Henüz 13 yaşındaki piyanist İdil, 4.5 yaşında başladığı müzik yolculuğunda ressam olan annesi ve müzisyen / müzik eğitimcisi olan babasının bilinçli yönlendirmesiyle birlikte henüz 6 yaşında İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuarı Çocuk Korosu’na katıldıktan sonra yaptığı tercihlerle müziği bir hobi düzeyinde bırakmak yerine profesyonel bir uğraşa dönüştürme yolunda ilerliyor. İdil 2015 yılında yarı zamanlı Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nde başladığı konservatuar eğitimine 4 yıldır tam zamanlı olarak devam ediyor.
İdil tam bir Chopin ve Debussy hayranı. İki besteci de onun ruhunun farklı boyutlarına hitap ediyor. Chopin’in romantikliği, Debussy’nin de su gibi akıcı melodi yapısı onlarla arasında organik bir bağ kurmasını sağlamış. Aynı ölçüde şiir ve resme düşkünlüğüyle tanınan Debussy birçok açıdan annesiyle babasının ona aşılamaya çalıştığı değerlerin, yeteneklerin bir bileşkesi aslında.
Bir Z kuşağı olan, dolayısıyla dijital dünyaya oldukça aşina olup online platformlarda varlık sergileyen bir neslin üyesi olan İdil bir yandan da bazı performanslarına dijital ortamda klip hazırlatarak daha geniş kitlelere ulaşmayı biliyor. Pandemide en çok özlediği ise “alkışlar” olmuş İdil’in diğer birçok yaşıtı gibi. Ancak, yaşıtları arasında klasik müziğin halen pek yaygın olmaması ve kendi icra ettiği eserlerin bile birçok kişi tarafından “elitist” olarak görülmesi İdil’in dikkatini çekmiş. Hatta bunun için bir toplumsal sorumluluk üstlenip öğretmeniyle birlikte Anadolu’nun bazı şehirlerinde konser verip klasik müziği daha geniş kitlelere duyurmak, öğretmek niyetindeydi. Pandemi sona erdiğinde projesine bıraktığı yerden devam edecek.
Zaman makinesi olsaydı da Avusturyalı piyanist, besteci ve müzik öğretmeni olan ve piyanoda teknik geliştirmek için Piyano Etütleri’yle başlanmasının öğütlendiği “Czerny‘nin zamanına gidip onu tarih sahnesinden silmek isterdim. Biz piyano öğrencilerine çok çektirdi” diyecek kadar muzip, “masterclasslere katılmamın zamanının geldiğini henüz düşünmüyorum” diyecek kadar da kendini tanıyan ve alçakgönüllü bir çocuk piyanist olan İdil kendisini bana oldukça derinlikli ve hoş bir şekilde tanıttı. Sizinle de bu değerli çocuğumuzu tanıştırmak isterim.

- Kendini biraz tanıtır mısın bize İdil?
13 Yaşındayım. İstanbul’da yaşıyorum. Müziğe 4,5 yaşında Engin Gürkey ritim atölyesinde başladım. Beni müziğe yönlendiren babam oldu. Aynı zamanda kendisi de -Ahmet Levent Atlıer- müzisyen ve müzik eğitimcisidir. Doğduğumdan beri yoğun olarak müziğin içindeydim. Hatta 3 yaşında babamın öğrencileriyle sahneye çıkmışlığım bile var.
5,5 yaşında babamın da üniversitede piyano öğretmeni olan Prof. Dilek Yonat Batıbay’la piyano eğitimime başladım. Yedi yaşında İstanbul Devlet Konservatuvarı çocuk korosu sınavlarına girdim ve kazandım. 2 yıl süresince koro ile yurt içi ve yurt dışında çok sayıda konser verdik. Müziğe ritimle başlamam ve bir koro içinde yer almamın müzisyenliğime olumlu yönde katkı sağladığını düşünüyorum. Ünlü besteci Robert Schuman’nın genç müzisyenlere önerisinde olduğu gibi, iyi bir koroda şarkı söylemek çok sesli duyuşu kesinlikle geliştirir.
TED Rönesans Koleji’ne devam ederken 2. sınıfın sonunda MSGSÜ İstanbul Devlet konservatuvarı yarı zamanlı sınavına girdim. Bu iki aşamalı yetenek sınavını kazanarak yarı zamanlı konservatuvar öğrencisi oldum ve Prof. Gülden Gökşen’nin piyano sınıfına kabul edildim. İki yıl benim için ve ailem için bu işe profesyonel olarak devam edecek miyim yoksa güzel bir hobi olarak mı sürdüreceğim sorusu için karar yılı oldu.
Ailem sanat ortamı içinde olmamı destekliyordu. Bu arada annem de resim öğretmeni olduğu için ailece sanata bakışımız çok güçlüydü. Küçüklüğümden beri yurtiçi ve yurt dışında gittiğim sergi ve konserlerin sayısını hatırlamıyorum.
Böyle bir ortamda büyümemin, tam zamanlı konservatuvar öğrencisi olmamda büyük etkisi olduğunu düşünüyorum. Halen MSGSÜ devlet konservatuvarı tam zamanlı 8. Sınıf öğrencisi olarak okuluma devam ediyorum. Canım öğretmenim Gülden öğretmenime sevgilerimi yolluyorum. Öğretmenimin bana müzikal ve teknik anlamda çok şey kattığını ve katacağını düşünüyorum. Babamın piyano ve armoni konusunda yardımlarının bana büyük avantaj sağladığını ve sağlayacağını düşünüyorum.
2. 2019 Ekim ayında Viyana’da gerçekleştirilen Uluslararası Müzik Yarışması’nda birincilik kazandığını nasıl öğrendin? O andaki duyguların neydi?
Yarışma kayıt gönderilerek yapılan bir yarışmaydı. İki parça kaydettim. Birincisi Beethoven Op.49 no.1 Piyano sonatı birinci bölüm. İkinci eser F.Chopin Op.9 no.2 Nocturne.
Sonuçlar kendi sitelerinden açıklandı. Kategori birincisi olduğumu öğrenince çok sevindim.
3. Canlı yarışmalar mı, online yarışmalar mı seni daha çok heyecanlandırır?
Aslında her zaman canlı yarışmaları tercih ediyorum. Fakat burada beni heyecanlandıran ve iştahımı kabartan, dünyanın en iyi ve en köklü konser salonlarından biri olan Musikverein da ödül olarak, katıldığım eserleri canlı performans edecek olmamdı.
Eser özellikle yarışma için tercih edilmiş bir eser değildi. Programım gereği çalıştığım eserdi.
Ama program gereği neden o eser derseniz , Chopin‘i kendime yakın buluyorum ve diğer yandan Beethoven sonatlarını çok seviyorum, hatta şu an çalıştığım Op.14 Sol majör sonat mükemmel bir eser.
4. Chopin ile aranda güçlü bir bağ olduğunu hissediyorum. Chopin senin için ne ifade ediyor? Onun eserlerini çalarken ne hayaller kuruyorsun?
Chopin tam bir romantik, Chopin olmasa dünya piyano repertuarında büyük bir boşluk olurdu.
Parçalarındaki melodi ve armoni yapısı bana çok hitap ediyor. Çok melankolik, hastalık ve acı dolu bir hayatı var, fakat Chopin çalınca içim açılıyor.
5. Ama Debussy’i de çok güzel icra ettiğini görüyorum. Benim de senin yaşalarındayken en sevdiğim bestecilerden biriydi kendisi. Peki sen Debussy’yi nasıl tanımlarsın?
Empresyonizm ve Debussy ismini duymam Avrupa’daki sergi gezmelerim sırasında oldu. Annem dönemin ressamları Monet, Renoir gibi isimleri tanıtırken, babam da dönemin en önemli müzisyeni Debussy’den ve müziğinden bahsetti ve onları bana dinletti. Debussy ile tanışmam böyle oldu. Müziğindeki o pırıl pırıl tınılar, su gibi akıcı melodi yapısı çok hoşuma gitti. Öğretmenim Debussy’nin Arabesque parçasını çok iyi yorumlayacağımı söyledi ve onu çalışırken ve çalarken çok zevk aldım. Şimdi Clair de Lune parçasını çalışıyorum.
6. Gözlerini kapadığında kendini piyanonla nerede hayal ediyorsun?
Açıkçası konserlerde en sevdiğim bölüm alkışlandığım zamanlar oluyor. Yaptığım işin en zevkli kısmı bu. Heyecanlandığım zaman kendimi piyanonun başında son eserin son notasına basarken ve ardından alkışı duyarken hayal ediyorum.
7. Pandemi döneminde çalışmalarını dijital platformlarda çok hoş bir şekilde tanıttığını hatta video klipler çektiğini görüyorum. Bu fikir nasıl doğdu? O dönemi müziğini geliştirmek için nasıl kullandın ?
Aslında çalışmalarımı tanıtmak pandemi dönemiyle başlamadı. Daha öncesinde oluşan bir fikirdi. Kendime ait YouTube kanalım var.
Bu kanalda sadece müzik çalışmalarımı paylaşıyorum. Beni takip edenler ve benim için, aynı zamanda arşiv niteliğinde. Babam müzik kayıt işlerinin içinde olduğu için ve video düzenlemelerinden anladığı için bana çok yardımcı oluyor. Performans parçalarımı Spotify, Amazon vb. dijital platformlarda görmek bana daha çok çalışma isteği ve mutluluk veriyor. Bu dönem biz müzisyenler için çalışma ve yapılanma dönemi oldu. Bu salgın bitince her yerde çalacağız, çok özledik sahneleri…
8. Yaşıtların arasında sence klasik müzik ilgisi var mı? Sen arkadaşlarını klasik müziğe yönlendiriyor musun?
Yaşıtlarım arasında klasik müziğin çok yaygın olduğunu düşünmüyorum. Bu biraz da aile yapısı ve çevrenin de etkisi. Yurt dışında klasik müzik halkın günlük bir dinlencesiyken, ülkemizde kültürlü ve seçkin kesimin dinlediği müzik olarak nitelendiriliyor. Bu çok yanlış. Klasik müziği sevdirmek için okulların ve buradaki müzik derslerinin önemli olduğunu düşünüyorum. Babam müzik eğitmeni olduğu için konuşmalarımızda hep bu konuya dikkat çekiyor. Öğretmenim Prof. Gülden Gökşen de bu konunun çok önemli olduğu görüşünde.
Hatta Anadolu turnemiz başlamıştı ki pandemi yüzünden yarım kaldı. Eskişehir ve Düzce’de açıklamalı klasik müzik konserleri verdik ve seyirci tepkilerinin çok hoş olduğunu gördük. Yani bu konserler artsa klasik müziği sevecek daha büyük bir kesim oluşacak.
9.Pandemi öncesi klasik müzik konserine düzenli olarak gider miydin?
İlk konserime 5 yaşında Prag’da gittim. Konserin yarısında uyumuşum 🙂 O gün bugün konser salonlarında ve resim sergilerinde büyüdüm diyebilirim.
En etkilendiğim konser pandemiden hemen önce yarışma için gittiğimiz Berlin’de Daniel Barenboim konseriydi. Debussy repertuarıydı ve çok yakın mesafeden izledim. Konser sonrası birlikte fotoğraf çektirmem de unutulmaz bir anıydı benim için.
10. Piyano senin için vazgeçilmez mi neden ?
Müzikte hissettiğim duyguları seyirciye yansıtmak benim için çok önemli ve piyano hislerimi yansıtmada en önemli araç. O yüzden benim için vazgeçilmez.
11. En beğendiğin Türk ve yabancı piyanistler kimler? Ve neden onları beğeniyorsun?
İdil Biret’in yeri çok ayrı. Muhteşem bir piyanist. Aynı ismi taşıdığım için gurur duyuyorum. Türk sanatçılarından Ferhan-Ferzan Önder, Can Çakmur, Iraz Yıldız, Gökhan Aybulus, Birsen Ulucan‘ı çok severek dinliyorum.
Dünyaca ünlü dinlediğim piyanistler ise, Arthur Rubinstein, Barenboim, Richter, Trifonov, Kempff, Glenn Gould, Horowitz, Murray Perahia ilk aklıma gelenler…
Rubinstein mükemmel Chopin yorumcusu, Barenboim ve Kempff’den Beethoven dinlemek çok güzel. Gould sıradışı bir Bach yorumcusu, Perahia’dan Bach Partitalar müthiş. Horowitz ise inanılmaz müzikal ve teknik…
12. Şu ana kadar hangi ödülleri aldın?
Kazandığım ödüller şu şekilde:
- 2016 Uluslararası Piyano Yarışması Bursa 2.lik ödülü
- 2017 Uluslararası Genç Yetenekler Piyano Yarışması 3.lük ödülü ve en genç finalist ödülü
- 2017 İtalya Val Tidone Piyano yarışması 1.lik ödülü
- 2019 Caspi Art Azerbaycan 1.lik ödülü
- 2019 Berlin Musik Schule Piyano Yarışması 3.lük ödülü
- 2019 The Muse Atina Piyano yarışması 1.lik ödülü (Bu derece sebebi ile Atina Megaron Konser Salonunda canlı performans ve Muse 2019 yarışma Birincilerine tanınan hak olarak stüdyo kayıtları gönderilerek yapılan albümde yer aldı.)
- 2019 Grande Piano Virtuoso Viyana 1.lik ödülü ve Musikverein Grand Saal Konser Salonunda canlı performans
13. Peki herhangi bir masterclass’e katıldın mı?
Henüz herhangi bir masterclass’a katılmadım. Ben özgeçmişime yazmak için masterclass’lara katılmak istemiyorum. Daha kendimi masterclass’lardan verim alacak aşamada görmüyorum. Öğretmenimden öğreneceğim çok şey var. Erken masterclass’ları biraz gereksiz buluyorum.
14. Yurt dışında eğitim görme hayallerin var mı? Varsa hangi ülkeler neden?
Üniversite seviyesinde böyle bir hayalim var. Ama bu konuda ülkeden çok hangi öğretmenle çalışacağım önemli. Zamanı gelince Gülden öğretmenim ve ailemle karar vereceğiz.
15. Senin gibi yetenekli çocuklarla ortak müzik projeniz var mı?
Hisar Okulları’yla ve bizim okulun genç orkestrasıyla çok güzel projelerimiz oldu. En son projemiz pandeminin hemen öncesi iki okulun birlikte oluşturduğu senfoni orkestrasıyla gerçekleştirdiğimiz film müzikleri ve müzikallerden konseriydi.
Bu çalışmanın görüntülerine youtube kanalımdan ulaşabilirsiniz.
Daha öncesinde de Tango konserimiz vardı .Bu konserler bizim için çok eğlenceli ve güzel oluyor .Başka okuldan arkadaşlar ediniyoruz ve çalarken çok zevk alıyoruz.
16.Bir zaman makinasına atlayıp geçmişe ışınlansan hangi müzisyenle tanışmak isterdin ve neden?
Czerny‘nin zamanına gidip onu tarih sahnesinden silmek isterdim. Biz piyano öğrencilerine çok çektirdi. Şaka bir yana kesinlikle Chopin’le tanışıp bestelerine ilham veren kaynağı öğrenmek isterdim.