
23 yaşındaki genç flütist Ece Selin Yüksel, sanatla ve estetik kaygılarla iç içe büyüdüğü bir aile ortamının da teşvik edici etkisiyle, on yaşında başladığı müzik ve flüt eğitimine İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuarı’nda ve Mersin Üniversitesi Devlet Konservatuarı’nda devam ettikten sonra genç yaşına çok değerli ödülleri ve başarıları sığdırdı: I. Ulusal İzmir Flüt Yarışması 1 Kategorisi’nde birincilik ödülü, I. Halit Turgay Flüt Yarışması’nda ikincilik ödülü, İzmir Flüt Topluluğu Flüt Yarışması’nda En İyi Siyahi, Asyalı ve Azınlık Etnik Besteci Performansı Özel Ödülü alan Ece, ayrıca AKOB Oda Müziği Yarışması’nda Akdeniz Trio isimli oda müziği topluluğu ile ikincilik, Faure Trio ile Kemal Rastgeldi Mansiyon Özel Ödülü, Üçüncü Akdeniz Oda Müziği Yarışması’nda Khachaturian Trio ile ikincilik ödülü ve Kilikya Sextet ile Mansiyon Ödülü/ Kemal Rastgeldi Özel Ödülü’nün sahibi oldu. Ece Selin Yüksel’in bir hayat felsefesi olarak yarışmalardan öğrendiği en büyük şey, zor da olsa motivasyonun değil disiplinin önemli olduğunu anlamak oldu.
Ece Selin Yüksel ayrıca, Arda Ardaşes Agoşyan, Artun Hoinic, Dağhan Doğu, Daniel Fedorean, Işın Metin, KeremMemişoğlu, Münif Akalın, Naci Özgüç, Orhan Şallıel, Ramiz Melikov Aslanov ve Serdar Yalçın şefliğinde Berlin Opera Akademisi, Türk- Alman- Fransız Gençlik Orkestrası, İstanbul Gençlik Senfoni Orkestrası, İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Senfoni Orkestrası, Mersin Oda Orkestrası, Mersin Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Akademik Oda Orkestrası ve Mersin Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Öğrenci Orkestrası gibi orkestralarda birinci, pikolo ve bas flüt olarak çalıştı. Solist olarak ilk deneyimini Eskişehir Büyükşehir Belediyesi Senfoni Orkestrası ile A. Khachaturian’ın Flüt Konçertosu’nu seslendirerek kazandı. Daha sonra Mersin Üniversitesi Devlet Konservatuvarı’nın genç solistler seçmesini kazandı ve bu orkestrayla solist olarak W. A. Mozart’ın Sol Majör Flüt Konçertosu’nu seslendirdi.
2018 yılında, École Normale de Musique de Paris Alfred Cortot kurumunda yarım burslu olarak Jean Ferrandis’in öğrencisi olmaya hak kazanan Yüksel, burada aynı zamanda, Vincent Prats ile flüt orkestrası, Nina Patarcec ile oda müziği, Philippe Gantchoula ile Form ve Stil Analizi ve Pierre Monty ile pikolo flüt derslerine katıldı. Türkiye ve Avrupa çapında birçok festivale ve konsere katılan Ece Selin Yüksel, 32.William Bennett Uluslararası Flüt Yaz Okulu’na tam burslu olarak kabul edilip burada William Bennett, Lorna McGhee ve Michie Bennett ile dersler yaptı. Bunların yanında Andreas Blau, Manuel Morales, Caroline Debonne, Robin Kani, Lena Kildahl, Irina Stachinskaya, Başak Ersöz ve Jennifer Stinton gibi ustaların kurslarına katıldı.
Aynı zamanda Halit Turgay & Merve Kocabeyler Flüt Arp Yaz Okulu’nda asistan flüt ve oda müziği öğretmeni olarak çalışan Ece Selin Yüksel, aynı zamanda 2021 yılından beri Jean Ferrandis’in asistanlığını yapmaktadır. Eğitimini İleri Seviye Yüksek Konser Sanatçısı Programı 1. Sınıf öğrencisi olarak École Normale de Musique de Paris Alfred Cortot’da sürdüren genç flütist, aynı zamanda yüksek lisans çalışmalarına Doç. Hakan Halit Turgay danışmanlığında Ankara Müzik ve Güzel Sanatlar Üniversitesi’nde devam ediyor ve eğitimini Akdeniz Opera ve Bale Kulübü Müzik Bursu, İKSV Yarının Kadın Yıldızları Destek Fonu, Dr. Nejat F. Eczacıbaşı Vakfı Müzik Bursu gibi aldığı kıymetli desteklere sürdürerek sanatçıların desteklenmesinde kurumsal desteğin önemini bir kez daha canlı bir şekilde anımsatıyor. Öyle ki, kendi ifadeleriyle, “Bu değerli burslar olmasaydı sanıyorum bugün Fransa’da öğrenciliğimi sürdürüyor olamayabilirdim” diyor genç flütistimiz.
Bir yandan çok geniş bir repertuar üzerinde çalışıp öğrenci yetiştiren, diğer yandan yüksek lisans tez çalışmasını bitirmek için çalışan genç flütistimizle, flüt çalmanın incelikleri, katıldığı ustalık sınıflarından aklında kalan “en çarpıcı öğüt”, bir flüt sanatçısının sağlık açısından dikkat etmesi gerekenler, flüt çaldığı en sıradışı mekan ve daha nice konuda flüt sesi gibi lirik ifadelerin bolca olduğu bir söyleşi gerçekleştirdik. Okumanızı öneririm:
Müzik hayatınız ve flüt eğitiminiz 10 yaşında başladı. Bunun öncesinde müziğe olan ilginiz nasıl fark edildi? Biraz o döneme dair anekdotlar paylaşabilir misiniz?
Müziğe olan ilgimi ilk fark eden annem oldu sanırım. Yaptığım her dersi herkese teatral bir şekilde anlatan, masalar ve koltuklar üzerinde şarkılar söyleyen bir çocuk olduğum için annem benim sanatçı ruhlu olduğumu ve sahne üzerinde bir iş yaparsam çok mutlu olacağımı düşünmüş ve beni konservatuvar giriş sınavına sokmuştu. Tek seferde okula alındım, böylece müzik hayatımın ilk adımı atılmış oldu. Ayrıca diğer derslere olan ilgimin eksikliği de ailemin beni sanat konusunda yönlendirmesine bir sebep olmuştur sanıyorum.
Peki ailenizde size esin kaynağı olmuş bir sanatçı var mıydı?
Çocukluğumu geçirdiğim evlerin biri büyük anneannemin eviydi. Evde tubadan akordeona farklı birçok enstrüman vardı. Bir küçük gonk vardı, onla çok oyun oynadığımı ve maletini mikrofon olarak kullanıp şarkılar söylediğimi hatırlıyorum. Bu ev hep en sanat dolu evdi sanırım benim için. Heykeller, Van Gogh resimleri evin hertarafını sarmıştı. Benim karakterimin oluşmasına özellikle görsel açıdan çok katkısı olmuştur diye düşünüyorum. Ayrıca yediğimiz yemekten, giydiğimiz kıyafete, odamızın dekorasyonuna her şeyin sanatsal bir yönü olabileceğine inandığım için doğrudan sanatçı olmasalar bile evimizde estetiğe olan ilginin benim hayatımı çok etkilediğine inanıyorum.
Flüte yönelmeniz nasıl bir motivasyonla oldu peki?
Aslında biraz şans… Konservatuvar sınavlarına girdiğimde hangi enstrümanı çalmak istediğim hakkında bir fikrim yoktu. Biraz aşırı hayalperestlikten kaynaklanan bir uçma halindeydim ben 10 yaşında. Okulda bana korno için çok uygun olduğumu söylediler; sonra kendimi flüt sınıfında buldum. Flüte başladım ve enstrümanın müziğe giden araç olduğunu düşündüğüm için tüm motivasyonu müzikte buldum ve flütü çok sevdim. Bu noktada flüt öğretmenim Halit Turgay da benim flütü sevmemde çok önemli bir rol oynamıştır.
Ulusal ve uluslararası düzeyde birçok ödül kazandınız. Bu ödüller sizin çalışma motivasyonuna nasıl katkıda bulundu? Peki bu süreçte hiç başarısızlıklarınız oldu mu? Bunlardan nasıl deneyimler ürettiniz?
Ödül kazanmak çalışmaların bir karşılığı niteliğinde olduğu için hep büyük bir mutluluk oldu benim için. Yapabileceğini anlayıp takdir görmek harika ve son derece temel bir ihtiyaç. Bu yüzden kariyerin yanı sıra kendime saygı ve sevgimi arttıran motivasyonlar oldu bana kazandığım ödüller. Elbette bu yolda yürürken kazandığım ödüller sadece buzulun görünen kısmı oldu. Görünmeyen kısmında bazı hayal kırıklıkları, çok çalışmave umutsuzluk yaşadığımı söyleyebilirim. Ama günün sonunda gerçekten beni mutlu eden bir iş seçtiğim için bunları bir basamak olarak değerlendirip pozitife çevirmeye çalışırken buldum kendimi hep. Böylece hiçbir şey kaybetmemiş; aksine birçok deneyim kazanmış hissettim kendimi. Öncelikle kendi iyi yönlerimi ve eksiklerimi tespit etmem için büyük bir şans yarışma ortamları. Ayrıca birçok flütçü ile tanışıp yeni ufuklar da açtı benim dünyamda yarışmalar. Bunların hepsinden öte, bir hayat felsefesi olarak yarışmalardan öğrendiğim en büyük şey, zor da olsa motivasyonun değil disiplinin önemli olduğunu anlamak oldu diyebilirim.
Türkiye ve Avrupa çapında birçok değerli orkestrada görev aldınız. Farklı orkestralarda çalmak bir müzisyene nasıl yetenekler kazandırır?
Öncelikle büyük bir deneyim orkestrada farklı insanlarla çalmak. Büyülü bir dünya. Orkestrada çalınabilecek repertuvarın sonsuzluğu bir müzisyene öncelikle müziktarihini ve bestecileri daha iyi anlamayı uygulayarak kavrama şansı sağlıyor. Bunun yanı sıra hangi enstrümanlar beraber çalarsa nasıl bir tını elde edilir gibi kavramları duyarak ve çalarak öğrenmenin bir müzisyeni daha algıları açık hale getirdiğini düşünüyorum. Müzikal yeteneklerin dışında iyi bir orkestra müzisyeni olabilmiş bir sanatçı günlük hayatında da dinlemeyi, başka insanlarla paylaşımlar yapabilme becerilerini de arttırırdiye düşünüyorum. Çünkü orkestra büyük bir grubun ortak bir dilde paylaşım yapması benim için. Bunun temellerini hissetmiş ve algılamış bir birey ve müzisyen müziğin ve sanatın gücüyle insan olabilmeyi de anlayabilmiş demektir diye düşünüyorum.
A. Khachaturian’ın Flüt Konçertosu sizin kariyerinizde çok önemli bir yeresahip; zira solist olarak ilk deneyiminizi bu konçertoyu Eskişehir Büyükşehir Belediyesi Senfoni Orkestrası ile seslendirerek kazandınız. Bunun ardından kariyerinizde nasıl bir değişiklik / kırılma oldu?
Khachaturian Konçerto gerçekten benim hayatımın en önemli noktalarından birisi. Bunun en önemli sebeplerinden biri eseri çok sevmem ve çalmayı hep düşlemiş olmamdır. Ben biraz yapılamaz ve zor denen şeyleri yapmayı severim, o yüzden orkestrayla 18 yaşında Khachaturian Konçerto’yu çalmak bana flütçü olabilirim dedirtenilk güveni veren olay olmuştu. Normalde üniversite mezuniyetinde çalınan bir eseri lise mezuniyetinde çalmıştım ve beni mutlu etmişti. Ayrıca beni flüt tekniği ve müzikalite olarak çok ileri taşımıştı bu konçerto. 40 dakikalık bir konçerto olduğu için çok çalışmamı da gerektirmişti. Bir de bu kadar isteyerek çaldığım bir eserle Eskişehir Büyükşehir Belediyesi Senfoni Orkestrası’nın solist seçmesini kazanınca her anlamdabenim bu mesleği yapmamı kesinleştiren bir olaya dönüştü Khachaturian Konçerto.
2018 yılında, Ecole Normale de Musique de Paris Alfred Cortot’da eğitim hayatınıza devam etmeye karar verdiniz. Fransa’nın flüt eğitimi açısından önemi ve avantajları nedir? Size nasıl bir perspektif kazandırdı?
Fransa’nın eğitim alanında da olmak üzere en büyük avantajı özgür bir ülke olmasıbence. Bana göre sanatın ve sanatçıların buluşma noktası olmasının en önemli sebebi bu özgürlük ve özgürlüğün getirdiği yaratıcılık. Flüt ve müzik alanında ise benim Fransız müziğini Fransız hayatının içinde olarak kavramamı sağladı burada öğrenim görmek.Bunun yanı sıra flüt alanında Fransa, günümüzde halen yarattığı flüt ekolüyle önde gelenbir konumda ve bu geleneği devam ettiren müzisyen ve flütçülerle çalışıyor olmakbenim için bugün düşündüğümde bir avantajdan çok daha fazlası; bir müzisyen olmak için önemli bir gereklilik. Fransa bana düşünmenin ve kendim olmanın esaslarını gösterdi diyebilirim.
Eğitim hayatınız boyunca Akdeniz Opera ve Bale Kulübü Müzik Bursu, İKSV Yarının Kadın Yıldızları Destek Fonu, Dr. Nejat F. Eczacıbaşı Vakfı Müzik Bursu gibi desteklerden yararlandınız. Türkiye’de bu tür desteklerin yeterli olduğunu düşünüyor musunuz? Bu burslar sizin müzik kariyerinize odaklanmanızda nasıl bir itici güç oldu?
Bu değerli burslar olmasaydı sanıyorum bugün Fransa’da öğrenciliğimi sürdürüyor olamayabilirdim. Tüm bu kurumlar benim için hayal bile edemediğim çok büyük bir destek oldu. Türkiye’de benim gibi bu burslara ihtiyacı olan birçok öğrenci var. Bu orana göre bursların yeterliliği giderek zorlaşan dünyamız için herkes tarafından bir sorun. İyi eğitim alabilmenin koşulunun varlıklı olmak olması gerçeği değişmedikçe Türkiye’deki tüm yetenekli insanların mutlu olmasının maalesef mümkün olması zor bir nokta oluyor diye düşünüyorum.
Ancak kendi adıma konuşacak olursam ben bu bursları alabilme şansına sahip olabildiğim için büyük bir minnet duyuyorum. Bu burslar elbette benim kendi geleceğim için çalışmamdan da öte bir sorumluluk kattı bana. Sadece kendim için değil, bana burs vermeyi kabul eden tüm saygın kurumların adına da çalışmaya başladım. Ayrıca yaşadığım bir başarıyı da benimle paylaşan birçok yürek olduğunu bilmek benim için çok değerli oldu hep. Bu bağlamda Akdeniz Opera ve Bale Kulübü,İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı ve Dr. Nejat F. Eczacıbaşı Vakfı’na bir kez de teşekkürlerimi buradan sunmak isterim…
Çok değerli ustalık sınıflarına katıldınız. Biraz da bundan bahsetmenizi isteyeceğim. Bu ustalık sınıflarından sizin kalbinize, kulağınıza işlemiş olan, flüt çalma ve/veya müzik yapma biçiminize dair öğütler neler oldu?
Berlin Filarmoni Orkestrası’nın birinci flütçüsü Andreas Blau ile yaptığımız ustalık sınıfının sonunda herkes için bir öneride bulunmuştu Blau. Dünyada var olan tüm flütçülerin kendi mesleğiyle hayatta kalmasının imkânsız olduğunu, bu yüzden her ihtimali düşünerek müzik ve flüt dışında da bir mesleği hazırda bulundurmamızın tüm müzisyenler için yararlı olacağını söylemişti. O zaman dünyanın acımasızlığı olarak değerlendirdiğim bu gerçek beni hala düşündürmeye devam edebiliyor bazen.
Şu anda flüt ve oda müziği öğretmenliği de yapıyorsunuz. Öğrencilerinizi klasik müziğe mi, yoksa flütle yenilikçi çalma biçimlerine mi yönlendiriyorsunuz?
Ben öğrencilerime her zaman istedikleri her şeyi çalabilecekleri bir temel vermeyi amaçlıyorum. Onlarla var olan tüm müzik türleri, edebiyat, resim, sanata dair çeşitlialanlardan bahsedip onların kendilerine en yakın hissettikleri müziği yapmalarınıdestekliyorum. Kendi sevdiğim alanlara kendim yöneliyorum, öğrencimin de benle aynı yolda olması zorunluluğu olmadan neyi sevdiğini bulmasını hedefliyorum. Bunundışında genel kültüre dair gördüğüm müzisyen, besteci ya da akımlar hakkında düşünmelerini ve bunları anlayamaya çalışmalarını doğru buluyorum. Yenilikçi çalma biçimleri özellikle müzik tarihinde yaşadığımız bugünü anlamaya yardımcı olduğu için önem verdiğim ve bir flütçü için temel gördüğüm anlayışlar olarak yerini koruyor.
Peki öğretmenlik kimliği ile müzisyenliğiniz birbirinizi nasıl tamamlıyor veya ayrışıyor?
Öğretirken çok şey öğreniyorum. Kendimin de öğrenci olduğunu hep aklımda tutmaya çalışarak öğrencilerimin kendilerini benimle rahat hissetmesini arzuluyorum. Öğrencilerime kendim de çalıp onlardan fikir alıyorum bu paylaşım müziğin ve sanatınyolunda beraber yürüdüğümüzü hissetmemiz açısından çok yararlı oluyor. Ayrıca bir flüt öğretmeni olarak çalmadan ve çalışmadan bir öğrencinin ne yapması ve nasıl yaklaşması gerektiğini kestirmenin mümkün olmadığını düşünüyorum. Öğretmenliğim, çalışmalarım ve konserlerimin hepsi birbirini tamamlıyor diyebilirim.
Çağdaş müzikte flütün biraz da popüler bir şekilde kullanılması konusunda ne düşünüyorsunuz?
Müziğini keyifle yapan herkesin müziği beni mutlu ediyor. Popülerlik kalite kaybetmediği sürece benim için asla rahatsız edici olmuyor.
Flüt sanatçısı olarak sağlığınızda nelere dikkat ediyorsunuz?
Müzisyen olmak ve sporcu olmak birbirine çok yakın. Öncelikle mental sağlığımı doğayla, müzikle ve kitaplarla kuvvetlendirmek ve uzun çalışma saatlerine tahammüllü olabilecek halde tutabilmeye dikkat ediyorum. Bunun dışında uzun performansları kaldırabilecek bir vücut için yürüyüş yapmaya; kendim ve spor arasındaki buzları eritmeye çalışıyorum. Nefes egzersizleri ve ısınma hareketleri de bir flütçü için çok önemli, bunlara da dikkat etmeye çabalıyorum.
Kendinize örnek aldığınız, ilham kaynağı olan flüt sanatçıları kimler?
Jean-Pierre Rampal, sempatik sahne adabı ve müzisyen kişiliğiyle beni en çok etkileyen flütçü. Bunun yanında Emmanuel Pahud elbette her zaman referans olan bir sanatçı benim için. Kendi flüt öğretmenlerim Halit Turgay ve Jean Ferrandis de her zaman enbüyük örneklerim.
Flütle şu ana kadar resital verdiğiniz en etkileyici konser salonu hangisi oldu? Nasıl duygulara sürükledi sizi?
Konser salonundan çok sahne ışığını seviyorum ben. Karanlığın içinde gözümü alan o ışık olduktan sonra her performansta etkileniyorum. Ya da doğada çalmayı seviyorum. Yaz okullarımızdan birinde deniz kenarına sahne kurmuştuk, dalga sesleriyle çalmak müthişti, en etkilenerek çaldığım konser o idi. Bunun dışında Jean-Jacques Henner Müzesi’nde resimler içinde çalmıştık ve o da harika bir deneyimdi benim için. Türkiye’de Süreyya Operası’nda çalmak da beni çalarken çok etkilemişti.
Şu anda üzerinizde çalıştığınız repertuardan ve yakın dönem planlarınızda söz edebilir misiniz?
Aynı anda iki okul birden okuduğum için üzerinde çalıştığım repertuvar biraz geniş aslında. Paris’teki eğitimim için Jean-Marie Leclair/ Mi Minör Flüt Sonatı, André Jolivet/ Chant de Linos ve Ernst von Dohnanyi/ Passacaglia eserlerini çalışıyorum. Ankara’da devam ettiğim yüksek lisans eğitimim için Jacques Ibert/ Konçerto, Gabriel Fauré/ Fantaisie, Luciano Berio/ Sequenza 1, Robert Dick/ Flying Lessons ve Ian Clarke’ıneserlerini çalışıyorum. Yeniden sahnelere dönmek ve koronayla beraber yarım kalan oda müziği konserlerimi yapabilmek ilk hedeflerim. Bunun dışında sınıfımı bitirmek ve yüksek lisans tez çalışmamı teslim etmek yakın dönem projelerim olacak.
Müzik hayatınızda nasıl bir yere sahip?
Müzik hayatımın her yerinde. Ya bir yerde çalıyor ya ben çalıyorum ya da söylüyorum kafamın içinde. İç huzurumu sağlayan en önemli etken. Müzik benim mesleğim, müzik benim dünyam…