Bir çocuğun kendisini kırmızı, uzun kuyruklu bir sahne elbisesiyle yıllar sonra devasa bir sahnede başarılı bir konser piyanisti olarak hayal etmesi, şu anda büyük bir özveri, emek ve disiplinle sürdürdüğü piyano çalışmalarında geleceğe ne kadar odaklandığının ve bu alanda sürekli yükselen bir başarı ivmesi içerisinde olmayı ne kadar arzuladığının en somut kanıtlarından biri. İnci’nin piyano tutkusunda, kendisini ifade ediş tarzında, başarılarında, emeklerinde işte bu güçlü ışığı ve sevgiyi görmek beni çok ama çok duygulandırdı. Kendisi belki hayatta verdiği ilk röportajı olduğu için bunu unutmayacak, ama ben de onun bu zorlu mesleğe kalbini koymasını asla unutmayacağım ve eminim ki yıllar sonra onu o kırmızı görkemli elbisesi içerisinde sahnede dinlerken çok gururlanacağım.
İnci, şu anda ilk öğretimini İstek Vakfı Atanur Oğuz Okulları’nda sürdürürken bir yandan üstün yetenekli çocuklara yönelik BİLSEM eğitim kurumlarına devam ediyor, bir yandan da Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi İstanbul konservatuarında değerli eğitmen Prof. Burcu Aktaş Urgun’un yönlendirmesi altında piyanonun inceliklerini keşfediyor.

2012-2015 yılları arasında MEB’e bağlı Etiler Müzik Okulu’nda orff eğitimi aldıktan sonra piyano çalışmalarına İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuarı mezunu kuzeni Can Bilsel ile 2015 yılında başlayan İnci, 2017-2018 yılları arasında MSGSU Çocuk Konservatuarı Piccolo sınıfını, 2018-2019 yıllarında ise Mezzo sınıfını tamamladıktan sonra piyano çalışmalarına Renan Koen ve Nihan Atlığ Simpson ile devam etti. Profesyonel piyano eğitimine 2019 yılında Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi İstanbul Devlet Konservatuarı sınavlarını kazanıp Prof. Burcu Aktaş Urgun’un öğrencisi olarak yarı zamanlı piyano bölümü 1.sınıfa başladı ve halen eğitimine Prof. Burcu Aktaş Urgun‘un öğrencisi olarak devam ediyor. Öğretmeninden aldığı birçok değerli bilgi ve deneyime ek olarak, başarılarını asla başkalarınkiyle kıyaslamamayı ve verimli ve etkin çalışması gerektiği gibi iki değerli öğüdü ise hiçbir zaman aklından çıkarmıyor. İnci, MSGSÜ tarafından 2021 Haziran ayında yapılan tam zamanlı piyano bölümü sınavını tam puanla kazandı, çünkü eğitimine konservatuvarda devam etmeyi herşeyden çok istiyordu.
Çukurova Üniversitesi tarafından düzenlenen, Rhapsody 2. Uluslararası Adana Piyano Festivali ve Yarışması 2020, A Kategorisi (6-8 yaş) Birincilik Derecesi’ni ve Pera Güzel Sanatlar Eğitim Merkezi tarafından düzenlenen 15. Uluslararası Pera Piyano Yarışması 2021, 9-10 yaş solo kategorisinde Mansiyon Derecesi’ni kazanan İnci, Mayıs 2021’de piyanist Shaun Choo ile piyano masterclass çalışmasına katıldı. Bir yandan da klasik bale ve çağdaş dans eğitimi alsa da, sahneye çıktığında İnci’nin tek bir hayali var: piyano.
İleride piyano çalışmalarına Almanya’da devam etmeyi hayal eden, Bach’ın prelütlerini ezbere ve büyük bir ciddiyetle çalan küçük piyanistin bu süreçteki mücadelesini, başarılarını, çabalarını okumak, bunlara tanıklık edip ileride onu sahnede devleşirken izlediğinizde bu satırları anımsamak için aşağıda çok keyifli ve sıcacık bir söyleşi sizi bekliyor:
İnci merhaba. Piyano çalışmalarına dört yaşındayken başladığına göre bu sende çok büyük bir tutku olmuş. Öncelikle müziğe olan ilgin nasıl ortaya çıktı ve bu yeteneği geliştirmek adına bugüne kadar hangi aşamalardan geçtin? Ailende müzisyen var mı? Biraz kendini tanıtır mısın bize?
Merhaba Menekşe Abla, ben 1.5 yaşımdayken ailem beni bir müzik okuluna yazdırmış. Orada 3 sene orff eğitimi alarak müzik hayatıma başlamışım. 3 yaşıma gelince kuzenim Can ağabeyimle piyano çalışmaya başladım. Kuzenim de İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı mezunu. Ondan etkilenerek piyanist olmaya karar verdim. Bu arada 4 yaşımdan itibaren Tolga Han Dans Okulu’nda klasik bale eğitimi alıyordum. Ben 6 yaşımdayken oradaki bale öğretmenim anneme ritim duygumun ve kulağımın iyi olduğunu, beni yetenekli bulduğunu söylemiş. Mimar Sinan Çocuk Konservatuvarı Bale Bölümü sınavlarına girmemi önermiş. Annem de bu sınavı araştırıp heyecanla bana gelip sorduğunda anneme dedim ki : “Ben baleyi çok seviyorum; ama hobi olarak. Ben piyanist olmak istiyorum. Varsa beni müzik sınavına sok lütfen!” Annem çok şaşırdı, sınava az kaldığını ve hiçbir hazırlık yapmadığımızı söyleyince, ben de dedim ki: “Gör bak ben bu sınavı kazanacağım ve sen de bana piyano alacaksın tamam mı? “ Sonuçta ben sınavı kazandım ve 6 yaşımdayken MSGSU Çocuk Konservatuvarı Müzik Bölümü’ne girdim. Piyanoma da kavuştum. Orada iki sene orff eğitimi aldım, kselefon çaldım. Ama hedefim piyanist olmak olduğu için anneme yarı zamanlı piyano bölümüne girmek istediğimi söyledim. Çok çalıştım ve 8 yaşımdayken MSGSÜ yarı zamanlı piyano bölümünü kazanarak Prof. Burcu Aktaş Urgun öğretmenimin öğrencisi olarak piyano eğitimime başladım. Şimdi yarı zamanlı ikinci sınıfımı bitirmek üzereyim. Ama ben konser piyanisti olmak istediğim için şimdi tam zamanlı piyano bölümüne geçmek için hazırlanıyorum ve çok çalışıyorum.
Peki başka bir enstrüman yerine piyanoyla ilerlemeyi tercih etme sebebin nedir?
Piyanonun sesi beni çok etkiliyor. Piyano çalmayı çok seviyorum. Ayrıca solo çalınabilecek ve konser verilebilecek bir enstrüman olması da beni çok etkiledi.
Profesyonel piyano eğitiminde, birçok müzisyenin yetişmesinde büyük katkısı olan Prof. Burcu Aktaş Urgun ile devam ediyorsun. Öğretmeninin sana verdiği ve hiç unutamadığın birkaç öğüdü bizimle paylaşır mısın?
Öncelikle Prof. Burcu Aktaş Urgun öğretmenimin öğrencisi olduğum için çok ama çok mutluyum ve kendimi çok şanslı hissediyorum. En çok aklımda kalan öğüdü, başarımı diğer piyano çalanların başarılarıyla kıyaslamayıp, kendi başarılarıma kendi gelişimime odaklanmam gerektiğidir. Bir de piyanoda uzun saatler kalmak değil, verimli çalışmanın önemli olduğunu söylemişti. Özellikle bu iki öğüdü hiç unutmam.
Eserlerini çaldığın müzisyenleri düşündüğünde içlerinden hangisiyle aranda daha güçlü bir bağ var ve bunun sebebi nedir?
En çok C. Czerny, Bach, Anton Diabelli, Schubert ve A.Adnan Saygun’un eserlerini çalıyorum. A.Adnan Saygun’u çalmayı çok seviyorum. Onun eserleri benim duygularımı harekete geçiriyor. Hem de benim yaşadığım ülkenin sanatçısı…
İlk sahneye çıktığın anı anımsıyor musun? Neler hissetmiştin? Hangi eseri çalmıştın?
Çok heyecanlanmıştım. Ama çok da mutlu hissediyordum. İlk başta bu heyecanım çaldığım ilk parçalara biraz yansıdı. Ama sonra diğer parçalarıma kendimi daha çok verip bir konserde gibi hissetmiştim ve iyi bir sonla bitirdim.
Czerny, Bach, Diabelli, Schubert ve A.Adnan Saygun’un parçalarını çaldım.
Günde kaç saat piyano çalışırsın? Komşularından rahatsız olan oluyor mu veya nasıl tepkiler veriyorlar?
Günde en az 3 saat çalışıyorum. Yandaki komşumuz çok rahatsız oluyor. Genelde onun evde olmadığı saatlere denk getiriyorum çalışmamı. Onun dışındaki komşularımız rahatsızlık duymadıkları gibi bana çok olumlu yaklaşıyorlar, beni destekliyorlar.
Sende mutluluk, neşe uyandıran besteci ve sende hüzün uyandıran besteci kimler diye sorsam ne yanıt verirdin?
Schubert bende daha çok hüzün uyandırıyor, daha duygusal geliyor. Bach ve Diabelli de daha çok mutluluk uyandırıyor.

En çok beğendiğin Türk ve yabancı piyanistler kimler?
A.Adnan Saygun, Fazıl Say, Gülsin Onay, İdil Biret; J.S.Bach, F.Chopin,W.A. Mozart, L. V. Beethoven.
Piyanonu en çok ne zaman özlüyorsun?
Her gün düzenli olarak piyanomu çalıyorum. Yaz tatilimde de her gün çalıyorum. 1 sene içinde çalmadığım maksimum bir hafta oluyordur. Onun dışında piyano çalmadığım her an piyanoyu çok özlüyorum ve piyano çalmayı çok seviyorum.
Pandemi senin piyano çalışmalarını nasıl etkiledi?
Konservatuvarım kapalı olduğu için evde çalışmak zorundayım. Derslerim online olarak devam ediyor. Okulumu, öğretmenlerimi ve arkadaşlarımı özlüyorum. Okulda yüzyüze ders yapmak için sabırsızlanıyorum. Ama motivasyonumu hiç kaybetmedim, bunda öğretmenim Prof. Burcu Aktaş Urgun’un desteği çok büyük.
Daha fazla konsere gitmek isterdim, çok üzülüyorum. Daha fazla yarışmaya katılmak isterdim.
Katıldığın iki yarışma da pandemi dönemine denk geldi. Online yarışmalarda nasıl motive oluyorsun?
Pandemi döneminde katıldığım iki yarışmadan biri online, diğeri yüz yüzeydi.
Online yarışmanın heyecanı, yüzyüze yarışmanın heyecanı gibi olmuyor. Yüzyüze yarışmada konser veriyormuşum gibi hissettim. Heyecan ve mutluluk içindeydim. Çok çalışıyorum, öğretmenimin benden yapmamı istediklerine odaklanıyorum ve elimden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyorum.
Yurtdışında eğitimine devam etmek istiyor musun? Neden?
Evet, istiyorum. Sanatın ve sanat eğitiminin ileri olduğu ülkelerde eğitim görmek istiyorum. Özellikle Almanya’da.
Peki şu ana dek hangi masterclass’lere katıldın? Bu çalışmalarda diğer çocuklarla tanışmak nasıl bir duyguydu?
Singapurlu piyanist Shaun Choo ile ilk masterclass’ıma katıldım. Pandemiden dolayı başka çocuklarla tanışamadım. Yabancı dil konuşmasına rağmen müzik dili ile çok rahat bir şekilde anlaşabildik.
Bir zaman makinen olsaydı geçmişten hangi müzisyenle tanışmak isterdin ve ona ne söylerdin?
Mozart ile tanışmayı çok isterdim. “Bestelerini hangi duyguları yaşarken yazdığını sorardım. Seni çok seviyorum, ileride çok büyük bir piyanist olacaksın, herkes seni anacak” derdim. (O zamanlarda ileride ne olacağını bilemezdi!)
Bilsem’deki eğitimin sana neler kazandırıyor? Müzik çalışmalarını nasıl destekliyor?
Araştıran-sorgulayan yönümü çok geliştiriyor. Yeni projeler geliştiriyoruz arkadaşlarımızla. Yaratıcı olmamı sağlıyor. Bu da müzik çalışmalarıma yansıyor.
Bir yandan da klasik bale ve çağdaş dans eğitiminden geçtin. Bu yeteneklerini piyano veya müzikle birleştirme gibi projelerin var mı?
Her zaman hobi olarak dans edebilirim; ama sahneye çıktığımda sadece piyano çalmak isterim.
İleride kendini nasıl bir sahnede, nasıl bir müzisyen olarak hayal ediyorsun?
Büyük bir sahnede çok büyük bir piyanist olarak hayal ediyorum. Hem kendi bestelerimi hem de önemli bestecilerin eserlerini çalmak isterim konserlerimde. Kırmızı, uzun kuyruklu bir tuvalet giymek isterim.
Çok teşekkürler. Seninle gurur duyuyoruz 🙂
Asıl ben çok teşekkür ederim. Bu benim hayatımda verdiğim ilk röportajım. Hiç unutmayacağım 🙂