
18 yaşındaki genç kemancı Sezen Deniz Akgün, Eskişehir Anadolu Üniversitesi Devlet konservatuvarında okuyor. Geçen yıl İngiltere’de düzenlenen bir yarışmada ikincilik ödülü kazanan, bu ay ise aynı yarışmada en iyi Wieniawski performansı kategorisinde üçüncü olan Akgün için müzik “kendisini mutlu hissettiği ve dinlerken ya da yaparken istemsizce gülümsediği tek kaynağı”.
Müziğe ilgisi Gülsevin Doğanay’ın ses ve müzik eğitimi dersleriyle başlayan Akgün, konservatuvardaki keman eğitimine 2014 yılında Öğr. Gör. Nuri Deniz Mumcu ile başladı. Doç. Mesut Erdem Çöloğlu ile Müzik teorisi ve Armoni , Öğr. Gör. Bilgütay Kaan Öztürk ile Oda müziği, Doç. Dr Berkant Gençkal ile de armoni çalıştı. Doç. Burak Basmacıoğlu’nun Barok müzik derslerine katıldıktan sonra eski dönem müziğine ilgisi canlanmaya başladı. 2019 yılından itibaren keman çalışmalarına Doç. Hale Duru Basmacıoğlu ile devam ediyor.
Ani Schnarch, İtzhak Raschkovsky, İldigo Moog, Cihat Aşkın, Jennifer Dalmas , Özcan Ulucan, Olgu Kızılay’ın ustalık sınıflarına katılan Akgün, 2018 yılında Maxim Vengerov’un Master kursuna pasif olarak katıldı.
Uluslararası San Marino String Academy’de Ariadne Daskalakis ile çalışan genç kemancı, aynı zamanda, Arkhe Projesi kapsamında Ozan Karagöz’ün Ortaçağ ve Rönesans müziği kampına katıldı ve kendini bu alanda derinleştirmeye devam etti.
2020 yılı kasım ayında İngiltere’de online olarak düzenlenen Great Composers Competition’da 17-19 yaş kategorisinde 2. olan Akgün, 2021 temmuz ayında ise aynı yarışmada “En iyi Wieniawski Performansı” kategorisinde üçüncülük derecesiyle ödüllendirildi.
Bu genç yeteneğimizi, geçmişini, başarılarını ve hayallerini dinlemek, bunları kendisiyle paylaşıp mutluluğuna ortak olmak ister misiniz?
Merhaba Deniz. Konservatuar eğitimine 12 yaşında başladın. Peki öncesinde müziğe yatkınlığın nasıl fark edildi ve konservatuarla birlikte nasıl bir eğitim sürecinden geçtin?
Müziğe yatkınlığım ses ve müzik eğitimi adlı bir yaz okulunda keşfedildi. O yıllarda konservatuarda olan bir öğretmenin konservatuar bünyesinde verdiği bir yaz okulu idi.
Yaz okulunda ki öğretmenim Gülsevin Doğanay konservatuar sınavlarına girmem için aileme teşvikte bulunmuş. Ancak ben yaz okuluna gittiğim ilk günden itibaren müzik yaparken gerçekten mutlu olduğumu fark ettim ve bu farkındalıktan sonra gerçekten konservatuar sınavına hazırlanmaya karar verdim. Konservatuar benim tüm düşünce yapımı tümüyle etkiledi. Konservatuara girdiğim ilk günden beri günümün neredeyse tümünü orada geçirdim. Tabii ki müziğe, sanata duyduğum saf sevgi bütün bunlara vesile oldu. Ancak şimdi içimde müziğe karşı eskisinden de çok büyük bir sevgi barındırdığımı fark ettim.
Spesifik olarak kemana yönelmendeki sebepler nelerdi? Neden başka bir enstrüman değil de keman?
Ses ve müzik eğitimi adlı yaz okuluna gittikten sonra enstrümanları araştırmaya, annemle beraber konserlere gitmeye başladım. Keman eğitimime başlamadan önce de sıklıkla müzik dinliyordum ve fark ettim ki dinlediğim çoğu müzik keman müziğiydi. Kemanın ses rengi bana daha çok dokundu ve o an karar vermiş oldum.
Barok müziğe olan ilgi yaşıtların arasında çok yaygın değil. Bir yandan da Ortaçağ ve Rönesans müziği kampına da katıldın. Peki seni bu alana yönelten ne oldu? Barok müzik sende nasıl duygular çağrıştırıyor, ne tür heyecanlar yaratıyor?
Ben kendime müziği seven insan çaldığı bir sekizlik notayı bile severek çalmalı diyorum. Aynı durum müziğin dönemleri için de geçerli. Ortaçağ’dan Yeni dönem müziğine kadar geniş kapsamlı bir ilgim var ancak Barok dönem ve öncesi kendi özümü daha net görebildiğim tek yer. Beni bu alana yönelten kesinlikle eski dönem müziğinin bana özgürlük kapıları açması oldu. Bazen fazlasıyla kısıtlanıyoruz bunu bize hem kendimiz hem de başkaları yapabiliyor. Barok dönem müziği sadece dinlerken bile beni bu kısıtlamanın içinden çekip alıyor. Ayrıca hocam Doç. Hale Duru Basmacıoğlu bu özgürlük kapılarının yolunu bana gösteren kişidir.
Eğitimin süresince birçok ustalık sınıfında yer aldın, hem Türkiye’den hem de yurtdışından değerli müzisyenlerle çalıştın. Biraz bunlardan söz eder misin? Bu eğitimler sana genel olarak nasıl “meslek sırları” kazandırdı, ne yönde yetkinleşmeni sağladı?
Öncelikle gelişmek için hataları görmek gerektiği kanaatindeyim. Ben gelişme göstermek için çok büyük bir istekle doluyum. Tek gayem kendimi sürekli geliştirmek. İçimden gelen en büyük istek bu. Katıldığım ustalık sınıfları bu açıdan bana çok yardımcı oldu. Ustalık sınıflarında sadece bana değil başkalarına söylenen bir cümleyi bile öğrenmek gelişimime büyük katkı sağladı.
Ayrıca farklı görüşler görmek kendimi bulmam konusunda da yardımcı oldu.
Uluslararası San Marino String Academy’de Ariadne Daskalakis ile çalıştın. Bir müzisyenin yurtdışı deneyimi olması, yabancı müzisyenlerle çalışması hangi açılardan katkı sağlar sence? Bu öğretmeninin sana söylediği ve aklından çıkmayan öğütlerden birkaçını paylaşır mısın?
Bence bir müzisyenin yurtdışı deneyimi olması onun gelişimini sürdürmesinde çok önemli bir rol oynar. Örneğin yurt dışında müzik alanında daha fazla atılım yapıldığını görmekteyiz. İnsanlar daha fazla etkin rol oynayabiliyorlar. Yurtdışında insanlar çoğunlukla birbirini yargılamadan sadece bilgi alışverişi ile gelişime katkı sağlıyorlar. Örneğin yurtdışında çalıştığım bir hoca ile iletişime geçip bulunduğu okulun sınavlarına girebilirim.
Ariadne Daskalakis en büyük artının enstrüman üzerindeki rahatlık ve güç ile gelen hakimiyet olduğunu ayrıca müzikalitenin ve zevklerin farklılığının değerinden bahsetmişti.
Biraz da katıldığın yarışmalardan ve derecelerinden söz eder misin?
2020 yılı Kasım ayında İngiltere’de online olarak düzenlenen Great Composers Competition adlı yarışmada 17-19 yaş kategorisinde 2.lik ödülüne layık görüldüm.
Bu yıl temmuz ayında ise yine Great Composers Competition’da 17-19 yaş kategorisinde “ En İyi Wieniawski Performansı” için 3.lük ödülü aldım.
Şimdi ise Oda müziği arkadaşlarım ile beraber Alanya’da düzenlenecek olan uluslararası bir yarışma için hazırlanmaktayız.
Peki bu önemli yarışmalara hazırlanırken nasıl bir çalışma metodu izledin? Örneğin zorlandığın parçalarda ilk aşamada nasıl bir yöntem benimsedin?
Her daim eser üzerinde sağlam bir hakimiyet kurmak en büyük hedefim. Güç, esneklik ve rahatlık bu hakimiyet için gerekli temel unsurlar. Bu yüzden aslında sadece yarışma için değil örneğin sınav veya konser için de bu konular üzerinde çalışmalar yapıyorum. Bu gereklilikleri yerine getirdikten sonra performans seviyemde ciddi bir farklılık oldu. Bana bu farkındalık kapısını açan yine sevgili hocam Hale Duru Basmacıoğlu’dur.
Kendine örnek aldığın, sana ilham kaynağı olan keman virtüözleri kimler peki Deniz?
Günümüzde yaşayan keman virtüözlerinden Christian Tetzlaff, Janine Jansen, İsabelle Faust, Liza Ferschtman ve İlya Gringolts bana fazlasıyla ilham oldu. Eski dönem müziği için ise Shunske Sato, Rachel Podger ve Amandine Beyer’i söyleyebilirim.
İleride başarılı bir keman virtüözü olmak için nasıl özverilerde bulunuyorsun? Ve sence iyi bir kemancıda olmazsa olmaz üç özellik ne olmalı?
Sürekli olarak gelişme hedefimden vazgeçmiyorum ve gerçek sevgiyle emek verenlerin de bir şekilde isteklerine kavuşacağına inanıyorum. Günün her saati her dakikası müzik adına bilmediğim şeyleri keşfetmeye çalışıp ben bunları neden bilmeyeyim ki diyorum ve kendimi her konuda eğitmeyi amaçlıyorum. Bunu sadece keman eğitimim için değil hayatımın her alanına yaymayı amaçlıyorum. Çünkü bence iyi bir kemancı olmak maalesef sadece kemanla beraber geçirdiğimiz süre ile olmuyor. Bana kalırsa hayatın her alanında yaptığımız keşiflerin, yaşanmışlıkların, kazanımların ve kayıpların müziğimiz üzerinde etkisi var. Bence hermüzisyenin iyiye ulaşmak için hedefi huzurlu ve saf bir kalp, güç, esneklik ve rahatlık yani hakimiyet olmalı. Ayrıca sorgulama ve araştırma yetisi de bulunmalı.
Biraz da zor bir soru. Sence müzik tarihinde solo keman için bestelenmiş en muhteşem eser hangisi?
En muhteşem demek benim için maalesef çok zor olur ancak şu zaman dilimindeki fikirlerimin yarattığı muhteşemlik algısıyla aklıma gelen 3 tanesini sıralayabilirim.
Bach solo keman sonatı no.3 Do Majör, Heinz Holliger – 3 Kleine Szenen, Paul Hindemith solo keman için sonat op.31 no.1
Keman çalmayı hayal ettiğin en çılgın mekanı da öğrenmek isterim. Doğanın ortasında bir yer olabilir veya çok etkilendiğin bir konser mekanı olabilir…
Konser salonu olarak Hollanda’da Concertgebouw ve Finlandiya Müzik Merkezinde çalmak isterdim. Söylediğim iki konser salonunun da akustiği çok güzeldir. Ayrıca İsviçre Verbier’de dağların eteğinde çalmak isterdim.
Keman eğitimin boyunca burs ihtiyacın oldu mu? Bir müzisyen için kurumsal destek neden önemli?
Evet burs ihtiyacım oldu. Aslında halen ihtiyacım var çünkü yurtdışında eğitim almak istiyorum. Bu eğitim için de hem maddi hem de manevi destek şart. Kurumsal destek aldıkça yeni şeyler yapabilme imkanlarının artmasıyla sanatçının hedeflerine olan isteğinin yoğunlaştığını düşünüyorum. Ayrıca bulunduğun ortamı ve koşulları bırakıp farklı bir ülkeye gitmek yeni bir ortama adapte olurken maddi ve manevi zorlukların üstesinden gelmek bence fazlasıyla zor olur. Bence bu yüzden kurumsal destek çok önemli.
Zamanda geriye dönsen “keşke yapmasaydım”, veya “keşke daha fazla yapsaydım” dediğin neler oldu?
Keşke kendi kendimin engeli olmasaydım derdim. Hedeflerimin büyüklüğü yüzünden kendime yapamazsın, başaramazsın dediğim çok zaman oldu. Çevremde beni destekleyen insanlar olmasına rağmen kendi kendimi pes ettirdiğim de oldu ancak bunu öyle bir idrak ettim ki bir gün artık kendi önüme geçmeyeceğim dedim. O günden sonra da fazlasıyla değiştim hala da devam ediyor bu süreç.
Kendine dair projelerin, hayallerin neler? Yurtdışında okuma planların var mı? Varsa hangi ülke ve neden?
Aklımda her daim yurtdışında okumak ve orada farklı hocalar ile çalışmak vardı çünkü yararı olacağına inandığım farklı görüşlerin bana her zaman katkısı olacağına inanıyorum. Bana yararı olacak insanları keşfedip onlarla iletişime geçmeyi deniyorum. Almanya’da okumak istiyorum. Almanya klasik müziğin kalbi niteliğinde. Orada Eski müzik eğitimi almak ve sonrasında aktif bir müzik deneyimi yaşamak istiyorum.
Müziğin her alanında olmak istiyorum. Bu solo veya topluluk müziği fark etmeksizin olabilir. Müzik algısını beğendiğim ve bana gerçekten yarar sağlayacak insanların şu an Almanya’da olduğunu düşünüyorum. Bu yüzden Almanya planlarım arasında. Uluslararası düzeyde gelişmeler göstermek istiyorum. Ayrıca Almanya eğitiminden sonra yeni müzik alanında da gelişmeler göstermek istiyorum. Günümüzde yazılmış eserleri seslendirmek için de profesyonel bir eğitim almak istiyorum. Yeni müzik alanında küçük kapsamlı bir ders almıştım ancak dediğim gibi profesyonel eğitim şart. Umuyorum ki sevgim ve isteğim karşılığını bulur.
Son olarak, müzik senin için ne ifade ediyor? İyi ki müzisyenliği seçmişim diyor musun? Müzik olmasa hayatın nasıl olurdu?
Müzik benim için doğumumdan ölümüme kadar olacak bir kendini bulma yoludur diyebilirim. Yanlış yollar, doğru yollar karşıma çıkacak, ancak bir şekilde bu yanlışlar ve doğrular sayesinde gelişip yolumu tamamlayacağım. Yaşamımın bu zamanına kadar hep sevdiğim, istek duyduğum bir şeydi müzik ancak özellikle Ortaçağ ve Rönesans müziği kampından sonra orada yaşadığım mutluluk ve huzur gözlerimin önüne gelince fark ettim ki ben aslında gerçekten iyi ki müzisyenliği seçmişim cümlesini bu yıl kurmuşum.
Müzik olmasa hayatım nasıl olurdu tam olarak bilmek imkansız ancak eminim ki bu cümleleri kuramazdım. Hayata bakışım böyle naif olmazdı gibi geliyor. Müzik yapan insanların çok farklı bir kalbe ve hissiyata sahip olduğunu düşünüyorum. Müzikten ayrı kalmak benim için imkansız bir durum. İnsan nasıl kendi özünden uzak durabilir ki!
Son olarak şunu eklemek istiyorum. Müzik insanların en gelişmiş başarısıdır. Örneğin kurşunu altına çevirmeye çalışmak, bir enstrüman gibi mekanik bir şeyi – tel ve arşe gibi- alıp insan ruhunu uyandırmak için kullanmakla kıyaslanamaz.