
Arya Nur Güneş 1 Nisan 2004 doğumlu, başarılı bir çellist adayı… Arya henüz çok küçükken evdeki piyanoda, nota bilgisi olmadan besteler yapmaya başladı. 5 yaşında piyano dersi almak isteyen Arya’ya konservatuvardan hocaların daha geç başlaması gerektiği konusundaki önerileri ile ancak 6 yaşında piyano dersleri almaya başladı. 10 yaşına geldiği ve 4. Sınıf bitireceği zaman yaşamında bir karar noktasına geldi ve viyolonsel çalmayı öğrenme arzusu ile beraber konervatuvara devam etme isteği oluştu. İzmir Dokuz Eylül Devlet Konservatuvarı Ortaokul bölümü sınavlarına katılarak eğitim hayatına burada devam etme yolu açılmış oldu. Prof. Çağlayan Ünal Sümer’in öğrencisi olarak Arya’nın viyolonsel eğitimi de başlamış oldu. Öğretmeni ile birlikte birçok uluslararası ustalık sınıflarına da katılmaya başladı. 8. Sınıfın başında öğretmeninin de önerisi ile ilk uluslararası yarışmasına latıldı. 2017 Kaunas Sonorum IV. Uluslararası Genç Müzisyenler Müzik yarışmasında kendi yaş grubunda Mansiyon Ödülüne layık görüldü. Yine aynı eğitim yılının sonunda Valencia’da yapılan 2018 II. Luthiers Clar Uluslararası Viyolonsel yarışmasında kendi yaş grubunda birincilik ödülüne layık görüldü.
Bu dönem içerisinde öğretmeni Prof. Çağlayan Ünal Sümer’in tavsiyeleri doğrultusunda İspanya Madrid’de bulunan Conservatorio Profesional de Musica Adolfo Salazar’da lise düzeyinde öğrenci yetiştiren Prof. Jose Enrique Bouche Babiloni ile eğitim hayatına devam etmesine karar verildi. Arya ikiz kardeşi ve babasının İzmir’de kalmasına rağmen, giriş sınavlarına girip birincilikle kazanarak annesi ile Madrid’e yerleşti. Prof. Jose Enrique ile beraber Prof. Alvaro Huertas ile çalışan Arya aynı zamanda IES Cardenal Cisneros isimli devlet okulunda da lise eğitimine devam etti. 2019 yılında Salzburg Avusturya’da düzenlenen Grand Prize Virtuoso International Music Competition’da yaş grubunda Birincilik ödülü, yine 2019 yılında Lviv’de gerçekleşen II. İnternational Competition of young Violinistss, Violoncellists and Viola players “Lvivskyi Virtuoz” yarışmasında yaş grubunda birincilik ödülüne layık görüldü. Lviv’de tarihi salonda Adnan Saygun’un viyolonsel için Partita eserini seslendirdi, ve ülkesini gururla temsil etti. Yine 2019 yılının Eylül ayında Alcaniz İspanya’da yapılan X. Concurso Jovenes Promesas de Violonchelo “Jaime Dobato Benavente” yarışmasında mansiyon ödülü aldı. 2020 yılında ise online olarak yapılan 11th International Music competition, Belgrad’da birincilik ödülü, 30. International Young Musicians Competition “Citta di Barletta”da ikincilik ödülüne layık görüldü. IES Cardenal Cisneros’un 2021 yılında bütün Madrid Konservatuvarları arasında yaptığı genel müzik yarışmasında da ikincilik ödülünü aldı.
2021 -2022 eğitim öğretim yılında Lise son sınıfa başlayacak olan Arya, eğitim süresince birçok ustalık sınıflarına da katıldı. Mischa Maisky, Pablo Ferrandez, Nil Kocamangil, Chu Yi-Bing, Sebastian Koloski, Nick Tzavaras, Dilbağ Tokay, Amit Peled, Katherine Routley, Sebastian Koloski, Fernando Arias, Juan Perez Floristan, Pietro Sarafin, Yannis Toulis, Dan Weinstein, Michele Ballarini gibi önemli isimlerle çalışma şansına sahip oldu. Düzenli yıllık kurslar olarak ise, son 4 senedir İspanya’nın Sigüenza şehrinde yapılan CellosMagics adındaki Ustalık Kurslarına gidiyor; aynı zamanda da MedNet Violoncello Class Meeting’in her sene yapılmış olan Akdeniz eğitim günlerine her sene katıldı. Onun dışında katılmış olduğu kurslar arasında Aşkın Academia Summer Academy, Alkış Müzik Online Masterclass, Musical Arts Cello Festival gibi ustalık kurslarına da devam etmiştir.
Arya bu eğitim öğretim yılında birçok uluslarası görüşmelere giderek üniversite yaşamı için hocalarının yönlendirmesi ile okuyacağı üniversiteyi planlayacak. Bu konuda ülkesinden de destek bulmayı arzulayan Arya, solist olarak viyolonsel eğitimine devam etmeyi planlıyor. Onu aşağıdaki söyleşi ile tanımaya ne dersiniz?
Arya Nur merhaba. 17 yaşına viyolonsel alanında çok değerli bir eğitim sürecini ve başarıları sığdırmışsın. Öncelikle tebrikler. Henüz çok küçükken evdeki piyanoyla başladı sanırım müzik serüvenin. Müziğe olan ilginin ilk fark edildiği dönemleri anlatır mısın biraz bize?
Çok teşekkür ederim. Biz büyürken annem ve babam her zaman salondaki piyanonun kapağını ben ve kardeşim piyanonun tuşlarına dokunalım diye açık bırakırlardı. Ama ben ilk önce oyuncak piyanoda kendi kendime melodiler çıkarmaya başlamışım ve sonra aynı şeyi salondaki piyanoda yapmaya başladım. Beş yaşıma dek bunları yapıyordum. Sonra annem ve babamdan bana piyano dersi aldırmalarını o kadar çok ısrarla istedim ki, onlar da konservatuvarda piyano hocası olan yakın bir arkadaşları ile konuşup bana piyano dersi aldırmaya başladılar.
Peki bunun üzerine nasıl bir eğitim inşa ettin?
Beş yaşındayken kardeşimle birlikte TOBAV İzmir minikler korosuna katıldık. Piyano eğitiminde ise, altı yaşından itibaren iki yıl Heather Özaltun ve ardından da iki yıl Özlem Ebesek’ in öğrencisi oldum. Bu yıllar boyunca TOBAV çocuk korosunda söylemeye devam ettim. Yine kardeşimle birlikte iki yıl üst üste TOBAV tarafından sahneye konulan Düşler Sokağı isimli çocuk müzikalinde yer aldım. Tobav yıllarında koromuzun vefakar şefi olan rahmetli hocamız İsmail Bilen’ in bizlere olan yakın ilgisi, aşıladığı klasik müzik zevki, sevgisi ve öğrettiklerini asla unutamam.
Piyanodan viyolonsele geçiş sürecin nasıl oldu? Bilinçli bir karar mıydı?
Müziğe olan ilgim, yaşamımdaki önemi iyice arttığı ve bununla beraber de gelişimim de arttığı için, ilkokul dördüncü sınıfın başında aile dostumuz olan Özlem Ebesek beni konservatuvarda bazı öğretmenlere yönlendirdi. Benim de viyolonsele karşı içimde hep bir sempati vardı; böylece dördüncü sınıfın sonunda DEÜ Devlet Konservatuvarı giriş sınavlarına girdim, ve sonraki dört yıldaki değerli viyolonsel hocam Prof. Çağlayan Ünal Sümer, beni öğrencisi olarak sınıfına almaya karar verdi.
Viyolonselin boyutu ilk başlarda sana zorluk çıkardı mı?
Ben küçüklüğümden beri yaşıtlarıma göre hep daha uzun boylu olduğum icin viyolonselin boyutu ile ilgili pek bir sorun yaşamadım.. Hatta tam boy bir enstrüman ile başladım viyolonsel çalmaya. Ama doğruyu söylemek gerekirse, yay ve sol el tutuşu, veya viyolonsel ile oturuş gibi temel öğretilerde epey sıkılmıştım.. Bunları oturtmak için gerçekten çok emek verdim.
Konservatuar eğitimi sana nasıl erdemler, nasıl özellikler kazandırdı?
Herşeyden önce, konservatuar öğrencileri olarak henüz 10 -11 yaşlarında iken Türkiye’nin başarılı klasik müzik sanatçılarından birebir egitim alma şansına sahip oluyoruz. Bu kişiler aynı zamanda doktora seviyesindeki müzisyenleri de eğitiyorlar. Bu müthiş bir şey…
Bunun yanında da disiplinli çalışma, emeğe ve başarıya saygı, hedef koymak, hedefe doğru yürümek, istikrar gibi kavramları konservatuvarda hayata geçirmeye başladım.
Katıldığın ilk uluslararası yarışmadan söz eder misin? Nasıl bir çalışma yöntemi izlemiştin öncesinde ve bu yarışmaya katılım sana neler kazandırdı?
Aslında katıldığım ilk uluslararası yarışma aynı zamanda benim ilk yarışmamdı. 13 yaşındaydım ve ortaokul son sınıfa yeni başlamıştım. Çalışma sürecini anlatacak olursam; öncelikle hocamla hangi parçaları çalacağımı belirledik, ondan sonra çalışmaya başladım. Yaklaşık olarak 4-5 ay önce çalışmaya başladım. Aynı zamanda, Hocam yarışmaya kendimi daha hazır hissedebilmem için en kısa zamanda solo konser deneyimi edinmem gerektiğine karar verdi. Yarışmadan önceki ay içinde ilk olarak DEÜ Konservatuvarı Orhan Barlas Konser salonunda ve sonra da DEÜ Buca Eğitim Fakültesi Müzik Bölümünde birer solo konser verdim.
2017 Kaunas Sonorum IV. Uluslararası Genç Müzisyenler Müzik Yarışması Litvanya’nın Kaunas kentinde yapıldı. Yabancı bir ülkede, yabancı bir salonda çalıyor olmak benim için yepyeni bir deneyimdi; farklı ülkelerden farklı müzisyenlerle tanışma şansına sahip oldum.

Peki bu zamana değin katıldığın ve ödülle döndüğün yarışmalardan kısaca söz edebilir misin?
Kaunas Sonorum 2017 Uluslararası Genç Müzisyenler Müzik Yarışması’ndan tüm yaylı sazlar kategorisinden mansiyon ödülü ile döndüm.
Sonra 2018’de İspanya’nın Valencia şehrinde düzenlenen Uluslararası II. Luthiers Clar Viyolonsel yarışmasında kendi yaş grubumda birincilik kazandım. 2019 yılında Salzburg /Avusturya’da düzenlenen Grand Prize Virtuoso International Music Competition’da yaş grubumda Yaylı çalgılarda birincilik ödülü ve ardından Ukrayna’ nın Lviv şehrinde gerçekleşen II. International Competition of Young Violinists, Violoncellists and Viola players /“Lvivskyi Virtuoz” yarışmasında Viyolonsel kategorisinde, yaş grubumda birincilik ödülüne layık görüldüm. Aynı yılın Eylül ayı içinde Alcaniz /İspanya’da yapılan X. Concurso Jovenes Promesas de Violonchelo “Jaime Dobato Benavente” yarışmasında, viyolonsel kategorisinde mansiyon ödülü aldım. 2020 yılında pandemi süreci sırasında online olarak yapılan 11th International Music competition, Belgrad’da birincilik ödülü, ve 30’th International Young Musicians Competition “Citta di Barletta” dan ikincilik ödülüne layık görüldüm. Son olarak, 2021’de de lise ogrencisi oldugum IES Cardenal Cisneros’un Madrid’in bütün konservatuarlari arasinda düzenlediği müzik yarışmasında bütün enstrümanlar arasında ikincilik ödülünü aldım.
Yurtdışına viyolonselini de beraberinde taşıyorsun sanırım. Lojistik açıdan zorluklar yaşadın mı?
Öncelikle, viyolonselin uçakta bir koltuğa oturtulması gerektiği icin her seyahat edişimde viyolonselime de bilet alıyoruz, o yüzden benim seyahatlerim hep iki biletle oluyor. Onun dışında da her çellist gibi sırtımda taşıyorum. Bu da büyürken, boyum uzarken biraz zorluyor beni…
Gördüğüm kadarıyla eğitimin süresince öğretmenin Prof. Çağlayan Ünal Sümer sana birçok kapıyı araladı ve çok doğru yönlendirmelerde bulundu. Kendisinin senin çellistlik kariyerin açısından önemi nedir? Hiç unutamadığın öğütleri var mı?
Çağlayan hocam bana çok iyi bir çellistik temel verdi ve bütün öğretilerimin onun üstüne inşa edilmesi gerektiğini öğretti. Aynı zamanda da beni hem yurt dışında ustalık sınıflarına hem de yarışmalara yönlendirerek sanatımda inanilmaz öğretici süreçler deneyimlememi sağladı ve hem çellist hem de insan olarak büyümeme çok büyük katkıda bulundu. Her zaman kendisine minnettarım.
Madrid’deki çello eğitimiyle Türkiye’yi kıyasladığında ne tür farklar ve benzerlikler mevcut? Yurtdışında eğitim süreci ilk başta seni korkutmuş muydu? Şimdi “iyi ki” diyor musun?
Orada da aynı Türkiye’deki gibi konservatuarda, bütün müzik derslerinin yanısıra, bireysel enstrüman derslerimi alıyorum. Ancak İspanya’da, Avrupa’da bir çok yerde olduğu gibi konservatuvar ve normal okul eğitimi Türkiye’deki gibi birarada değil. Ben sabah 8:00’den 14:15’e kadar normal devlet lisesine gidiyorum. Tek farkı konservatuvarlarla anlaşması olan bir lise olduğu için derslerimizin saati ayarlanıyor ve 14:15’ten sonra okuldan çıkabiliyoruz. Sonra da 16:00-21:30 arası da konservatuvar eğitimime devam ediyorum. Sadece Madrid’de 8 adet bizdeki, üniversite öncesine denk gelen ’Profesional’ olarak tanımlanan konservatuvar var.
Başta yeni bir dil, farklı iki okul, bambaşka bir ülke ve ailemin de benim için ikiye bölünmesi ile, tabii ki zor zamanlar geçirmeme sebep oldu. Ancak zamanla süreçlerden yüzümün akıyla çıktığımı düşünüyorum. Kesinlikle iyi ki, diyorum şimdi, öncelikle çok farklı hocalar tanıma şansım oldu, ve özellikle de pandeminin ilk 1,5 ayı dışında, okullarıma gitmeye devam ettim. Eğitim hiç aksamadı…
Peki neden İspanya’yı tercih ettin? Viyolonsel eğitiminde bu ülkenin ayırt edici özellikleri neler?
Beni İspanya’ya yönlendiren zaten Çağlayan hocamdı. Aslında kendisi, benim Madrid’de Adolfo Salazar konservatuvarında çalışmakta olan çok değer verdiği bir hoca olan Jose Enrique Bouche’ye yönlendirdi. Bunun üzerine ben de konservatuvarın sınavlarını kazanarak ilk hocam Jose Enrique Bouche ile çalışmaya başladım. Şu anda da hem kendisiyle hem de Alvaro Huertas isimli hocamla çalışıyorum.
Viyolonsel eğitimi hatta bütün enstrüman eğitimleri hocanın kendisiyle daha alakalı diye düşünüyorum. Bu açıdan ben çok şanslı bir öğrenciyim. Türkiye’de hocamın olduğu gibi şu ana kadar İspanya’daki hocalarım da gerçekten harikalar.
En çok beğendiğin İspanyol çellistleri de öğrenmek isterim.
Tabii ki öncelikle Pablo Casals demeliyim; çünkü bütün çellistlere ilham olmuş çok önemli bir isim kendisi… Onun dışında da Pablo Ferrandez, Asier Polo, ve Lluis Claret’i çok beğeniyorum.
Ülkeni, babanı, ikiz kardeşini arkanda bırakmak başlı başına birer özveri ama çellistlik kariyerinde şu ana kadar gösterdiğin başarılarda başka nasıl özverilerde bulundun?
Biz ailecek gerçekten çok klasik olmayan bir seçim yaptık ve özverilerde bulunduk. Bütün bu yolculuk, benim için, çok ciddi bir çalışma süreci ve hedef odaklı gitmeyi gerektiriyor. Planlı bir şekilde ve ne yaptığımı bilerek çalışmaya özen gösteriyorum, aynı zamanda da farklı kültürlerden farklı insanları tanıyıp onlarla bağ kurmanın çok önemli olduğunu düşünüyorum. Bunu yapmanın en iyi yollarından biri ustalık sınıflarına katılmak; her seferinde hem beraber çalıştığım hocalardan hem de tanıdığım diğer öğrencilerden çok şey öğreniyorum.
Henüz yolun çok başındasın ama şu ana kadar başarılarında “zirve noktası” hangisi oldu?
Ben her iyi geçen konserde kendimi yeni bir bir zirve noktasındaymış gibi hissediyorum. Ancak, özellikle bir anı söylemem gerekirse, bu geçtigimiz 2021 Haziran ayinda Madrid’in en önemli klasik Müzik Salonu olan Auditorio Nacional’de solo eser icra etmiş olmam olur sanırım.
Seçim yapmak zor ama Çelloyla seslendirmekten en çok hoşlandığın üç eser hangileri?
Daha çalmadığım ama yine de çok sevdiğim bir çok eser var, ama şu ana kadar çaldıklarımın arasından seçmem gerekirse; Dvorak çello koncertosu, Cassado çello suiti ve Brahms mi minor çello sonatı derim.
Solist olarak viyolonsel kariyerine devam etmek istiyorsun ve bu süreçte yetkinleşmek için de eğitimini güçlü bir şekilde sürdürüyorsun. Peki bu süreçte herhangi bir burs imkanından yararlandın mı?
Maalesef daha yararlanamadım, ama umarım gelecekte öyle bir imkanım olur. Burs almak, destek görmek, aynı zamanda gerçekten ülkem tarafından sahiplenilmiş, fark edilmiş olduğumu da hissettirecek ve şevkimi de kamçılayacak, bunu biliyorum.
Sence burs imkanları müzisyenlerin hayatlarında neler değiştirir ve üretimlerine nasıl yansır?
Öncelikle maddi anlamda çok büyük yardımı olur diye düşünüyorum, çünkü müzik eğitimi ucuz değil, hele yurt dışında daha da destek gerekiyor, doğal olarak.. Aynı zamanda bu tür bir destek sayesinde bir müzisyen, daha cok ustalık sınıfına ve yarışmaya katılabilme şansına sahip oluyor. Bütün bunların toplamında da müzisyenin deneyimleri, görgü ve kültürü gerçekten ciddi bir biçimde artmış oluyor.
Eğitimini yurtdışında tamamlamak senin müzik becerilerin üzerinde nasıl etkiler doğuracak?
Benim için, farklı ülkelerden farklı insanlarla tanışıp onların yaşam tarzları ve müzik yapış şekillerini tanımak cok ufuk açıcı oldu ve olacak. Yeni yerler gördükçe ve yeni diller de öğrendikçe bu iletişimimin daha da artacağına eminim, bu da beni gerçekten heyecanlandırıyor.
“Çok başarılı bir çellist olacağım, çünkü”… Nasıl tamamlarsın bu cümleyi?
Çok başarılı bir çellist olacağım, çünkü asla pes etmeyeceğim.
Peki senin “süper gücün” ne Arya Nur?
Sanırım mükemmeliyetçiliğim olabilir. Bazen kendimi fazla yargılamama sebep olsa da detaylı calışmama cok yardımcı oluyor.
Viyolonsel hayatında nasıl bir özel yere sahip?
Şöyle söylemek isterim: viyolonsel benim herşeyim. Bir gün bile çalmadığım zaman hayatımda bir boşluk hissediyorum. Müzik yapmak beni en çok mutlu eden şey; her ne kadar bazen, çalışma sürecinde canım sıkılsa da; viyolonsel çalmak, gerçekten benim icin çok değerli.
Sence müzisyenlikte yetenek mi, çalışkanlık mı, yoksa doğru zamanda doğru yerde mi olmak daha belirleyici?
Bence bunlarin üçü de çok önemli. Ama en önemlisinin çalışkanlık ve çalışkanlığın sürekli olması olduğunu düşünüyorum.
Güzel müzik sende nasıl duygular uyandırır?
Dinlediğim veya yaptığım müziğin aktarmaya çalıştığı temel duyguya bağlı benim için ; sonuçta müzik bazen bizi mutlu eder, bazen bizi üzer, bazen rahatsız da eder… Ama şunu söyleyeyim ki, şu ana kadar müzik bana aklıma, kalbime gelebilecek neredeyse her türlü duyguyu hissettirmiştir. Bazen cok basit bir şey, bazen kompleks ve cok da tanımlayamadığım bir his olsa da, genel anlamda kendi duygularımla temas içerisinde olmamı sağlıyor.
Eger iyi bir müziği dinlerken sıklıkla hissettiğim duyguyu söylemem gerekirse, sanırım nostalji derim. Daha yatkınlıkla ve çoğunlukla dinlediğim eserlerin, hissettiğim veya yasadığım seylerle bağdaştırabildigim eserler oldugunu düşünüyorum. Çünkü birçok zaman müzik dinlediğimde hayallere dalarım, yaşamı, yaşadıklarımı düşünürüm.
Bu keyifli söyleşi için çok teşekkürler. Sana sonsuz başarılar dilerim. Çellonu o kadar güçlü çal ki Türkiye’den de de sık sık işitelim.
Ben size yürekten teşekkür ediyorum. Benim gibi birçok gencin elinden tutarak, onları tanıtarak yaşamlarına dokunuyorsunuz. Bu öyle değerli bir şey ki. Ben de size başarılar diliyorum. Ve daha nice sohbetler de yapmayı umuyorum.