Gülten Akın’dan seçkilerim

Ah, kimselerin vakti yok, durup ince şeyleri anlamaya” demiş ya Gülten Akın. Öyle zamanlardan geçiyoruz. Durdurak bilmeyen bir koşuşturmaca içinde kırılan kalpler, kalabalıklar arasında üstüne basıp geçilen inceliklerle dolu bir çoğumuzun ömrü. Gülten Akın ise belki bu yaralara merhem olmada güzel bir başlangıç olabilir. Aşağıda en sevdiğim şiirlerini derledim. Üstteki videoda yer alan şiir dinletisi de yakın bir zamana dair güzel bir öneri…

SENİ SEVDİM 
Seni sevdim, seni birdenbire değil usul usul sevdim 
"Uyandım bir sabah" gibi değil, öyle değil 
Nasıl yürür özsu dal uçlarına 
Ve günışığı sislerden düşsel ovalara 
Susuzdu, suya değdi dudaklarım seni sevdim 
Mevsim kirazlardan eriklerden geçti yaza döndü 
Yitik ceren arayı arayı anasını buldu 
Adın ölmezlendi bir ağız da benden geçerek 
Soludum, üfledim,yaprak pırpırlandı 
Ağustos dindi 
Seni sevdim, sevgilerim senden geçerek bütünlendi 
Seni sevdim, küçük yuvarlak adamlar 
Ve onların yoğun boyunlu kadınları 
Düz gitmeden önce ülkeyi bir baştan bir başa 
Yalana yaslanmış bir çeşit erk kurulmadan önce 
Köprüler ve yollar tahviller senetler hükmünde 
Dışa açılmadan önce içe açılmadan önce kapanmadan önce 
Nehirlerimiz ve dağlarımız ve başka başka nelerimiz 
Senet senet satılmadan önce 
Şirketler vakıflar ocaklar kutsal kılınıp 
Tanrı parsellenip kapatılmadan önce 
Seni sevdim. Artık tek mümkünüm sensin


AŞK
Sıfırda insancıl yaşamamız başladı
Sıfırda koptun kayboldun aradık
Sessiz ya da rüzgarlı kıyılardan
Sana seslendik kör kuyu

Yokluğun orda çiçeklerde
Dünya seninle de sensiz de aydınlık
Başka tutkularımız var beraber yalnız
Yokluğun orda yaşamamızda

Varlığın orda, yoksa gecelerimiz bizimdi
Ellerimizi bir yere koymayı bilirdik
Ağlamayı bilmezdik kendimizi öldürmeyi
Varlığın orda yaşamamızda

SIĞDA 
Sokağı beğendim mi bir bakıp pencereden 
Çıkıp gitmek olmalı özelliğim bu benim 
Senin durman, küçük sevinçleri yaşadığımızın 
Ey yağmur, ey sevdiğim 
Durgunsa kahvelerin masalarında hava 
Kuşsuz kalmışsa ağzım gözlerim gülmemekten 
Dostumdan, gökyüzüne sürmeye kuş isterim 
Uzaktan en uygun ballı yemişleriyle 
Tutup ötmeye ceylan, barınmaya kulübe 
Küçük şeyler ormanına bir güven bir güven 
Böyle yanılma hiç görmedim. 
Ürküt kara martılarını kıyımızın 
Yankılan, mutlu kayığımı sığdan kurtar 
Ey ses, ey yakın geçmişe ağzımla verdiğim. 

YAĞMUR YAĞMUR 
Yağmur, yağmur... 
Bu neyi anlatır? 
Bunca siste bunca ıslak serçe 
Hüznü bir köşesinden tutup kaldırmıştır 
Yağmur, yağmur... Bu neyi anlatır? 
Son yaz derlenmiş, son ateş sönmüş 
Düz yollara inen son kaçkın, son eşkıya 
Hüznü bir köşesinden tutup kaldırmıştır. 
Yağmur, yağmur... Bu neyi anlatır? 
Oyun biter, o kesin güz çizgileri 
Sevgi, bir de ölümle örselenmiş 
Aklı bir köşesinden tutup kaldırmıştır.

YİTİKLER GECESİ 
Şimdi dünya boşlukta yavaş 
Sen bütün canlılardan uzaksın yalnızsın 
Rüzgâr uslandı doruklarda 
Dağ çiçekleri uykuya vardı 
Ay bacadan aştı uyumaz mısın 
Bir ıslak serinlik yürüdü 
Kara sokaklardan içeri 
Çıtırdadı durdu bütün gün 
Ayaklarının altında bir şeyler 
Bütün gün ölüler gibi sustun 
Bilsen ötesi aydınlık çizginin 
Delice yakardın eski şiirlerini 
Bir tutam bulut iki damla yağmur için 
Yeniden sevinirdin içten içe 
Bilsen ötesi aydınlık çizginin 
Bu hal senin halin değil 
Bütün gücünü yitirmiş 
Bu hal senin halin değil 
Yaşamanın kendisini yitirmiş 
En insan yanıyla sana dönük 
Dost dediğin ne gün içindir 
Unut uzağı olduğu yere 
Kaldır yatağından vakitsiz 
Kaldır başucuna getir 
Şimdi dünya boşlukta yavaş 
Sen bütün canlılardan uzaksın yalnızsın 
Rüzgâr usandı doruklarda Dağ çiçekleri uykuya vardı 
Ay bacadan aştı uyumaz mısın


Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s