Başarılı piyanist Nehir Akoğlu: “Mendelsshon çalarken gözümün önünde Venedik gondolunu canlandırabilmem, bestecinin dahiliği kesinlikle”

15 yaşındaki Nehir Akoğlu, yedi yıldır piyano çalan ve ABRSM Grade 6 Piyano Sertifikası ve ABRSM Grade 5 Teori Sertifikası’na sahip olan başarılı bir piyanist. Kocaeli’nde kendisi gibi birçok değerli piyanist çocuğu yetiştirmiş olan Natalia Doğan ile tanışması ise, müziğe dört elle sarılmasında, bunu yaparken de parmak koordinasyonunu düzelterek piyanoda yetkinleşmeye başlamasında önemli bir dönüm noktası olmuş. “Natalia hocamın bende bıraktığı en büyük iz, bir parçayı sadece notalardan ibaret değil de bir film veya resim gibi görsel bir unsur olarak “izlememi” öğretmesi, yani arkaplanda yaşananları görmemi sağlaması” diyor Nehir.

Halihazırda ABRSM Grade 7 sınavına hazırlanırken, Rocky Mountain Music Competition’da İkincilik (Piyano 20-21. Yüzyıl Kategorisi 13-14 Yaş, Kanada) ve Digi-Talenty Müzik Yarışması’nda İkincilik (Polonya) ödüllerine de sahip. “Gelecekte küçüklüğümden beri hayalim olan doktorluk mesleğini yapmak istiyorum. Ancak piyanonun da beni her zaman olduğu gibi takip edeceğine ve farklı kapıların açılmasına olanak sağlayacağını biliyorum” dese de piyano ve müzik Nehir’İn hayatında baş rol oynayacağa benziyor. “Özellikle piyanoya yoğunlaşmamın sebebi tabii ki ilk olarak müziğe onunla başlamam ve tanımamdan kaynaklanıyor diye düşünüyorum. Ayrıca piyano dışında hiçbir enstrüman bu kadar ses renkliliğine/çeşitliliğine sahip değil. Hem bir kontrbasın çıkardığı sesleri hem de bir kemanınkileri çıkartabilmek bence olağanüstü bir olay” diye açıklıyor Nehir piyanonun hayatındaki rolü ve önemini sorduğumda.

Repertuarında ise Romantik dönem bestecileri ağırlıklı durumda. Repertuarını 6-7 ayda bir sil baştan yeniden yaratıyor ve ağırlıkla Chopin ile Felix Mendelssohn’a yer veriyor. Nehir’e göre okullarda müzik eğitiminin güçlendirilmesi gerekiyor. “Müzik dersinin hor görülmesi bence asla olmaması gereken bir unsur. “Önemsiz ders” kavramı burada en büyük sorun. Her şey matematik değil, bunun görülmesi gerekiyor” diye açıklıyor bu sitemini Nehir.

Kendisini tanımanız ve bu müziğe adanmış yeteceğini gururla takip etmeniz için keyifli bir söyleşi gerçekleştirdim.

Merhaba Nehir. Müziğe başlama yolculuğunu öğrenmek isterim öncelikle. İlgin, yeteneğin nasıl fark edildi ve bunun üzerine nasıl bir eğitim aldın? 

İlkokul 2. sınıftayken okulda hafta sonunda dışardan gelecek öğretmenlerin vereceği enstrüman kursları olacaktı. Ben de piyanoyu seçtim ailemle konuştuktan sonra. Ben dahil 3 kişiyle beraber yanlış hatırlamıyorsam 1 saatlik bir piyano kursu almaya başladım. Ancak öğretmenimiz biz 3. sınıfa geçtiğimizde okula gelmedi. Bu yüzden de 3. sınıfta piyano eğitimim yarım kaldı. Ardından bir yakınımızın tavsiyesiyle Kocaeli’de piyano eğitimiyle nam salmış olan Natalia hocam ile tanıştım. Tanıştığımızda 4. sınıfa gidiyordum. İlk dersimizde bana önceki öğretmenimle öğrendiğim en son parçayı çalmamı istedi. Ben de çaldım ama parçayı bitirdiğimde Natalia hocam bir sonuca varmıştı: Benim parmak koordinasyonum yanlıştı. Bunun üzerine o koordinasyonu düzeltmekle başlayan yolculuğumuz bu yıl 6. yılına girdi.

Katıldığın yarışmalar ve derecelerinden de bahseder misin? Ne kadarı online gerçekleşti, ne kadarına bizzat katıldın? İki deneyim arasındaki farkları da anlatırsan sevinirim. 

Toplam 2 yarışma ve 1 festivale katıldım, ayrıca ABRSM Grade 6 Piyano ve Grade 5 Teori sertifikalarım var. Ben bu 2 yarışma ve festivale online ve pandemi zamanında katıldım. Online gerçekleştiği için katılmak istediğiniz parçayı çalarken video çekip yüklemeniz gerekiyor. Bu şekilde söyleyince çok kolay bir iş gibi dursa da asla öyle olmadığını söyleyebilirim. Evde video çektiğinizde en mükemmelini arıyorsunuz, yani canlı bir performanstaki gibi tek bir şansınız yok. Bu yüzden bir seferde bitti gitti olmuyor çünkü ne kadar güzel çalarsanız çalın daha güzel çalma olasılığınız ve imkânınız olduğunu biliyorsunuz. Bu da siz de ayrı bir stres yaratıyor. Canlı performans deneyimimi de aslında Natalia hocam belli zamanlarda kendi öğrencilerinin katıldığı konser düzenliyordu. Bu konserlerde nasıl çalarsanız çalın tek bir hakkınız olduğundan dolayı “bu kadar yapabildim” diyerek kendinizi teselli edebiliyorsunuz. Bu konserler dışında Grade 6 dışında önceden aynı kurum üzerinden girdiğim sınavları da yüz yüze yapmıştım, aynı şekilde onda da bu “en mükemmel” kaygısı yerine heyecan oluyor.

Bu alanda yetkin isimlerden biri olan Natalia Doğan ile Rus eğitimi ağırlıklı bir piyano eğitiminden geçiyorsun. Peki öğretmeninin sana verdiği ve hiç aklından çıkmayan birkaç öğüdü bizimle de paylaşır mısın? 

Spesifik olarak bir öğüt aklıma gelmiyor ancak bence Natalia hocamın bende bıraktığı en büyük iz, bir parçayı sadece notalardan ibaret değil de bir film veya resim gibi görsel bir unsur olarak “izlememi” öğretmesi, yani arkaplanda yaşananları görmemi sağlaması.

Bir yandan lise eğitimin, bir yandan piyano derslerin… Bu ikisi arasındaki dengeyi nasıl sağlıyorsun? 

Bence rutine sahip olmak önemli, benim her zaman kafamda bir zaman çizelgesi oluyor. Bu olmadığı zaman sorumluluklar ve istekler birbirine giriyor ve mutsuz bir döngü oluştuyor.

Piyano çalmaya ilk başladığın dönemlere geri dönersek, nasıl zorluklarla karşılaştın ve bunları nasıl aştın? 

Küçükken bir parçanın sadece bir bölümüne odaklanmakta zorlanırdım çünkü güzel çalabildiğim yerlerden başlardım hep ve zor kısma geldiğim de ve tekrar takıldığımda yine o güzel çaldığım yerden alırdım. Bu aslında biraz da mükemmeliyetçi bir insan olmam da kaynaklanıyor. Bunu aşmamı sağlayan şeyse, Natalia hocamın sürekli tekrarlamak zorunda kaldığı “zaman kaybı ve gelişmemi engelleme” söylemleri. Çözmek biraz zaman alsa da şu an benim için bir problem olmadığı için mutluyum. 

Peki gelecekte kendine dair hayallerin nedir? Piyanistlik alanında ilerlemeyi düşünüyor musun? 

Gelecekte küçüklüğümden beri hayalim olan doktorluk mesleğini yapmak istiyorum. Ancak piyanonun da beni her zaman olduğu gibi takip edeceğine ve farklı kapıların açılmasına olanak sağlayacağını biliyorum.

Piyano senin için ne anlam ifade ediyor? Neden bu enstrümana yoğunlaştın?

Piyano benim için bir rahatlama ve kendimi ifade etme yolu aslında. Çünkü her duygu ve düşünceyi kelimelerle gösteremeyebiliyoruz. Bu arada da devreye müzik giriyor. Kompozisyonları kendim yazmamış olsam bile yüzyıllardır yaşanan insanlığın hep aynı duyguları hissettiğini görmek ayrı bir haz da veriyor. Bu yazılı parçalara kendi yorumumu katıp kendimle özdeşleştirdiğimde ise ortaya müzik sevgim ortaya çıkıyor. Özellikle piyanoya yoğunlaşmamın sebebi tabii ki ilk olarak müziğe onunla başlamam ve tanımamdan kaynaklanıyor diye düşünüyorum. Ayrıca piyano dışında hiçbir enstrüman bu kadar ses renkliliğine/çeşitliliğine sahip değil. Hem bir kontrbasın çıkardığı sesleri hem de bir kemanınkileri çıkartabilmek bence olağanüstü bir olay.

Bir yandan da ustalık sınıflarına katılıyor musun veya katılma planların var mı?

Maalesef daha katılma fırsatı bulamadım ama kesinlikle katılmayı çok isterim. Bilgi birikimi çok yüksek seviyede olan ustalardan ders almak paha biçilemez bir şey. 

Pandemi öncesinde sık sık klasik müzik konserlerine gider miydin? Klasik müzikteki son gelişmeleri, trendleri hangi kaynaklardan takip ediyorsun? 

Pandemi dönemi liselere giriş sınavı hazırlık dönemime denk geldi, bu yüzden bütün zamanım Kocaeli’de geçiyordu. Ancak İstanbul gibi kültürel zenginlikleri bol olmayan bir şehir olduğu için pek fazla müzikal aktivite olmuyordu. Bu yüzden 1-2 defa canlı izlemeye gitsem de genellikle YouTube gibi sosyal medya platformlarından konserler/canlı performansları takip ediyorum.

Çevrende değişim yaratıyor mu peki senin bu müzik yeteneğin? Örneğin arkadaşların arasından senden ilham alarak piyanoya veya başka bir enstrümana ilgi duymaya başlayanlar oldu mu? 

Yaratıyor diye düşünüyorum. Örneğin haziran ayında okul kapanırken okulda bir piknik organizasyonu yapıldı ve müzik öğretmenim benden istediğim bir parçayı çalmamı istedi. Arkadaşlarım ve diğer kişilerle bu ilgilimi paylaşabiliyor olmak beni mutlu ediyor.

Müziğin hayatındaki yerini de öğrenmek isterim. Örneğin piyanosuz geçen bir günün var mı? Öyle günlerde neler hissedersin? 

Tabii ki piyano çalamadığım günler oluyor. Bunlar yorgunluktan veya zaman uyuşmazlığından kaynaklanıyor olabilir, hatta çalmak istemiyor bile olabilirim. Bence enstrüman çalan birinin veya herhangi bir tutkusu olan birinin her zaman çok istekli olduğunu söylemek doğru olmaz. Çünkü çevremizde gelişen olayları kimse önceden kestiremiyor ya da bazen değiştiremeyebiliyor. Böyle zamanlarda bu tutku daha da alevlenebilir ki insan hissettiklerini gerçekten duyurabilsin/duyabilsin. Ancak bunun tam tersi de olabilir.  

Başarılı bir piyanist olmak için yetenekli bir genç neler yapmalı sence Nehir? Kendi başarı tanımını yaparsan çok sevinirim. 

Öncelikle yeteneğin birini ileriye taşıyan tek unsur olmadığını bilmeleri gerektiğini düşünüyorum. Bence kesinlikle çalışmak, çalışmak, çalışmak. 

Kendine örnek aldığın konser piyanistleri kimler? 

Khatia Buniatishvili ve tabii ki Fazıl Say.

Biraz repertuarından da söz eder misin? Genellikle hangi besteciler ve ne tür eserler hakim? Repertuarını ne sıklıkla revize ediyorsun?

Ben Romantik dönem bestelerinden oldum olası daha çok hoşlanmışımdır. Bu yüzden ağırlıkla Chopin ve Felix Mendelssohn gibi besteciler oluyor. Repertuarımı 6-7 ayda bir baştan yaratıyorum.

Peki senin çalmaktan en çok hoşlandığın üç eser hangisi ve neden? 

Le petit âne blanc: No. 2 from Histoires – Jacques Ibert 

Bu parça birçok eğlenceli bölüm barındırıyor, sürekli karşına farklı türlerde çıkan bir palyaço gibi. Bu sürprizleri bilsem de çalmak beni çok heyecanlandırıyor.

Nocturne in C-sharp minor, Op. posth. – Frédéric Chopin

Ünü dünyaca bilinen bu parça bana duygu yükü yüzünden söyleyemediklerimi anlatmama olanak sağlıyor diyebilirim. 

Venetian Gondola Song Op. 19 No. 6 – Felix Mendelsshon 

Adı üstünde olan “Venedik Gondolu/Sandalı”nu inanılmaz bir gerçekçilikle anlattığı için bana çok büyülü geliyor. Gözümde o sandalı canlandırabilmem, bestecinin dahiliği kesinlikle.

Şu anda piyano alanındaki çalışmalarından, sınav hazırlıklarından da söz eder misin? Nasıl bir çalışma temposu izliyorsun?

Her yıl ABRSM sınavına hazırlanıyorum. Örneğin 2019 senesinde Grade 5’e girdiysem 2020’de Grade 6’ya giriyorum gibi. Bu sayede teknik çalışma, deşifre, aural ve tabii ki parçalarda sürekli gelişiyorum. Her sene (pandemi dönemini ayrı tutarak) bu sayede 3 parçam oluyor, ayrıca yaz döneminde de 1-2 parça öğrendiğimi düşünürsek toplam 5 parça ediyor. Kendimi en güvenli hissettiğim ve çalmaktan en çok hoşlandığım parça(lar) ile de yarışma veya festivallere katılıyorum. Ancak buradaki “yıl” kavramı da ocaktan aralığa kadar olan zaman dilimi değil. Ekim-kasım gibi başlayan nisan-mayıs dolaylarında biten müzik yılı. Yaz dönemi de geri kalan zamana deniyor. Tüm bu zamanda da haftada bir defa Natalia hocam ile özel ders yapıyoruz. 

Türkiye’de sence okul çağında müzik eğitimi yeterli mi? Sen olsan sınıf arkadaşlarına klasik müziği sevdirmek adına daha neler yapardın? 

Bence kesinlikle yeterli değil. Müzik dersinin hor görülmesi bence asla olmaması gereken bir unsur. “Önemsiz ders” kavramı burada en büyük sorun. Her şey matematik değil, bunun görülmesi gerekiyor ama tabii ki Türkiye’nin içinde bulunduğu şartları da göz önünde bulundurmak gerek.

İleride konservatuar hayallerin var mı? Veya bu tekniğini ilerletmek adına nasıl bir eğitim kurguluyorsun? Örneğin yurtdışında okumayı düşünüyor musun? 

İleride doktor olmak istediğimi önceden de belirtmiştim ancak ABRSM’den mezun olduktan sonra müzik öğretmenliği sertifikası/eğitimi de almak içinde var. Zaten ABRSM İngiltere’de kraliyete bağlı bir kurum olduğu için yurtdışında da öğrencilere eğitim verebilirim. 

Bu keyifli söyleşi için çok teşekkürler.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s