Piyanosuyla sırdaş “pırlanta” piyanist Nil Göksel: “Müzik, sahnede görsel olarak da canlanmalı”

Nil Göksel ismi her ne kadar internet aramalarında “piyanonun altın kızı” diye geçse de, 6 yaşında başlayan piyano eğitimine, başarılarına ve azimli çalışmalarına bakıldığında bence kendisi “piyanonun nadir bulunan beyaz pırlanta kızı”. Piyanoya olan sevgisinin küçücük yaşta piyanonun tuşlarına dokunduğu ilk anda başladığını ve o andan itibaren piyanosunun onun en iyi arkadaşı haline geldiğini anımsayan Nil, piyanosunu Hollandalı ressam Johannes Vermeer’in başyapıtlarından biri olan İnci Küpeli Kız tablosunda göze çarpan ve lapis lazuli adı verilen değerli mavi taşları ezerek oluşturulan özel mavi renk kadar eşsiz ve özel konumlandırıyor hayatına. Bu benzetme bile Nil’in piyanosuyla olan tutkulu bağına dair en samimi ve çarpıcı ifadelerden biri.

Nil’in repertuarı oldukça geniş, hatta bazı piyanistlerin “çıtayı çok yükseğe yerleştirmelerinden” esprili bir şekilde “dertli”. Bir zaman makinesi olsa, tüm zamanların en büyük Rus piyanistlerinden biri olarak kabul edilen Sviatoslav Richter’in yanına gidip, virtüöz tekniğiyle onun bestelerini çalmaya çalışanları oldukça zorladığı konusunda ona sitem etmeyi planlıyor başarılı piyanist Nil…

Şu günlerde kalbiyle piyano tuşları üzerinde gezinen parmaklarının en çok buluştuğu kompozitör, 19.yüzyılın en önemli piyanistlerinden kabul edilen ve senfonik şiir tarzının yaratıcısı, meşhur Macar Rapsodisi eserinin sahibi Franz Liszt. Liszt ile ortak çok özelliği var, ne de olsa her ikisi de birer çocuk dahi olarak başladılar bu tutkulu müzik maceralarına.

Piyanoda Rus ekolünü izleyen Nil’in hedefleri, yaşının çok ötesinde. Tchaikovsky Yarışması’nda finalde Şef V. Gergiev ile çalarken hayal ediyor kendisini. Bunun için de her gün en az iki saatini piyanosunun başında geçiriyor ve heyecanını, mutluluğunu piyanosuyla paylaştığını, onu sırdaşı yaptığını söylüyor. Pandemi dönemiyle bir çocuk olarak başa çıkması ise, büyük ölçüde, sosyal medya hesaplarından verdiği canlı konserlerle mümkün olabilmiş.

Kendisi de Antalya Büyükşehir Belediyesi’nin destek verdiği çocuk müzisyenlerden biri olan Nil’in önünde çok fazla yarışma var ve bunlara hazırlanırken sadece teknik çalışmalarla kendini kısıtlamayıp farklı yorumları dinleyerek kendi özgün tarzını da geliştirme çabası içerisinde. Bu da onun kendine has, özel ve öznel tarzını piyanistliğine yansıtacağının en kararlı kanıtlarından biri gibi geliyor. Cumartesi günlerini kendi sosyal faaliyetlerine, arkadaşlarına ayıran Nil için çocukluk ile piyanistlik arasındaki dengeyi kurmak ve kendi bütünlüğünü her iki alanda da koruyup geliştirmek oldukça önemli.

Bir yandan da hayallerini Carnegie Hall’da piyano çalacağı gün süslüyor; zira New York’ta ünlü Carnegie Hall’da konser verme hakkı kazanmasına rağmen pandemi nedeniyle bu planı ertelenmişti. Henüz yedi yaşında, yani piyano çalışmalarına başlamasının üzerinden bir yıl geçmişken Rhapsody Uluslararası Piyano Yarışması’nda elde ettiği ve ona müthiş bir özgüven kazandıracak olan birincilik ödülü ise, ondan sonraki tüm yarışmaların yanında hep özelliğini, biricikliğini korumuş onun kalbinde.

Amerikalı yazar Edgar Allan Poe ne güzel söyler: “Dünya’nın gördüğü her büyük başarı, önce bir hayaldi. En büyük çınar bir tohumdu, en büyük kuş bir yumurtada gizliydi.” Nil’in bugün gelinen noktada ve artarak devam eden başarısı, altı yaşındayken bir hayaldi, ancak şimdi geleceğin özel bir konser piyanisti olma yolunda attığı tohumlar meyvelerini veriyor. Kendisine bu güzel yolculuğunda en büyük başarıları diliyoruz. Onu tanımak isterseniz kendisiyle keyifli bir söyleşimiz sizi bekliyor:

  • Kendini biraz tanıtır mısın?

Merhaba; ben Nil Göksel. 2 Haziran 2011 Antalya doğumluyum. 4. Sınıfa gidiyorum. 3 yıldan beri de Akdeniz Üniversitesi Antalya Devlet Konservatuvarı Piyano Ana Sanat Dalı’nda Dr. Öğr.Gör. Samir Mirzayev’in öğrencisiyim.

Müzik eğitimime başta değerli öğretmenim Samir Mirzayev olmak üzere öğretmenlerim ve tüm ailem destek oluyor.

  • İçindeki piyano sevgisini nasıl fark ettin? Ailen bu süreçte seni nasıl yönlendirdi? 

Henüz 6 yaşındayken ailemin yönlendirmesiyle Antalya Büyükşehir Belediyesi İsmail Baha Sürelsan Konservatuvarı’nda piyano öğretmeni Simay Kok ile piyano eğitimime başladım. Piyanoya olan sevgim de orada piyanonun tuşlarına dokunduğum ilk andan itibaren başlamış oldu. 

  • İlk piyanona kaç yaşında kavuştun? O ilk mutluluk anını anımsıyor musun? 

Müzik eğitimime başladığım sene ilk piyanoma kavuştum, yani 6 yaşında. Müzik eğitimimde ileri seviyelere erişebilmem için evde de piyano çalışmamın önemli olduğunu bilen ailemin özverisiyle hayal ettiğim piyanoya hemen sahip oldum. O an tabii ki heyecan ve tarifi imkansız bir mutluluk kapladı içimi, çok özel hissettim kendimi. O güzellik, o andan sonra en iyi arkadaşım oldu.

  • Piyanoyu bir renkle tanımlamanı istesem ne derdin? 

Lapis lazuli mavisi tabiki. Vermeer’in, İnci Küpeli Kız tablosundaki mavi. Eşsiz emsalsiz.

  • En çok beğendiğin, kendine referans aldığın Türk ve yabancı piyanistler kimler? Ve neden onlar? 

En beğendiğim ve referans aldığım Türk piyanistlerin en başında tabii ki hocam Samir Mirzoev. İdil Biret ve Gökhan Aybulus geliyor.

Sevgili Samir Hocam’ın özellikle Scarlatti, Liszt ve Stravinsky yorumları çok değerli benim için.  

Sayın İdil Biret’in muhteşem Chopin repertuarı ve yorumları çok etkileyici.

Sayın Gökhan Aybulus’un Rachmaninoff yaklaşımı çok etkileyici.

Yabancı piyanistlerden ise; Chopin 2. Piyano Konçertosu yorumuyla Bella Davidovich’i ve Rachmaninoff 3. Piyano Konçertosu yorumuyla Lazar Berman’ı dikkatimi çeken ve kendime referans aldığım piyanistlere örnek olarak verebilirim.

  • Bir zaman makinen olsa geçmişten hangi piyanistle tanışırdın ve ona ne sorardın / söylerdin? 

Öyle bir imkanım olsa 25 yıl kadar geriye gidip Sviatoslav Richter ile tanışmak ve ona şu soruyu sormak isterdim: “Çıtayı neden bu kadar yükselttiniz? 😊”

  • Şu anda herhangi bir yarışmaya hazırlanıyor musun? Bu hazırlıkların sırasında neler yapıyorsun? 

Evet önümde heyecanla beklediğim yarışmalar mevcut. Bunlara hazırlanırken özellikle teknik çalışmalarımı aksatmıyorum ve bolca yorum dinliyorum.

  • Sahnede hata yaptığın oldu mu hiç? O anda neler hissettin? Daha sonra o hatayı yapmamak için nasıl çalışmalarda bulundun?

Tabii ki hata yaptığım oldu. Özellikle bir şey hissetmedim. Çünkü sonuçta devam eden bir süreç söz konusu. Fark ettirmeden devam ettim. Daha sonra pasaj pasaj çalışmalar yaptım.

  • Bu kadar yoğun çalışırken bir yandan da çocukluğundan özveride bulunuyormuş gibi hissediyor musun? Örneğin arkadaşlarınla yeterince vakit geçiriyor musun? 

Yoğun çalışmam arkadaşlarımla vakit geçirmeme engel olmuyor. Günümü nasıl geçireceğime dair düzenlediğim belirli bir programım var. Her şeye vakit ayırabiliyorum. Özellikle cumartesi gününü sosyal aktivitelerim için ayırdım. 

  • New York’ta ünlü Carnegie Hall’da konser verme hakkı kazanmana rağmen pandemi nedeniyle bu planın ertelenmişti. Pandemi biter bitmez ilk yapmak istediğin şey nedir müzikal anlamda? 

Bu süreçte hep kendimi o muhteşem salonda piyano çalarken hayal ettim. Pandemi bitince belki de hayalim gerçekleşir. Ayrıca Sevgili Samir Hocamla yüz yüze ders yapmak da ilk isteğim.

  • Şu ana kadar hangi ödülleri aldın? İlk ödülünü aldığında yaşın kaçtı ve anımsadığın kadarıyla neler hissettin?  

1-3 Nisan 2019 tarihlerinde Ç.Ü. Adana Devlet Konservatuvarı tarafından düzenlenen ”1. Uluslararası Rhapsody Piyano Festivali ve Yarışması’nda” birincilik;

4-12 Mayıs 2019 tarihlerinde İstanbul’da düzenlenen ”14. Uluslararası Pera Piyano Festivali ve Yarışması’nda” birincilik;

19-22 Haziran 2019 tarihlerinde İzmir Mozart Akademi tarafından düzenlenen ”5. Uluslararası Mozart Akademi Piyano Festivali ve Yarışması’nda” birincilik;

19-20 Ekim 2019 tarihlerinde Alanya’da yapılan “17. Uluslararası Viva-Music” yarışmasında birincilik;

22-24 Kasım 2019 tarihlerinde Avusturya/Viyana’da yapılan “Uluslararası EDELWEISS 2019 Uluslararası Piyano Yarışması’nda” birincilik; ve

10-25 Aralık 2021 tarihleri arasında Moskova’da online olarak düzenlenen “Qara Qarayev International Müzik Yarışması’nda” ikincilik ödüllerine layık görüldüm.

İlk katıldığım yarışma Adana’da düzenlenen Rhapsody Uluslararası Piyano Yarışması idi. Henüz yedi yaşındaydım. Büyük bir organizasyondu, ülkemizden ve diğer ülkelerden katılan farklı yaş kategorilerinde birçok yarışmacı ve refakatçileri bulunuyordu. Birbirinden değerli Türk ve yabancı profesörlerin, hocaların, büyük piyanistlerin olduğu Jüri önüne çıkacaktım. Bu yarışmada ben ilk yarışmacıydım. Yani Jüri ilk beni dinleyecekti. Bunun heyecanı vardı ilk başta. Ama Hocam bana gitmeden önce “Hazırsın çık ve cesurca çal dedi”. Ben de öyle yaptım.

Ertesi gün ödül töreninde sonuçlar anons edilmeye başlandığı zaman yine bir heyecan kapladı içimi. Mansiyonlar, üçüncü ve ikinciler.. Benim ismim hala anons edilmemişti. Nihayetinde adım okununca dünyalar benim oldu. Tarifsiz bir mutluluk hissettim. Sahneye fırladım ödüllerimi aldım ve final performansı için tekrar geçtim piyanonun başına. Hala katıldığım yarışmalarda ve bu yarışmaların sonuçlarını beklerken ilk yarışmamda yaşadığım heyecanı ve mutluluğu yaşamaya devam ediyorum.

  • Bu dönemde çok fazla online konser de verdiğini takip ediyorum. Online yarışmalar mı, yoksa pandemi öncesinde olduğu gibi canlı yarışmalar mı seni daha çok heyecanlandırır?

Tabi ki canlı yarışmalar daha fazla heyecanlandırıyor. Birbirinden değerli jüri üyeleri ile tanışma ve masterclass eğitimlerine katılma imkanım oluyor, böylelikle hocaların farklı yorum ve yaklaşımlarını da deneyimlemiş oluyorum. Canlı yarışmalarda koşullar eşit. Herkes aynı salonda, aynı piyanoda. Online yarışmalarda ise herkesin şartları farklı. Bu yarışmalarda piyanolar, çekimin gerçekleştirildiği ortam, salonların ses ve ışık detayları, çekim yapılan video ve ses ekipmanları farklılık gösterdiği için katılımcılar arasında eşitsizlik meydana geliyor. Ayrıca internet yarışmalarında birden fazla çekim yapılıyor ve en iyi performans yarışma için gönderiliyor. Canlı yarışmalarda ise yarışmacılar stres kontrolü başta olmak üzere bir çok detaya dikkat etmek zorunda. 

  • Peki, konserlerinde veya yarışmalarda en çok hangi müzisyenin eserlerini çalmayı tercih ediyorsun, neden?

Şu an için çok Franz Liszt’in eserlerini çalmayı tercih ederim. Nedeni de teknik ve parlak eserleri olduğu için.

  • Kurumsal olarak destek aldığın veya almak istediğin yerler var mı? 

Evet geçtiğimiz yıllarda AGT ve Antalya Büyükşehir Belediyesi bana destek olmuştu. Şu an için Antalya Vatan Koleji ve Antalya Büyükşehir Belediyesi’nin destekleri sürüyor. Buradan Başkanımız Sayın Muhittin Böcek Beyefendi’ye ve ekibine teşekkürlerimi iletiyorum. Tabii ki bundan sonra da destek olmak isteyen kurumsal firmalar olursa çok memnun olurum.

  • Pandemi döneminde müzikle ilgilendin mi? Neler yaptın? 

Tabiki ilgilendim. Programımı hiç aksatmadım. Bazı televizyon kanallarının sanat programlarına katıldım. Online konserlerim oldu.  AGT firmasının sosyal medya hesaplarından verdiğim 23 Nisana özel konserim oldu.

  • Günde kaç saat piyano çalışırsın? 

Günlük rutinde en az 2 saat çalışıyorum, cumartesileri hariç. Yeni bir programa başladıysam bu süre başlarda daha da uzuyor. Cumartesi günlerini piyano haricindeki etkinliklerim için ayırdım. Bu arada seramik ve drama eğitimleri de alıyorum. 

  • Gelecekte yurtdışında eğitim fırsatın olsa hangi ülkeyi tercih ederdin, neden? 

Rusya’yı tercih ederdim. Piyano eğitimim Rus ekolü ile devam ettiği için…

Moskova Tchaikovsky Devlet Konservatuvarı’nda eğitimimi sürdürmek en büyük arzum. 

  • Piyanonla çok farklı / sıradışı bir yerde konser vermeni istesem neresi olurdu? Neden? 

Aslında birçok yer var ama ilk olarak Yerebatan Sarnıcı’nda Medusa Başlarının arasında konser vermeyi isterdim. Çünkü mitolojik efsanelere ilgi duyuyorum. 

  • Peki, evden dışarı çıkıp piyanondan uzak kaldığında onu özler misin? 

Çok çok özlerim. Ben mutluluğumu, üzüntümü, heyecanımı onunla paylaşıyorum. O benim en iyi arkadaşım.

  • İleride kendini müzikal anlamda nerede, nasıl hayal ediyorsun? 

İleride kendimi en çok Tchaikovsky Yarışması’nda finalde Şef V. Gergiev ile çalarken hayal ediyorum.

  • Piyano hayatında kaçıncı öncelik? Neden?

İlk önceliğim tabii ki ailem. Ama piyano da vazgeçilmezim. Hep dediğim gibi o benim en iyi arkadaşım. 

  • Kendin çalmadığın zamanlarda da klasik müzik dinlemeyi sever misin? 

Çalmadığım zamanlarda klasik müzik dinlemeyi, izlemeyi severim. Bu aralar özellikle operalar izliyorum. Müziğin sahnede görsel olarak da vücut bulması çok ilgimi çekiyor.

Bu güzel röportajınız için ben teşekkür ederim. Buradan kendimi ifade edebilme fırsatını tanıdınız bana. Sizlere sevgilerimi gönderiyorum 💕Sağlıcakla kalın 🙏🏻

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s