
1984 yılında Tarsus’da doğan Deniz Yurdakul, babasının gençlik yıllarında oluşturduğu bir müzik grubuyla bas gitar çalan, evde sürekli Beatles, Pink Floyd’un dinlendiği bir evde büyümesi üzerine önce gitar çalmaya başladı, ardından ise kalbini keman ailesinden, yaylılar grubunun en kalın sesli çalgısı, senfonik müzik ve cazın vazgeçilmezi kontrbasa kaptırdı. Çünkü onun için kontrbasın orkestrada çok önemli bir işlevi var: “derinlik”. Ve bu derinlik hissini müzikseverlere aktarmak için kendisi de bir aracı…
İlk başlarda neredeyse kendi boyuna denk gelen kontrbasın eğitimine 1999 yılında Adana Çukurova Üniversitesi Devlet Konservatuvarı’nda Emanuel Petrov ile başladı. Lise ve Lisans eğitimini Eskişehir Anadolu Üniversitesi Devlet Konservatuvarı’nda tamamladıktan sonra 2010 yılında Almanya’da Nürnberg Müzik Yüksek Okulu’nu kazanarak yüksek lisans eğitimine devam etti.
2002 yılında Eskişehir’de katıldığı Yamaha Müzik Yarışması’nda Jüri Özel Ödülü’ne layık görülen ancak yarışmaların müzik değerlendirme mantığını kendi içinde sorgulayan genç kontrbasçı, 2011 yılında Almanya’daki Nürnberg Senfoni Orkestrası’nda çalışmaya başladı ve sonrasında Nürnberg Şehir Tiyatro ve Opera Akademisi’nde devam etti. Notre Dame de Sion lisesinin desteği ve şef Orçun Orçunsel’in girişimi ile kurulan Orchestra Sion’da kontrbas grup şefliği görevine 2018 yılında başlayan sanatçı aynı zamanda bu orkestranın başkemancısı Dr.Öğr.Üyesi Nilay Sancar ile oluşturdukları Keman-Kontrbas Duo’su ile bu repertuvarın önemli eserlerini seslendiriyor.
2019 yılında İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası’nın daimi üyesi olan sanatçı, orkestra çalışmalarını Almanya’daki Les Essences Ensemble, Heidenheim Capella Aquilea ile sürdürüyor. 2015 yılından itibaren Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası’nda çalışmaya başlayan Yurdakul, aynı zamanda 2019 yılında kurulan Gedik Filarmoni orkestrasında Kontrbas grup şefi. Doktora eğitimini MSGSÜ İstanbul Devlet Konservatuvarı’nda Dr.Öğr.Üyesi Onur Özkaya ile tamamladıktan sonra halihazırda MSGSÜ İstanbul Devlet Konservatuvarı’nda Öğretim Görevlisi olarak oda müziği, kontrbas ve orkestra repertuvarı dersleri veriyor ve aldığı seçkin eğitim temeliyle yeni nesli yetiştiriyor.
Yurdakul’a göre genç ve yetenekli müzisyenlere yönelik ciddi bir destek fonu oluşturmak gerekiyor. Almanya’da deneyimlediği yeni model bir müzik eğitimini oldukça önemli bulan genç kontrbasçı, dünyaca ünlü orkestra şefi Karajan’ın 1970’li yıllarda Berlin Filarmoni’de başlatmış olduğu ‘’Akademi eğitimi’’nin Türkiye’de uygulanması gerektiğine dikkat çekiyor; zira bunu, genç müzisyenleri profesyonel orkestracılığa hazırlamak adına başlatılmış önemli bir adım olarak görüyor.
Seçkin genç müzisyenlerden kontrbas sanatçısı Deniz Yurdakul’u, aldığı derinlikli eğitimi, kontrbasın Avrupa’da köklü geçmişi olan ülkelerdeki eğitim sistemini, kontrbas çalmanın detaylarını, hayallerini, hedeflerini öğrenmek için size aşağıda kendisiyle gerçekleştirdiğim öğretici ve çok keyifli söyleşiyi paylaşmak isterim:
Merhaba Deniz Bey. On beş yaşında kontrbas eğitimine başlayıncaya dek müziğe olan ilginiz, notalarla tanışmanız, öncesinde öğrendiğiniz enstrümanlardan kısaca söz edebilir misiniz?
Müziğe olan ilgim ilk olarak babam aracılığı ile başladı. Kendisinin gençlik yıllarında oluşturdukları bir müzik grubuyla bas gitar çalması, evimizde sürekli Beatles, Pink Floyd gibi İngiliz rock gruplarını dinlemesi, benim de müziğe olan ilgimin başlangıcı oldu diyebilirim. Bunun üzerine ben de bir enstrüman çalmak istedim ve ilk olarak klasik gitar ile başladım. Bir yılın ardından müziğe olan ilgimin artmasıyla eğitim hayatımın müzik ile şekillenmesini istediğime karar verdim ve konservatuvar sınavına başvurdum.
Yüksek lisans eğitiminizi Almanya’da gerçekleştirdiniz. Yurtdışı eğitimi bir müzisyene nasıl somut katkılar sağlıyor?
Klasik müzikte Almanya ve Avusturya gibi ülkelerin eğitim ve orkestracılık alanlarında köklü bir geçmişi olması benim için burayı tercih etmemdeki en büyük etkenlerden oldu.
Kontrbas eğitimi denildiğinde yurtdışında “odak noktası” olmuş ülkeler ve/veya kurumlar hangileri?
Almanya, Avusturya gibi ülkelerin köklü geçmişi, eğitim anlamında ilk tercih edilen ülkeler olmuştur. İtalya, Çekya, Macaristan, Fransa gibi ülkelerin tarihte oluşturdukları kontrbas ekolü de Almanya ve Avusturya kadar ön planda olmasa da tarihteki ve bana göre günümüzdeki yeri de oldukça büyüktür.
Peki bir günlüğüne Müzikten Sorumlu bakan olsanız, müzik eğitiminde ve müzisyenlere verilen desteklerde nasıl değişikliklere gidilmesi yönünde adımlar atardınız?
Öncelikle genç ve yetenekli müzisyenleri düşünerek onlar için ciddi bir destek fonu oluştururdum. Solo repertuvar, oda müziği ve orkestracılık gibi alanlardaki yatkınlıklarını keşfederek onları istedikleri alanda uzmanlaşmaları için gerekli altyapıyı oluştururdum. Almanya’da deneyimlediğim ilk olarak Nürnberg Senfoni orkestrasında stajyer olarak çalıştığım ve ardından Nürnberg Şehir Tiyatrosu’nda kabul edildiğim akademi eğitimini tanıma fırsatı buldum. Dünyaca ünlü orkestra şefi Karajan’ın 1970’li yıllarda Berlin Filarmoni’de başlatmış olduğu ‘’Akademi eğitimi’’, genç müzisyenleri profesyonel orkestracılığa hazırlamak adına başlatılmış önemli bir adımdı. Bu bağlamda aynı düşünceyi Türkiye’ye entegre etmek isterdim.
Katıldığınız yarışmalardan ve ödüllerden de söz edebilir misiniz?
Hayatımda bir defa yarışmaya hazırlandım ve aldığım ödül Yamaha Müzik Yarışması’nda kazandığım ‘’Jüri Özel Ödülü’’ oldu. Sahneye çıkmak ve yaptığımız müziği bizi dinleyenler ile paylaşmak bu işin en güzel tarafı. Fakat yarışma adı altında bunu yapmanın bana göre olmadığını biliyorum.
Almanya’da Nürnberg Senfoni Orkestrası, ardından Nürnberg Şehir Tiyatro ve Opera Akademisi gibi köklü bir kurumlarda yer almak, şu anda da orkestra çalışmalarına Almanya’daki Les Essences Ensemble, Heidenheim Capella Aquilea ile sürdürmek size neler kattı?
Nünberg’deki orkestra deneyimlerimde orkestra düzeninin nasıl oluştuğu, iç işleyişini ve bir orkestraya hazırlık sürecini deneyimlemiş oldum. Opera’da çalmanın klasik müzik repertuvarında her zaman rastlanamayacak bazı avantajları oldu. Örneğin; Wagner’in 5-6 saat süren operalarını çalmak bir orkestracı için oldukça büyük bir deneyim olduğunu düşünüyorum. Heidenheim Capella Aquilea’nın 2011 yılında kurulmasının ardından her yaz ve sezon içerisinde de gerçekleştirdiği konserleriyle benim için en ilginç tarafı; Verdi’nin erken dönem operalarını ilkinden başlayarak her yaz opera festivalinde iki operasının seslendirilmesi ve bunun Verdi’nin en son yazdığı operasına kadar devam edecek olması. Les Essences konservatuvara beraber başladığım değerli meslektaşım Önder Baloğlu’nun liderliğinde oluşturulan ve kolektif bir bakış açışıyla müzik yapılan, şef olmadan müzisyenlerin müziği yönettiği, herkesin inisiyatif aldığı harika bir oluşum.
Son dönemde Orchestra Sion’un isminden sıklıkla söz edilir oldu. Bu projeden ve içindeki konumunuzdan bahseder misiniz?
Ben Orcestra Sion’un kontbas grup şefliğini yürütmekteyim. Notre Dame de Sion lisesinin desteği ve şef Orçun Orçunsel’in girişimi ile kurulan bu orkestra konservatuvarlar dışındaki diğer eğitim kurumlarına örnek oluşturacak düzeyde, kültür alanındaki etkinlikleriyle ayrıcalıklıdır
Şu anda başka hangi orkestralarda faal görevdesiniz?
İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası, Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası gibi ülkemizi en güzel şekilde temsil eden orkestralarda yer alıyorum. Ayrıca Gedik Filarmoni Orkestrası’nın da kontrbas grup şefliği görevini üstlenmekteyim.
Kontrbasınız size mi ait? Taşırken nasıl zorluklar oluyor?
Evet enstrümanım bana ait. 21 yıl gibi uzun bir sürenin ardından taşımadaki zorluklarını aşmak için yeterince deneyim edindiğimi düşünüyorum 🙂
Vazgeçilmez gördüğünüz kontrbas sanatçıları hangileri?
Gary Karr kasedini dinlediğim ilk kontrbasçı ve hala kendisinden feyz almaktayım.
Kontrbasın caz ve klasik müzikte doğurduğu farklı tınılar ve duygulanımları nasıl ifade edersiniz?
Kontbasın caz alanındaki yeri bana her zaman özgürlük hissi uyandırmıştır. Klasik müzikte ise yelpazenin çok geniş olması nedeniyle, 18.yy’dan başlayarak günümüze kadar oluşmuş klasik kontrbas repertuvarı, bu enstrümanın yakalamış olduğu zengin tını dünyasını tarif etmekte oldukça yetkin bir özelliğe sahiptir.
Sizce bir orkestrada kontrbas nasıl bir boşluğu doldurur?
“Derinlik”.
Türkiye’deki kontrbas sanatçı çevresi hakkında neler düşünüyorsunuz? Yurt dışıyla kıyaslayarak düşündüğünüzde nasıl benzerlikler ve farklar görüyorsunuz?
Bizim mesleğimizde uyum sağlayabildiğimiz, anlaşabildiğimiz müzisyenlerle çalışmak çok önemli ve bunun nerede olduğunun bir önemi yok. Bu bağlamda saygı duyduğum ve çok severek müzik yaptığım meslektaşlarım olduğu için kendimi şanslı hissediyorum.
Kontrbas boyutu itibariyle çocuklar için bazen ürkütücü olabiliyor, ama çok da meraklısı olduğunu duyuyorum. Sizi örnek alan çocuk müzisyenlere kontrbasa başlama yaşı ve gerekli fiziksel özellikler açısından neler önerirsiniz?
Bu enstrümanı çalmak için duyulan istek ve azim, fiziksel özelliklerin ötesine geçer. Geçtiğimiz yıl yaptığımız enstrüman kabul sınavında bizzat şahit olduğum durum; 10 yaşındaki bir kız çocuğuna sınavda hangi enstrümanı çalmak istersin diye sorulduğunda büyük bir istekle ‘’Kontrbas!’’ demesi bana göre fiziksel özelliklerin ötesine geçtiğinin kanıtı oldu. İşin fiziksel boyutu ise; el ve parmak yapısının kalın ve büyük olması. Boy ve kollarının uzun olması, kontrbas çalmak için çok ciddi avantajlardır.
“İyi bir kontrbas sanatçısıyım”, çünkü…
Öğrendikçe ne kadar az bildiğimi fark ediyorum ve bunun gelişmek için ne kadar önemli olduğunu anlıyorum.
Bir müzisyen olarak sağlığınızda nelere dikkat edersiniz?
Ellerimiz bizim için çok önemli ve buna zarar verebilecek herşeyden kaçınırım.
Sizi şu ana dek katıldığınız hangi konser en çok heyecanlandırdı?
Her konser benim için heyecan verici. Hepsinin ayrı unutulmaz yanları oluyor.
Repertuvarınızda vazgeçilmez parça hangisi?
Bir kontrbasçı için Giovanni Bottesi’nin eserleri çok değerlidir.
Peki şu ana kadar en çok beğendiğiniz, aklınızdan çıkmayan konser salonu hangisi oldu ve neden?
2014 yılında Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası olarak gittiğimiz İngiltere’deki Royal Albert Hall salonunun atmosferi ve seyircinin coşkusu hala aklımda.
Bir kelimeyle kontrbasın sizde ne hissettirdiğini öğrenmek isterim.
‘’Başlangıç’’
Keman-kontrbas düosunu çok sevdiğinizden eminim. Peki sizce kontrbas başka hangi enstrümanlarla mükemmel bir eşlikçi oluşturuyor?
Tabii ki her müzisyen için önemli olan, vazgeçilmez enstrüman piyano.
İlerisi için planlarınızı, hayallerinizi de öğrenmek isterim.
Eğitim alanında daha çok verimli olabilmek ve bunu gelecek nesillere aktarabilmek. Kontrbasın zengin repertuvarında yer alan ve çalmadığım eserleri seslendirmek.
Güzel bir ropartaj çok değerli bir müzisyeni topluma tanıtmış oldunuz.
Bu genç kardesimiz çok önemli bir noktaya gelmiş.calistikca hiçbir şey bilmediğiminfarkına varıyorum diyor
İşte bu nokta entellektuelligin başlangıç noktasudir.
Başarılarınin devamını diliyorum
BeğenBeğen