Viyola sanatçıları arasından tutkulu bir genç yükseliyor: Arda Aykut

19 yaşındaki genç viyola sanatçısı Arda Aykut, opera sanatçısı bir babası ve piyano, şeflik bölümleri mezunu abinin izinde başlayan müzik eğitimine, 2012 yılında girdiği Hacettepe Üniversitesi Ankara Devlet Konservatuvarı Viyola bölümünü kazanarak 10 yaşında viyola öğrenmeye başlayarak devam etti ve Prof. Bige Bediz Kınıklı ile başlayan eğitimi, Pauline Sachse, Marco Misciagna, Hartmut Rohde ve Tatjana Masurenko gibi usta isimlerle yurtiçi ve yurtdışında çalışmalarıyla birlikte taçlandı.

Hacettepe Gençlik Senfoni, Ankara Gençlik Senfoni, TÜRKSOY himayesi altında Kazakistan Kızılorda Oda Orkestrası, Doğuş Çocuk Senfoni ve Türkiye Gençlik Filarmoni Orkestrası gibi orkestralarla Kazakistan’dan Macaristan’a, Almanya, İtalya, Bosna-Hersek ve Sırbistan’a dek birçok ülkede konserler veren Arda Aykut, birçok müzisyenin rüyalarını süsleyen Berlin Konzerthaus gibi önemli salonlarda da çalma fırsatı buldu. Peki bu kadar geniş bir coğrafyada bu kadar erken yaşta bir müzisyen olarak yer almak Arda Aykut’a ne kazandırdı? Kendi ifadeleriyle; “insanın enstrumanıyla yola çıkıp gittiği ülkelerde müziği ile var olması, o kültürü tanıması, bir parçası olması çok büyük mutluluk. Müzikle beraber o müziğin kaynağı coğrafyayı,tarihi, yapıları görünce insan hayran oluyor. İnsanın kendinden beklentisi,kalite algısı çok değişiyor. Hep daha iyisini yapmak istiyorsunuz.”

Eskişehir Büyükşehir Belediyesi Senfoni orkestrası, Ankara Gençlik Senfoni orkestrası ile AGSO Quartet ve Hacettepe Senfoni orkestrası gibi orkestralarda solist olarak bulunan Arda Aykut, İDSO ile Sedat Gürel-Güzin Gürel Sanat ve Bilim Vakfıʼnın düzenlediği Genç YeteneklerYarışmasıʼnda tüm enstrumanlar arasında 4.lük ödülü, Online Klasik Müzik Akademisi Müzik Yarışmasında En iyi Türk eseri yorumu ödülü, İsviçre’de düzenlenen ISCART Uluslararası Müzik Yarışması’nda Yaylı Çalgılar kategorisinde 4.lük ödülü ve Amerika’da düzenlenen King’s Peak Uluslararası Müzik Yarışmasında Viyola Kategorisinde 1.lik ödülü gibi ödüllerle viyola alanındaki üstün yeteğenğini perçinledi. Ankara Devlet Konservatuvarı‘nda liseden okul birincisi olarak mezun olan Aykut halen aynı okulda lisans eğitimini sürdürüyor.

Arda Aykut, viyolanın kolay bir çalgı olmadığını, ama tanınırlığı arttıkça aslında çok sevilen bir enstrümana dönüşebileceğini belirtiyor. “Viyola günümüzde keman, flüt veya piyano kadar popüler bir çalgı değil maalesef. Genelde müzik ile bağlantısı olan kişiler ancak önceden bilebiliyor, yoksa araştırmayan bir kişinin karşısına kolay çıkan bir çalgı değil. Ama isterim ki o tınıyı her yaştan, her yerden kişi tanısın, bilsin. Çünkü eminim ki insanlar viyolayı daha çok tanıdıkça, daha çok onun bir parçası olmak isteyeceklerdir” diye ifade ediyor bu temennisini genç sanatçı. Ve klasik müzikte orkestranın dengeleyici unsurlarından biri olarak viyolanın devreye girdiğini belirtiyor.

Arda Aykut, birçok viyola sanatçısı gibi kendisini Romantik döneme “ışınlamak” isteyen müzisyenlerden. Viyola için yazılmış eserlerin genelde romantik dönemin sonlarından itibaren özellikle büyük artış göstermesi de bunda etkili olsa gerek… Ünlü Alman viyola sanatçısı Tabea Zimmermann’ın tekniğine hayran olan ve ondan çok şey öğrenen Arda Aykut’un enstrümanına olan sevgisi bana Zimmermann’ın bir sözünü anımsatıyor: “Tüm genç müzisyenlere tavsiyemdir: Önce kendi iç seslerini dinlesinler ve bu iç seslerinin büyümesine izin versinler. Ancak ondan sonra sıradışı bir şeylerin ortaya çıkması mümkündür.” Arda Aykut, bu iç sesin ışığında eğitimine ve konserlerine devam ederken görece henüz yolun başında olan genç müzisyenlerimizin potansiyeli ve müzik tutkularını bize anımsatıyor, gururlandırıyor.

Müzik yolculuğunuz nasıl başladı, nasıl devam ediyor? 

Babam opera sanatçısı, abim piyano ve şeflik bölümleri mezunu. Bu yüzden ben bebeklikten itibaren klasik müzik,opera dinleyerek uyudum,uyandım ve her zaman hayatımın bir parçasıydı. Ailemin, küçüklüğümden beri olan yaklaşımı sayesinde de klasik müzikten sıkılmak yerine hep daha çok sevdim ve hayran oldum. Şimdi de farkediyorum ki her an yeni bir şey keşfedecek kadar zengin bir tür. Matematikle içiçe, canlı bir müzik türü bu yüzdendir ki bir eseri hergün aynı şekilde yorumlayamam.

Viyola sesini sizin açınızdan “biricik” kılan nedir? 

Klişe olsun istemem ama gerçek bir viyola tonu, tınısı anlatılmaz yaşanır bence. Her zaman keman ile çello arası bir ses diye tabir ederler; halbuki bu birliktelikten yeni, özgün bir tını çıkıyor ve bence viyolanın sesini biricik kılan şey tınısındaki şiirsel ifade…

Viyolaya başlama yaşı yaklaşık kaçtır? Türkiye’de ağırlıklı olarak piyano, keman ve flüde yönelen/yönlendirilen çocuk müzisyenler arasında viyola konusunda yeterince bilgi sahibi olunduğunu düşünüyor musunuz? 

Ben viyolaya 10 yaşında başladım. Bazı konservatuvarlarda yarı zamanlı sistemi olduğundan o okullarda daha küçüklükten başlanabiliyor ki bence de kişi viyolayı önceden tanımalı ki teknik gereksinimleri daha önceden çözebilip müziği düşünmeye ve gerçek tonu yakalamaya vakti olsun. Çünkü viyola, gerçek ton alınması için kolay bir çalgı değil. Viyola günümüzde keman, flüt veya piyano kadar popüler bir çalgı değil maalesef. Genelde müzik ile bağlantısı olan kişiler ancak önceden bilebiliyor, yoksa araştırmayan bir kişinin karşısına kolay çıkan bir çalgı değil. Ama isterim ki o tınıyı her yaştan, her yerden kişi tanısın, bilsin. Çünkü eminim ki insanlar viyolayı daha çok tanıdıkça, daha çok onun bir parçası olmak isteyeceklerdir.

Birçok orkestrada ve hem yurtiçi hem de yurtdışında konser verme şansına eriştiniz. Bunlardan biraz bahseder misiniz? 

Benim için çok özel fırsatlardı. Yurtdışındaki konserler, festivaller benim ileri derecede ufkumu açtı. Aldığım keyfin ve tecrübenin tarifi yok. İnsanın enstrumanıyla yola çıkıp gittiği ülkelerde müziği ile var olması, o kültürü tanıması, bir parçası olması çok büyük mutluluk. Müzikle beraber o müziğin kaynağı coğrafyayı,tarihi, yapıları görünce insan hayran oluyor. İnsanın kendinden beklentisi, kalite algısı çok değişiyor. Hep daha iyisini yapmak istiyorsunuz.

Bu zamana değin konser verdiğiniz ve akustiği, ambiyansıyla aklınızdan çıkmayan konser salonu hangisi? 

Türkiye Ulusal Gençlik Filarmoni Orkestrası ile konser verdiğimiz Berlin Konzerthaus kesinlikle. Tabii ki başka çok özel ve güzel konser salonlarında da yer aldım ama benim için en unutulmaz tınıyı Konzerthaus’da o atmosferde yakaladım ve iyi ki müzik yapıyorum dedim.

Katıldığınız yarışmalar ve aldığınız ödüllerden söz edebilir misiniz? 

Hepsinin süreci ayrı ayrı keyifli ve yorucuydu. Pandemi öncesi gidebildiğim yarışmaların tadı bir başka sonuçta yarışmaya hazırlanıp oraya gitmek ve canlı performans yapmak çok güzel tecrübeler. Pandemi sonrası yarışmalar da biz müzisyenler için çok özel fırsatlar oldu. Böyle bir dönemde de olsa çalışıp,provalar yaparak oluşturduğumuz kayıtlarla ödüllendirilmek çok onore edici ve büyük bir moral.

Klasik dönemde viyola için yazılmış otuzdan fazla konçerto varmış. Barok dönemde ise Johann Martin Dömming, August Heinrich ve Johann Gottlieb Graun’un çok değerli konçertoları öz konusu. Peki zamanı geri almak mümkün olsaydı, müzik tarihinde hangi dönemde yaşamak isterdiniz? 

Viyola için yazılmış eserler genelde romantik dönemin sonlarından itibaren özellikle büyük artış gösteriyor ama tabii ki klasik müziğin varlığından beri de viyola için eserler yazılıyor özellikle klasik dönem konçertorları bu açıdan önemli eserlerdir. Ben kendimi her zaman romantik döneme çok yakın görmüşümdür. O ifade tarzına,cesurluğa ve şiirselliğe hep hayran olmuşumdur. O ifadelerin kaynağı, keşke tanışsaydım dediğim çok romantik besteci var. O yüzden geçmişe dönme imkanım olsa mutlaka romantik dönemin o zorlukluarını ve hayatlarını görmek çok isterdim.

Viyolanın yanına eşlikçi olarak en çok yakıştırdığınız enstrüman hangisi ve neden? 

Genel olarak zaten eşlikli viyola eserlerinde piyano eşlik eder. Farklı ensturmanlar ile de eserler mevcut ama ben genelde viyolanın piyano ile birlikteliğini çok beğenirim ve keyifle çalarım. O tını birlikteliği çok özel ve genelde yazılan partiler müzikal açıdan bir insanın iki farklı eli gibi. Detaya bakınca farklılıkları çok ama ikisi de tek vücudun parçaları.

Viyolanın bir orkestrada doldurduğu yer nedir? 

Varlığı çok baskın bir şekilde farkedilmese de yokluğu ciddi bir eksikliktir bence. Çünkü her müzik türünde olduğu gibi klasik müziğin de seyirciye ulaşabilmesi için denge gerekir ve bu birlikteliği, dengeyi sağlayan çalgılardan biri viyoladır. 

Çünkü bir çok eserin armonik zenginliği ve değişimleri viyola partisi ile şekilleniyor. Bence orkestranın kalbine dokunmak isterseniz, viyolacılarına bakmak lazım.

Viyola dışında çaldığınız enstrümanlar neler? 

Okulda Lise 1. Sınıfa kadar yardımcı piyano dersleri var, o yüzden belli bir seviyede piyano çalabiliyorum.

Ünlü viyola virtüözü ve besteci Carl Stamitz’in sizin müzikal gelişiminizdeki anlamı nedir? 

Stamitz klasik dönem için çok önemli bir besteci gerçekten ve öyle bir bestecinin viyola için başta konçertosu olmak üzere başka eserler de bestelemesi viyola repertuvarı açısından çok önemlidir. Bizim açımızdan kemancıların Mozart’ı, viyolacıların Stamitz’i. Biz viyolacıların klasik dönemi anlayabilmesi, yansıtabilmesi için çok önemli bir dayanak noktasıdır.

Sizce klasik müzik konusunda Türkiye’de artan bir farkındalık var mı, neden? 

Farkındalık istek ve ihtiyaçla gelen bir şey bence. Günümüz şartları müzik ihtiyacını daha çok arttırıyor. Klasik müzik gibi özel ve kaliteli bir tür imkanlar ve toplumlar doğrultusunda daha çok talep görür. Farkındalık meselesi bizim toplumumuzda biraz sorun olmuştur klasik müzik açısından ama bu pandemi sonrası müzisyenlerin şartları,imkanları toplum tarafından daha çok öğrenildi bence ve bu nedenle insanlar artık daha çok ihtiyaç duyuyor klasik müzik gibi zengin ve arındırıcı bir türe. O yüzden bence zamanla farkındalık ve destek artıyor ve artacaktır.

Türkiye’de üstün yetenekli çocuklara potansiyellerini açığa çıkarmaları için sizce yeterince destek veriliyor mu? 

Bazı kurumlar elbette var ama onların da imkanı sınırlı ve bence Türkiye’de klasik müzikle uğraşan ve gerçekten çok iyi seviyelere sahip çok insan var. Fakat günümüzde hepsine destek verilecek kadar imkan yok ve bu yetersizlik bazı müziyenlerin potansiyellerinin farkında olmamalarına sebep oluyor. Umarım ilerde bu durum daha iyi bir hal alır.

Siz meslek hayatınızda herhangi bir destekten yararlandınız mı? 

Bugüne kadar ailemin her türlü desteği dışında hayatımın herhangi bir döneminde ekstra maddi veya  başka bir destek almadım ama eğitim hayatım boyunca sevgili hocam Profesör Bige Bediz Kınıklı’nın bana katkıları çok büyüktür.

Müzikal gelişiminiz açısından pandemi nasıl bir etki bıraktı? 

Pandemi tabii ki herkes için zor bir dönem özellikle geçinmeye çalışanlar için. Ama bu dönem bence en çok nasıl değerlendirildiği ile ilgili. Bazıları bu dönem bitsin biran önce, evde hiçbir şey yapamıyorum diyor haklı olabilirler çünkü herkes aynı şartlarda değil. Ama ben şahsen bu dönemden çok verim aldığımı düşünüyorum. Tempomun hafiflemesi dinlenip kendimi dinlememi, daha çok keşfetmemi ve müziğin daha farkına varmamı sağladı. Bu kazanımlar benim için teknik ve müzikal açıdan çok önemli. Hayatımın başka bir döneminde bir daha böyle bir zamana sahip olur muyum bilmiyorum.

En çok beğendiğiniz, ilham aldığınız viyola sanatçıları kimler, neden? 

Viyola açısından tabii ki Tabea Zimmermann,Kim Kashkashian,Nobuko İmai ve Yuri Bashmet gibi isimler çok önemli. Ama benim için Tabea Zimmermann bir dayanak noktası. Tabii ki viyolacıların kendine göre farklı tercihleri ve beğenileri olabilir.  Fakat bir çok viyolacı gibi ben de Tabea Zimmerman’nın tekniğine, müziğine büyük bir hayranlık duyuyorum ve her izleyişimde şaşıracak başka şeyler buluyorum.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s