
Henüz 10 yaşındaki çocuk çellist Zeynep Arslan, piyano ile başladığı notalarla dostluğunu, Bilkent Üniversitesi Müzik Hazırlık İlkokulu Viyolonsel sanat dalındaki eğitimiyle sürdürüyor. İlk başta kendi boyundan büyük bir enstrüman karşısında korkuya kapılan küçük çellist, öğretmeni Marina Rahmatulla ile sürdürdüğü eğitimden çok değerli bir öğütün izinden gidiyor: “Viyolonsel çalarken kalbim sıcak, beynim soğuk olmalıymış.” Bu söz biraz da beni ünlü yazar Jose Saramago’nun viyolonsel ile piyano kıyaslamasına götürdü: “Bir viyolonsel piyano gibi değildir, piyanolarda notalar hep aynı yerde, tuşların altında bulunurlar, oysa viyolonsellerde notalar teller boyunca uzanırlar, onları arayıp bulmak, tespit etmek, tam yerlerini belirlemek, yayı uygun açıyla tutmak gerekir.”
İlk katıldığı festival Yunanistan’da 2018 yılı Temmuz ayında düzenlenen düzenlenen Kalamata Music Days iken, asla unutamayacağı ve büyük bir sahne deneyimi kazandığı en özel konser ise 8 yaşında iken Eskişehir’de seçmelerine katılıp kazandığı ve solist olarak Ender Sakpınar şefliğinde Eskişehir Büyükşehir Belediyesi Senfoni Orkestrası ile beraber sahne aldığı 23 Nisan konseri oldu. Beyaz sahne kıyafetleri içindeki küçük çellist Zeynep bu konserde D.Popper “Gavotte, Op.23 No.2” eserini orkestra eşliğinde çaldı.
Keman-piyano-çello üçlüsünü çok seven, Türk ve yabancı birçok değerli ustalık sınıfına katılmış olan, çello sesinin duyguların sesini ilettiğini düşünen Zeynep, her gün düzenli olarak dört saatini bu zorlu enstrümanda yetkinleşmek ve gelişmek için ayırıyor. Şu ana kadar rüyasına çellonun hiç girip girmediğini sorduğumda ise, yanıtı, “hayır ama çelloyla ilgili çok hayalim var” şeklinde oldu.
Zeynep’in çello tutkusunu aşağıdaki satırlardan okumak ister misiniz?
Zeynep merhaba. Çello yaşıtların arasında çok sık rastlanan bir enstrüman tercihi değil. Bu noktaya nasıl geldin? Müzikle tanışıklığın nasıl başladı ve enstrüman seçimine kadar olan süreci bize biraz anlatır mısın?
Merhaba benim adım Zeynep Arslan 10 yaşındayım. Bilkent Üniversitesi Müzik Hazırlık İlkokulu Viyolonsel sanat dalı 4. sınıf öğrencisiyim. 4 yıldır Bilkent Üniversitesi Müzik ve Sahne Sanatları Fakültesi’nde öğretmenim Sayın Marina Rahmatulla ile Viyolonsel eğitimi alıyorum. Ben 6 yaşındayken annemin beni piyano kursuna götürmesiyle birlikte müzikle tanıştım. Oradaki öğretmenim benim müziğe karşı yeteneğim olduğunu, Bilkent Üniversitesi Müzik ve Sahne Sanatları Fakültesinin sınavına girmem gerektiğini söyledi. Sınavda başarılı oldum. Kuruldaki öğretmenlerim benim Viyolonsel için uygun olduğuma karar verdi ve ben Viyolonsel ile böyle tanıştım.
Peki, çellonun boyutlarını ilk gördüğünde korkmuş muydun?
Evet açıkçası biraz korkmuştum. Viyolonselin benim boyumdan büyük olduğunu gördüm. Çalabilecek miyim diye düşünmüştüm.
Marina Rahmatulla ile çello eğitimini sürdürüyorsun. Sana bu süreçte verdiği ve aklından hiç çıkmayan bir öğüt var mı?
Kesinlikle var. Marina öğretmenim bana çello çalarken her zaman kalbimin sıcak, beynimin soğuk olması gerektiğini söyler.
Hangi ustalık sınıflarına katıldın ve bu esnada öğrendiklerin ve yaşıtlarınla bu sınıflardaki etkileşimlerin sana neler kattı?
Ben Çağ Erçağ, Prof Dr Ozan Evrim Tunca ve İndira Rahmatulla öğretmenlerimin hazırlamış olduğu Masterclass’lara katıldım. Ayrıca Pablo Fernandez’in Masterclass günlerinde pasif katılımcı olarak bulundum. Bu Masterclass’larda belli bir disiplin içerisinde becerilerimi daha da geliştirip farklı öğretmenlerden eserleri değişik yorumlamayı öğrendim.
Çok da güzel festivallere ve konserlere katıldın. Biraz da onlardan söz eder misin?
Okulumuzdaki konser ve etkinliklere aktif olarak katılıyorum. İlk katıldığım festival Yunanistan’da düzenlenen Kalamata Music Days idi. Benim için çok heyecanlı,güzel ve eğitici bir deneyimdi. Benim unutamayacağım en özel konser 8 yaşında iken Eskişehir’de seçmelerine katılıp kazandığım ve solist olarak Sayın Ender Sakpınar şefliğinde Eskişehir Büyükşehir Belediyesi Senfoni Orkestrası ile beraber sahne aldığım 23 Nisan konseri idi. Bu konser benim için küçük yaşta yaşadığım en büyük deneyimdi.
Çello sesini sen en çok neye benzetirsin?
Çello sesini duyguların sesine benzetiyorum. Nasıl mutluluğun sesi gülmek, hüznün sesi ağlamaksa çello da tüm duyguların karşılığı olan sesleri duyarak, her eser için ayrı bir hikaye oluşturup, çalarak anlatıyorum.
En çok beğendiğin, ilham aldığın Türk ve yabancı çellistler hangileri?
Bütün enstrümanlar çok fazla emek istiyor. Çello da bu enstrümanlardan bir tanesi, bu yüzden bütün viyolonsel sanatçılarına saygım sonsuz ve hepsi benim için ilham kaynağı.
Çello dışında başka bir enstrüman da çalıyor musun veya çalmayı istiyor musun?
Çello dışında okulumuzda piyano eğitimi alıyorum. Eğer fırsatım olursa Arp eğitimi almayı isterim.
Çello sence son dönemde özellikle Hauser’le birlikte “moda” hale geldi mi? Bundan memnun musun?
Bence zaten çello, klasik müzik tarihinin başından beri var olan ve varlığını bugüne kadar sürdüren bir enstrüman. Şöyle diyebilirim: Hauser ile birlikte popüler müzik dinleyen kesimin dikkatini çekmiş olabilir. Bana göre her enstrüman sanatçısının tarzı farklıdır.
Çellonun yanına sence hangi enstrümanın sesi en çok yakışıyor?
Bütün enstrümanlar birbiriyle uyumludur bence… Keman, piyano, çello üçlüsünün birlikteliği çok hoşuma gidiyor.
Çellonla çok sıradışı bir yerde konser verebilirsin desem, nereyi tercih ederdin?
Dünyanın en büyük ve derin vadi özelliğine sahip olan Arizona’daki büyük kanyon da konser vermek isterdim. Çünkü Kanyon da hep ilerlemek zorundasınız, geri dönemezsiniz. Benim çello çalışırken de hedefim bu hiçbir zaman başa dönmemek, kendimi hep bir adım ileriye taşımak. Bunu bana yaşatacak bir ortamda konser vermeyi çok isterdim.
Çellon hiç rüyana girdi mi? İlginç bir rüyan varsa paylaşır mısın?
Çello ile ilgili bir rüya görmedim ama çello ile ilgili çok hayallerim var.
Peki o zaman hayaller demişken, senin gelecek planlarından söz edelim. Çellonla nasıl bir gelecek planlıyorsun? Yurtdışı eğitim bu planların arasında mı?
Gelecekte iyi bir çellist olmayı hedefliyorum. Yurt dışında iyi bir okulda eğitim almayı istiyorum. Aynı zamanda maddi imkanı olmayan yetenekli çocuklara gönüllü olarak çello eğitimi vermeyi düşünüyorum.
Günde kaç saat çellonla alıştırma yaparsın? Arkadaşlarınla oynamak veya TV’de film izlemek gibi etkinliklerden feragat ettiğin oluyor mu bu süreçte?
Ben günde 4 saat düzenli olarak çello çalışıyorum. Diğer derslerimde olduğu için çok zamanım kalmıyor fırsat buldukça oyun ve televizyona zaman ayırmaya çalışıyorum.
Çelloyu bir tutku olarak mı konumlandırdın hayatında, yoksa başarılması gereken bir hedef olarak mı?
Başlangıçta çello benim için başarılması gereken bir hedefti ama bu zamanla tutkuya dönüştü. Çello artık benim hayatımın merkezi oldu.