bir şey olsa da benim için masraflarının fazla olduğunu söylemek durumundayım, fakat hayatın her zaman ne getireceğini bilemeyiz; o nedenle bu planlarımı bir süre bekletsem de sonunda gerçekleştireceğimi biliyorum ve öyle olmasını umuyorum. 

Eğitiminiz boyunca herhangi bir burstan yararlandınız mı? 

Hayır,  fakat şu an eğitimimi geliştirmek için başvurduğum kurumlar var; umuyorum ki onların olumlu cevaplarını alacağım. 

Peki sizce burslar müzisyenlerin eğitim ve gelişim süreçlerinde nasıl bir katkı sağlar?

Burslar müzisyenler için çok önemli bir faktördür çünkü bildiğimiz üzere çoğu insan ekonomik açıdan yeterli şansa sahip olamıyor ve belki de bu yüzden masterclasslara, yarışmalara katılamıyor, enstrümanlarını almakta zorluk çekebiliyor ve en önemlisi öğrencilik hayatlarında sıkıntı yaşayabiliyorlar. Ve bir kurum bu desteği sağladığı zaman müzisyenler için gerçekten de önemli bir süreç gelişiyor. Bu nedenle burs veren kurumları ve kişileri gerçekten takdir ediyorum çünkü bir çok insana umut oluyor, onların öğrenim süreçlerinin gelişmesine sebep oluyorlar. Umuyorum ki ben de ilerde öğrencilere destek olabilir, onların eğitim olanaklarını çoğaltabilirim. Enstrümancılık hayatımda en çok istediğim şeylerden biri öğrencilere burs imkanı sağlayabilecek bir kurum oluşturmak, ücretsiz masterclasslar, söyleşiler yaparak  insanlar için yapabildiğim kadar  yardımlar yapmak istiyorum Eğitim eşitsizliğini az da olsa ortadan kaldırmayı çok istiyorum. Çünkü eğitim için gerekli ihtiyaçların karşılanması her insanın, her öğrencinin hakkıdır. 

Sizce başarılı bir kornocu üç temel özelliği ne olmalı? 

Öncelikle bence başarılı bir kornocu-sanatçı olabilmek için gerçekten enstrümanı benimsemek gerekir. Çünkü o enstrümanı benimseyemezsek bizim yaşamımızda bizi mutlu eden bir şey olmaktan çıkar ve bizim için zorunlu olarak yapmamız gereken bizi mutlu etmeyen bir olaya dönüşür. Ve enstrümanı benimsedikten sonra aslında her şey düzenli olarak gelişir. Disiplinli çalışma programı, hedeflerini hep ileriye taşımak gibi özellikler gelişmeye başlar. Ve çalgıyı çalan insan bunları yaptıkça başarılı olur. Önemli olan kafamızdaki engelleri aşıp düzenli çalışmaktır. 

Korno eğitiminiz boyunca tıkandığınız, zorlandığınız noktalar oldu mu? Bu dönemeçleri nasıl atlattınız? 

Evet böyle dönemler yaşadım, 4 sene önce babam beyin kanaması geçirdikten sonra, zihinsel açıdan iyi olmadığımdan bir süre sonra enstrüman çalıştığım halde çalamamaya başladım. Babamın hastaneye kaldırıldığını öğrendiğim dönem  kendimi toparlamaya çalışarak okula ve o zaman katılmış olduğum masterclassa gitmeye devam ediyordum. O dönem enstrüman çalmak mental olarak beni çok zorlamıştı hatta Masterclass sonrası çoğu zaman enstrüman derslerimden izin alıyordum, çünkü derste çalacak kadar iyi hissetmiyordum. Bu üzücü olayı enstrüman hocama da söylememiştim çünkü bu davranışlarımı tolere etmesini istemiyordum. Bu süreç böyle devam ederken biraz  toparlanmaya başlamıştım ve sonunda  güzel bir solistlik vermeyi başardım fakat konserin ertesi günü ise  korno çalışmaya başladığımda enstrümanı çalamadığımı fark ettim. Ciddi anlamda çalamıyordum, sadece 1 oktav ses çıkıyordu ki bu enstrümanda 4 oktava yakın sesi çalabiliyordum. Tabi ben bu olayı hemen enstrüman öğretmenime söyledim; kendisi tekrardan yavaş yavaş kornoya başlamamı önerdi, çünkü  4 sene düzenli çalışmam bir anda yok olmuştu. Benim için büyük bir düşüştü; çalabileceğim en basit eserleri çalmak için bile efor sarfeder olmuştum. Tabi bu dönemi aşmayı başardım, 4 aylık bir süreci babamın giderek iyileşmesi sayesinde ve düzenli enstrüman çalışarak  toparlamıştım ama  enstrümanımda eskisi kadar iyi değildim, kondisyonum çok azdı, tekniğim tam olarak düzelememişti ama en azından  birkaç eser çalabilecek durumdaydım.

Bu dönemi ailem, enstrüman öğretmenim Kerim Gürerk, başarılı korrepetisyon öğretmenim olan Tülay Gürerk ve enstrümanımın beni ayakta tutan bir şey olması sayesinde atlatmayı başarabildim. 

Peki zorlu bir esere çalışırken nasıl bir metot izlersiniz? Ayrıca günlük çalışma temponuzu da öğrenmek isterim. 

Öncelikle eseri bolca dinler ve çok yavaş tempoda çalışırım. Böylece hem eserin temelini oturtmuş hemde kondisyonumu güçlendirmiş olurum ve  yavaş tempoda öğretmenime çalar onun dediklerini not alırım. Ardından eseri çalıştıkça, her gün eserin temposunu yavaşça hızlandırırım. Eğer yapamadığım pasaj olursa ritimlerini değiştirerek ve bu pasajları egzersizlerde kullanarak alışmaya çalışırım. 

Günlük çalışma tempom ise aralarla 1 saate yakın egzersiz ile başlar, bolca egzersiz yapmaya önem veririm çünkü benim etüt ve esere hazırlanmamı sağlar. Ardından 1 saat öğretmenimin verdiği etütleri çalışır ardından da bir buçuk saat eser çalışırım. Daha sonra biraz deşifre etüt ve eser bakarım ve tekrardan yavaş egzersizler yaparak günü bitiririm. Yani 3 buçuk saate yakın bir çalışma yapmış olurum. Bu her gün aynı olmayabilir çünkü verimli çalıştığımı düşünürsem bunu 2 buçuk saate de indiririm ya da eksik olduğunu hissedersem 5 saate de çıkarırım. Önemli olan o gün ne kadar verimli çalıştığımdır.

Son olarak yakın dönem projelerinizi ve kendinize dair hayallerinizi öğrenmek isterim. 

Şu an olabildiğince kendimi geliştirmek üzerine yoğunlaştım. Daha fazla teknik ve eser öğrenmeyi istiyorum. Ve genel olarak bu dönemlerde orkestracılık kavramı üzerinde tecrübe sahibi oluyorum. Pandemi nedeniyle kurulan orkestralar, normal orkestralar veya küçük müzik işlerinde yer alıyorum. Tabi pandemi nedeniyle bunlar eskisi kadar yoğun projeler değil fakat bunlarda birer tecrübe. Ve gelecek projelerim ise umuyorum ki daha önce tanışmadığım yurtdışındaki başarılı korno öğretmenleri ile çalışmak, güzel solistlik konserler vermek  ve müzik yarışmalarına katılmak olur. 

Bu keyifli söyleşi için çok teşekkürler.

Asıl ben bu güzel söyleşiniz için çok teşekkür ederim. Sizin gibi sanatçı ve sanatçı adaylarına önem veren, destekleyen biri ile çalışmak benim için çok, çok güzel bir deneyimdi. 

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s