Londra’dan piyano dünyasında yükselen küçük ama parlak bir yıldız: Alp Çağan Korkmaz

2011 yılı İstanbul doğumlu harika bir yetenekle size tanıştırmak istiyorum bugün: Alp Çağan KORKMAZ.

Piyano eğitimine altı yaşında başlayan ve ilkokul birinci sınıf eğitimini tamamladıktan  sonra, ailesiyle birlikte Londra’ya taşınan ve eğitimini önce Londra ardından Bristol’de sürdüren Alp Çağan, bir yandan da uzaydan bilişim teknolojilerine, elektronikten kodlamaya dek birçok alanda yeteneklerini geliştiriyor.

Alp Çağan, başarı yolunda sıkı ve disiplinli bir çalışmanın önemini erken yaşlarda kavrayanlardan. “Bazen elinden geleni yapıp hedefine ulaşamayabilirsin, hayal kırıklığına uğrarsın; bu durumda yaptığım hatalardan ve eksikliklerimden ders çıkartmak çok değerlidir benim için” diyor ve başarıya kısa vadeli bakmak yerine, daha cok uzun vadeli değerlendirmek gerektiğini düşünüyor. Onun için de başarıyı “yeterince çalışıp, karşılığını aldığında hissettiğin mutluluk” olarak tanımlıyor.

Alp Çağan, Türkiye’de İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı’ndan değerli öğretmen-piyanist Beril Özyazıcı’nın birebir piyano eğitimiyle sağlam bir temel oluşturduktan sonra Ocak 2020 – Mart 2020 arasında Londra’da Ozan Ömer Küçük’le çalıştı.

Kendisinin The Associated Board of the Royal Schools of Music (ABRSM) Performans Dereceleri Aralık 2021 itibariyle ABRMS Piyano Performance Grade 2 düzeyinde. Hedefi ise, ABRSM sınavlarını Grade 8 olan son aşamaya kadar götürmek.

Alp Çağan, Şubat 2022’de iseLondon Classical Music Competition’da Kids Artist, Özel Mansiyon Ödülü’ne layık görüldü.

14th Uluslararası Pera Piyano Festivali’nde (İstanbul, Mayıs 2019) ve All Saints Kilisesi (İstanbul, Moda, Nisan 2019) da Alp Çağan’ın konser verdiği mekanlar arasında olup, bir yandan da Beril Özyazıcı – Furkan Özyazıcı Bahar Konseri’nde de sahne aldı.

Kendisini Sosyal Medya üzerinden takip etmek isteyenler için YouTube kanalı ve websitesi şu şekilde:

Piano Music, Youtube Kanalı https://www.youtube.com/channel/UC6cnJDW6qb8MvVcR3QSZoPw

Piano Music, Web Sitesi: https://sites.google.com/view/alp-cagan-korkmaz-piano–music/home

Alp Çağan ileride bilim insanı da olsa piyanistlik kariyerini de sürdürse, çok disiplinli ve sağlam bir eğitim içerisinden yükselen, bilinçli bir ailenin de desteğiyle, mükemmeli çalışkanlık ve yetenek bileşkesiyle yakalamak için kararlı bir şekilde hayallerinin peşinden ilerleyen bir genç olacağını bu röportajla bana kanıtladı. Keyifle okumanızı dilerim.

Sevgili Çağan, müziğe olan ilgin ve yeteneğin nasıl fark edildi? Biraz bize müziğe başlangıç hikayenden söz edebilir misin?

Öncelikle ileriki yaşlarımda geriye dönüp baktığımda anılarım arasında çok önemli bir yeri olacağından emin olduğum bu söyleşiyi benimle yaptığınız ve desteğiniz için  çok teşekkür ederim.

Okul öncesi dönemde Açı Okulları’na gidiyordum. Oradaki müzik öğretmenim Seda Özbey çok güzel piyano çalıyordu. Öğretmenime hayrandım. Ben de onun gibi güzel piyano çalmak istedim: ondan ilham aldım. Seda Öğretmenimi piyano çalarken dinlemek ve ona arkadaşlarımla birlikte eşlik etmek beni çok mutlu ediyordu. O dönemde benim bu kadar ilgili olduğumu gören Seda Öğretmenim piyano çalmaya başlamamı tavsiye etmişti. Bir de yine okul öncesi dönemde İstanbul Teknik Üniversitesi – Mini Konservatuvarda Orff çalgıları ile müzik egitimine devam ediyordum.  Orff öğretmenin Can Ungan da pianoya başlamamda bana ilham vermisti. Orff çalgıları ile müzik çok eğlenceli idi; derslerde hareket, dans ve ritm ve tabii ki piyano vardı. Hem öğretmenlerimin tavsiyesi, hem de kendi isteğimle 6 yaşımda İTÜ Mini Konservatuvar bünyesinde piyano öğretmeni Büşra Yerinde ile piyano öğrenmeye başladım.

Peki müzik senin için ne ifade ediyor? Hayatında nasıl bir yere sahip?

Müzik kendimi iyi hissetmemi sağlıyor. Hem müzik dinleyince, hem de piano çaldigimda cok mutlu oluyorum.  Küçükken anneme “müzik’i bırakamam” derdim. Müziksiz bir hayat düşünemiyorum. Önceleri daha çok klasik müzik dinliyordum.  İstanbul’da annemle araba ile bir yere giderken, yolda Neşe Türkeş’in yazıp, hazırladığı CD’li Klasik Müzik Masalları serisini dinlerdik. Bu seride Mozart, Beethoven, Vivaldi, Caykovski, Chopin, Bach, Strauss gibi önemli bestecilerin hayat hikayeleri veya önemli bestelerinin hikayeleri müzikli kitap haline getirilmiş. Bunları dinlemek ve okumak bana hep çok keyif veren, klasik müziğin içimde yer etmesini sağlayan bir deneyim olmuştur ve bana fazlasıyla ilham vermiştir.  Buradan Neşe Türkeş’e  ve emeği geçen herkese bu harika müzikli – sesli kitapları hazırladıkları için çok teşekkür etmek isterim.

Son yıllarda her türlü müziği dinlemeye, anlamaya, öğrenmeye çalışıyorum. Müzik yolculuğu çok keyifli ve sonsuz…

İngiltere’deki müzik eğitimini nasıl tanımlarsın? Nasıl bir eğitim sürecinden geçiyorsun? Sahne deneyimi ediniyor musun?

İngiltere’ye ailemle birlikte iki buçuk yıl önce taşındık. Taşındıktan birkaç ay sonra piyano aldık ve Londra’da bir piyano öğretmeni ile çalışmaya başladım. Ancak iki ay sonra pandemiyle birlikte kapanma başladı ve  piyano derslerine ara vermek zorunda kaldım. Uzaktan derslerin yaygınlaşması ile İstanbul’daki öğretmenim Beril Özyazıcı’dan tekrar ders almaya başladım. Benim için pandeminin iyi tarafı çok sevdiğim öğretmenimden yeniden ders almamı sağlaması oldu. Çok da güzel oldu aslında. Beril Öğretmenimin yönlendirmesiyle Associated Board of the Royal Schools of Music (ABRSM) sınavlarına hazırlanmaya başladım.  Son bir yıl içinde ABRSM  Grade  1 ve Grade 2 sınavlarını iyi derece ile geçtim. Şu anda Grade 3 icin  yine öğretmenimin desteği ile hazırlanmaya devam ediyorum.

Maalesef İngiltere’de henüz bir sahne deneyimin olmadı. Aslında pandemi başlamadan önce okulumun orkestrası ile bir sahne performansı hazırlıyorduk, hatta İngiltere’de kapanmanın olduğu hafta okul orkestram “Music Maestros” ile bir konser verecektik. Maalesef bu konser son anda iptal edildi. Sonraki yıl da ben babamın işi nedeniyle başka bir şehirde yaşamaya başladım. O nedenle bu performansa daha sonra da  katılamadım.   Önümüzdeki yıllarda burada da sahne deneyimi edinmek icin fırsatları araştıracağım.

Beril Özyazıcı gibi değerli bir öğretmenden piyano eğitimi aldın. Beril hocanın sana verdiği ve hiç aklından çıkmayan birkaç öğüdü paylaşır mısın?

Evet gerçekten Beril Öğretmenin öğrencisi olduğum için kendimi çok şanslı hissediyorum.  Onunla eğitmen olduğu bir atölyede tanışmıştık. Açı Okulları Okul öncesi öğrencisi iken Açı Müzik ve Sanat Okulu’nda  “Ünlü Besteciler – Çocuk Albümleri Atölyesi”ne  katılmıştım. Beril öğretmen bu atölyede eğitmen idi.  İyi ki o atölyeye katılmışım ve kendisi bana ders vermeyi kabul etmiş. Bu nedenle kendimi çok çok şanslı hissediyorum. Beril Öğretmenin tüm detayları deşifre ederek ve nota okutarak  öğretmesi ve tam olarak öğrenmem için icin sabırla tekrar tekrar  parçaların üzerinden geçmesi sayesinde çok zor parçaları çalmayı başardım. Beril Öğretmenin en önemli öğüdü çok iyi çalabilmek için, ilk başta çok çok yavaş çalarak çalışmaktır. Bu tavsiyeye uyuduğumda gerçekten parçaları kusursuz veya çok az kusurla çalabildiğimi gördüm. Öğretmenimin öğüdünü hayatım boyunca unutmayacağım. Aslında bu hayatın diğer alanlarında da geçerli, yavaş yavaş, sindire sindire yapılan, öğrenilen şeyler her zaman çok daha kalıcı oluyor.

Katıldığın en son yarışmada önemli bir mansiyon ödülü aldın. Bize biraz anlatır mısın? Hangi besteyle katıldın? Nasıl hazırlandın?

Evet, bu yıl Şubat ayında düzenlenen Londra Klasik Müzik Yarışması’nda London Classical Music Competition (LCMC) Kids Artist kategorisinde Özel Mansiyon ödülü almaya hak kazandım. Bu yarışmaya tüm dünyadan, her seviyede çok sayıda piyanist katılıyor. Doğrusunu söylemek gerekirse, bu yarışma için ayrıca bir çalışma yapmadım.  ABRMS Grade 1 ve Grade 2 için hazırlandığım performanslarımla yarışmaya katıldım. O nedenle, ABRMS performansları için nasıl hazırlandığından bahsedeyim isterseniz. Haftada bir gün Beril Öğretmenimle uzaktan derslerim oldu, aradaki günlerde çalıştım, videolar çekip öğretmenime gönderdim. Kendisi düzeltmem, dikkat etmem gereken detaylar hakkında beni hep uyardı, nasıl düzeltebileceğim hakkında bilgilendirdi, taktikler verdi. Bazen zor oldu, bazen yapamadım, ama yılmadım çalışmaya devam ettim ve sonunda başardım. Piyano çalmak benim için çok önemli, piyanoda iyi olduğumu da düşünüyorum. Ancak piyano çalmak bisiklete binmek gibi bir şey değil; hep çalışmak gerekiyor. Ayrıca her zaman daha iyisini yapmak, kabiliyetlerini geliştirmek ve ilerletmek mümkün, bunun için de düzenli bir şekilde çalışmak, rutinlerinin olması hem çok önemli, hem de başarılı olmak için gerekli.   Sonuç olarak, bu yarışmaya katılarak istikrarlı bir şekilde çalışmanın insanı hiç beklemediği bir biçimde ödüle götürebildiğini gördüm.  

Şu ana kadar yer aldığın konserlerden söz eder misin? İlk konser deneyimini anımsıyor musun? Neler hissetmiştin?

Sahneye ilk kez İTÜ Mini Konservatuvar Yıl Sonu konserinde çıktım. İlk konserimde biraz korktum, tedirgin oldum, biraz da heyecanlandım diyebilirim; yanlış yapacağımdan değil de çok fazla kişinin izlemesi beni biraz rahatsız etti. O zamanki piyano öğretmenin Büşra Yerinde’ye piyano öğrenmeye başlarken beni yüreklendirdiği  ve desteklendiği icin teşekkürlerimi sunmak isterim.

Sonraki yıl sevgili öğretmenin Beril Özyazıcı ile çalısmaya başladım. Beril Öğretmenimin için Moda All Saints Kilisi’nde düzenlediği Bahar Konserine katıldım.

Bu deneyim benim icin inanılmazdı, sahnede kendime güvenimin gelişmesi için çok iyi bir fırsat oldu.  All Saints Kilisesi’nin muhteşem akustigi ve etkileyici ortamı bu deneyimin hayatimda hiç unutulmayacak anılar arasında ön plana çıkmasını sağladı.

Aynı yıl yine Beril Öğretmenimin yönlendirmesi ile Uluslararası Pera Piyano Festivaline katıldım.    Pera Festivaline katılmak da benim icin cok öğretici, unutulmaz bir deneyim olmustu. 

https://www.youtube.com/watch?v=U00Rsayesinde WPLdDuw&list=PL47eeAtba4gPRBFF1-roSBPyxiKw-u1iN&index=4

Sence yetenek mi önemli, çalışkanlık mı? İkisinin arasında nasıl bir denge olmalı?

Bence her konuda olduğu gibi piyano çalarken de çalışmak ve yetenek eşit derecede önemli, birisi diğerinden daha az önemli değil. Yetenekli olmak müziği anlamada, detayları farketmede çok yardımcı oluyor, bir bakıma kolaylaştırıyor. Bunun yanında egzersiz yapmazsan hiçbir zaman daha iyiye, en iyiye ulaşman mümkün değil. Çok büyük bestecilerin bile mükemmeli yakalamak için günlerce çalıştığını biliyorum. 

Bir yarışmaya nasıl hazırlanırsın?

Bir yarışmaya hazırlanırken veya yeni bir parçaya çalışmaya başladığımda en önemli şey düzenli bir biçimde çalışmak, parcaya ve kendine zaman tanımak. Başlangıçta sabırlı bir şekilde çalışıp, parçayı  belli bir düzeye getirmek, tüm notalara doğru basmak önemli. Bundan sonra parçayı ritmi, nüansları ile çalabilmek için öğretmenimin yardım edeceği bir sonraki dersimi beklemek gerekebiliyor.  Aynı parçayı profesyonel olarak yorumlayan kişilerden tekrar tekrar dinlemek, çalış stillerini gözlemlemek de benim için çok faydalı oluyor. Öğretmenim de bunu çok tavsiye ediyor. Sonraki günlerde ritmi ve nüansları ile çok daha iyi bir şekilde çalabiliyorum. Yani çalışırken acele etmeden ilk önce parçanın altyapısını iyi kurgulamak önemli. Beril Öğretmenimin dediği gibi güzel ve seri çalabilmek için önce çok yavaş çalarak çalışmak gerekiyor. Sonrası daha akıcı bir biçimde kendiliğinden geliyor. Burada sunu da eklemek isterim:  Bazen ne kadar çalışırsan çalış, en mükemmeli yakalayamadığın durumlar oluyor. O anki en iyini yapabiliyorsun sadece. 

Sence başarı ne demek Çağan? Kendini ne zaman “başarılı” görürsün?

Başarı yeterince çalışıp, karşılığını aldığında hissettiğin mutluluktur. Kendime bir hedef koyup, o hedefi gerçekleştirdiğimde başarılı hissederim. Ama tabii hedefe ulaşırken gösterilen gayret, istikrar ve vazgeçmemek çok daha önemli. Bazen elinden geleni yapıp hedefine ulaşamayabilirsin, hayal kırıklığına uğrarsın; bu durumda yaptığım hatalardan ve eksikliklerimden ders çıkartmak çok değerlidir benim icin. Ayrıca, başarıya kısa vadeli bakmak yerine, daha cok uzun vadeli değerlendirmek gerektiğini düşünüyorum. 

Piyano dışında hobilerin nedir Çağan?

Spor yapmayı hareketli olmayı cok seviyorum. Okul öncesi dönemden beri bir çok sporu yapma şansını elde ettim. İstanbul’da iken Enka Spor Okullarında spor yapiyordum. Orada Jimnastik, Yüzme, Basketbol ve Tenis sporlarını yaptim. Pandemi döneminde maalesef her yer, her şey kapalı olduğu için Londra’da bir dönem düzenli olarak spor yapamadım. Simdi burada Bristol’de yüzüp, tenis oynuyorum. Bir de okulda okul sonrası kulüpte futbol oynuyorum. Hareketli ve enerjik olmak kendimi iyi hissetmemi sağlıyor.

Satranç oynamayı cok seviyorum, İstanbul’da İde Okulları birinci sınıfa giderken oynamaya başlamıştım. Burada da devam ediyorum, okulda okul sonrası kulüpte, evde babamla satranç oynuyorum. Bazen de Lichess uygulamasinda online olarak maç yapiyorum. Satranc oynarken düşünmek ve hızlı oynamak, süre sınırı olan maçlar yapmak, daha fazla ve daha iyi oynamak için beni çok motive ediyor.

En çok ilgi duyduğum konular arasında uzay, dünya, bilişim teknolojileri gibi konular var. Bu alanlarda okumayı, eğitici videolar, belgeseller izlemeyi seviyorum.  Londra’da 3. sınıfta iken, pandemi nedeniyle okullarda uzaktan eğitimverildiği sırada, Einstein ile ilgili bir araştırma yapmıştım.  Onun hayat hikayesini ve  bilimsel buluşlarını araştırıp,  okuyup,  animasyonlu sunum haline getirip, sınıf arkadaşlarıma sunmuştum ve çok ilgi görmüştü. Hem öğretmenim, hem de arkadaşlarım cok beğenmişti. Ben de çok mutlu olmuştum. 

Diğer bir hobim kodlama, kodlama yapmayı da cok seviyorum. Londra’da Science Museum’de Coderdojo etkinliklerine katılarak kodlamaya baslamistim. Scratch, Roblox ve Minecraft uygulamalarında kodlama yapıyorum. Kodlama yapmanın, satranç gibi düşünme becerilerini geliştirdiğini hissediyorum, yaratıcılığımın gelişmesine de katkısı oluyor tabii.

Bilgisayar oyunları oynamayi da cok seviyorum. Ozellikle Minecraft ve Roblox oynamayı tercih ediyorum, başarılı olduğumu da düşünüyorum.

Sabahtan akşama kadar çalsan sıkılmayacağın eser hangisi?

Sabahtan akşama sıkılmadan çalabilmem için tamamen doğru çalamadığım, aynı zamanda çok da kötü olmadığım bir parça olmalı. Ezgisini sevmem lazım, seviyemin üstünde zor bir parça olursa sıkılırım, uzun süre çalamayabilirim, kolay olursa da çok kolay olduğu için sıkılırım. Örneğin şu aralar ABRMS Grade 3 için hazırlandığım Beethoven’ın bestelediği ‘Ecossaise in E flat’ çalmaktan çok keyif alıyorum. Uzun süre bu parçayı çalabilirim. Şunu da belirtmeliyim, henüz müzik yolculuğumun çok başlarında olduğum için dönem dönem favori parçalarım hep değişiyor. 

Peki eserlerini çalmaktan özel bir mutluluk duyduğun besteci kim ve neden?

Tüm besteciler benim için değerli, doğrusunu söylemek gerekirse henüz seçim yapacak kadar çok parça çalmadım.  Ama yine de isim verecek olursam, Mozart ve Beethoven bestelerini dinleyip, bazılarını çalmak beni çok mutlu ediyor.  Onlari dinlemek bende pozitif duygularin yoğunlaşmasını, daha kolay konsantre olmamı sağlıyor. 

Geleceğe dair hayallerin ve projelerin neler?

Gelecekte piyano eğitimimi sürdürmeyi istiyorum, hedefim ABRSM sınavlarını Grade 8 olan son aşamaya kadar götürmek. Bu hedefi gerçekleştirmenin iyi düzeyde piyano çalmamı sağlayacağını düşünüyorum.  Müzik ve özellikle piyano beni mutlu ettiği ve renklendirdiği  için hayatımda hep olmasını istiyorum. 

İleride bilim insanı olma hedefim var, aynı zamanda uzay bilimi en çok ilgi duyduğum alan. Kara delikler ve neutral yıldızlar özellikle çok ilgimi çekiyor.  Uzay bilimi ve bilgisayar mühendisliğimin kesiştiği bir alanda çalışmayı ve bilim adamı olmayı istiyorum. 

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s