
1999 yılında Antalya’da doğan Genco Gezgöç, Müziğe 7 yaşında Antalya Devlet Opera ve Balesi korrepetitörü Marvida Azade Hüseynova ile piyano derslerine başladı ve ardından İstanbul’a taşındı. 2009 yılında Feza Çetin ile başladığı yarızamanlı eğitimine 2010 yılındaan beri tam zamanlı olarak devam etti. İlk klarinet konserini 2010’un Aralık ayında verdi ve 2014 yılında Bulgaristan’ın Sofia şehrinde düzenlenen “10. Uluslararası Genç Virtüözler Yarışması”na katıldı. Ayni yıl Bobo Yotzov’un ustalık sınıfında yer aldı.
2015 yılında Claudio Puntin ve aynı yıl “Enka Kültür Buluşmaları” adı altında Andrija Mincic’in ustalık sınıfına aktif katıldı. Aralık ayında Doğuş Çocuk Senfoni Orkestrası seçmelerini kazandı. Aynı ay içinde Prof. Michel Lethiec’in ustalık kursunda yer aldı.
Okulunun genç orsketrasının solist seçmelerine girerek 2016 Nisan ayında solist olarak ilk konserini vermeye hak kazandı ve Wagner’in “Yaylılar ve Klarnet için Adagio” eserini seslendirdi.
Prof. Martin Spangenberg, Helge Harding ve Frederieke Roth gibi duayenlerle çalışan,
Kent Nagano, Ulrich Windfuhr, Rengim Gökmen, Gürer Aykal gibi ünlü şeflerle çalan Gezgöç,
2018 yılında Hochschule für Musik und Theather Hamburg sınavlarını kazandı ve kendisi halihazırda Prof. Alexander Werner Bachl ile çalışmalarına devam ediyor.
Genco Gezgöç de yurt dışında eğitimini sürdürüp kur farkından etkilenen gençler arasında. “Lisans 4.sınıftayım ve eğer destek gelirse yüksek lisans eğitimime devam edeceğim. 2018 yılında kur 6,70 idi. Annem, İstanbul Devlet Tiyatrosunda sanatçı. Babam ise emekli. Ben zaman bulabildikçe çalışıyorum. Öğretmenlik yapıyorum bazı okullarda ve özel ders veriyorum. Okul ücretim yıllık 660 euro; aylık kiram ve enstruman ödemem 850 euro. Ev kiram maalesef çok pahalı çünkü Hamburg genel olarak pahalı bir şehir” diyor Genco. Belki okurlarımız arasından kendisine yüce gönlüyle destek olmak için harekete geçmek isteyenleriniz çıkar, ne dersiniz?
Kendisini tanımanız için bir söyleşi gerçekleştirdik; buyrun okumaya:
Merhaba Genco bey. Antalya’dan Almanya’ya uzanan bir kariyer yolculuğunuz var. Bize biraz kendinizi ve aldığınız eğitimi anlatır mısınız?
30 Mart 1999 yılında Antalya’da doğdum. Ailemin yönlendirmesiyle 7 yaşında Antalya Devlet Opera ve Balesi korepetitörlerinden biri olan Marvida Azade Hüseynova ‘dan piyano dersleri alarak başladım. Ardından İstanbul’ a taşındık eğitimim ve ailemden dolayı. 1 sene misafir öğrenci olarak İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuarı’nda Tutu Aydınoğlu’ndan piyano dersleri aldıktan sonra İstanbul Mimar Sinan Üniversitesi Devlet Konservatuarı’nda bir sene yarı zamanlı okuduktan sonra, tam zamanlı sınavlarını geçerek klarnet öğretmenim Feza Çetin ile Konservatuar hayatıma başlamış oldum. Ortaokul, lise ve ardından üniversite birinci sınıfı Prof. Ebru Mine Sonakın öğretmenimle bitirdikten sonra kendimi geliştirmek ilkesiyle, yurtdışındaki okulların sınavlarını denemeye karar verdim. Ve 2018’den beri Hochschule für Musik und Theater Hamburg’da üniversite hayatıma devam ediyorum.
Peki klarneti neden seçtiniz?
Aslında biraz komik bir hikaye. Klarnete başlamadan önce Saksafon çalmak istiyordum; hatta bunun için İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuarı’na girmek istiyordum çünkü sadece orada Saksafon departmanı vardı. Ardından oranın sınavını kazanamadım ve yakın bir aile dostumuz (o da saksafon çalar) “Genco eğer klarnet çalabilirsen, saksafon da çalabilirsin” deyince “tamam ben klarnet çalacağım” dedim. Babam da o zamanlar Benny Goodman’ın kayıtlarını dinletiyordu bana. Çok havalı gelmişti saksafon gibi. Şimdi çalabiliyorum ikisini de…
İlk klarnet konserinizi 11 yaşında verdiniz. Neler hissetmiştiniz, anımsıyor musunuz?
Konservatuarımızın meşhur bir odası vardır; genelde küçük konserler ve orkestra provaları orada olur. İlk konserim orada olmuştu. Odanın kapasitesi sınırlıdır ama tanıdık tanımadık bütün insanlar doluşur, doluşurdu. Öğretmenlerimiz hatta dersi iptal eder, bizi konseri olan kişinin konserine götürürlerdi. Çalmaya başladığımda tabii ki heyecan vardı, ama bittikten sonra klasik müzik yerine sanki rock konseri vermiş gibi hissettim. Çaldığım şey aslında çok basit bir etüttü ama arkadaşlarım, ailem öğretmenlerimin tezahürat niteliğindeki alkışlarının cezbediciliğiyle kendimi bir rock star gibi hissetmiştim.
Katıldığınız uluslararası yarışmalar ve dereceleriniz nelerdir?
Sofia’da ilk yarışmam olan 10. Uluslararası Genç Virtüözler Yarışması’na katılmıştım 2014’te katılmıştım. 15 yaşında ülkemi temsil etmenin verdiği heyecan da cabasıydı. Maalesef derece elde edemedim ama iyi geri dönüşler aldım ve kendimi geliştirdim. Toydum. Sonrasında hafif buhrandan dolayı bu gibi organizasyonlardan soğudum. Çünkü başkalarıyla yarışmaya harcayacağım enerjiyi kendime harcamak bana daha mantıklı geldi o zamanlar. Ama katiyen faydasız değil tabii, diğer müzisyenlerle birlikte stres yaşayarak tecrübe kazanılır.
Sizi Almanya’ya yönlendiren gerekçeler ve motivasyonlar ne oldu? Bulunduğunuz üniversitenin klarnet eğitimi açısından farkları ve artı değerleri nelerdir?
Öncelikle dünyada genellikle kullanılan klarnet sistemi Fransız Boehm Klarnet sistemidir. Fransız’dan sonra Almanya Oehler Sistemi sıkça kullanılır. Alman klarneti diyelim kısaca. Tonu daha koyu ve daha ilahidir. Mozart’ın klarnet konçertosundaki ikinci bölümdeki tema da belirttiği gibi o “ilahilik”. Beni bu ses kendine çekti ve bu enstrüman tabii ki Almanya’da iyi öğretiliyor ve çoğunlukla burada kullanıldığı için Almanya’yı tercih ettim. Bir başka gerekçem, ülkeme nazaran bir yabancı olarak görülmemem… Sahiplenme duygusu had safhada. Ve geleceğinizi şekillendirebilecek imkanlarınız var. Ayrıca klasik müziğin merkezi burası; burada yaşayan insanlar kültürlerinde klasik müziği benimsiyorlar.
Klarnet eğitimi pedagojik anlamda Almanya’da çok iyi. Her an her saniye nasıl hissettiğimi öğretmenlerim çok iyi anlıyor. Ve bu bana kolaylık sağlıyor. Öğretmen-öğrenci ilişkisinden ziyade, bir tür baba-oğul ilişkisi var. Bunu da öğretmenimin bana gerçek hissettirmesi, göstermesi beni daha da teşvik ediyor. Bilgi ve birikim çok taze ve yenileniyor. Diğer yandan çalışma alanları daha çok. Ben gerçi hep evde çalışırım ama yine kolaylık sağlıyor bu durum.
İdolünüz olan klarnet virtüözleri kimler?
Dieter Klöcker, Karl Heinz Steffens, Karl Leister gibi sanatçılar. Gerçekten tonlarını çok beğeniyorum. Klasik müziği doğal halinde sunmayı başarıyorlar.
Repertuarınızın vazgeçilmez eserleri hangileri?
Bu biraz zor çünkü neredeyse tüm Romantik dönem eserlerini seviyorum. Biraz romantik ve duygularımı ağır yaşayan birisiyim. O dönemin duygularını dışa çıkarmak benim için daha kolay oluyor çünkü besteciyle dertleşiyormuş gibi hissediyorum. Genelde klarnetçiler Mozart klarnet Konçertosu derler ama ben nefret ediyorum. Hatta şu anda çalışmama rağmen… Brahms piyanolu klarnet sonatlarını çok seviyorum. Derdim tasam olduğunda Brahms Klarinettenquintett ile arınıyorum. Brahms bende “prima donna” etkisi bırakıyor.
Müzik hayatınızda nasıl bir yere ve önceliğe sahip peki?
Müzik duyusal hazlarımı tazeleyen bir düzendir. Klişeleşmiş bir şekilde sabah akşam klasik müzik dinliyorum. demeyeceğim çünkü olamaz kafa kaldırmaz. Dinleyene de Allah sabır versin. Klasik müziği açıkçası çok sıklıkla dinlemiyorum çünkü bir müzisyenin /sanatçının gelişebilmesi ilham alabilmesi için diğer türlere hatta branşlara da kayması lazım. Tekno, Deep house, Edm, Türk Sanat Müziği, Black Metal hatta çok hüzünlüysem arabesk bile dinleyebiliyorum ruh halime bağlı.
Şu anda yurtdışında okurken Euro-TL kur farkından dolayı zorluklar yaşıyor musunuz? Geçiminizi nasıl sağlıyorsunuz? Herhangi bir burstan yararlanıyor musunuz
Evet maalesef evet. Bazen kendimi Titanic filmindeki kemancı gibi hissediyorum: gemi batmasına rağmen kemanını çalmaya devam ediyor. Bu tabiri nerden hatırlıyorum bilmiyorum. Geçimimi büyük ölçüde ailemin yardımıyla sağlıyorum. Aynı zamanda klarnet dersleri veriyorum. Fırsat buldukça müzik kurslarındaki öğretmenler yerine vekil öğretmen olarak çocuklara ders veriyorum. Yine çok şükür bir şeyler kazanıyorum ama yetmiyor. Burs açısından ise şu anda bir bursum yok çünkü doluluk çok. Şu anki okulumdan burs aldım belirli bir süre.
İdealist bir müzisyen olarak geleceğe dair hayalleriniz, beklentileriniz nelerdir? Almanya’da kalacak mısınız, yoksa Türkiye’ye dönüp orada mı kariyerinizi sürdüreceksiniz?
Hayallerim var elbet. Ama hayallerimin ‘hayal’ olarak kalma olasılığı da var. Ekonomi gibi etkenler söz konusu. Almanya’da kalmak tabi istiyorum. Kariyerimi burada sürdürmek istiyorum. Buranın kültürünü ve eğitimini aldım sonuçta sanat alanında. Ayrıca beni gerçek anlamda seven insanlar var. Yol gösteren insanlar, inanan insanlar var… En önemlisi de bu. Aynı zamanda ülkemi de temsil etme imkanım var. Kültür ataşeliği gibi görevlerle Türkiye’yi de temsil etmek isterim. Türkiye’ye belirli bir yaştan sonra öğrenci yetiştirmek için dönmek, Atatürk’e boynumun borcu… Dönmesem bile, bitap düşmüş olsam bile…