
Kosova doğumlu genç piyanist Zana Peri Rama, altı yaşında annesinin yönlendirmesiyle piyano eğitimine başladıktan ve ülkesinde konservatuara gittikten sonra yeterli destek mekanizmalarına ulaşamadığını düşünüp, geçtiğimiz sene kazandığı bursla kariyerini Maltepe Üniversitesi’nde devam ettirme kararı almış. Böylelikle Türkiye’de müzik dünyası da yüzünden tebessümü, kalbinden de kocaman hayalleri hiç eksik olmayan, yepyeni ve dolu dolu bir müzisyen kazanmış oldu.
20 yaşına kadar kariyerine çok fazla sayıda ödül ve başarıyı sığdırmış olan Zana Peri için başarı hayallerinin gerçek olması, hislerini konuşmadan anlatabilmek, kalbinden geçenin parmaklarının ucundan beyaz bir tuşa inmesi… Ona göre, başarı ödül almak veya konserler vermek anlamına gelmiyor. Hislerini piyanosundan tüm dünyaya ulaştırabilmeyi başarı olarak görüyor.
Başarılarını hep birlikte önümüzdeki dönemde göreceğimizi söyleyen genç piyanist Ağustos ayında Gümüşlük’te düzenlenen piyano ustalık sınıfında da yer aldı ve müzikseverlerden performansıyla tam puan aldı.
Kendisini tanımanız için çok keyifli ve samimi bir söyleşi gerçekleştirdik Zana Peri ile. Okumaya ve onu tanımaya ne dersiniz?
Merhaba Peri hanım. Kosova’dan Türkiye’ye uzanan bir müzik eğitiminden geçtiniz. Son durak olarak iyi ki sizi kazanmışız müzik dünyasına. Küçüklüğünüzden başlarsak, müziğe olan ilginiz ilk nasıl fark edildi ve bunun üzerine süreç içerisinde nasıl bir eğitim eklediniz?
Ben sahneleri seven, insanlar beni dinlemesinden hoşlanan bir çocuktum hep. Bu mutluluğu fark eden annem Konservatuara, enstrümanlarla tanıştırmaya götürdü beni.
Piyanoyu seçtim. Ayaklarım pedala yetişmese bile benim hayalim tam 6 yaşımda başlamıştı.
Şu ana kadar katıldığınız ustalık sınıflarından da biraz söz eder misiniz?
Piyano hocalarına çok önem veren bir piyanistim ben, öğrendiğim her şeyi onlara borçluyum. 15 yaşındayken Kosova’da büyüdüğüm küçük bir şehirden Gilan’dan, Priştine’ye taşınmıştım. Priştina Konservatuar Lisesinde eğitim veren Prof. Agron Shujaku ile çalışmak için çabalamıştım. Kendisi Kosova’da ünlü piyanistlerden biri. Böylelikle Liseyi Priştina Konservatuarı’nda okudum. Kosovada katıldığım bir sürü Masterclassta Ardita Statovci, Lejla Pula, Adilia Alieva gibi piyanistlerle tanışma ve çalışma fırsatım oldu.
Gümüşlük Müzik Festivali 2021 sırasında ise Gülsin Onay, Pablo Galdo, Valetian Shiukashvili gibi dünyaca ünlü piyanistlerden eğitim almak fırsatım oldu.
Kosova’dan Türkiye’ye gelme sebebiniz neydi? Oradaki klasik müzik eğitimiyle Türkiye’yi biraz kıyaslar mısınız? Türkiye’deki eğitim size neler kattı? “Buraya gelmeseydim olmazdı, iyi ki gelmişim” dedikleriniz nelerdi?
Hayatımı bir gecede değiştirmeye karar verdim. Priştine Üniversitesi’nde Konservatuar okuyordum ve yeterince destek görmüyordum. Motivasyon bir piyanist için çok önemli. Maltepe Üniversitesi’nin konum olarak nerede olduğunu bilmeden yola çıkmıştım.
Piyano bölümünde yer alan bütün Piyano öğretmenleri benim için, “bir gün onlarla çalışmak” hayalini kurduğum piyanistlerdi.
Kendimi bir anda Yetenek Sınavında Chopin eserini seslendirirken buldum. Kendimi piyano tuşlarına bıraktığım an, artık tamamen yeni bir macera başlamıştı, çünkü Maltepe Üniversitesi Konservatuar bölümüne kabul edilmiştim. Maltepe Üniversitesi’nde eğitim aldığım için çok mutluyum. Piyano dersinden çıktıktan sonra derin bir nefes alıp “iyi ki buradayım” diyorum.
Prof. Dilek Batıbay’ın öğrencisi olmak gurur verici.
İlham aldığınız kadın piyanistleri de öğrenmek isterim.
YouTube’tan gördüğümüz dünyaca ünlü piyanistler, tabiki herkesin favorisi oluyor. Benim en sevdiğim piyanistler, genelde bir gün tanışmak hayalini kurduğum insanlar oluyor. Mesela Gülsin Onay. En hayran kaldığım kadın piyanistlerden biri kendisi ve onunla çalışmak fırsatım oldu geçen hafta katıldığım Gümüşlük Festivali’nde.
Bir kadın piyanist olarak müzik dünyasında var olmaya çalışırken zorluklarla karşılaştınız mı?
Ben Kosova’da büyüdüm, kadın olduğum için hiç zorluk çekmedim. Benim ülkemde kadın ve erkek ayrımı olmaz genelde. Orada bir kadın özgürdür. Keşke her ülke bu anlamda Kosova gibi olsa…
Peki repertuarınızda olmasından en çok hoşlandığınız üç eser hangisi?
Her zaman aynı eserler olmuyor, bazen Chopin’i daha fazla seviyorum bazen Mozart’ı.
Son zamanlara S.Rachmaninoff Prelud’lerinden vazgeçemiyorum. Bazen de ruh halime göre eser seçebiliyorum.
Katıldığınız yarışmalardan ve aldığınız ödüllerden de söz edebilir misiniz?
Ben küçüklüğümden beri her sene yarışmalara gidiyorum ve bir sürü ödüllerle geri dönüyordum.
Burada sadece benim için özel ve ödül aldığım yaşımalardan bahsetmek istiyorum.
Tabiki arada ödül almadığım yaşımalar da oldu.
Ars Kosova International Competition 2010 Kosovo
Ars Kosova International Competition 2011 Kosovo
Ars Kosova International Competition 2012 – Kosovo
Ars Kosova International Competition 2013 – Kosovo
Ars Kosova International Competition 2014 – Kosovo
Young Musician International Competition “Citta’di Barletta” – Italy
The Young Pianist International Competition – Kosovo 2011
The Young Pianist International Competition – Albania 2011
The Young Pianist International Competition – Albania 2012
The Young Pianist International Competition – Kosovo 2013
The Young Pianist International Competition- Kosovo 2014
The Young Pianist International Competition- Albania 2014
The Young Pianist International Competition – Kosovo 2015
The Young Pianist International Competition – Albania 2015
Başarı sizin için ne anlam ifade ediyor?
Başarı benim için hayalimin gerçek olmasıdır, konuşmadan anlatabilmektir, kalbimden geçenin parmağımdan beyaz bir tuşa inmesidir. Ödül almak değildir bana göre başarı. Konserler vermek değildir. Hissettiğimi piyanoya, piyanodan da dünyaya anlatabilmektir başarı.
Bir genç piyanist sahne performansını korumak için sağlığında nelere dikkat etmeli?
Benim için sağlıksız bir yaşam, fazla kafein tüketmek, enerji veren içecekler içmektir.
Saatlerce çalışmak ve çok enerji isteyen bir mesleğimiz var, ben genelde bu enerjiyi meyvelerden almayı tercih ediyorum.
Kariyerinizde şu ana kadar “zirve noktası” neydi?
Bu soruyu çok fazla düşünüyorum son dönemde. Benim zirve noktam ne diye, çünkü ben bir ödül almışsam, onu duvarın en güzel köşesinde koyup, diğer ödüller için çalışıyordum hep. Piyanoyla yaşadığım her an, benim için “zirve noktasıdır”.
Peki dört el piyano çalma deneyiminiz var mı, yoksa duo konserleri mi tercih edersiniz?
Dört el piyano düetleri ile cok ilgileniyorum. Brahms Hungarian Dance’leri de çok seviyorum.
Daha önce böyle bir konser vermiştim, belki ilerde tekrar olur.
Müzik tarihinde yaşamayı en çok hayal ettiğiniz dönemi de merak ediyorum.
Kusursuzca anlatılan Rönesans döneminde yaşamak isterdim.
Yeni bir eser üzerinde çalışırken zorlandığınızda nasıl bir yöntem izlersiniz?
Genelde eserde zorlandığım kısma bağılı. Ritmik olarak zorlanıyorsam metronom kullanıyorum, ritmik değilse parmak numaraları dikkat ediyorum. Notayı düzgün parmakla almak bizim için çok önemli.
Eğitim sürecinizde herhangi bir burstan, kurumsal destekten yararlandınız mı?
Evet, Maltepe Üniversitesi’nde Konservatuar Piyano Bölümü’nde şu anda burslu okuyorum.
Müzik sizin hayatınızda nasıl bir yere, önceliğe sahip? Piyanosuz geçen bir gün düşünebiliyor musunuz mesela?
Müziği hayatımda düşünerek bir yerde koyduğum şey değil, veya piyano çalışmak için “zaman ayırmam lazım” dedim şey de değil. Onlar benimle hep. Uyumak için dinlediğim müzik, uyanmak için çaldığım müzik…
Şanslıyım, her gün hislerimi, ruhumdan geçenleri sadece seksen sekiz tuşlardan birkaç tanesiyle anlatabiliyorum. Piyanosuz bir gün, boğazımda düğümlenmiş sözler gibidir.
Peki son olarak, kendinize dair hayallerinizi, projelerinizi öğrenmek isterim.
Sırada bekleyen bir çok hayallerim var. Onları burdan tek tek yazmak yerine, hep birlikte görmekten yanayım.