Genç kemancı Esengül Yıldız: “Kemanı ve sonsuz olasılıklarını keşfetmek her geçen gün daha da heyecan verici”

Genç keman sanatçısı Esengül Yıldız, Bursa Uludağ Üniversitesi Devlet Konservatuvarı’nda başladığı keman eğitimi boyunca birçok değerli müzisyen ile çalışmalarını sürdürerek Doç. Dr. Aslı Özsoy Körner’in keman sınıfından mezun oldu. Keman eğitimi boyunca Suna Kan, Cihat Aşkın, Önder Baloğlu, Sergey Kravchenko, Mincho Minchev, Maxim Vengerov, Pinchas Zukerman, Gilles Apap, Itzhak Rashkovsky, Ani Schnarch, Ellen Jewet, Shunske Sato, Ilya Grubert, Liviu Prunaru, Eliot Lawson, Kirill Terentiev, Nancy Wu ve Mihaela Martin gibi daha birçok keman virtüözü ile gerçekleştirdiği masterclasslar sayesinde kendi ifadeleriyle “keman icrasının inceliklerini öğrenerek” bu alanda isminden sıkça söz ettiren değerlerimizden birine dönüştü.

Agustin Aponte Uluslararası Keman Yarışması, Serbia Uluslararası Müzik Yarışması ve Pancho Vladigerov Genç Virtüözler Keman Yarışması gibi katıldığı birçok uluslararası platformdan övgü ve ödüllerle dönen genç keman sanatçımız, Türkiye Gençlik Filarmoni Orkestrası, Slovak Gençlik Orkestrası ve CvA Senfoni Orkestrası’nda başkemancı olarak verdiği parlak konserlerin yanı sıra Pan-Kafkas Gençlik Orkestrası, Avrupa Birliği Gençlik Orkestrası ve Gustav Mahler Gençlik Orkestrası ile Avrupa’nın önde gelen festivallerinde ve konser salonlarında yer aldı. Yer aldığı festivaller arasında Musica Orbis, Festival Konvergencie, Emilia Romagna, Agustin Aponte, Young Euro Classic, Tsinandali Festival and Old Ox Festivali; sahne aldığı konser salonları arasında ise Smetana Hall, Dvorak Hall, Pesti Vigado Hall, Berlin Konzerthaus, Slovak Radio Hall, Vienna Radio Kultur Haus and Kodaly Hall gibi büyüleyici mekanlar bulunmaktadır. Ayrıca Türkiye’nin önde gelen müzik kurumlarından Tekfen Filarmoni ve Borusan İstanbul Filarmoni Orkestraları’nda halen keman sanatçısı olarak orkestracılık kariyerine devam eden genç keman sanatçısı, bu yaz gerçekleşecek olan Berlin Opera Akademisi, Storioni Festivali ve Moritzburg Festivallerinden davetler aldı. Müzik alanında fırsat eşitsizliklerinden ve verilen burs miktarlarının da yurtdışındaki ekonomik gerçekliklerin uzağında olduğundan söz eden Yıldız, 2016-2017 yılları arasında Türk Eğitim Vakfı’nın Üstün Başarı bursundan ve 2019 yılındaysa İKSV’nin Yarının Kadın Yıldızları destek fonundan yararlanmaya hak kazandı.

Esengül Yıldız, sonsuz öğrenme sürecinin rotasını Amsterdam’a çevirmiş bir süre önce ve burada Amsterdam Konservatuarı’nda Royal Concertgebouw Orkestrası’nın başkemancılarından Tjeerd Top’un sınıfında eğitimini sürdürüyor. Yıldız, bu öğrenme sürecinde yaşadığı zorlukları ve aştığı engelleri gizlemiyor ve tüm bunlardan güçlenerek çıktığını ifade ediyor. “Keman diğer enstrümanlarla kıyaslandığında belki de olabilecek en geniş renk yelpazesini sunan nadir enstrümanlardan biri. Fakat bu renk yelpazesini yetkin bir biçimde kullanabileceğiniz seviyeye gelene kadarki süreç oldukça yıpratıcı olabiliyor zaman zaman. Benim için de keman ile aramdaki “derin bağ,” o çetin yollardan geçtikten sonra başladı” diye ifade ediyor bu süreçteki olgunlaşmasını ve mücadelelerini.

Peki Hollanda’daki eğitim olanaklarıyla Türkiye’yi kıyaslarsa neler düşünüyor genç keman sanatçımız? “Özellikle bizim mesleğimizde, manevi desteğin yanı sıra sunulan maddi destek, ümit vaat eden bir gencin, mevcut potansiyelinin gelişimine hız katacak profesyonellere ulaşabilmesi adına vazgeçilmez bir unsur. Üzülerek belirtiyorum ki Amsterdam Konservatuvarı’na kabul aldıktan sonra gerçekleştirdiğim burs başvurularının arasından sadece İKSV’nin Yarının Kadın Yıldızları Destek Fonu’ndan yararlanmaya hak kazanabilmiştim. Bu miktarsa Hollanda’daki ilk ayımı geçirebilmem için ucu ucuna yetiyordu. Böylece Amsterdam’da açılan eğitim bursu sınavına girerek %90 oranında yıllık eğitim ücretinden muaf tutuldum” diyor ve aslında tabloyu en yalın ve en çarpıcı ifadelerle özetlemiş oluyor.

Esengül Yıldız kendisini çok şanslı addediyor. Çünkü küçükken “Büyüyünce ne olmak istiyorsun?” diye sorduklarında verdiği cevap halen en büyük tutkusu! Keman sesine hayran olan ve her geçen gün bu sesin içindeki ayrı bir detayı keşfetmekten büyük bir heyecan duyan genç keman sanatçımızı kesinlikle daha yakından tanımalısınız:

Kendinizi biraz tanıtır mısınız? Müzik yolculuğunuz nasıl başladı? 

Müzik yolculuğum, değerli müzisyen Prof. Koral Çalgan’ın bu konudaki yeteneğimi keşfetmesi ve bana keman dersleri vermesiyle başladı. Yıllarını tutkuyla bağlı olduğu mesleğine adamış bir sanatçının rehberliğinde keman eğitimine başlamış olmak benim için büyük bir şanstı diyebilirim. Ayrıca Türkiye’deki konservatuvar eğitimim boyunca enstrümanımla ilgili öğrendiğim her yeni detayla birlikte kendimi kemanla daha da bütünleşmiş hissetmeye başladım. 

Keman icrasının inceliklerini öğrenme isteğimin yanı sıra sanat alanındaki yenilikçi yaklaşımlara olan merakım nedeniyle Hollanda’da eğitimimi devam ettirme kararı aldım. 2019 yılında Conservatorium van Amsterdam’da dünyanın önde gelen müzik kurumlarından olan Royal Concertgebouw Orkestrası’nın başkemancılarından Tjeerd Top’un sınıfına kabul edildim. Halen eğitimimi kendisiyle Amsterdam’da sürdürmekteyim.

Neden keman? Kemanı sizin için “farklı” kılan ne oldu?  Kemanınız ile ilişkinizi tanımlar mısınız?

Keman diğer enstrümanlarla kıyaslandığında belki de olabilecek en geniş renk yelpazesini sunan nadir enstrümanlardan biri. Fakat bu renk yelpazesini yetkin bir biçimde kullanabileceğiniz seviyeye gelene kadarki süreç oldukça yıpratıcı olabiliyor zaman zaman. Benim için de keman ile aramdaki “derin bağ,” o çetin yollardan geçtikten sonra başladı. Bu derin bağ ile birlikte benim için keman çalmak, zamanın bu denli hızlı geçtiği yaşamlarımızda, tekrar tekrar yaşamak istediğim anları, dilediğim kadar deneyimleyebilme şansına dönüştü diyebilirim.

Katıldığınız ve sizde en çok iz bırakan yarışmalar ve oradan aldığınız derecelerden söz eder misiniz? 

Yurtdışında katıldığım ve aralarında Agustin Aponte, Serbia Music, Pancho Vladigerov Young Virtuoso ve Caspi Art gibi birincilik kazandığım birçok uluslararası yarışma yer alıyor. 

Fakat jüri üyeleri ile çalışma fırsatı sunan köklü yarışmalar dışında bu organizasyonlar genellikle sadece performansınızın değerlendirildiği platformlardır. Dürüst olmak gerekirse sadece performans sergilemek yerine çalışmalarıyla genç müzisyenlere bambaşka ufuklar açan sanatçıların masterclasslarında aktif olarak yer almak çok daha etkili oluyor benim için. 

Bende en çok iz bırakan masterclasslarımdan biri geçen sene oldukça köklü bir kurum olan Netherlands Bach Society’nin sanat yönetmeni ünlü barok yorumcusu Shunsuke Sato’nun daveti üzerine gerçekleşti. Otantik bir Bach yorumunu, dönem enstrümanı ve arşesi ile inanılmaz bir müzisyen olan Sato’nun rehberliğinde deneyimleme fırsatı bulmam, Barok dönem yorumu konusunda bana bambaşka bir kapı araladı diyebilirim. 

Hollanda’da eğitiminize ve kariyerinize devam ediyorsunuz. Sizce yurtdışında keman eğitimiyle ve bu alanda ilerlemek isteyenlere verilen destekle Türkiye’deki durumun farkları nedir? 

Türkiye’deki konservatuvar eğitimim süresince her yaşıtım gibi oldukça sınırlı imkanlar çerçevesinde kendimi geliştirmeye çabaladım. Elbette müzik yolculuğum boyunca karşılıksız bir şekilde anlamlı desteklerde bulunan değerli isimlerle karşılaştım fakat bu değerli istisnalar genel tabloyu değiştirecek sayıda değillerdi ne yazık ki. Bu nedenle Hollanda’da sunulan imkanlar konusunda kendi deneyimlerim üzerinden bahsetmek isterim. 

Özellikle bizim mesleğimizde, manevi desteğin yanı sıra sunulan maddi destek, ümit vaat eden bir gencin, mevcut potansiyelinin gelişimine hız katacak profesyonellere ulaşabilmesi adına vazgeçilmez bir unsur. Üzülerek belirtiyorum ki Amsterdam Konservatuvarı’na kabul aldıktan sonra gerçekleştirdiğim burs başvurularının arasından sadece İKSV’ nin Yarının Kadın Yıldızları Destek Fonu’ndan yararlanmaya hak kazanabilmiştim. Bu miktarsa Hollanda’daki ilk ayımı geçirebilmem için ucu ucuna yetiyordu. Böylece Amsterdam’da açılan eğitim bursu sınavına girerek %90 oranında yıllık eğitim ücretinden muaf tutuldum. 

Ayrıca her hafta Stradivari (1713) kemanı ile derse gelen öğretmenimin karşısına oldukça yetersiz bir enstrümanla çıkmak zorundaydım. Bu, öğretmenim için anlaşılması güç bir durumdu. Hollanda’daki konservatuvarlar parlak öğrencilerine düzenli olarak enstrüman bağışı gerçekleştirirken benim, uzun yıllar eğitim gördüğüm kurumlar tarafından böyle bir desteğe sahip olmamam öğretmenlerim için oldukça şaşkınlık vericiydi. Bu açığı kapatmak için Amsterdam’daki daha ilk ayımda bana, eğitimim süresince sahip olabileceğim bir enstrüman bağışladılar. 

Maddi imkanlar dışında inanılmaz bir mesleki ağ oluşturma temeli sağlanıyor her öğrenci için Amsterdam’da ve gerçekleştirmek istediğiniz hayaller için yolunuza ışık tutacak yüksek motivasyonlu bir eğitmen kadrosuyla çevrili oluyorsunuz sürekli. Gerek orkestra akademileri ve oda müziği festivalleri gerekse solo masterclasslar ve uluslararası yarışmalar anlamında çeşitli platformlar sunuluyor genç müzisyenlerin tecrübe kazanabilmesi için. 

Bu noktada ümidim Türkiye’de çaba gösteren ve gelecek vaat eden her gence eşit imkanlar sunulması ve daha fazla kişinin az önce bahsettiğim gibi olanaklara sahip platformlarda yer alabilmesi. Birçok genç yeterli destek bulamadığı için elde ettiği fırsatları değerlendiremiyor ya da değerlendirebilse bile maddi zorlukları aşmaya çalışmaktan, eğitimine gerektiği gibi odaklanamıyor. 

Müzisyenlerin ustalık sınıflarına katılımları sizce neden önemli? Müzisyenler açısından ustalık sınıfına katılım kriterleri ne olmalı? 

Birçok konuda ufkumu açan ve dönüm noktaları yaşadığım platformlar masterclasslardı. Hem müzikal becerileri geliştirmede hem de mesleki ağ oluşturma açısında oldukça verimli organizasyonlar ve düzenli olarak katılmanın kişiyi birçok alanda fazlasıyla geliştireceğini düşünüyorum. 

Herhangi bir masterclassa katılmadan önce eğitmen kadrosunu, gerçekleşecek konserlerde yer alacak isimleri detaylıca araştırırım. Eğitmen kadrosundaki isimlerin gerek biyografileri gerekse bulabileceğiniz güncel kayıtları size o isimlerden neler öğrenebileceğiniz ve hangi noktalarda kendinizi geliştirebileceğiniz konusunda çok önemli ipuçları verir. 

Bu noktada bilinçli ve araştırmacı olmak büyük bir avantaj sağlıyor. Önemli olan hangi konuda kendinizi geliştirmeniz gerektiğinin net bir biçimde farkında olabilmek. Sonrasında kriterler kendiliğinden sizin ihtiyaçlarınız çerçevesinde şekilleniyor.

Sahneye çıktığınız veya konser izlediğiniz, unutamadığınız konser salonu hangisi oldu? 

Sahnede yer aldığım ve halen aklıma geldiğinde müthiş bir heyecanın içimi kapladığı iki salon var. İlki Cem Mansur yönetimindeki Türkiye Gençlik Filarmoni Orkestrası’nda başkemancı olarak bulunduğum ilk yıl, Berlin Young Euro Classic festivali kapsamında konser verdiğimiz Berlin Konzerhaus’tu. Bu önemli salonda, inanılmaz güzel ve bir o kadar da zor bir programda başkemancı olarak yer almış ve R. Strauss’un Don Juan eserindeki ünlü keman soloyu seslendirmiştim. 

Sonraki yıllarda da Maestro Cem Mansur sayesinde birçok turne gerçekleştirebildik ve bu turneler süresince Maestro’dan orkestra müzisyenliğine dair çok fazla değerli tecrübe edindim. Birçok önemli salonda da konser verdim: Prag Smetana, Budapeşte Pesti Vigado salonları da beni derinden etkileyen salonlardı. 

Ayrıca geçen sene Amsterdam’daki Royal Concertgebouw salonunda bir hayalimi daha gerçekleştirme fırsatım oldu. İnanılmaz bir deneyimdi sahnede yer almak… Akustiği bir yana, bu köklü salonda daha önce bulunmuş tüm o değerli isimleri düşünmek bile büyük bir ilham kaynağıydı.

Kemana eşlik etmesinden en çok hoşlandığınız müzik enstrümanı nedir? 

Tonların birbiri içerisinde kusursuz bir karışım sağlayabilmesi ve armoni anlamında daha esnek ve deneysel bir alan sunabilmesi nedeniyle yaylı çalgılar ailesinden herhangi bir enstrüman tercihimdir. 

Kemanın sesini neye benzetirsiniz? 

Olağanüstü müzisyen Jessye Norman’ın sesine benzetiyorum. Güçlü ve olgun olabildiği gibi inanılmaz kırılgan bir ses rengi de sunabiliyor keman size. Sonsuz bir renk yelpazesi ile neredeyse her müzik türünde kendi sesini bulabilen bir enstrüman. Onu ve sonsuz olasılıklarını keşfetmek her geçen gün daha da heyecan verici…

Solo keman ve orkestra için yazılmış ve beni en çok etkileyen bestelerden biri “Méditation”. Fransız besteci Jules Massenet’in Thaïs operasından senfonik bir intermezzo. Siz bu eseri dinlerken neler hissediyorsunuz? 

İçinde her türlü tezat olguyu barındıran bir eser. Tüm duyguları sırasıyla deneyimleyebildiğim ve beni derinden etkileyen nadir eserlerden biri diyebilirim. 

Pandemide müzikal anlamda en çok neleri özlediniz?

Gerek orkestra gerek oda müziği formunda birlikte müzik yapabilmeyi oldukça fazla özledim. Elbette pandemi süresince bunun dijital ortamlardan da gerçekleştirildiğine şahit olduk ama bu konuda canlı deneyimin yeri bende bir başka… Hiçbir sözcük kullanmadan evrensel bir dilde iletişim kurabilmek her zaman bana ilham veren bir şeydi. Hele ki bunu daha da zevkli hale getirebilen meslektaşlara sahipseniz tadından yenmez! Umarım bu zorlu dönem en kısa sürede son bulur ve süreç boyunca edindiğimiz farkındalıklar ve tecrübelerle sanatımızı çok daha etkin bir biçimde icra etmeye devam edebiliriz.

Pandemi dönemini müzikal anlamda nasıl geçirdiniz?

Pandemi döneminde birçok planladığım proje ve davet edildiğim festivaller vs. iptal olmuştu ve doğal olarak karamsar bir boşluk içerisine düşmüştüm. Konserler, festivaller ve projeler bizi motive eden en büyük faktörler hak verirsiniz ki. Bu dönem boyunca az önce saydığım aktiviteler gerçekleşmemesine karşın bir tür iç motivasyon geliştirmeyi amaçladım ve deneyimlediğim bu sarsıcı dönemin etkilerinden olabilecek en yüksek verimi almaya çabaladım. 

Günde kaç saat keman çalarsınız?  

Şu an 4 saatten fazla keman çalışmayı tercih etmiyorum verimlilik açısından. Bu 4 saatin dışında mental yapılan çalışmanın çok faydasını görüyorum ve çoğu zaman mental gerçekleştirdiğim çalışmalar sayesinde bu miktar 2,5 – 3 saate kadar düşebiliyor.

Keman çalma kariyerinizde çocukluğunuzdan fedakarlık ettiğinizi düşünüyor musunuz? 

Kesinlikle… Müzik eğitimi çok küçük yaşlarda başlayan ve hayat boyu sonu gelmeyen uçsuz bucaksız bir yolculuk. Her meslek için az ya da çok emek sarf ediliyor ve fedakarlıklar yapılıyor ama bizim mesleğimiz için bu fedakarlıkların çocuklukta yapılması ilerleyen yaşlarda mutsuzluklara neden olabiliyor. Çoğu zaman çocuklukta hayatımız için verdiğimiz kararlar yetişkinlikte bizleri mutlu edemeyebiliyor ve bu karar nedeniyle feda ettiğimiz şey çocukluğumuz olunca konu daha da hassaslaşabiliyor. Şanslıyım ki küçükken “Büyüyünce ne olmak istiyorsun?” diye sorduklarında verdiğim cevap hala en büyük tutkum!

Klasik müzik çalışmalarınız sırasında herhangi bir kurumsal destekten, fon veya burstan yararlandınız mı? Sizce Türkiye’de bu imkanlar yeterli mi? 

2016-2017 yılları arasında Türk Eğitim Vakfı’nın Üstün Başarı bursundan ve 2019 yılındaysa İKSV’nin Yarının Kadın Yıldızları destek fonundan yararlanmaya hak kazanmıştım. Türkiye’de belirli imkanların bulunduğunu söyleyebilirim fakat bu imkanlar her başarılı gence eşit bir biçimde sunulmuyor ne yazık ki…

Size ilham veren Türk ve yabancı keman virtüözleri kimler ve neden? 

Çok fazla değerli isim var aklımda… Türk keman virtüözleri arasından Suna Kan, Ayla Erduran, Cihat Aşkın, Önder Baloğlu ve Hande Küden. Her biri inanılmaz derece değerli ve özgün müzisyenlerdir. Dünya çapında ün kazanmış David Oistrakh, Leonid Kogan, Yehudi Menuhin gibi efsanelerin yanı sıra Janine Jansen, Isabelle Faust, Vilde Frang gibi isimler sayabilirim. Özellikle saydığım son üç isim özgün müzikal fikirleri ile bana her zaman ilham vermiştir.

“Vazgeçilmez” olarak gördüğünüz kompozitör kimdir ve neden?

Dönemsel olarak bu sorunun cevabı değişiyor. Genelde hangi bestecinin eserini çalışıyorsam o benim vazgeçilmezim haline geliyor müziğinin içindeki ilginç detayları keşfettikçe.

Keman çalmak sizce nasıl bir duyguya eşdeğer? 

Genel olarak söyleyebileceğim egemen bir duygu yok. İcra ettiğim eserin atmosferine göre bana hissettirdiği duygular oldukça fazla değişiyor. Fakat şuna inanıyorum, birçok müzisyen normal yaşantısında kamufle etmeyi tercih ettiği duygu ve ruh hallerini keman çalarken tüm çıplaklığıyla deneyimleyebiliyor. Ve bu, içinde bulunduğumuz “normallik” kalıbından çıkarak duygusal bir özgürlük imkanı sunuyor bizlere. En güzel kısmı ise, benim sadece o an için ortaya koyduğum müzikal ifademin, bir başkasının zihninde bambaşka bir imge ve duygulanım yaratabilmesi… 

Müzik sizce toplumda nasıl bir boşluğu doldurur?

Bence müzik bir boşluğu doldurmaz, o zaten hayatımızın her zerresine nüfuz etmiş durumda. En basit örneğiyle, her birimiz içimizde bir saniye bile aksamadan ilerleyen bir ritim döngüsü barındırıyoruz: kalp atışlarımız. Günlük konuşmalarımız her zaman bir melodi içinde ilerler ve biz bu melodi sayesinde birbirimiz ile anlaşabiliyoruz. Bu tarihin tüm süreçlerinde bu şekilde ilerledi. Sadece söz ve melodi aracılığıyla kulaktan kulağa kültürel değerler aktarıldı ve halen günümüzde bu şekilde değerlerini koruyan topluluk ve kültürler mevcut. Ritim ve melodi bunlar yaşamın kendisidir, biz sanatçılarsa yaşama bu perspektiften çok daha merakla bakanlarız aslında sadece…

Kemanınızla herhangi bir beste yaptınız mı? Bize bahseder misiniz? İlhamınızı nereden aldınız?

Bu alanın oldukça özel olduğunu düşünüyorum. Beste yapmak yerine genç besteci arkadaşlarımın eserlerini büyük bir heyecan ve hassasiyetle ilk icralarını gerçekleştirmeyi tercih ediyorum. Amsterdam’da birçok yenilikçi proje gerçekleştirdiğimiz Echoes of Nothing ve New Music Arena gibi bu konuda oldukça etkin birçok platform mevcut. Pandemi sonrasında bu projelere devam etmek için sabırsızlanıyorum!

Bir STRADIVARI çaldınız mı hiç? Hayallerinizi süslüyor mu? 

Evet bir Stradivari deneme şansına eriştim Amsterdam’da. Oldukça ilginç bir farkındalık yarattı bu deneyim bana. Bir kemancı olarak vereceğim cevap oldukça şaşırtıcı olabilir ama hayallerimi süsleyen enstrüman Stradivari değil.

Peki, iyisiyle kötüsüyle hayatta çizmiş olduğunuz müzikal yoldan memnun musunuz?

Bu konuyu sorguladığım ve zaman zaman içimdeki kuşkularla boğuştuğum birçok aşama oldu ama özellikle Amsterdam deneyimimle birlikte bu soruya çok daha emin bir pozitif yanıt verebiliyorum. Müziğin iyileştirici ve yapılandırıcı gücüne inancım sonsuz. Bunu, dünyanın dört bir yanında hayatında hiçbir zaman bu mucizevi güçle tanışma fırsatı bulamamış, erişebildiğim her bir bireyle paylaşmak en büyük dileğim.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s