Istanbulied’in kurucusu genç opera sanatçısı Ekin Bezirganoğlu: “Ses insanın en güçlü organı; ağlamanız da gülmeniz de sesinize yansır”

Fotoğraf: Burcu Yıldız

1985 yılında İzmir’de doğan Ekin Bezirganoğlu, müzik yaşamına 1999 yılında; İzmir Ümran Baradan Anadolu Güzel Sanatlar Lisesi’nde keman ve piyano çalarak başladı. Lise öğrenimini sürdürürken, şarkı söylemeye duyduğu yoğun istek üzerine İzmir Devlet Opera ve Balesi sanatçısı Özlem Çabuk ile ilk şan derslerini aldı.

2005 yılında İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi Devlet Konservatuarı Sahne Sanatları ve Opera Bölümü’nü kazandı ve İzmir Devlet Opera ve Balesi solist sanatçısı Nurgün Baburhan ile öğrenim hayatına devam etti. İki sene sonra ise, Amerika’daki Summer Arts Festival’de sahnelenen Carmen ve Lucia Di Lammermoor operalarında henüz 21 yaşındayken sahne aldı. Carmen operası dendiğinde Bezirganoğlu’nun aklına gelen ilk üç şey ise, “Cazibe, tutku, histeri”.

2009 yılında henüz 3. sınıf öğrencisi iken İzmir Devlet Opera ve Balesi’nde sözleşmeli sanatçı olarak çalışmaya başlayan genç opera sanatçısı, aynı yıl gerçekleşen İZDOB 23. Uluslararası İzmir Festivali’nde de Şef Paolo Villa yönetiminde “Imeneo” söyleyerek sahne aldı.

Yrd. Doç. Alper Kazancıoğlu rejisörlüğünde “Defol-u Zevkler” müzikalinde ve  İZDOB Şef Tulio Gagliardo Varas yönetiminde “Kadının Fendi Kadıyı Yendi” oyununda rol aldı.  Dokuz Eylül Senfoni Orkestrası eşliğinde solist olarak “Carmen” seslendirdi.

2010 yılında ise Uluslararası Sedat – Güzin Gürel Lied Yarışması’nda 3. olan Bezirganoğlu, ayrıca ‘En İyi Türk Eseri Yorumu’yla  Jüri Özel Ödülü’nü kazandı.

İtalyanca, Almanca, Fransızca, Rusça, İngilizce, İspanyolca ve Türkçe bir çok eseri repertuarına katmış; 30’dan fazla şan konseri vermiş olan genç sanatçı, ayrıca bir çok workshopa katılmış olarak 2010 yılında konservatuardan mezun
oldu.

Lisans eğitimini tamamladıktan sonra İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuarı’nda öğretim görevlisi olan Prof. Dr. Güzin Gürel ile şan derslerine devam eden Bezirganoğlu, bir yandan da bağımsız çalışmalarını sürdürüyor. Bu projelerden sonuncusu; 2014 yılında piyanist Senem Zeynep Ercan ile bir araya gelerek oluşturduğu Istanbulied projesi. Yakında bu projenin yurtdışı ayağı da start alacak ve Istanbulied olarak bir albüm kaydetmeyi planlıyor.

Son 3-4 yıldır “Cihangir Atölye Sahnesi” olmak üzere, birçok amatör ve profesyonel tiyatrocuya eğitmenlik yapan Bezirganoğlu, bununla birlikte tiyatro oyunu ve müzikallerin şan eğitmenliğini ve vokal koçluğunu da yürütüyor.

Bu değerli sanatçımızı tanımanız için kendisiyle çok keyifli, içten ve bilgilendirici bir söyleşim oldu. Sizinle de paylaşmak isterim:

Merhaba Ekin hanım. Keman ve piyano eğitiminin ardından kendinizi şan ve opera alanında güçlü bir ses olarak buldunuz. Bu değişimi bize anlatır mısınız? Müziğe yeteneğiniz çocuklukta nasıl ortaya çıktı ve bir enstrümana bağlı kalmaksızın opera alanına hangi dinamiklerle yöneldiniz?

Ben çocukken mahallede şarki yarışması yapıp kendimi birinci seçerdim. İlerleyen yaşlarda müziğe duyduğum istek azaldı fakat annemin artarak devam eden ısrarları üzerine güzel sanatlar lisesine girdim. Orada keman eğitimi aldım ve sevdim. Ama şarkıcılık isteği hep vardı, lise birinci sınıfta solo bir ninni söyledim ve seyirciden çok kuvvetli bir alkış aldım, o alkış benim en büyük motivasyonum oldu ve bugünlere kadar geldi.

İyi ki dediğiniz ve keşke dediğiniz yanlar var mı kariyerinizde?

İyi ki “senin sesinden operacı olmaz” diyen insanlara karşı pes etmeyip konservatuvar okumak konusunda inat etmişim, keşke okul bittikten hemen sonra yurtdışına gitseydim.

Çocukların opera / şan eğitimine yönelmesi ve opera sanatçılığı alanında derinleşme yolu seçmesi için ideal yaş aralığı sizce nedir?

Her insanın yetenekleri ve bünyesi farklı. Bazı sesler çok hazır, bazı sesler ise zor. Net bir yas söyleyemem ama ergenlik sonrası en sağlıklı zaman bence.  Çok seslilik, kulak gelişimi ve kolektif bilincin gelişmesi adına koroları çok önemsiyorum, özellikle çocuklarda. Kişinin yaşı küçük ve eğitim almak istiyorsa buradan başlayabilir.

Rol aldığınız ilk opera hangisi oldu ve sahnede neler hissetmiştiniz? Kaç yaşındaydınız?

21 yaşında Amerika’da Summer Art Festival’de Carmen ve Lucia di Lammermoor operasında yer aldım. İlk sahneye çıktığımda dizlerim titriyordu, seyirciye bakamadım ve sözleri unuttum! 🙂

Peki rol aldığınız operalar arasında en unutulmazı, aklınızda ve kalbinizde en çok yer edeni hangisi?

Konservatuvar son sınıfta Gluck ‘Kadının fendi kediyi yendi’ oyununu sahneledik ve orada ucube bir kadını oynadım. Gerçekten çok çirkindi :))) Orkestra şefi ve rejisör, sesimi değiştirmemi, yani bir anlamda kirletmemi istediler! Fizyolojik olarak zorlansam da günlerce o kirli tonu aradım ve buldum. Seyirciyi inandırdığımı düşündüğüm, bol alkışlı bir rol oldu.

Sağlığınızda nelere dikkat edersiniz? Performansınızı, özellikle de sesinizi nasıl korursunuz?

Bir arkadaşımın tabiri ile ben sesimi pamuklara sarıyorum. 🙂 O benim her şeyim. Günde 8 saat uyumaya ve sağlıklı beslenmeye çok dikkat ediyorum. Konserden bir gün önce prova yapmam, mecbur kalmadıkça konuşmam, dinlenirim. Konser günü telefona bile bakmam (acil değilse). Sadece konser anına konsantre olurum.

Peki opera alanında uzmanlaşmak, derinleşmek isteyen müzisyenler sizce nasıl bir yol izlemeli? Onlara önerileriniz ne olur?

Merak çok önemli. İzlemek, dinlemek, okumak… Disiplinli ve düzenli çalışma, yeteneğin bile önünde bence. Bu bir kas gücü! Sporcu gibi her gün o kası çalıştırırsanız sesiniz ile bedeniniz arasındaki ilişki güçlenir ve bütünü yakalarsınız.

İlham aldığınız birkaç çağdaş opera sanatçısını da öğrenmek isterim.

Joyce Di Donata, Elena Obraztsova…

Müzik tarihinde hangi döneme ışınlanmak ve o dönemde hangi aryayı söylemek isterdiniz?

Ben Rus hayranıyım; hatta Rusların geç keşfedildiğini düşünüyorum. Aklımda bir arya yok ama Tchaikovsky söylerken hissettiğim; soğukluk içinde sıcak bir ton, kabuklu ama duygusal. Müthiş bir atmosfer.

Carmen operası denildiğinde aklınıza gelen ilk üç şey nedir?

Cazibe, tutku, histeri.

Türkiye’de opera izleyicisini nasıl tanımlarsınız? Genellikle yaşlı ve zevklerinde tutucu bir kitle mi var yoksa bunda da bir açılma / farklılaşma gözlemliyor musunuz?

Evet, genellikle belli bir yaş üstü insanların ilgisi yoğun. Açıkçası yeni neslin pek ilgi duyduğunu düşünmüyorum; bir konser salonunda konser dinleme alışkanlığı pek yok. Maalesef son yıllarda opera bölümlerine girişler de azalmış hocalarımdan duyduğum kadarıyla. Tabii bunun ardında bir çok etken var, ayrı ayrı ele alınması gereken bir konu…

Birçok dilde eseri repertuarınızda bulunduruyorsunuz. Peki hangi dilleri biliyorsunuz ve sizce bir opera sanatçısının çok-dilli olması hangi açılardan önemli?

Konservatuarda İtalyanca okudum, lisede biraz İngilizce. Yakın zamanda Almancaya başlıyorum.

2014 yılında piyanist Senem Zeynep Ercan ile bir araya gelerek oluşturduğunuz İstanbulied projenizden biraz söz eder misiniz?  Bu grubunuzla yakın dönemde projeleriniz olacak mı?

Istanbulied yaklaşık 8 yıldır Senem’le yürüttüğümüz duo’muz. Pandemi izin verdiği ölçüde konserler devam edecek. Yakın zamanda Almanya turnesi planlıyoruz.

Rol alacağınız operalara nasıl bir yöntemle çalışırsınız? Komşularınızdan rahatsız olanlar oldu mu örneğin? Günlük nasıl bir tempo izlersiniz?

Ben önce eseri, karakteri, besteciyi, sahneyi analiz ederek başlıyorum, şarkı söylemek işin en son kısmı bence:) Komşular konusunda şanslıyım; bir komşum ben çalışırken şarap kadehini alıp kapımı çaldı, bir başka komşumun balkonda beni dinleyip alkışlaması da çok tatlıydı 🙂

Fotoğraf: Burcu Yıldız

Bir yandan da eğitmenlik yapıyorsunuz. Amatör iken içindeki cevheri keşfettiğiniz tiyatrocular oldu mu? Aklınıza gelen anekdotlar var mı?

Cevherden çok; sesini seven, sesiyle barışanlar oldu. Kulağınız olsun ya da olmasın şarki söylemek müthiş bir enerji ve meditasyon. Çünkü ses insanın en güçlü organı; ağlasanız sesinize yansır, gülseniz sesinize yansır… Ben öğrencilerime bunu anlatmaya çalışıyorum.

Peki bir opera sanatçısının sesini doğru kullanması için nelere özen göstermesi gerekir? Vokal koçu bu açıdan nasıl bir destek sunar?

‘Vokal koçu’ tanımlamasını çok sevmesem de insanın bazen ağzından çıkanı kulağı duymuyor. Örneğin çok konsantre olmaktan. Bu noktada dışarıdan bir gözün müdahalesi verimliliği artırıyor.

Repertuarınızda yer alan ve sizi her zaman mutlu eden, neşelendiren üç opera bestesini sorsam hangilerinden söz edersiniz?

Don Pasquale , Cosi Fan Tutte , Sevil Berberi

Fotoğraf: Burcu Yıldız

Son olarak; yakın döneme dair projelerinizi, hayallerinizi de öğrenmek isterim.

Yurtdışında projeler üretmek  ve Istanbulied olarak bir albüm kaydetmek istiyoruz.

Bu keyifli söyleşi için çok teşekkürler.

Ben teşekkür ederim 🙂

Yorum bırakın