Gaziantepli genç piyanistlerden Sueda Yasav: “Piyano büyüttü beni. Düştüğüm yerden kaldırdı, en olmayacak şeylerin aslında mümkün olabileceğini gösterdi”

28 Nisan 2004 tarihinde Gaziantep’te doğan Sueda Yasav’ın piyano ile tanışması 2. sınıfta okuldaki org kulübü sayesinde oldu. Ardından Renata Çavdar’dan piyano eğitimi almaya başladı. 3.sınıfta Londra Müzik Kolejinin (LCM) sınavlarına girmeye başladı ve Grade 1 seviyesine ulaştı. 4.sınıfta Valilik Kupası Yarışmasına katıldı. Daha sonra 5. sınıfta Grade 3 seviyesine ve 7. sınıfta Grade 5 seviyesine girerek LCM sınavında ilerleme kaydetti. Sosyal alanda piyanonun yanında 1. sınıftan beri resme ilgisi doğunca Monami resim yarışmaları gibi resim yarışmalarına katılıp 1.likler elde etti. 6. sınıfta voleybol takımına seçildi ve şehir turnuvalarına katıldı. 2017 yılında Bahçeşehir Koleji Fen ve Teknoloji Lisesi’nde öğrenimine başladı ve hala bu kurumda devam ediyor.

Bahçeşehir’deki öğrenim hayatı süresince de okuldaki müzik etkinliklerine katıldı. Dokuzuncu sınıfta okulun robotik takımına seçildi; First Lego League ve Teknofest gibi yarışmalara katılarak başarılar elde etti. Bununla birlikte TÜBİTAK projelerinde Heforshe gibi projelere de katıldı.

Gaziantep’te piyano öğretmeni Renata Çavdar’ın öğrencilerinden olan Sueda, 2021 yılında da South Florida Piano Festivali’nde ve Ukrayna-Kanada Piyano yarışmasında kendi yaş kategorisinde 2. oldu ve en son olarak Grade 8 seviyesinden takdirname ile LCM’den mezun oldu.

Kendisiyle keyifli bir söyleşi yaptık:

Sueda merhaba. Gaziantep’te Renata Çavdar’ın yetiştirdiği değerli müzisyen çocuklardan birisin. Öncelikle müziğe olan ilgin nasıl ortaya çıktı? Renata hanımla yollarınız nasıl kesişti ve üzerine nasıl bir eğitim sürecinden geçtin? Biraz bunlardan söz eder misin bize?

Piyanoya ilgim 2.sınıftaki org kulübü sayesinde başlamıştı. Ailemin bu ilgimi fark etmesi ve ısrarlarımla birlikte  piyano dersi aldırmaya karar verdiler. O zamanlar arkadaşlarımın ailelerinden de Renata hocanın adını çok duyuyorduk. Bu sayede Renata Hocayla yollarımız kesişti. Hatta ilk derste voleybol oynarken bileğimi burkuştum onun için dersimi iptal etmek zorunda kalmıştım. Ama derse gidemediğim için çok ağlayınca annem kıyamayıp beni Renata Hocayla tanıştırmaya götürmüştü. İlk karşılaşmamız da böyle olmuştu. O günden beri Renata Hocanın öğrencisiyim ve benim için çok büyük bir şans.

Birçok yarışmadan ve sınavdan da derece aldın. Onları da anlatır mısın?

London Music of College(LCM) sınavları piyanoya başladığım dönem şehrimizde yapılmaya yeni yeni başlanmıştı. Bundan dolayı bu sınavlarla büyüdüm diyebilirim.

İlk olarak Grade 1 sınavına daha sonraki senelerde Grade 3 ve Grade 5 seviyelerine girdim hatta Grade 3 ve 5 sınavlarına girdiğim senelerde sınavlar şehrimizde yapılmamaya başlamıştı. Sınavlar için Ankara ve İstanbul’a gitmek zorunda kalmıştım bu da heyecanımı ikiye katlamıştı benim için de daha zorlu bir sınav ortamı hazırlamıştı. Bu yıl da en son Grade 8 seviyesini Takdirname ile bitirerek LCM’den mezun oldum. Geçtiğimiz yıllarda özellikle ilkokul ortaokul dönemimde aslına bakarsanız şu anki kadar etkinlik ve yarışmalar yoktu. Olsa bile katılımımız zor oluyordu. Onun için ben de Valilik Kupalarına, okul içi gösteriler gibi küçük çaplı etkinliklere katılabiliyordum. Okulun müzik grubuyla birlikte ve bireysel piyano dalında Fizyolojiden Müzik Yarışmasına katıldım.Bu son senelerde de South Florida International Piano Festival’inde ve Kanada-Ukrayna Müzik Festivalinde 2. Oldum.

Bir yandan resim, bir yandan spor, bir yandan müzik, bir yandan da robotlar…  TÜBİTAK’ın projelerinde yer alıyorsun, Teknofest yarışmalarına katılıyorsun, resim yarışmalarında birincilikler elde ediyorsun. Peki hangisi ağır basıyor hayatında? Müziğe nasıl bir dilim ayırıyorsun günlük çalışma planında?

İlkokul ve ortaokulda piyanonun yanında resime de önem veriyordum Monami resim yarışmaları gibi okulumuz aracılığıyla yarışmalara katılıyordum. 6. Sınıfta da okulun voleybol takımına girerek spor alanında da kendimi geliştirmeye devam ettim. Özellikle 9.sınıfa geçtiğimde kendimi bir koşuşturma içinde bulmuştum. Proje ve dergilere yazı yazıyordum, voleybol antrenmanlarına gidiyordum, yarışma ve turnuvalar için üniversitelere gidiyorduk, şehir dışına çıkıyorduk. Robotik takımında da olunca turnuvalara yakın dönemlerde eve gelmem 8-9 buluyordu. Piyanoya yeteri kadar zaman ayıramıyordum bundan dolayı piyano derslerine birkaç aylığına ara vermiştim. Evde zaman buldukça internetten çıkarttığım parçalarla uğraşıyordum ama benim için yeterli olmuyordu bundan dolayı derslere tekrardan başladım. 12.sınıfa gelmemle birlikte her şeyden de uzaklaşıp sosyal olarak sadece piyanoyla ilgilenmeye başladım.

Bilim ve müzik sence birbirini besleyen iki süreç mi? Sen ortak yönlerini görüyor musun?

Bilim ve sanat birbirinden ayrılmayan iki kavramdır. Bilim ne kadar müziği etkiliyorsa müzik de bilimi o kadar etkiliyor. Şuradan örnek vereyim bir cerrahın röportajını okumuştum. Orada ameliyat sırasında heyecanlandığını ve heyecanını engellenmek için ameliyathanede şarkı açtıklarını belirtmişti. Müzik bu gibi durumlarda  bilimin yanında onu destekleyen, ona güç veren ailesi gibidir çünkü bilim bir merak üzerine oluşmuştur ve müzik, o merak yolunda bilimin ilerlemesini sağlayan, sıkıldığı yerde ona tekrardan o heyecanı veren bir kavramdır. Müzikte ise zaten her şey bir kural ve formüle göre oluşmuştur. Her notanın ne zaman, hangi kısımda çalınacağı bile köklü nedenlere bağlıdır. Buna da örnek olarak Sebastian Bach’ı örnek verebilirim. Çünkü bazı eserlerinde hem normal çalındığında hem tersten çalınca parçayı aynı şekilde oluyor! Bu düzen benim açımdan müzik ve bilimin birlikte olduğunu kanıtlar niteliktedir.

İleride kendine nasıl bir gelecek kurguluyorsun? Piyanistlik ve beraberinde diğer uğraşların mı olsun, yoksa teknik bir meslek seçerek piyanistliği bir hobi olarak mı sürdürme planların var?

Aslında buna halen karar vermiş değilim. Bazen diyorum ki “Sueda piyano çalmayı çok seviyorsun bunu meslek haline getirisin hiç sıkılmazsın acaba bu alanda mı devam etsen?” Ama sonra da korkuyorum. Piyanoyla her gün profesyonel olarak ilgilenmek, karşıma piyano ile ilgili ciddi sorunların çıkması, beni piyanodan soğutur mu acaba sorusunu getiriyor aklıma.

Piyano ile bağını nasıl tanımlarsın?

Piyano benim en yakın arkadaşım. En kötü zamanımda da en iyi zamanımda da o hep yanımda. O büyüttü beni. Düştüğüm yerden kaldırdı, en olmayacak şeylerin aslında mümkün olabileceğini gösterdi bana. Zaten piyano çalarken belli bir eşik değer vardır. Eğer gözlerinizi kapatıp ruhsal olarak o eşik değeri geçerseniz artık ne çaldığınızın, nasıl çaldığınızın bir önemi olmuyor çünkü hiçbir şeyi duymamaya başlıyorsunuz. İşte o zaman piyano sizi dinlemeye başlıyor. Kafanızdaki soru işaretlerini, kararsızlıklarınızı, umutsuzluklarınızı… Sonra size sıkı sıkı sarılıyor, ne yapacağınızı söylüyor, teselli ediyor. Bazen ben bile şaşırıyorum. Piyano çalarken kafamda cidden böyle düşünceler mi varmış diye. Aslında her şey aklımdaymış ama birinin beni dinleyip de o düşünceleri çıkartmasına ihtiyacım varmış.

Peki yeni bir eser üzerinde çalışırken nasıl bir yöntem izlersin?

Yeni bir parçayı ilk olarak belli kısımlara ayırırım. O kısımları sağ ve sol eli hallederek ilerlerim. İlk olarak sağ el ile başlar en az 10 defa çalarım sonra aynısını sol elde de yaparım. Sonra ikisi birlikte birkaç defa çaldığımda zaten şarkını kendi kendine ortaya çıkmış oluyor. O duygusu bazı el hareketleri de zaten pratik yapa yapa ortaya çıkıyor.

Renata öğretmeninin hiç aklından çıkmayan birkaç öğüdünü bizimle paylaşır mısın?

Renata Hoca ile olan derslerimde modumun düşük olduğu zamanlar illaki oldu. O zamanlarda her zaman beni güldürecek, modumu yerine getirecek şeyler söyler. Her zaman bana desteğini verdi benim yapacağıma inandı. Belki eskiden fark etmiyordum ama şimdi şöyle dönüp baktığımda her zaman yanımdaydı. LCM sınavlarının hepsinde başarı elde edeceğimi biliyordu. Bundan dolayı şimdi emeklerimin karşılığını aldığımda Renata Hocanın yanında gururla durabiliyorum. Ama bir öğüdünü söylecek olursam bir keresinde şarkıyı çalarken piyanoya sert bastığımdan bana şöyle demişti: “Evet insanlar sanıyor ki sen piyanoya sert bastın, sen piyano güzel çalıyorsun ama bazen o kadar hafif basmalısın ki o duyguyu hissetsin karşısı.” Cidden de öyledir. Piyanoda tuşlara hafif basmak çok zordur çünkü belli sınırı geçmezseniz piyano o tuşu yutar ve ses çıkmaz ama istediğiniz kadar sert basabilirsin. Hatta bunu dedikten sonra bana Gülsin Onay’ın Chopin parçalından birini açmıştı. Ellerine bakmamı nasıl hafif çalmam gerektiğini göstermişti. Bundan sonra bende bir farkındalık oluşmuştu. Hatta insanlara dikkat ettiğimde benden vals tarzı yumuşak müziklerdense daha kalın notalarda akorlara sert bastığım şarkılar istediklerini fark ettim. Biraz da üzdü bu durum beni.

Kendine örnek aldığın konser piyanistleri kimler?

Örnek almak hem kendi üzerimde hem de karşı taraf üzerinde biraz beklenti oluşturur. Ben onun gibi çalmak o da bana kendi çalışını beğendirmek üzere beklentiye girer. Onun için dinlerken keyif aldıklarımı söylemek daha doğru olur gibi. Gülsin Onay özellikle Renata Hoca belirttikten sonra da beni daha çok etkiledi. Yine Tuluyhan Uğurlu’nun yeri çok ayrıdır. Son zamanlarda da Ayşe Deniz’in müziğe farklı bir soluk getirmesi beni yeni öğreneceğim parçalar konusunda heyecanlandırıyor.

Peki bir konsere gittiğinde piyanistin el hareketlerinden duruşuna kadar inceler misin, kendini onun yerinde hayal eder misin?

Evettt tabi ki. En son Cem Adrian konserine gittiğimde arkada Sezgin Alkan’ın çalışına yakından tanıklık ettim ve uzun uzun daldım. “NASIL YAPABİLİYOR? “ Büyük bir alan, Cem Adrian bazı yerlerde duruyor sonra aniden yükseliyor nasıl oluyor da takip edebiliyor. Çünkü normal bir eser çalmak bile bu kadar zorken birinin şarkı söylemesine eşlik etmek… Yine aynı hisse YouTube’a karşıma Lola Astanova çıktığında da yaşamıştım. Orkestrayla birlikte La La Land’in bir parçasını çalıyordu ve kocaman bir ortamda yüzlerce insan, patlayan flaşlar arkada kendisini takip eden bir orkestra ama kendisi gülerek eğlenerek o anın keyfini çıkartarak çalıyordu. Aklıma direkt bir sürü soru: “Ben olsam nasıl çalardım, nasıl dururdum, bu ortamda yanlış çalsam ne tepki verirdim?..” Sonra bir soğuk ter basıyor kalbim hızlı hızlı çarpıyor kendimi durduruyorum Sueda sakin ol o ortamda değiliz şu an diye. Ama şunu söylemem gerekirse biraz alışkanlık oldu diyebilir. İster istemez arkadaşlarım piyano çalarken, müzik evlerinin reklamı önüme düşünce ya da oteldeki piyanistleri görünce hemen “duruşu nasıl, elini düzgün tutuyor mu, hangi aralıklarla pedala basıyor, yanlış çaldığı kısım var mı?” diye içimden çok geçiriyorum ve dikkat ediyorum. Mesleki deformasyon mu diyelim artık :))

Sabahtan akşama çalsam bıkmam diyeceğin piyano konçertosunu merak ediyorum.

Önceliğim Adnan Atalay’ın Sınırlar parçası… Her detayıyla aşık olduğum bir parçadır diyebilirim. Sonrasında Tuluyhan Uğurlu “Sofya’da Dans” Renata Hocayla birlikte notalarını bulamadığımız için dinleyerek notalarını kendimiz çıkardığımız parçadır. Bu parça sayesinde de piyanoya hakimiyetim artıyor. Sonrasında George Gershwin “The Man I love” bana LCM Grade 8 sınavımı sevdirdi. Sonrasında Terece Carreno “Venice”,sonrasında da daha hatırlıyor muyum diyerek Beethoven Sonata F minör ya da Love Story. Bitirişimi de her Türk gibi Evgeny Grinko hayranı olarak “Valse” ile tamamlıyorum.

Gaziantep’te klasik müzik dinleyicisini nasıl tanımlarsın? Konserlere erişiminiz ne sıklıkla?

Aslında klasik müziğe ilgisi olan bir kesim var gibi ama konserler ve etkinlikler çok fazla olmadığı için ilgilerini gösterecek bir ortam olmuyor diyebilirim

Hayatından, mücadelelerinden ve başarılarından en çok etkilendiğin kompozitör kim peki Sueda?

Tek bir isim söylemem haksızlık olur. Bence her besteci kendi hayatında karşısına zorluklar, sorunlar, başarısızlıklar çıkmıştır. Eğer bir bestecinin karşısına bu tür şeyler çıkmadıysa zaten besteci olamazdı. Kendince yaşadığı sorunlar onu beste yapmaya itmiştir. Çünkü şöyle bir durup elime kağıt kalem alayım da beste yapayım demez. Kişinin içindeki birikimler, yaşanmışlıklar o besteyi oluşturur. Her bestecinin yeri bende çok ayrıdır. Hepsi her bestede farklı bir şey anlatmak ister.

Yakın döneme dair projelerin ve hedeflerini öğrenmek isterim.

Şu an için üniversite sınavım ön planda . Bununla birlikte LCM yazılı teori sınavım var bir yandan ona çalışıyorum. Bununla birlikte LCM serüvenim tam olarak sona erecek. Tabi bu arada bazı festival ve gösterilere de katılmayı düşünüyorum.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s