Genç besteci İmge Tiryaki: “Beste yaparken etrafta piyano olması bana her zaman güven verir”

Genç flütçü ve besteci İmge Tiryaki, 2000 yılında Sinop’un Gerze ilçesinde doğdu. 10 yaşında flüt çalmaya başladı. 2014 yılında Sinop Güzel Sanatlar Lisesi müzik bölümünde eğitim almaya başladı. 2017 yılında Bülent Evcil ve Raffaele Trevisani’nin flüt ustalık sınıfına katıldı. 2018 yılında liseden mezun oldu. Aynı yıl Berkay Şirin ile kompozisyon, solfej ve teori çalıştı. 2019 yılında Ankara Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Kompozisyon (Bestecilik) programına kabul edildi. İvan Çelak ile solfej ve teori çalıştı.

Halen Mert Karabey ile kompozisyon, İsmail Sezen ile armoni ve orkestrasyon çalışmalarına devam eden Tiryaki, Kadıköy Belediyesi’nin düzenlediği Süreyya Operası 5. Ulusal Beste Yarışması’nda üçüncülük ödülünü kazandı.

Kendisini size tanıtmayı çok arzu ettim. Buyrun keyifli bir söyleşi sizi bekliyor:

Merhaba İmge hanım. Flüt ile ilk tanışma sürecinizle başlayalım isterseniz. Bu enstrümana olan ilginiz nasıl doğdu ve fark edildi?

Flüt ile ilk tanıştığımda 9-10 yaşlarındaydım. Yaşadığım yerde küçük bir konser vardı. İlk kez o konserde karşılaştım. Konserden hemen sonra o enstrümanı çalmak istediğimi anladım. Ailem bana bir flüt aldı ve konserde dinlediğim kişi olan Buket Okvuran’dan ders almaya başladım.  Kendisini her zaman çok sevdim. Hem enstrümana hem de müziğe bağlanışım onun sayesinde oldu.

Katıldığınız ustalık sınıfları size toplamda neler kazandırdı?

Bu yıllarda çok küçük bir yerde yaşıyordum. Açıkçası müzik dünyası hakkında pek bir bilgim de yoktu. Okuduğum lisede bana verilen vizyon, piyano hocam olan Deniz Yılmaz ile olan piyano derslerim dışında ne yazık ki sene sonu konserlerinden ibaretti. Daha sonra sevgili hocam İlteriş Sun aracılığıyla ustalık sınıfından haberim oldu. Katıldığım flüt ustalık sınıfının bana kattığı en önemli şey kesinlikle ufkumun genişlemesi oldu. Yaşadığım küçük ilçeden, küçük lisemden dışarıya ilk adımı atmamı sağladı. Etrafımda neler olduğunu görmemi sağladı.

Ankara Üniversitesi devlet konservatuarında kompozisyon bölümüne yönelmeniz, flütçülüğünüz üzerinde nasıl bir etki doğurdu? İkisini beraber yürütüyor musunuz? Yoksa bestecilik mi ağır basmaya başladı?

Kompozisyon bölümüne hazırlanma sürecimde bestecilik ağır basmaya başlamıştı. Bu süreçte flütten biraz uzak kaldım. Beste yapmaya başladıktan sonra icracı olmaktan çok besteci olmak istediğimi anladım. Aynı zamanda sanatçı olan babamın soyut resimlerinin, benim bestecilik alanına yönelmemdeki rolünün çok büyük olduğunu düşünüyorum. Onun kendisine ait olanı yaratmasının, beni de buna teşvik ettiğini düşünüyorum.

Konservatuar sizin Sinop’tan Ankara’ya uzanan eğitim hayatınıza neler kattı? Nasıl kazanımlar getirdi?

Eğitim hayatımda belki de en huzurlu hissettiğim yer Ankara Üniversitesi Konservatuvarı oldu. Başta çok değerli hocam Mert Karabey olmak üzere çalıştığım bütün hocalarım bana derslerin dışında çok şey kattı. Konservatuvardaki bütün alan derslerinin bireysel oluşu, herkesle çok spesifik bir ilişkiniz olması demek. Benim için bu ilişkilerin çoğu kendiliğinden rayına oturdu. Neredeyse hepsi otantik. Bu en büyük mutluluğum. Alan derslerimin hepsinden çok keyif alıyorum. Hepsinde öğreneceğim yeni şeyleri merakla bekliyorum. Bunların dışında konservatuvarda olmak, meslektaşlarımın neler yapıyor olduğunu görmek, çalgı bölümüyle yakın ilişkilerin olabilmesi, değerli müzisyenlerle tanışma ve çalışma fırsatı, hepsi çok değerli.

Peki Sinop bir flüt konçertosu olsa hangisi olurdu sizce?

Flüt konçertosu ne olurdu bilemiyorum fakat herhangi bir eser olsaydı, Beethoven’ın “Tempest” eseri olurdu. Çünkü çok rüzgârlı J

Müzik tarihinde hayatı ve mücadeleleriyle sizi en çok etkileyen besteci hangisi ve neden?

Belki biraz klişe olacaktır fakat sanırım Beethoven. Neredeyse tamamen sağır olmuşken halen konserlere çıkma isteği ve bu dönemdeki bunalımı beni etkilemişti.

Ödül aldığınız bestenizden biraz bahseder misiniz? Bu besteyi hazırlarken sizi neler motive etti?

Keman ve piyano için yazdığım bu eser, üç bölümden oluşuyor. Yaklaşık 14 dakikalık bir eser. Bu beste üzerinde çalışırken beni en çok motive eden unsur, gelişme isteğim oldu. Beni daha iyi ifade eden işler ortaya koymak istiyordum. Çalışmaya başladığımda açıkçası tek düşündüğüm şey bu sürecin bana katacağı şeyler oldu, ödül kısmını çok düşünmüyordum. Eseri yazarken çok bunaldığım zamanlar oldu. Yetiştiremeyeceğimi düşündüğüm zamanlar oldu. Fakat çalışma düzenim oturduktan sonra açıkçası çok keyifle ilerledim. Dediğim gibi, en büyük motivasyon kaynağım gelişme ve daha çok çalışma isteğimdi.

Peki beste yaparken nasıl bir ortam tercih edersiniz?

Sessizlik tabii ki şart. Bunun dışında etrafımda piyano olması bana her zaman güven verir.

Bir bestenin özgünlüğünü sağlayan hangi özellikleridir sizce?

Bence bir bestenin özgünlüğünün en önemli unsuru bestecisidir. Besteci kendini ne kadar iyi anlatırsa beste de o ölçüde özgün olur. 

Müzik kariyerinizde hedefleriniz nedir İmge hanım? Yurtdışında okuma hedefleriniz var mı?

Müzik kariyerimde “varmak istediğim bir nokta” diyebileceğim bir hedefim yok sanırım. Sadece her zaman öğrenmeye ve gelişmeye çalışacağım. Ülkemde güzel şeyler yapmak isterim tabii ki de. Bunun yanında halen lisans okurken Erasmus aracılığıyla kısa süreliğine de olsa yurt dışında çalışmak istediğim isimler var. Umarım daha sonra da yüksek lisans için yurt dışında çalışmalar yapma fırsatım olur.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s