Ayarlanabilir mikrotonal gitarla müzik literatürüne geçen “mucit müzisyen” Tolgahan Çoğulu ve gitarist oğlu Atlas 

Bu röportaj, Andante Dergisi Ekim 2021 sayısı için hazırlanmıştır.

Fotoğraf: Ozan Güzelce

Her yönüyle hızlı bir gelişim ve değişimden geçtiğimiz çağımızda, ekonomik büyümenin ve bilimsel bilgilerin gelişiminin hızıyla koşut olarak yenilikçilik de yaşamın her alanında gerek hayatımızı kolaylaştıran, gerekse ona zenginlik ve derinlik kazandıran bir araç olarak karşımıza çıkıyor. Müzik alanındaki yenilikçilik ve icatlar ise, çok sık karşılaşmasak da kendi iç dünyamızı zenginleştirip, sınırların ortadan kalktığı müzik dünyasında bu icatlara gerekli ortam ve koşulları hazırlayan ülkeleri ve kişileri ön plana çıkarıyor.  

Makamların daha doğru çalınabilmesi, yarım sesten daha küçük olan bütün mikrotonların işitilebilmesi adına tatlı bir heyecanla girişimcilik rüzgarı estiren İstanbul Teknik Üniversitesi Türk Musikisi Devlet Konservatuvarı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Tolgahan Çoğulu, ayarlanabilir mikrotonal gitarın tasarımcısı ve icracısı olarak ünü Türkiye’den yükselip dünyadaki ilgili tüm müzik çevrelerine uzanan bir isim. Çoksesliliğe uygun olarak tasarlanan gitar ile, hem klasik batı müziğinin seslerine hem de mikrotonların baskın olduğu Türk halk ve sanat müziğinin tüm inceliklerine ulaşılabiliyor. 

Müzikle ilgili bir aileden gelmesinin etkisiyle gelişen müzik kulağının yanı sıra akademi yolculuğu Boğaziçi Üniversitesi İşletme Bölümü ile başlasa da o kendisini Boğaziçi Üniversitesi Folklor Kulübü Gitar Topluluğu’ndan mezun olmuş gibi hissediyor ve “insan sevdiği işi yapmalı” diyerek seçtiği yolda ne kadar mutlu ve kararlı olduğunu belirtiyor. Yüksek Lisans ve doktorasını İstanbul Teknik Üniversitesi Dr. Erol Üçer Müzik İleri Araştırmalar Merkezi’nde (MİAM) tamamlayan Çoğulu’nun ‘Bağlama Tekniklerinin Klasik Gitar İcrasına Uyarlanması’ başlıklı doktora tezi 2011 yılında Almanya’da VDM Publishing tarafından yayınlandı. 2008 yılında ‘Ayarlanabilir Mikrotonal Gitar’ı tasarlayan, ardından gelen senelerde ise bu gitara yönelik kapsamlı bir repertuar hazırlanması için yurtiçi ve yurtdışında şu ana dek 41 besteciden oluşan güçlü bir ağ kuran Çoğulu’nun, 2012 yılında Atlas adını verdiği CD’si de Kalan Müzik tarafından basıldı. 2015 yılı Haziran ayında ise, Sinan Cem Eroğlu ile kurdukları Mikrotonal Gitar Duo’nun CD’si de yine Kalan Müzik tarafından yayınlandı. Sinan Ayyıldız ile kurdukları ikilinin kısa albümü “Amorphous” 2021 yılında Ahenk Müzik tarafından yayınlandı. Bu ikili, Ekim ayında Portekiz’de müzik dünyası açısından oldukça prestijli bir etkinlik olan Womex’te Türkiye’yi temsil edecek.

Peki bu icadının müzik dünyası ve spesifik olarak gitar çalımı açısından faydaları ne olacak? Çoğulu’ya göre bu sayede gitar ile yanlış bir şekilde çalınan Anadolu halk müziği ve Osmanlı/Türk makam müziği eserleri düzeltiliyor, bu eserler bağlamada ve tanburda hangi perde ile çalınıyorlarsa artık gitarda da o perdelerle çalınabiliyor. “Gitar, piyano gibi çoksesli bir çalgı. Bunun sayesinde makamlar doğru mikrotonlarla çalınırken bas yürüyüşleri ya da akorlar ekleyerek klasik Batı müziği teorisinde olmayan yepyeni bir çokseslilik kuramı imkânı doğuyor” diyor Çoğulu. Kendisi Singapur konserinde mikrotonal gitarla değerli halk ozanımız Aşık Veysel’in Uzun İnce Bir Yoldayım, Kara Toprak ve Yemen Türküsü’nü 600 kişinin önünde seslendirdi ve böylelikle bu icadı Singapur’a dek uzanarak kariyerinde önemli bir zirve noktalarından birini oluşturdu. 

Mikrotonal gitar ile 34 ülkede konser ve seminer veren, 5 Donizetti Klasik Müzik Ödülleri’nde “Özel Ödül” alan Çoğulu, 2014 yılında İTÜ’de dünyanın ilk mikrotonal gitar bölümünü kurarak bu yenilikçi serüveninin akademik ayağını da tesis etmiş oldu. 2016 senesinde bir sene boyunca Bristol Üniversitesi’nde ‘Mikrotonal Gitarda Tarihsel Akort Sistemleri’ başlıklı araştırma konusuna çalışıp bu alanda seminerler veren Çoğulu’nun 2015-2017 yılları arasında Würzburg Müzik Üniversitesi ile yaptığı ‘Mikrotonal Gitar için Repertuar Yaratma ve Sunma’ isimli projesi DAAD (Alman Akademik Değişim Servisi) tarafından desteklendi ve bu çerçevede mikrotonal gitar ve ansambl için 12 besteci eser yazdı.

2016 yılında ise, dünyadaki ilk Mikrotonal Gitar Yarışması’nı düzenlemeye başladı ve böylelikle bu buluşu dünya çapında daha fazla görünürlük ve tanınırlık kazandı. 2018 yılında Fernando Perez ile beraber yazdığı mikrotonal gitar metodu, “gitarın başkenti” İspanya’da yayınlandı. ‘Microtonal’ adlı solo mikrotonal gitar albümünü ise Ahenk Müzik tarafından yayınlatan Çoğulu, halen İTÜ Türk Musikisi Devlet Konservatuarı ve Müzik İleri Araştırmalar Merkezi’nde klasik ve mikrotonal gitar öğretmenliğini sürdürüyor. 

Ayrıca geçtiğimiz sene kendisi, oğlu Atlas ve meslektaşı Ruşen Can Acet tarafından tasarlanmış olan “Lego Mikrotonal Gitar”, Amerika’daki Georgia Tech Üniversitesi’nin her sene düzenlediği Guthman Müzik Enstrümanları Tasarımı Yarışması’nda 2021 senesi seyirci oylamasında 60,000’in üzerinde oy alarak dünya birincisi oldu. Bu gitar biçiminde, gitarın klavyesine 3 boyutlu yazıcıdan bir zemin hazırlanıyor ve bu zemine legolar yerleştirilerek tüm gitar perdelerinin çıkartılıp takılması mümkün oluyor. Böylelikle bu gitarda bağlamada ve tanburda olup normal gitarda olmayan mikrotonlara ulaşmak mümkün hale gelirken, bazı perdeler perdesiz gitar gibi çalınabiliyor. Çoğulu, bu fikri, oğlu Atlas’ın verdiği fikirden yola çıkarak tasarladı. 

Ayarlanabilir ve Lego mikrotonal gitar tasarımlarından sonra Tolgahan Çoğulu’nun yeni tasarımı ise, perdelerin otomatik olarak istenilen makam için hareket edip yerlerine gittikleri otomatik mikrotonal gitar. Yedi senedir üzerinde çalıştığı bu proje, kısa bir süre önce gerekli destekçinin bulunmasıyla birlikte hayata geçirildi.  

Babasının küçük yaşlardan itibaren kulağını özenle eğittiği Atlas da gitar alanında yeni neslin yükselen yeteneklerinden biri. İki senelik piyano ve nota eğitiminin ardından Mimar Sinan Devlet Konservatuarı Gitar Bölümü yarı zamanlı programında iki senedir gitar eğitimi alan 11 yaşındaki Atlas’ın Instagram’daki gitar videoları milyonlarca kişi tarafından izleniyor. Günün birinde babasıyla sahne alma hayalleri kuran Atlas’ın bu sene yaptığı beste ise, İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Çocuk Besteciler Buluşması’na seçildi.

Andante okurları adına Çoğulu ailesi ile eşsiz bilgilerle donatılmış, dolu dolu, keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik:

Merhaba Tolgahan bey. Ayarlanabilir mikrotonal gitar, sizin icat ettiğiniz ve şu ana kadar dünya çapında 41 bestecinin eser yazdığı, müzik literatürüne geçen bir gitar türü. Biraz Andante okurları için bu gitar türünü ve onu nasıl bir motivasyonla icat ettiğinizi biraz tanıtır mısınız?

Yaşadığımız coğrafyanın zengin müzikal mirasını gitar ile doğru seslerle çalmak için yaptığım arayışlar, Boğaziçi Üniversitesi’nde lisans yıllarıma uzanıyor. Folklor Kulübü’nde 2000 senesinde düzenlediğimiz ve moderatörlüğünü yaptığım “Yerel Ezgilerin Gitarla Yorumlanması” etkinliği bu arayışların en önemli örneklerinden. Erkan Oğur, Bekir Küçükay ve Melih Güzel’in katıldığı etkinlikte klavyesine bağlama perdeleri sarılmış gitarımı katılan sanatçılara etkinlikten sonra gösterdiğimi hatırlıyorum. 

İTÜ Müzik İleri Araştırmalar Merkezi’nde yüksek lisans ve doktora yaparken mikrotonal gitarların tarihini derinlemesine araştırdım ve 2008 yılında ayarlanabilir mikrotonal gitarı tasarladım. Proje, Prof. Şehvar Beşiroğlu danışmanlığında İTÜ BAP projesi olarak desteklendi ve gitarı Ekrem Özkarpat yaptı. Bu gitarı tını olarak normal bir klasik gitar olarak değerlendirebiliriz. Standart gitardan farkı ise bütün perdelerin hareket edebiliyor olması ve istenilen sayıda perdenin gitar klavyesine yerleştirilip çıkartılabilmesi. 

Bu tasarımın arkasındaki en önemli motivasyon; bağlamada ve tanburda olup normal gitarlarda olmayan mikrotonal perdelerin gitarda çalınabilmesi ve böylelikle birçok Anadolu halk müziğinin ve Osmanlı/Türk makam müziğinin gitarda doğru bir şekilde icra edilebilmesidir.  

Kendi müziğimizi doğru bir şekilde çalmak tek motivasyon kaynağım değildi. Mikrotonal gitar ile Rönesans ve Barok dönem klasik Batı müziği eserlerinin o dönemin ses sistemleriyle çalınabilmesi, armonik serideki seslerin kullanıldığı doğal akort sisteminin çalınabilmesi ve 

çağdaş yeni müziklerin bestelenip çalınabilmesi diğer motivasyon kaynaklarımdı.  

Bu konuyla ilgilenen okurlar “Mikrotonal Gitarın Tarihi” videomu izleyip derinlemesine bilgilenebilirler.

Peki mikrotonal gitara repertuar yaratmak konusunda nasıl zorluklarla karşılaştınız? 

2009 senesinde gitarın yapımı bitti. Gitardaki sonsuz potansiyeli gördüm ve çok heyecanlandım. Ama bir sorun vardı: çalacak eser çok azdı. Farklı mikrotonal gitar tasarımlarını 1970’lerden beri çalan John Schneider’ın kaydettiği bir repertuar vardı. Kaba bir tahminle 2009 senesinde tüm mikrotonal gitar repertuarındaki eser sayısını 50-100 arası verebilirim. Türkiye kaynaklı mikrotonal gitar repertuarı eser sayısı ise sıfırdı. 

Baştan itibaren Andres Segovia’nın yolunu izlemeye çalıştım. Segovia, önemli bestecilere eserler yazdırarak ve farklı çalgılardan transkripsiyonlar/düzenlemeler yaparak klasik gitarı 20. yüzyılda dünyaya kabul ettirdi. O zaman önümde izlemem gereken üç yol duruyordu: Mikrotonal gitar için bestecilerin eserler yazması, düzenlemeler yapılması ve de var olan uygun düzenlemelerin mikrotonal gitara uyarlanması…

2009-2011 yılları arasında değerli besteciler William Allaudin Mathieu, Onur Türkmen, Mutlu Torun, Tolga Zafer Özdemir gitar için eser yazan ilk besteciler oldular. Ben kendim Fidayda, Yemen Türküsü ve Uzun İnce Bir Yoldayım eserlerini düzenledim. Ricardo Moyano’nun Kara Toprak ve Gilbert Biberian’ın Ermeni Türküleri’ni mikrotonal gitara uyarladım. Bu yıllardan günümüze 41 besteci eser yazdı ve şu an elimizde yüzlerce düzenleme var.

Dolayısıyla on iki sene içerisinde muhteşem bir hızla repertuar oluşturmuşsunuz demek ki. Bir yandan da işin akademik boyutu var. 2014 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi bünyesinde dünyanın ilk mikrotonal gitar bölümünü kurdunuz ve bu kapsamda uluslararası mikrotonal yarışmaları düzenliyorsunuz. Bu yarışmalara da yurtdışından yaygın bir katılım var. Mikrotonal gitar konusunda yabancı müzisyenlere verdiğiniz eğitimlerden ve yurtdışındaki tanınırlığınızdan da söz eder misiniz?  

2010’dan günümüze 34 ülkede mikrotonal gitar ile konser ve seminer verdim. İlgi her zaman Türkiye’den daha fazla oldu. Örneğin geçen şunu farkettim: Ben İzmir’de hiç konser vermemişim, hiç kimse beni davet etmemiş. Boston’daki Berklee’de, İngiltere’deki Cambridge Üniversitesi’nde, Singapur, Çin, Avustralya, Malezya, Meksika, Kanada’da çalıp İzmir’de hiç çalmamak garibime gitti. 

Yabancı müzisyenlere iki farklı eğitim veriyorum. İlki mikrotonal gitar müziği, ses sistemleri ve Türk makam müziği konularında teorik bilgiler. İkincisi daha pratik. Gitaristlerin gitarlarına perde yapıştırıyorum ve gitarlarını mikrotonal gitara dönüştürüyorum. Sonra da hem bağlama ve tanbur teknikleri gösteriyorum hem de Aşık Veysel’den Tanburi Cemil Bey’den eserler öğretiyorum. 

YouTube ve Instagram gibi platformlar sayesinde yurtdışındaki tanınırlığımdan memnunum. Eğer 40 sene önce yaşasaydım, muhtemelen Türkiye’deki ilgisizlik nedeniyle küsüp bu işi bugünlere getiremeyecektim. Ama ne şanslıyız ki internet çağında yaşıyoruz. Kimseye muhtaç değiliz. Çalışarak, çabalayarak, emek vererek sesimizi duyurabiliyoruz.

Sosyal medyanın müzik dünyası üzerindeki gücü gerçekten de oldukça motive edici. Bunu özellikle pandemi döneminde sahnelere çıkamayan ama dinleyicilerine sosyal medya üzerinden ulaşan, bu sayede de üretme motivasyonunu mümkün mertebe koruyan müzisyenlerde ben de yakından gözlemledim. Peki mikrotonal gitarla yurtdışında konserlere sık sık katılıyor musunuz? Biraz bu konserlerden, festivallerden aldığınız geri dönüşlerden, müzikseverlerin tepkilerinden söz eder misiniz? 

Pandemiden iki hafta önce İsviçre’de Haute école de musique de Genève’de mikrotonal gitar semineri ve Serkan Halili ile mikrotonal gitar ve kanun ikilisi olarak konser verdikten sonra araya konsersiz bir buçuk sene girdi. Ama şimdi normal hayatımıza dönüyoruz ve çok mutluyuz. Sinan Ayyıldız ile 30 Eylül’de Avusturya’da Leibnitz Caz Festivali’ne katıldık, 29 Ekim’de Porto’da Womex’de konserlerimiz olacak. Solo olarak da 11 Aralık’da Amsterdam’da Huygens-Fokker Foundation’da çalacağım. 

Bu konserlerde hem mikrotonal gitar tasarımıma hem de çaldığım repertuara büyük bir ilgi var. Dinleyiciler yepyeni bir repertuar dinliyorlar ve müzik teorisinde yeri olmayan mikrotonal armoniler duyuyorlar. 21. yüzyılda 12 yarım sesten oluşan müziklerin bir tıkanma yaşadığını düşünüyorum. Bu tıkanmadan çıkış sonsuz ses barındıran mikrotonlarda ve mikrotonal armonide. Zaten oraya bir yöneliş var, çok iyi müzisyenleri takip edip dinliyorum. 

Merak ettiğim bir “tedarik” meselesi de var. Mikrotonal gitar almak isteyen bir müzisyen nereye, kime başvuruyor? Bu icadınızın ticari yönü nasıl işliyor? 

Bu tasarımın ticari yönünden 10 sene boyunca kaçtım. 2008-2018 arasında bu çalgının ve mikrotonal gitar müziğinin dünyaya yayılımı için repertuar yaratma, eserleri kaydetme, eserlerin videolarını hazırlama, yarışma düzenleme, bölüm kurup eğitimini kurumsallaştırma, festival düzenleme, kitap ve makale yazma gibi birçok şeye enerjimi verdim. 2018 yılından itibaren bütün bunlar devam ederken bu gitarın üretiminin standartlaşmasının ve dünyaya sunulmasının zamanının geldiğini anladım ve bu konuya da enerjimi vermeye başladım. Geçtiğimiz aylarda İTÜ Çekirdek ile çalıştığımız projemiz TÜBİTAK tarafından kabul edildi. 2022 yılı için çok ümitliyim. Nihayet bu tasarımı dünyaya açabileceğiz. 

Ayarlanabilir ve Lego mikrotonal gitar tasarımlarınızdan sonra yeni tasarımınız otomatik mikrotonal gitardan da bahsedebilir misiniz?

Otomatik mikrotonal gitar projesi üzerine yedi senedir uğraşıyorum. Birçok tasarım denendi ama hem bütçe eksikliğinden hem de bu işe fazla zaman ayıracak insan bulamadığımdan ilerleyemedik. 2020 yılında Lego mikrotonal gitar projesinde destekçimiz olan mühendis ve maker Selçuk Keser bu gitarı yapabileceğimizi söyledi ve 2021 yılında bir telli otomatik mikrotonal gitarın videosunu dünyayla paylaştık. Bu gitarda perdeler otomatik olarak istenilen makam için hareket ediyorlar ve yerlerine gidiyorlar.

Ekim ayında Portekiz’de müzik dünyası açısından oldukça prestijli bir etkinlik olan Womex’te Türkiye’yi temsil edeceksiniz. Çok heyecanlı olduğunuzu tahmin ediyorum. Repertuarınızdan söz edebilir misiniz? 

Sinan Ayyıldız ile 2013 yılında kurduğumuz ikilinin bu sene Womex’e seçilmesi bizi çok mutlu etti. Womex’te çalmak birçok müzisyenin hayalidir. Bizde çok motive olduk. İlk kısa albümümüz “Amorphous” bu sene Ahenk müzik tarafından yayınlandı. Bu albümde yer alan Sinan Ayyıldız’ın Karadeniz Rapsodisi bestesi, Ara Dinkjian’ın Keesher Bar eseri, Azeri eserler Nabat Xanım ve Aman Avcı’yı çalacağız. Bu sene ayrıca Aziza Mustafa Zadeh’in Boomerang eserini de single olarak yayınladık. Boomerang 2013 yılında bizim duo’yu bir araya getiren eserdi ve tabii ki her konserimizde çalıyoruz. Bu eserler dışında Eric Roche’un Perc U Lator eseri ve Ali Ekber Çiçek’in Haydar Haydar eserini çalıyoruz. Repertuara yeni beste ve düzenlemeleri de ekliyoruz.  

Mikrotonal gitarla müzik dünyasına temel olarak neler kazandırdığınızı düşünüyorsunuz ve bu açıdan hedefleriniz nedir? Ara seslerin çıkarılması hangi açılardan önemli? 

Öncelikle gitar ile yanlış bir şekilde çalınan binlerce Anadolu halk müziği ve Osmanlı/Türk makam müziği eserleri düzeltilmiş oldu. Bu eserler bağlamada ve tanburda hangi perde ile çalınıyorlarsa artık gitarda da o perdelerle çalınabiliyorlar. Gitar, piyano gibi çoksesli bir çalgı. Bunun sayesinde makamlar doğru mikrotonlarla çalınırken bas yürüyüşleri ya da akorlar ekleyerek klasik Batı müziği teorisinde olmayan yepyeni bir çokseslilik kuramı imkânı doğuyor. 13 senelik bu repertuar şu an bazı Yüksek Lisans ve Doktora tezlerinde inceleniyor. Bence uzun vadede, zamanında Kemal İlerici’nin yazdığı Türk Müziği Armonisi gibi kitaplar mikrotonal gitar repertuarları üzerinden yazılıp önerilecek. Önümüzdeki yıllarda piyanoda ya da orkestral düzeyde bu tip denemelerin yaygınlaşacağını da düşünüyorum.

Ayrıca yaptığım “Mikrotonal Bach Deneyi”, “Bütün Gitarlardaki Majör 3’lü Problemi”, “Dünyadaki Bütün Gitarlar Akortsuz (Biri Dışında) gibi videolarla dünyada hakim olan 12 ton eşit tamperaman sisteminin sorgulanmasına ve farklı ses sistemlerini duyurmaya çalışıyorum. Bu videoların İngilizceleri 700-800 bin civarında izlendi ve binlerce yorum aldı. Hedefime biraz ulaştığımı düşünüyorum.

Gözlemlediğim kadarıyla Türkiye’de klasik müzik dinleyicisinden farklı bir gitar dinleyici kitlesi var. Müziğinizi dinleyicilere ulaştırmak açısından neler yapıyorsunuz? 

Gitarın yalnız Türkiye’de değil, tüm dünyada her zaman farklı bir dinleyici kitlesi olmuştur. Segovia klasik gitarı klasik müzik camiasına kabul ettirdi ama bu gitarı azınlık pozisyonuna getirebildi. Nedir bu pozisyon? Örneğin, bir klasik müzik festivalinde ya hiç klasik gitar konseri izleyemezsiniz ya da Rodrigo’nun gitar konçertosunu izlersiniz. Tabii abartıyorum, ama takip ettiğim kadarıyla çerçeve böyle. 

Bu nedenle dünyada klasik gitar festivali sayısı çok fazla. Ben de bu festivallere davet ediliyorum ve çalıyorum. Amerika’da Guitar Foundation of America her sene büyük bir buluşma gerçekleştirir. Türkiye’de ise çok şanslıyız, değerli Hocamız Prof. Kağan Korad yıllardır Türkiye Gitar Buluşması düzenliyor ve gitar camiası bir araya geliyor. Bu tip bir buluşmanın başka bir çalgı için örneği olmadığını görüyorum. Örneğin, Türkiye Piyano Buluşması düzenlenip birçok hoca ve öğrenci bir araya gelmiyor.  

Müziğimin dinleyiciye ulaşması için ise konserler dışında en fazla YouTube, Spotify, Instagram, Twitter, Facebook ve Apple Music’i kullanıyorum. 

Sizin kendi kariyer sürecinize bakıldığında, işletme bölümünden mezun olduktan sonra tamamen müziğe yöneldiniz. Sizin gibi ideallerinin, hayallerinin peşinden giden gençlere bu anlamda ne tavsiye edersiniz? 

Ben aslında Boğaziçi Üniversitesi İşletme Bölümü’nden değil, Boğaziçi Üniversitesi Folklor Kulübü Gitar Topluluğu’ndan mezun olmuş gibi hissediyorum. Bu nedenle kendimi çok şanslı görüyorum ve konservatuar okumadığım için memnunum. Boğaziçi’nde okurken hayatımın büyük bölümünü kaplayacak işimin işletme ile ilgili olmaması gerektiğine karar verdim. İnsan sevdiği işi yapmalı. Sevdiği işi yaparsa zaten doğal olarak başarılı da olur, üç günlük hayatını da çöpe atmamış olur.

Gençlere en önemli tavsiyem sevdikleri alanları belirleyip o alanlarda uzmanlaşmaları. 21. yüzyılda birden fazla alan belirlemek gerekli. Çünkü tarihçi-yazar Yuval Noah Harari’nin dediği gibi bazı işler geçerliliğini yitirecek, sürekli bir değişim var. Temeli sağlam tutup esneyebilmeli. Temelden kastım mesela İngilizce. İngilizcede çok iyi bir seviye her zaman cepte olacak.   

Şimdi müzik sevgisi ve bilgisini çocuğunuza aşılıyorsunuz. Sizi müziğe yönlendiren, ardından gitarı seçmenize yol açan ailevi dinamikler neler oldu peki Tolgahan bey? 

Ailemde müzisyen yok ama babam Yılmaz Çoğulu akordiyon çalar ve Taş Plaktan Bugüne gibi çok önemli Türk makam müziği programlarının yapımcısı ve yönetmeni. Makam müziğine ilgim oradan geliyor. Abim ise evde Ahmet Kaya, Zülfü Livaneli, Cem Karaca, Sezen Aksu, Michael Jackson gibi müzisyenlerin kasetlerini çalardı ve bunlar çocukken kulağıma yerleşti. Eve ilk gitarı getiren de abim olmuştu. 

12 yaşında kendi isteğimle Timur Selçuk’un Çağdaş Müzik Merkezi’ne gidip klasik gitar eğitimi almaya başladım. O yıllarda bizim kuşak için Metallica, Guns N’ Roses, Brian May’in İnönü stadındaki konserleri büyük bir kırılma yaşatmıştı. Benim de hedefim bu grupların müziklerini çalmaktı. Lisede de elektro gitara geçip Pink Floyd, Led Zeppelin, King Crimson, The Doors gibi progressive rock gruplarını çalmaya çalıştık. Boğaziçi Üniversitesi’ni kazanınca ve Folklor Kulübünün klasik ve flamenko gitar konserini izleyince elektro gitarı bırakıp klasik gitara dönüş yaptım ve Ayhan Akkaya ile ağırlıklı olarak flamenko gitar çalıştım.

Fotoğraf: Ozan Güzelce

Şimdi de sevgili oğlunuz Atlas’ı tanımak isterim. Atlas, müzik maceran nasıl başladı? Gitarist ve akademisyen bir babanın oğlu olmak hem büyük bir sorumluluk hem de büyük bir avantaj. Babanın müzisyenliği senin müzik becerilerini ortaya çıkarmada ne kadar etkili oldu? 

Merhaba. Ben 7 yaşındayken Serkan Şener ile piyano öğrenmeye başladım. Dersler iki sene boyunca sürdü. Piyanoyu çok sevdim, halen arada bir çalıyorum, oyun müzikleri çıkartıyorum ya da küçük besteler yapıyorum. Dokuz yaşında Mimar Sinan Devlet Konservatuarı Gitar Bölümü yarı zamanlı programına kabul edildim ve Erhan Birol ile 2 senedir klasik gitar çalışıyorum. 

Babamın müzisyenliği sanırım kulağım için iyi oldu. Her gün salonda gitar çalıyor ve başka bir şey ile ilgilensem de yıllardır bu eserleri duyuyorum. Arada beraber de çalıyoruz, kayıt yapıyoruz.

Atlas, ilk başta piyanoyla nota bilgisi edindin, sonra da gitara yöneldin. Gitara olan ilgini tetikleyen ne oldu? 

Şarkı söylemeyi de seviyorum. Yıllardır okula babamla arabayla gidiyoruz ve sevdiğim şarkılardan oluşan CD’ler hazırlıyoruz. Ben bu şarkıları ezberleyip söylüyorum. Gitar çalıp şarkı söylemeyi istediğim için gitara biraz daha fazla yöneldim. Gitarın sesini de seviyorum. Bach’ın Bourée eseri, gitarla çalmayı sevdiğim eserlerden. 

Peki şu anda nasıl bir gitar repertuarı üzerine çalışıyorsun ve kendini geliştirmek adına nasıl bir eğitim alıyorsun? Babanla beraber icat ettiğiniz Lego mikrotonal gitarla mı yoksa klasik gitarla mı çalışmalarda bulunuyorsun? 

Babamla ve Ruşen abiyle geliştirdiğimiz Lego mikrotonal gitarı çalmayı, gitardaki perdelerin yerlerini değiştirerek yeni sesler çıkartmayı seviyorum. Bunun dışında Mimar Sinan’da hem solfej-armoni hem klasik gitar tekniği ve repertuar çalışmaları çok vaktimi alıyor. Bugünlerde Metallica’nın For Whom The Bell Tolls parçasını elektro gitarda çalmaya çalışıyorum. Ayrıca Twenty One Pilots grubunun Stressed Out parçasını gitar ile çalıp söylüyorum. 

Kendine örnek aldığın gitaristler kimler Atlas? Ve belki de babandan aldığın değerli eğitimin yanı sıra, hangi gitaristten gitar dersi almak isterdin?

Lucas Brar, Charles Berthoud, Davide Biale gibi YouTube’da popüler olan gitaristleri beğeniyorum. İsveçli gitarist Lucas Brar’a Lego gitarımızdan yolladık ve gitarımızı beğendiğini ve videolar yapacağını söyledi. Bunlar dışında Metallica’dan Kirk Hammett, Queen’den Brian May, King Gizzard’dan Stu MacKenzie, Türkiye’den Erhan Birol, Bilal Karaman ve Cenk Erdoğan’ı beğeniyorum. 

Şu an Kirk Hammett’tan ders alıp bana en güzel sololarını öğretmesini isterdim. 

Sosyal medyayla aran nasıl peki? Çaldığın parçaları oraya yüklüyor musun? Oradan nasıl geri dönüşler alıyorsun? 

Henüz cep telefonum olmadığı için sosyal medya hesaplarımı babam yönetiyor. Çaldığımız bazı parçaları YouTube kanalıma ve Instagram hesabıma yüklüyoruz. Bu şarkıların beğenilmesi hoşuma gidiyor. Temmuz ayında Sinop’ta köyde Maneskin’den Beggin’ şarkısını çalıp söylemiştim. Instagram’da 2,4 milyon kişi tarafından izlenmesi beni motive etti. 

Keyifli bir söyleşinin sonuna geliyoruz. Senden son olarak kendine dair hayallerini de öğrenmek isterim Atlas. Örneğin babanla birlikte ileride gitar konusunda ortak projeleriniz olacak mı? 

Babamla konserler vermek isterim. Gitar ve piyano ile yeni besteler yapmak istiyorum. Bu sene yaptığım beste İBB Çocuk Besteciler Buluşması’na seçildi. Seneye yapılacak buluşma için de beste yapmak istiyorum. Elektro gitarımı da geliştirmek istiyorum.

Baba-oğul, bizleri az bilinen ama çok önemli ve ilginç bir alanda bilgilendirdiniz. Andante okurları adına teşekkür ederim. Yeni projelerinizde de sonsuz başarılar dilerim.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s