Müzik tarihinin en eski çalgılarından biri, ismini mitolojiden ilham alan Selin İda Serez ile yeniden hayat buluyor. Bu zorlu ve narin çalgının kültürel mirasının, bu denli küçük yaşta, böylesine azim, özen ve özveriyle küçük parmaklarla çekilerek geleceğe aktarılması ise günümüz ve yarınımızın müzik iklimine dair hepimiz için umut kaynağı… Öyle bir özveriden söz ediyoruz ki, Selin İda arp çalmaya ilk başladığı zamanlardan beri parmak uçları nasır olan minik elleri, onun kendini gerçekleştirme sürecinde küçük detaylar olarak kalıyor. “Arp benim elim, kolum gibi vücudumun hatta kalbimin bir parçası. Bence bu dünyadaki en güzel sesli enstrüman. Bazen benim söyleyemediklerimi o söyleyebiliyor” diyor arpına duyduğu tutkuyu kelimelere dökmek için.
“En heybetli telli” olarak da anılan arp ile Selin İda’nın tanışması, ilkokul sıralarına denk geliyor. Öncesinde piyano tuşları ile başlayan müzik aşinalığı, çocuk arpistin arpın 47 teli ve heybetli gövdesiyle bütünleşmesiyle devam ediyor. Selin İda, müzikten beklentisini, en çocuksu anlatımıyla, “piyano bana istediğimi vermedi, hayallerimi hep arp ve onun sesi süslüyordu” diye ifade ediyor. Ne de olsa arp, yüzyıllardır şifa amacıyla kullanılmış bir enstrüman ve insanlar üzerinde hep sakinleştirici etkisi olmuş; sahip olduğu ses aralığı ile insan bedeninin tümüne de titreşim yayma özelliğiyle biliniyor. Bu da Selin İda’nın bu lirik enstrümana yönelmesinde bir itici güç olmuş gibi görünüyor.
Şu anda Selin İda’nın en büyük hayallerinden biri, evde kendisine ait pedallı bir arpının olması; zira oldukça pahalı bir enstrüman.
Aynı zamanda TRT Çoksesli Çocuk Korosu’nun da üyesi olan Selin İda, en çok farklı dillerden şarkılar söylemekten hoşlanıyor. Böylelikle kültürel ve zihinsel bir gelişim kaydettiğini söylüyor. Chopin’e de biraz sitemli: ”Onunla tanışmayı ve “O kadar güzel piyano eserlerinin yanında, keşke biraz da arp için eserler yazsaydın sevgili Chopin!” demeyi isterdim,” diyor bu sitemini dile getirmek için…
Arpıyla besteler yapmaktan hoşlanan Selin İda, bu sene düzenlenen İstanbul Büyükşehir Belediyesi Çocuk Besteciler Buluşmasına “Günbatımı” adlı bestesiyle katıldı. Bir akşamüstü odasında arp çalışırken, gözü güneşin batışına takılmış ve eli yanlış notalara gitmiş. Böylece bestesinin ana melodisini çıkarmış. Akabinde aldığı eğitimiyle de pekişen teorik bilgileriyle beslediği ‘Günbatımı’ bestesi doğmuş.
Selin İda’yı, Günbatımı’nı, arp tellerinden yükselen şifayı, Chopin ile hayali konuşmasını okumak isterseniz, çok keyifli bir söyleşi aşağıda sizi bekliyor. Selin İda’nın salonun tam ortasında onu bekleyen pedallı arpıyla tanışması için de en güzel dileklerimi gönderiyorum kendisine.

Çocukluğundan günümüze dek hızlı bir yolculuk yaparsak, müzik yolculuğun nasıl başladı, nasıl devam ediyor?
Müzik yolculuğum, 4 yaşımda ailemden bir piyano istememle başladı diyebilirim. Bu isteğime önce çok şaşırdılar, daha sonra oyuncak ksilofonum ile tek parmak parçalar çıkardığımı görünce eve piyano geldi. Özel dersler ardından İTÜ TMDK’nda 2 sene solfej ve piyano eğitimi derken, ilkokul 1. Sınıfta müzik öğretmenimin yönlendirmesiyle Bilim ve Sanat Merkezi müzik birimi sınavlarına girdim. Okulumun yanı sıra halen Beşiktaş Bilim ve Sanat Merkezi’ne de devam ediyorum. Ayrıca TRT İstanbul Çoksesli Çocuk Korosunun da bir üyesiyim.
Arpa olan sevgimin tohumları da bu senelerde atıldı. Sürekli arp parçaları dinleyip, arp konserleri izliyordum. Kendimi bildiğimden beri hep müzikle uğraşmak istedim ama piyano bana istediğimi vermedi. Benim hayallerimi hep arp ve onun sesi süslüyordu. 4. Sınıfta Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi İstanbul Devlet Konservatuarı Yarı Zamanlı programının sınavlarını kazanıp Arp Sanat Dalında çalışmalarıma Yonca Atar ile başladım. 1 senelik Yarı Zamanlı eğitimimin ardından tam zamanlı programına kabul edildim ve iki yıldır tam zamanlı çalışmalarıma öğretmenimle devam ediyorum.
Peki, yıllardır bu enstrümanla süregiden dostluğun ışığında arpı nasıl tanımlardın?
Arp benim elim, kolum gibi vücudumun hatta kalbimin bir parçası. Bence bu dünyadaki en güzel sesli enstrüman. Bazen benim söyleyemediklerimi o söyleyebiliyor.
Evde kendine özel bir arpın var mı?
Yarı zamanlı eğitimime başlarken mandallı bir arp almıştık. Fakat şu an çalıştığım parçalar dolayısıyla bana yeterli gelmiyor artık. Maalesef kendime ait pedallı bir arpım yok. Eve kapandığımız bu pandemi sürecinde okulda da çalışma imkanım olmuyor. Bu dönemde çalışmalarımın devam edebilmesi için kendi arpını bana emanet eden okulumuz Arp Sanat Dalı hocalarımızdan İpek Mine Sonakın’a çok ama çok teşekkür ediyorum. Arp maalesef pahalı bir enstrüman. En kısa zamanda kendi arpıma kavuşacağım günü iple çekiyorum.
Konservatuardaki öğretmenin Yonca Atar’dan söz ederken hep gözlerin ışıldıyor; sana çok şey kattığı belli. Peki, Yonca hanımın sana verdiği ve seni en çok etkileyen öğüt hangisi oldu?
“Biz bir aileyiz! Her ne olursa olsun gel, anlat, konuşalım. Birlikte aşamayacağımız hiçbir şey yok!” der. Bu beni çok rahatlatıyor.
Konservatuvar eğitiminde çalgı dersi dışında hangi dersleri görüyorsun? Bu derslerin sana neler kattığını düşünüyorsun?
Arp dersi demek yalnızca çalgı çalmak değil, çalışılan müzikler üzerinden teori, analiz gibi konuların üzerinde durarak, repertuvar tanıma çalışmalarını da yapıyoruz. Ayrıca ritmik ve koro derslerimiz de var. Ve tabii ki, olmazsa olmaz: Solfej! Aslında bu işin %50’sini kapsıyor. İyi solfej, iyi dikte, iyi teori, yalnızca arp değil herhangi bir çalgıyı iyi çalmak için olmazsa olmazlar. Solfej öğretmenim Erkan Çavdaroğlu’na sonsuz sabırla bizimle uğraştığı için teşekkür ediyorum.
Peki, TRT İstanbul Çoksesli Çocuk Korosu’nun da üyesisin. Sence koro çalışması müziğinin gelişimine nasıl katkılar sundu?
Koro çalışması öncelikle, yanındakini dinlemeyi öğretiyor. Bunun ileride bir orkestrada çalarken faydalı olacağını düşünüyorum. Koroda küçük yaştan itibaren ezberlenen parçalar, ilerde ezberlenecek sayfalarca notaya zemin hazırlıyor. Farklı dillerde şarkılar söylemek, hem kültürel hem zihinsel açıdan bizleri geliştiriyor. Pandemiden önce verdiğimiz son konserde “Greensleeves” adlı parçada arpımla da eşlik etmiştim. Yeniden sahnelere çıkıp konser verebileceğimiz günleri iple çekiyorum!
Sence arp için yazılmış en güzel eser sizce hangisi?
Fransız besteci ve arpist Marcel Tournier’nin Au Matin adlı eseri, en sevdiğim eserler arasında. Sabahleyin güneşin doğuşu, kuşların ötüşü, insanların sabah telaşı hissini çok iyi veriyor.
Arpa en çok hangi enstrümanlar yakışıyor sence?
Arpın yanına en çok flüt ve klarineti yakıştırıyorum. Pandemi öncesinde arp – flüt sınıflarının ortak konserinde arpist ve flütist arkadaşlarımla birlikte çalmıştık.
İlham aldığın, çok beğendiğin arp sanatçıları kimler?
Alphonse Hasselmans, Marcel Grandjany, Marcel Tournier, Emmanuel Ceysson Isabelle Moretti, Xavier de Maistre.
Peki geçmişe ışınlansan hangi kompozitörle tanışmayı ve ona ne söylemeyi isterdin?
Chopin dinlemeyi çok seviyorum. Onunla tanışmayı ve “O kadar güzel piyano eserlerinin yanında, keşke biraz da arp için eserler yazsaydın sevgili Chopin!” demeyi isterdim.
Gelecekte kendini nerede, hangi mekan/konser salonunda konser verirken görüyorsun?
Amsterdam’daki Concertgebouw’u ve Londra’daki Royal Albert Hall’u ve Milano’daki La Scala’yı çok beğeniyorum. Umarım bir gün buralarda konser verme şansını yakalayabilirim.
Birçok keman sanatçısı bu soruya Chopin yanıtını verir. Arpistlerin yanıtını merak ediyorum açıkçası. Keşke solo arp için beste yapsa dediğin bir kompozitör var mı senin?
Fazıl Say’ın arp için bir beste yazmasını ve onu çalabilmeyi çok isterdim.
Kendi bestelerin var mı?
Evet. Pandemi yüzünden evde kaldığımız bu süreçte, yeni melodiler aramaktan, beste yapmaktan çok keyif alıyorum.
İBB Çocuk Besteciler Buluşması’na katıldığın Günbatımı eserinin öyküsünü bize biraz anlatır mısın?
Bu sene düzenlenen İstanbul Büyükşehir Belediyesi Çocuk Besteciler Buluşmasına “Günbatımı” adlı bestemle katıldım ve güzel geri dönüşler aldığım için çok mutluyum. Bir akşamüstü odamda arp çalışırken, gözüm güneşin batışına takıldı ve elim yanlış notalara gitti. Böylece bestemin ana melodisini çıkarmış oldum. Daha sonra aldığım eğitimimle de pekişen teorik ve arp teknik bilgileriyle beslediğim ‘Günbatımı’ adlı müziğim doğmuş oldu.
Son olarak, pandemi dönemini nasıl geçirdin? Online konserler verdin mi arkadaşlarına?
Evet hem de çoook 🙂 Pandemi dolayısıyla epeydir uzak kaldığımız geniş aileme neredeyse her hafta ufak konserler verdim. Konservatuvardan arkadaşlarımla birlikte online buluşup, birlikte çaldık. Ayrıca üniversitemizin sosyal medya kanallarından da zaman zaman çaldığım parçalar yayınlandı.