Genç viyolonselci Yusuf Çelik: “Ustalık sınıflarında hep iki prensip vurgulanır: disiplin ve özgüven”

Keman ailesinin üyelerinden çellonun yanına en güzel eşlik eden enstrümanlardan biri de kuşkusuz keman… Bir kardeş kemanın, diğer kardeş de çellonun başına geçtiğinde ise ortaya hem eğlenceli hem de büyüleyici bir bileşke çıkabiliyor. Yusuf & Asilkan Çelik kardeşlerin “Twins Cello Violin” adı altında eğlence amaçlı kurdukları ikili de pandeminin zorlu dönemlerinde birçok müziksever için ev ortamından sıcak dinleti imkanı sunmuştu.

“Enstrümanım artık benim bir uzvum haline geldi” diyen Yusuf Çelik, şu anda kardeşiyle birlikte sınavlarını aynı anda kazandığı Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası’nda çalıyor. Daha önce de Türkiye’de nerdeyse tüm devlet orkestraları ve özel orkestralarda -buna Doğuş Çocuk Senfoni Orkestrası da dahil- yer aldı; yıllarca KODA (Karşıyaka Oda Orkestrası) bünyesinde orkestracılığı profesyonel anlamda pekiştirdi, çoğu orkestrada solist olarak yer aldı.

Çelik, mesleki eğitimini ise önce Mersin Üniversitesi Devlet Konservatuarı, ardından Güher & Süher Pekinel kardeşlerin yürüttüğü Dünya Sahnelerinde Genç Yetenekler bursuyla dünyaca ünlü pedagog ve müzisyenlerle çalışma imkanı bulduğu Bremen / Almanya’da ve son olarak Dokuz Eylül Üniversitesi Devlet Konservatuarı’nda tamamladı. KODA’nın 8 Mevsim Konseri’nde Astor Piazzola’nın Otona Porteno cello solo’suna ve Polonya’daki bir müzik festivalinde bir kilisede Bach’ın 5 numaralı prelüdüne dair yorumları ise, hepinizin mutlaka dinlemesini önereceğim şaheserler…

İstanbul Filarmoni Derneği’nin (İFD) 15-21 Ekim 2017 arasında düzenlediği Keman, Viyola ve Viyolonsel dalındaki Faruk Erengül Müzik Yarışması’nı da kazanmış olan Yusuf Çelik, ayrıca 2014 yılında Benyamin Sönmez Viyolonsel Yarışması ikincilik ödülü, 2012 yılında Citta Di Barletta International Young Musicians Competition (İtalya) Üçüncü kategori-üçüncülük ödülü ve 2008 yılında Mersin Üniversitesi Ulusal Viyolonsel Yarışması’nda Ahmed Adnan Saygun Özel Ödülü’nü aldı.

2006 yılından beri sayısız ustalık sınıfına katılan genç ve başarılı viyolonsel sanatçımızın onun izinden gitmek isteyen çocuk ve genç müzisyenlere tavsiyesi ise, disiplinli çalışmak ve sahnede özgüven.

Bu parlayan çellistimizi tanımak isteyenlere aşağıda Yusuf Çelik’le söyleşimizi okumalarını tavsiye ederim:

Müzik ile tanışıklığınız nasıl başladı? 

Henüz 7 yaşında aile dostumuz, yazar Deniz Zeka, aileme müzikle bağdaşan bir yönüm olduğundan bahsedip, ailemin de bu konuda istekli oluşunu göz önünde bulundurarak birlikte bu yolda yönlendirdiler.

Konservatuarda viyolonsel alanında uzmanlaşmaya başlamanızla birlikte enstrümanınızla aranızda nasıl bir bağ kurdunuz? 

Enstrümanım bir süre sonra benim icramı yaptığım bir araçtan öte, benim bir uzvum haline geldi. Bütünleşmiş olmayı gerçekten hissedebildiğim bir süreç başladı.

CSO’ya girmeye hak kazandığınızda neler hissettiniz? Bu köklü orkestranın yeri sizde hangi açılardan “özel”? 

CSO Dünya’nın en köklü orkestralarından. Sadece bu özelliği bile bu kurumda çalışmanın ne kadar özel ve şevk verici olduğunu ortaya koyuyor.

Kemancı kardeşim Yunus Asilkan ile birlikte bu sınavı kazanmış olmamızın verdiği artı bir heyecan da var tabii. CSO özellikle yeni konser salonu ile büyük adım atmış ve yeni bir döneme kapılarını açmış bir orkestra. 

Tüm çalışanları heyecanlı ve taze bir enerjiyle dolu.

Türkiye ve Almanya çapında birçok değerli orkestrada yer aldınız. Onları da biraz anlatır mısınız?

Türkiye’de nerdeyse tüm devlet orkestraları ve özel orkestralarda misafir sanatçı olarak yer aldım. Yıllarca çalıştığım eski kurumum KODA(Karşıyaka Oda Orkestrası) ile orkestracılığı profesyonel anlamda pekiştirdim. Ve bu orkestra dahil az önce bahsettiğim çoğu orkestrada solist olarak da yer aldım.

Almanya’da okuduğum süreçte bir çok yabancı orkestrada zaman geçirme fırsatı buldum, gerek kültürel birikim gerekse orkestracılık geleneğine dair çok öğrenimim oldu. Birkaç gençlik orkestrası ile solist olarak da konserler verdim.

Peki Doğuş Çocuk Senfoni Orkestrası size neler katmıştı? 

Değerli hocam Rengim Gökmen’in şefliğini yürüttüğü, çaldığım dönemde kendisinin asistanlığını yapan değerli Oğuzhan Kavruk, Tolga Taviş ve Hasan Tura ile çok öğretici zaman geçirdik. Orkestracılık distrünü bize aşılayarak hem uluslararası çapta hem de geleneksel kültürümüzü barındıran bir eğitim verdiler diyebilirim.

Bir orkestrada viyolonselin yeri sizce nedir? Hangi boşluğu doldurur? 

Bir orkestrada viyolonsel olmazsa artık o oluşuma orkestra demeyebiliriz bence. Öyle bir olmazsa olmazdır cello.

Hem bas hem de lirik karakteri, çok çeşitli renk yelpazesiyle, yeri doldurulmaz bir katkısı olur orkestraya.

Peki klasik müzik sizin hayatınızda nasıl bir yere sahip?

Klasik müzik benim küçük yaşta tanışıp ifadesini çok güçlü bulduğum bir müzik çeşidi.

Enstrümantal olup (opera ve korolardan ayrı inceleyecek olursak) sözleri olmadan bir çeşit ses renkleriyle bir duyguyu bir eylemi anlatmak.. Eşsiz ve keyifli.. Heyecan verici..

Katıldığınız ulusal ve uluslararası yarışmalardan ve ödüllerden söz eder misiniz? İlk ödülü aldığınızda kaç yaşındaydınız ve nasıl bir heyecana kapıldınız? 

İlk ödülümü 17 yaşımda Mersin’de aldım. Bu yarışmanın birkaç özel yanı vardır benim için. Genç yaşta kaybettiğimiz hocam Sayın Ayşe Pelin Coşkun’un da büyük emeğiyle yapılmış bir yarışmaydı. Ben aslında o yarışmaya bile girmek istememiştim. O kadar güzel konuştu o kadar insani değerlerle hazırladı ki beni bu yarışmaya ben kazanmaktan çok öğrendim diyebilirim.

Diğer bir değer şudur ki, ülkemizin genç nesil en değerli ve yetenekli çellisti Dorukhan Doruk ile birincilik ödülünü paylaşmış olmamdır. 

Başka bir etkense Ahmed Adnan Saygun Özel ödülünü almış olmamdır. Onurdur benim için.

Ahmed Adnan Saygun sizin için ne ifade eder? 

Ülkemizi çok sesli müzik adına Tüm dünyada temsil etmiş olan Saygun bestelediği müziklerde soyutluk ve felsefi yanları görebilirsiniz. Gelenekçilikten kopmadan ama bu geleneği biraz daha modernize edip dünyaya sunmuş bir besteci diyebiliriz. 

Peki, Cem Mansur sizin mesleki gelişiminizde nasıl bir yere sahip? 

Cem Hoca çok özel bir misyona sahip. Türkiye Ulusal Gençlik Orkestrası’nın başında, her şeyiyle bizzat ilgilenip takip edip, bizlere ulaşıyor, destek oluyor. Genç nesille yapılacak yeni işlere her daim açık ve doğru bir yol gösterme politikası izlediğini düşünmüşümdür hep.

En çok beğendiğiniz viyolonsel sanatçıları kimler? 

J.Queyras, Du pre ve Shafran…

Sizin için “vazgeçilmez” olan kompozitörler kimler? 

Rachmaninov ve Wagner diyebilirim.

Almanya ile Türkiye arasında klasik müzik ilgisi, konserlerdeki seyirciler ve üniversitelerdeki enstrüman eğitimini kısaca kıyaslamanızı isteyebilir miyim? 

Türkiye’nin klasik müzik öğrenimine açık olmada Almanya’dan kalır yanı olduğunu düşünmedim hiç bir zaman. 

Burada da konser salonu doluyor, burada da gerçekten anlayan düşünen bir kesim var. Millet olarak aslında dinleyip algılama ve anlama konusunda çok başarılıyız. Yürekli bir toplum olduğumuzdan olabilir. Bir de dramatize bir hayat yaşamayı zaman zaman acıyla beslenmeyi seviyoruz bundan ötürü bu yanımız daha gelişmiş de olabilir 🙂

Bütün samimiyetimle söylüyorum: Türkiye’de bildiğimiz bilmediğimiz o kadar büyük yetenek var ki! Dudağınız uçuklar. Almanya’ya ilk gittiğimde çok daha farklı çok başka insanlar bekledim. Çok iyiler tabii ki vardı! Ama bizler de çok iyilerden olabildik! Alican Süner, Dorukhan Doruk, Hande Küden ve şu an saysam liste olacak kadar genç müzisyen.. Hepsi şaşkınlıkla karşılandı çünkü önyargılar var.

Ama ülkemizde de bir sıkıntı var ki çok üzücüdür: vizyon ve misyon eksiklikleri.

Ülkemizde çoğu hoca orkestracı, oda müzisyeni eğitmez. Hep solist yapmak isterler. Bu çok çıktı karşımıza.

Ama orkestracılık eğitim gerektirir, deneyim gerektirir, deşifraj önemlidir. Oda müziği kesinlikle vazgeçilmezdir! Solist de olacaksanız oda müziğini iyi bilmelisiniz.

İşte bunlar demin bahsettiğim vizyonu oluşturanlar.. Öğrencileri her açıdan her yönden eğitmek onlara ilerde hangi kulvarda ilerleyecekleri konusunda da sağlam adımlar atmalarına yardımcı olacaktır.

Hangi ustalık sınıflarına katıldınız ve bunlar size temel olarak neler kattı? 

Birçok kursa katıldım. Sürekli duyduğum ortak bir prensip var: disiplin ve özgüven! Disiplini herkes bilir ama uygulamak kolay değildir; yine de hep işe yarar.

Özgüvense abartmadan kendinizi bilmek aslında. Sahneye çıktığınızda her şey için çok geç! Korkmak ve çekinmek için de! Artık orda yapabildiğinizin en iyisinin tadını çıkarmak kalır:)

Hatalar, sorumsuzluklar, eksikler hepsi kuliste kalır. Yoksa olan da olmuyor tecrübeyle sabit!

O yüzden disiplinli bir çalışma süreci, fikirlerinizden ve çalışmalarınızdan emin olmanın getirdiği korkusuz, keyifli, özgüvenli bir performans!

Viyolonsel çalmasaydınız hangi enstrümana kendinizi daha yakın hissediyorsunuz? 

Piyano ya da trompet isteyebilirdim.

Viyolonselin yanına bir trio yapmanızı istesem hangi enstrümanları seçerdiniz? /veya zaten böyle bir trioda yer aldınız mı? 

Keman – piyano – çello olarak yer aldım ve bu üçlüyü sürekli tercih edebilirim.

Dünya Sahnelerinde Genç Yetenekler projesinden burs aldınız. Bu burs sizin müzik kariyerinizde nasıl bir açılım ve özgüven yarattı? 

Bu burs sayesinde yurtdışında okuyabildim. Birçok yabancı müzisyenle tanıştım; kimiyle konserler yaptım, kimiyle eğitim aldım. Ufuk açmak, yazılana sadık kalmak ve hayal gücüm arasında sentezlemeler yapabilmeyi öğrendim birazda.

Almanya’da konser verdiğiniz veya izlediğiniz en etkileyici konser salonu hangisi oldu? 

Almanya’da Bremen Die Glocke Konzertsaal’de konser verdim; güzel bir salondur. Ve Berlin Filarmoni Salonu’nda hem orkestra ile çaldım hem de çok konser dinledim. Tüm bunlar benim için heyecan verici deneyimlerdir.

Çalmaktan en çok hoşlandığınız beste hangisi? 

Rachmaninov çello sonatı, Elgar çello Konçerto ve Bach süitler başta gelenler.

Viyolonsel eğitimi almak isteyen, sizden ilham alacak çocuk ve gençler açısından da sormak isterim son olarak. Almanya’nın viyolonsel eğitiminde “kendine has” özel bir konumu var mı? Bu enstrümanda derinleşmek isteyen kişilere Avrupa’da hangi ülkede eğitimi tavsiye edersiniz? 

Ben açıkçası okula ya da şehre değil, ilgili öğretmene gidilmesini öneririm. Kendilerine iyi geleceğini, eksiklerine destek olabileceğini düşündükleri öğretmenleri keşfetmeli ve onu tercih etmeliler. 

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s