Henüz okuma yazmayı bile öğrenmeden nota okumayı öğrenen, ulusal ve uluslararası birçok yarışmada kazandığı birincilikleri tüm mütevaziliğiyle ve mahçup bir edayla söyleyen piyanist Can Saraç’ın ismini son dönemde giderek daha fazla duyar olduk. Gerek önde gelen konser salonlarında verdiği konserler, gerekse Gülsin Onay başta olmak üzere seçkin piyanistlerin ustalık sınıflarında yeteneğini konuşturan performanslarıyla Can Saraç hem bugünün hem geleceğin başarılı piyanistlerinden biri.
Müzikle ilk tanışması, resim yaparken annesinin ona arka planda çaldığı Vivaldi’nin 4 Mevsim konçertolarıyla başlamış, sonrasında resimden yönünü giderek klasik Batı müziğine çevirmiş olan ve dört buçuk yaşında piyano derslerine başlamış olan Can, muhteşem bir Chopin icracısı olma yolunda ilerlerken, Beethoven’ın da yerini kalbinde her zaman özel tutuyor. Klasik Batı müziğine ilgisi sayesinde aynı anda birçok şeyi hızlıca ve kolayca düşünebildiğini, anlayabildiğini söyleyerek, bu müziğe mesafeli yaklaşan yaşıtlarına ise önyargılarını aşmalarını tavsiye ediyor.
8 Ağustos 2007’de İstanbul’da doğan Can, müzik eğitimine 5 yaşındayken İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Piyano Anasanat Dalı yarı zamanlı yuva sınıfında Volkan Akkoç’un solfej öğrencisi, 6 yaşında da Dr. Fulya Tezer’in piyano öğrencisi olarak başladı. Halen Uğur Koleji, İÜDK Piyano Anasanat Dalı ve Hochschule für Musik und Theater München Pre-College piyano bölümünde Prof. Michael Schäfer’in öğrencisi olarak eğitimini sürdürüyor.
Gümüşlük Uluslararası Müzik Festivali, Çeşme Festivali gibi birçok ulusal ve uluslararası festival ve yarışmaya katıldı, duo ve solo piyano resitali verdi. Studio Recital Hall at Centre for Fine Arts of Brussels, Belçika’dan performansını sergilemek üzere ve Ohrid Pearls Music Competition final konserinde piyano ikilisi olarak partneri ile birlikte konser vermek üzere davet aldı. Yeldeğirmeni Sanat Merkezi, CSO Ada Ankara, Arsu Akademi, Mozarthaus Ankara ve Eskişehir AÜDK gibi birçok yerde solo ve duo konserler verdi, performans sergiledi.
2019 yılında katıldığı uluslararası bir yarışmada iki kategoride kazandığı birincilik neticesinde 6 Kasım 2019’da Carnegie Hall, New York’ta solo ve duo piyano resitali veren Can Saraç, ayrıca The Royal Schools of Music ABRSM seviye sınavlarını takdir ile tamamlayarak ARSM sınavlarına girmeye hak kazandı.
Aralarında Gülsin Onay, Hüseyin Sermet, Jean Marc Luisada, Marcus Becker, Pablo Galdo, Aleksandar Serdar, Tomislav Baynov, Valerian Shiukashvili, İbrahim Yazıcı, Gökhan Aybulus, Emre Şen gibi birçok piyanistin ustalık sınıfına katıldı.
Katıldığı yarışmalar ve başarıları ise şu şekilde:
– 3rd “Wiener Klassiker” Danubia Talents International Music Competition, Macaristan 2021 13 yaşa kadar Solo Piyano kategorisi, 1.lik Ödülü
– Young Euregio Piano Award International Piano Competition, Almanya 2021 11-13 yaş Solo Piyano kategorisi, 3.lük Ödülü
– Franz Liszt Center Piano Competition, İspanya 2021 11-13 yaş Solo Piyano kategorisi, 1.lik Ödülü
– St. Petersburg International Piano Competition, Rusya 2020
Solo Piano Young Star kategorisi, 1.lik Ödülü ve St. Petersburg Ödülü
– London Young Musicians Award, İngiltere 2020
12 yaşa kadar Solo Piyano kategorisi, 1.lik Ödülü
– Golden Classical Music Awards International Competition New York, ABD 2019 9-12 yaş Solo Piyano kategorisi, 1.lik Ödülü / 12 yaşa kadar Duo Piyano kategorisi, 1.lik Ödülü
– 4.Uluslararası Genç Yetenekler Müzik Yarışması, İstanbul 2019 Uluslararası kategori 1.lik Ödülü (Leyla Pamir Büyük Ödülü)
– Uluslararası Anton Rubinstein Piyano Junior Yarışması, Düsseldorf-Almanya 2019 / Finalist
– 14. Uluslararası Pera Piyano Yarışması, İstanbul 2019 / Küçükler-Eşlik Piyano kategorisi, 1.lik Ödülü
16 Yaşa kadar Duo Piyano kategorisi, 1.lik Ödülü – “Rhapsody” 1.Uluslararası Piyano Yarışması Adana 2019
Solo Piyano 9-11 yaş kategorisi, 1.lik Ödülü
– “Heirs of Orpheus” VI. International Music Competition, Albena-Bulgaristan 2018
Solo Piyano, 11-14 yaş kategorisi, 1.lik Ödülü
14 yaşa kadar Duo Piyano kategorisi, 1.lik Ödülü
– International Grand Prize Virtuoso Competition, Brüksel-Belçika 2018
Solo Piyano 9-12 yaş kategorisi, 1.lik Ödülü
12 yaşa kadar Duo Piyano kategorisi, 1.lik Ödülü
– “Hopes, Talents, Masters” XXII. International Youth Music Competition, Dobrich-Bulgaristan 2018
Piyano solo, 11-13 yaş kategorisi, 3.lük Ödülü
14 yaşa kadar Duo Piyano kategorisi, 1.lik Ödülü
– “Ohrid Pearls” International Competition of Young Musicians, Makedonya 2018 9-10 yaş kategorisi, 1.lik Ödülü
14 yaşa kadar Duo Piyano kategorisi, 1.lik Ödülü
– 13. Pera Uluslararası Piyano Festivali Yarışması, İstanbul 2018
Piyano Solo 9-10 yaş kategorisi, 1.lik Ödülü
16 yaşa kadar Duo Piyano kategorisi, 3.lük Ödülü
Kendini ileride Türkiye ve dünya sahnelerinin başarılı bir konser piyanisti olarak hayal ediyor Can. Ve hayallerini gerçekleştirmek üzere çok büyük bir gayret ve disiplinle çalışıyor. Yaşıtlarının hatta yetişkinlerin bile ismini çok az bildiği ünlü piyanist “Daniel Barenboim ile aynı sahnede olabilme” gibi hedeflerin izinden gidiyor.
Can bu esnada bir hayalini daha gerçekleştirerek Münih Konservatuarı’nı en erken yaşta kazanan Türk öğrenci oldu. Dolayısıyla eğitiminin bir kısmını her ay Münih Konservatuarı’nda sürdürürken Türkiye’deki eğitimini de buna paralel şekilde yürütüyor. Tüm bu başarılarına rağmen Can’ın ayırt edici özelliklerinin başında mütevaziliği ve piyano çalarken gösterdiği sakin ve ağırbaşlı tutum geliyor. Bu kuşkusuz günümüzün önde gelen piyanistlerine özgü bir karakter özelliği ve kişiye büyük bir artı değer katıyor.
Bu açıdan Harika Çocuklar Yasası gibi yasal araçların daha etkin şekilde işletilmesi ve bu üstün yetenekli çocukların devlet desteğiyle ulusal ve uluslararası planda çok daha seçkin konumlara ve olanaklara erişme süreçlerini hızlandırmada Can gibi yeteneklerin varlığı çok büyük bir motivasyon kaynağı oluyor.
Can Saraç’ı, hayallerini, başarılarını ve gelecek projeksiyonlarını yakından tanıyalım.
Sevgili Can, çoğumuz seni son dönemde performansların ve başarılarınla tanıyoruz ama hikayeni en başından itibaren biraz senin ağzından duyabilir miyiz?
Elbette. 13 yaşındayım. İstanbul’da yaşıyorum. 5 yaşımdan beri İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Yarı Zamanlı Piyano Bölümü öğrencisiyim. Şu an 8. sınıfa devam ediyorum. Konservatuvara ilk girdiğimdeki piyano öğretmenim olan ve beni yetiştiren sayın Dr. Fulya Tezer ve sayın Dr. Melina Kuyumcu ile piyano çalışmalarımı devam ettiriyorum. Bir yandan da Hochschule für Musik und Theater München Pre-College piyano bölümünde Prof. Michael Schäfer’in öğrencisi olarak eğitimini sürdürüyorum.
İçindeki piyano tutkusunu nasıl, kaç yaşında keşfettin? “Nota okumayı öğrendiğimde henüz okuma yazma bilmiyordum” sözün hepimizi çok etkilemişti.
Aslında benim 3 yaşlarımdan itbaren resme karşı inanılmaz bir ilgim varmış. Saatlerce başından kalkmadan sıkılmadan resim yaparmışım. Hatırladığım kadarıyla bana bir şövale, tuvaller ve çok güzel boyalar alınmıştı o zamanlar. Onların başında oturup yaptığım resimler hala duruyor bende. Hatta resim yaparken annem özellikle Vivaldi’nin 4 Mevsim konçertolarını açar bana dinletirmiş, benim de çok hoşuma gidermiş.
Sonrasında ailem sanatsal yönümün kuvvetli olduğunun bu şekilde farkına vararak, erken yaşta eğitimini alabileceğim piyanoya beni yönlendirmeye karar vermiş.
Konservatuvar sınavını kazandığımda henüz 5 yaşına girmemiştim ve okuma yazma da bilmiyordum. Bu yüzden konservatuvar “Yuva” sınıfında okuma yazmayı öğrenmeden önce ilk olarak notalarla tanıştım.
Ne güzel bir başlangıç bu, tebrik ederim. Çok gururlandım senin adına. Piyano çalarken kendini nerede, nasıl hayal ediyorsun? Piyano senin günlük yaşantında ne ifade ediyor?
Özellikle çok sevdiğim ve uzun çalışmalardan sonra hazır ederek çaldığım bir eserse, çalarken zamanı, nerede olduğumu unutuyorum, etrafımdakileri duymuyorum, hiçbirşey düşünmüyorum. Sadece o eserin hissettirdiği ana ve yere gidiyorum, son notanın tınısı bitene kadar da orada kalıyorum. Aslında o anki hissi yaşamak çok güzel ama anlatmak da bir o kadar zor benim için.
Peki, günde veya haftada kaç saat piyano çalışıyorsun? Belli bir program izliyor musun?
Çalışma saatlerim değişkenlik gösteriyor. Yakın zamanda bir çalışma, konser, festival vb etkinlik varsa çalışmalarım daha yoğun oluyor, günde 5-6 saatten az olmuyor o zaman. Ama normal dönemlerde, okul derslerimle de birlikte yürüttüğüm için 4 saat bana yetiyor, çünkü uzun saatler çalışmak yerine düzenli ve özellikle bilinçli çalışmanın daha fazla yararını görüyorum.
Gün içinde beklemediğin bir anda bir klasik müzik eseri duyduğunda ne düşünüyor ve hissediyorsun?
Aslında sadece klasik müzik değil her türlü müziği gün içinde bir anda duyduğumda hemen notaları dönüyor zihnimde, müzikal cümleleri ve yorumuna hemen dikkatimi veriyorum ister istemez. Özellikle klasik müzikle ilgili sevdiğim bir eseri de duyarsam o an piyanomun başına gidip çalmak istiyorum. Hatta dışardaysam eve gelince hemen kulaktan 4-5 ölçü çaldığım, ya da çok aklıma düştüğünde notasını bulup hemen çıkardığım çok oldu.
Ailende piyano veya başka bir müzik enstrümanı çalan biri var mı? Varsa onlar sana nasıl rehberlik etti?
Ailemde müzik ile ilgilenen kimse yok. Yalnız büyük halam konservatuvarda Türk Müziği bölümünde öğretim görevlisiydi. Kendisi hala benim çalışmalarımı, ilerleyişimi yakından takip eder.
Senin gibi piyano alanında üstün yetenekli çocuklarla ortak konser projeleriniz var mı?
Şimdilik çok yakın zamanda bir proje yok ama pandemi süreci sona erdiğinde çok güzel projeler yapacağımızı düşünüyorum benim gibi müzisyen olan yakın arkadaşlarımla.
Şu ana kadar hangi masterclass’lere katıldın ve bu masterclass’ler senin eğitiminde nasıl bir katkı sağladı?
Şu ana kadar birçok kıymetli sanatçının çalışmalarına katıldım. Bu isimlerden bazıları Gülsin Onay, Hüseyin Sermet, Gökhan Aybulus, Jean Marc Luisada, Emre Şen. İçlerinde birden çok kere çalışmalar yaptığım sanatçılar da var. Herbirinin ayrı ayrı bana çok şey kattığına inanıyorum. Böyle değerli müzisyenlerden gerek çaldığım eserlerle ve kendimle ilgili yorumlarını duymak, gerekse müzikal anlamda eşsiz bilgiler edinmek son derece faydalı oluyor.
Yurtdışında katıldığın masterclass’lar da oldu. Peki orada yaşıtın yabancı öğrencilerle diyalogun ve dostluğun sana müzikal anlamda farklı bakış açıları kazandırdı mı?
Yurtdışında birkaç masterclass’a katıldım ve orada arkadaşlar edindim. Hatta halen hem telefonla hem de sosyal medya üzerinden iletişimim olanlar da var içlerinde. Zaman zaman müzikal anlamda paylaşımlarda bulunuyor, fikir alışverişi yapıyoruz. Kendi ülkeleri, müzikal eğitimleri ile ilgili de sohbet ediyoruz. Farklı bakış açıları, farklı görüşleri oluyor, bunları paylaşmak bence çok önemli ve bilgilendirici…
En çok beğendiğin, kendine referans aldığın Türk ve yabancı piyanistler kimler? Ve neden onları beğeniyorsun?
İnanılmaz bir müzik dehası olan sayın İdil Biret’e hayranlık duyuyorum. Ayrıca çok kıymetli sayın Gülsin Onay, Hüseyin Sermet, Gökhan Aybulus ve Fazıl Say sevdiğim Türk piyanistler. Yabancı olarak M.Perahia, A.Benedetti Michelangeli, A.Brendel, D.Barenboim, A.Schiff’i çok beğeniyorum. Genç sanatçılardan çok sevdiğim, yorumlarına hayran olduğum ve kendime örnek aldıklarım ise Seong-Jin Cho, Eric Lu ve Can Çakmur.
Aralarında tercih yapman gerekse; Chopin mi Mozart mı Beethoven mı? Neden?
Chopin’i çok seviyorum ama Beethoven’i seçerdim. Beethoven’in eserlerindeki yaratıcılığı ve şaşırtıcılığı beni çok etkiliyor. Mesela ne zaman sevdiğim bir piyanistten dinlesem tüm sonatlarını hemen öğrenme ve çalma isteği uyandırıyor bende. Senfonileri, konçertoları, sonatları hepsi ayrı ayrı muhteşem.
Şu ana kadar hangi ödülleri aldın? İlk ödülünü aldığında kaç yaşındaydın? Hislerini bizimle paylaşabilir misin?
Şu ana kadar uluslararası yarışmalarda solo piyanoda 9 birincilik, 1 ikincilik ve 2 üçüncülük kazandım. Dört el piyanoda ise piyanist arkadaşımla birlikte 6 tane birincilik ödülümüz var. Ayrıca konservatuvar yuva sınıfından beri tanıdığım çok yetenekli keman sanatçısı bir arkadaşımla da fırsat buldukça keman-piyano eşlik çalışmaları yapıyoruz. Onunla da 2019’da eşlik dalında kazandığımız birincilik ödülümüz var.
Kazandığım ilk ödül ise 2018 yılında Pera Piyano Yarışması’ndaki birincilik idi. Çok mutlu olduğumu ve birkaç gün etkisinden çıkamadığımı hatırlıyorum.
Müzik dışında ilgilendiğin başka sanat aktiviteleri var mı? Varsa neler?
Çok sık olamıyor ama vakit buldukça resimle ilgilenmeye çalışıyorum, resim yapmak beni çok dinlendiriyor.
Chopin’in en sevdiğin bestesi hangisi ve onu çalarken kendini nerede, nasıl hayal ediyorsun?
Chopin’in en sevdiğim eserleri; Polonaise Op.53 “Heroic” , Ballade no.1, konçerto no.2 ve Mazurka Op.17 no.4. Bunlardan şu ana kadar sadece mazurkayı çaldım. İnanılmaz etkileyici ve duygusal bir eser. Çalarken kendimi çok mutlu olduğum bir rüya görür gibi hissettiğim, etkisinden kolay çıkamadığım, çalmaktan ve dinlemekten asla sıkılmayacağım bir Chopin bestesi benim için…
İlk kez büyük bir konser salonunda konser verdiğinde kaç yaşındaydın? Ne hissetmiştin?
İlk kez büyük bir konser salonunda solo bir eser seslendirdiğimde 7 yaşındaydım. Paris’te miniklerin tek eserle performans sergilediği bir yarışmaya katılmıştım. Bir kilisenin alt katında büyükçe bir konser salonu idi. R. Schumann’ın kısa bir eserini çalmıştım. Çok fazla heyecanlandığımı hatırlıyorum.
Tatillerde piyanondan ayrı kaldığında hüzünlenir misin peki Can?
Son 2-3 yıldır piyanomdan pek ayrı kalmıyorum. Yazın ailem tatilimizi, herhangi bir piyanoya kısa süreli de olsa mutlaka erişimim olabilecek şekilde ayarlamaya gayret ediyor. Mesela geçen yaz pandemi dolayısı ile tatile gitmeyecektik; ama Bodrum’da Gümüşlük Festival Akademisi’ne katılımım sayesinde hem çok güzel bir deneyim yaşamış oldum, harika piyanistlerle çalışma fırsatı yakaladım, hem de piyanodan ayrı kalmadan tatilimi yapabildim.
Kurumsal olarak destek aldığın veya almak istediğin yerler var mı? Yurtdışı hayallerin varsa onlardan bahseder misin?
Kurumsal olarak şimdiye kadar destek aldığım bir yer yok. Sadece Münih konservatuarı için ulaşım bedellerim bir hayırsever işinsanı tarafından üstlenildi, kendisine müteşekkirim. Diğer tüm çalışmalarımı sadece ailemin ve öğretmenlerimin desteğiyle devam ettiriyorum. Devletten, kamusal veya özel sektörden destek görmeyi tabi ki isterim. Ayrıca çalışmalarımı nitelikli bir şekilde devam ettirebilmek için bu şekilde bir destek görmeye de ihtiyacım olacağını düşünüyorum çünkü yakın gelecekte özellikle Avrupa’da eğitimimi daha uzun yıllar sürdürmek istiyorum. Dünyaca ünlü çok iyi piyanistler ile çalışabilmeyi ve çok iyi müzik okullarına gidebilmeyi hayal ediyorum.
Pandemi dönemi tüm çocuklar için olduğu kadar sana da zorluk yaratmıştır, eminim. Peki bu dönemde müzik alanında kendini nasıl geliştirdin?
Pandemi dönemi çok zorlu ve tüm dünya için çok üzücü bir dönem tabi ki ama ben kendim için bu zor dönemi, zaman anlamında daha rahat olabildiğim için, çalışmalarıma ağırlık vererek, birtakım araştırmalar yaparak, müzikal anlamda çok okuyup kendimi geliştirerek geçirmeye çalıştım ve benim için verimli olduğunu düşünüyorum.
Hiç kendi besten var mı? Varsa biraz anlatır mısın? Yoksa, yapmayı planlıyor musun?
Son şekline henüz getirmediğim bestelerim hatta sadece aklıma bir anda gelen ve kayıt ettiğim 9-10 ölçüden oluşan birçok çalışmam var. İleride bunlar üzerinde düzgün detaylı bir çalışma yaparak ortaya çıkarmayı çok isterim tabi ki.
Klasik batı müziği hayata olan bakışını değiştirdi mi? Hayatında ne gibi etkiler yarattı? Yaşıtlarına klasik müziği neden tavsiye edersin?
Hayatıma çok olumlu etkileri olduğunu büyüdükçe anlıyorum aslında. İlk başlarda çok farkında olmadığım birşeydi bu benim. Yaptığım çalışmaların sonucu olarak birşeyler ortaya çıkarmak, gitgide çok mutlu ve motive etmeye başladı beni. Ayrıca takdir görmek ve başarı kazanmak da beni çok olumlu etkiliyor.
Klasik müziğin ve enstrüman çalmanın bence diğer olumlu etkisi de derslerimde oldu. Aynı anda birçok şeyi hızlıca ve kolayca düşünebilmeye, anlamaya çok yardımcı oluyor.
Yaşıtlarıma bu konuda ön yargılı olmamalarını ve klasik müziğin büyük çeşitliliğinin içerisinde mutlaka kendi beğenilerine uygun birşeyler bulabileceklerini söylemek isterdim.
Eğer geçmişe ışınlansaydın hangi müzisyenle dostluk kurmak isterdin ve neden?
Aslında bu sorunun cevabı benim için “hepsi” olurdu, çünkü hayranlığım gerçekten sonsuz büyük besteci müzisyenlerin hepsine. Ama 2 kişi söylemek zorunda olsam mutlaka Bach ve Beethoven derdim. Onları anlamak, o muhteşem eserlerini yaratırken onları gözlemlemek, duygularını kendi ağızlarından dinlemek, piyanolarından dinlemek harika birşey olurdu. Herhalde yüzlerce sorum olurdu kendilerine.
Bu keyifli söyleşi için çok teşekkürler Can.