Genç piyanist Meryem Delal: “Sanata aşık bir insanım ve müzik bunu ifade edebilmemin en iyi yolu”

Fotoğraf: Ulaş BEŞOKLAR

11 Haziran 1998’de İzmir’de dünyaya gelen Meryem Delal’in küçük yaşta müziğe olan yeteneği fark edilince 8 yaşında piyano derslerine başladı.  Bir sene sonra ise İzmir İsmet İnönü Kültür Sanat Merkezi’nde ilk konserini verdi. On yaşına geldiğinde 9 Eylül Üniversitesi Devlet Konservatuarı Piyano Bölüne girmeye hak kazanan Meryem, burada bir yıl boyunca Prof. Şeniz Duru ile çalıştı ve 11 yaşında seviye sınavı vererek Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Üniversitesi Devlet Konservatuarı Piyano Bölümü’ne birincilikle girmeye hak kazandı. Ortaokul, Lise ve Üniversiteyi burada okuyan Meryem, piyano eğitiminde duayen isimlerden biri olan Prof. Metin Ülkü’nün öğrencisi olarak mezun oldu.

2014 yılında Polonya Academia Muzyczna Wroclaw’da masterclass çalışmalarına katılan; Anna Malikova, Prof. Marina Horak, Victor Çuçkov, Victor Santiago Asucion’dan masterclass dersleri alan Meryem, Berthol Brecht’in Yedi Ölümcül Günah oyununda (yüksek lisans proje çalışması) koropetitörlük yaptı.

2018 yılında İtalya Bari’de Prof. Marissa Somma ve Fedele Antonicelli’nin masterclass çalışmalarına katılan Meryem, ayrıca burada konser vermeye hak kazandı. Günümüze dek İzmir Fransız Kültür Merkezi, Galata Derneği’nde, Milli Saraylar’da, Zorlu Performans Sanatları Merkezi’nde, Pera Güzel Sanatlar’da, Açı Müzik ve Sanat Okulu’nda , Girgin Piyano ve Sanat Galerisi’nde, Piyano House Moda’da, İTÜ Miam’da , MSGSÜ Sedat Hakkı Erdem Oditoryumun’da, Cappadocia Bezirhane’de ve Yeldeğirmeni Sanat Merkezinde çeşitli konserler veren genç piyanist, son olarak Eylül ayında Macaristan’daki Danubia Talents Liszt International Online Music Competition 2021’da kendi kategorisinde 3.lük , İtalya’daki 50 ülkeden 500 katılımcının olduğu 31st Young Musician International Competition ‘’Citta di Baletta’’ yarışmasında F kategorisinde yine 3.lük ödülüne layık görüldü.

Müziği hayatının bir parçası olarak gören, piyanistliği ve bu yönde aldığı eğitimi hep hayatının en önemli ve doğru kararlaır olarak gören, ustalık sınıflarında “kendi rengini” bulmaya çalışan, müzik eğitiminde kendini hep öğrenci olarak görüp kendinin farklı versiyonlarını keşfe çıkan bu başarılı piyanistimizi tanımaya ne dersiniz?

Fotoğraf: Ulaş BEŞOKLAR

Merhaba Meryem Hanım. Harika Gençler dosyasında Prof. Metin Ülkü’nün kızından sonra bir öğrencisini de ağırlamak çok gurur verici. Müziğe ilginiz ve yeteneğiniz küçük yaşta fark edilmiş. Peki o süreci biraz anlatır mısınız? Yakın çevrenizdekiler sizin müziğe olan yeteneğinizi nasıl anlatıyorlar o döneme dair?

Merhaba.  Ailem, 4 -5 yaşlarımdayken bana kulak testi yapıldığı ve doktorların absolut kulağa sahip olduğumu söylediğini anlatır ama yeteneğimin gerçekten fark edildiği dönem 7 yaşında rahmetli İsmail BİLEN hocamızın yönettiği İzmir TOBAV çocuk korosunda piyano ile tanışmam esnasındadır. Kendi kendime duyduğum melodileri ve şarkıları çalmaya başlayınca bir yıl sonra annemin desteği ile piyano derslerine başladım. Daha sonra her şey çok hızlı ilerledi benim için. Hocalarımın yönlendirmesi ile de repertuarımı ilerletme imkanı buldum.

Dokuz yaşında ilk konserinizi verdiniz. Neler hissetmiştiniz sahne ışıkları altında? Hangi eseri çalmıştınız ve nasıl tepkiler almıştınız?

İlk günkü gibi hatırladığım bir andır. İnsanların beni dikkatli bir şekilde dinlemesi, alkış sesleri daha sonraki hayatımın evrilmesindeki büyük etkendir. 9 yaşında olmama rağmen konserin sonunda çıkmıştım ve hızlı bir etüt parçası çaldığımı hatırlıyorum. Benim için aylardır hazırlandığım büyük bir olaydı. Sadece çalmak değil, seyirci ile bağ kurmak daha sonra içimde hep konser vermeye isteği uyandırdı.

Peki daha sonraki dönemde geçtiğiniz eğitim sürecinden de biraz söz eder misiniz? Konservatuarın piyano bölümüne birincilikle girmek oldukça büyük bir yetenek ve çalışkanlığın ürünü olsa gerek.

Aslında yetenek yaptığımız işin küçük bir parçası… O yıl İstanbul’a gelmek için bir yıl boyunca bütün vaktimi piyano çalışmaya ayırmıştım. Hem kendi okuluma hem de 9 Eylül Üniversitesi Devlet Konservatuarı’nda Prof. Şeniz DURU ile piyanoya devam ettiğim bir dönemdi. Ailem normal bir meslek seçmemin daha faydalı olduğunu öngördüğü için kendimi kanıtlama ihtiyacı da hissetmiştim. 2009 yılında Pera Piyano Festivali sebebi ile İstanbul’a gelmiştik. Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi ile tanışmam bu sırada oldu. Daha sonra İzmir’e dönüp seviye sınavlarına hazırlanmaya başladım. Halen yaptığım en iyi seçimlerden biridir. “İyi ki” diyorum. 

Yurtdışı ağırlıklı ustalık sınıfları size nasıl yetenekler ve nasıl bir müzik perspektifi kazandırdı?

Birbirinden değerli ve başarılı hocalarla çalışmak perspektifimi ve bakış açımı genişletti. Ses tınımızı bulmak, farklı ekoller ve teknikleri görmek bana tecrübe kazandırıyor.  Halen yolun çok başındayım, öğrenmeye devam ediyorum. Ustalık sınıflarını müziğin çeşitliliğinden faydalanmak için bir fırsat olarak görüyorum. Kendi rengimizi bu şekilde buluyoruz.

Klasik müzik eğitiminde Polonya ve İtalya’daki eğitimleri, yaygın eğilimleri ve olanakları ne şekilde gözlemlediniz? Neleri fark ettiniz?

Yurtdışındaki olanakların daha fazla olduğunu  ve insanların klasik müziğe karşı gerçekten ilgili olduğunu söyleyebilirim. Nerdeyse çoğu evde piyano olması orada yoğun bir izleyici kitlesinin de olmasını sağlıyor. İki ülke de birbirinden çok farklı ekollere sahip ama ortak noktaları disiplin ve çok çalışmak. Sanatı gerçekten önemsiyor ve buranın iki katı kadar bir  çalışma temposuna sahipler.

Şu ana kadar verdiğiniz konserler arasında hiç aklınızdan çıkmayan, unutamadığınız hangisi oldu?

İtalya Bari’de verdiğim konser… İnsanların çaldığım eserler hakkında bilgi sahibi olması farklı bir hissiyat katmıştı konsere. Seyirci ile paylaşımda bulunmayı seviyorum.

Kapadokya’dan Milli Saraylar’a dek çok değişik yerlerde piyanonuzun başına geçtiniz. Peki sizi şu ana kadar en çok büyüleyen konser mekanı hangisidir?

Bezirhane… Tarihi dokuların insanda bıraktığı etki her zaman özel oluyor.

Diğer piyanistler gibi sizin de repertuarınızı zaman zaman güncellediğinizi düşünüyorum. Peki repertuarınızın olmazsa olmaz bestecileri veya müzikal dönemleri hangileri?

Modern dçnem bestecilerini çalarken keyif alıyorum. Özellikle Sergei Prokofiev 20. yüzyılda yaşamış nadir klasik müzik bestecilerinden biri.  Görkemli ve alışa gelmiş olmaktan uzak olması beni etkilemiştir, ama repertuarımın olmazsa olmazlarından biri de L.W. Beethoven’dir.   

Katıldığınız yarışmalar ve ödüllerinizi de öğrenmek isterim. Ayrıca malum yarışmalar konusunda müzisyenler ikiye bölünüyor. Siz kendinizi hangi safta konumlandırıyorsunuz? Yarışmalar gerekli mi, değil mi? Size neler kattılar örneğin?

Bence yarışmaların olup olmamasından çok hayatımızda onu nereye koyduğumuz önemli. Hayatımızın merkezine başkalarıyla yarışmayı koymak yanlış ama ben çeşitli ülkelerden  insanlarla etkileşim içinde olmak olarak ve seviyemizi de anlamak için etkili bir platform olarak görüyorum. Çeşitlilikleri ve farklı kültürleri çok seviyorum, bir arada olmak beni mutlu ediyor. 

Katıldığım yarışmalara gelirsek; Eylül ayında Macaristan’da III. Danubia Talents Liszt International Online Music Competition 2021 yarışmasında ve İtalya 31. Young Musician International Competition Citta di Barletta 2021 yarışmasında kendi kategorimde 3.lük ödülüne layık görüldüm.

Özellikle yurtdışı ayağını düşününce oldukça maliyetli bir eğitimden geçtiniz, geçiyorsunuz. Eğitiminiz boyunca herhangi bir burstan yararlandınız mı?

Hayır, herhangi bir burstan yararlanmadım.

Peki müzik sizin için ne ifade ediyor? Ucu çok açık bir soru farkındayım ama hayatınızdaki önceliği, sizi hangi açılardan bütünlediğini anlatır mısınız?

Tamamıyla sanata aşık bir insanım ve müzik bunu ifade edebilmemin en iyi yolu. Küçüklüğümden beri inanılmaz bir çekim hissettim hep, Yetenek de olunca ayrılmaz bir parçanız oluyor, herkes gibi ben de bütün hayatımı buna göre şekillendiriyorum. Her zaman öğrenecek bir şey olması ve hep öğrenci olmak, kendimin farklı versiyonlarını görmek benim hayatta keyif aldığım şeylerden biri. 

Piyano ile ilişkiniz nasıl? Başka bir enstrüman yerine sizi piyanoya yönelten ne olmuştu vaktiyle?

Piyano ile özel bir bağım olduğunu düşünüyorum. İçime kapanık bir çocuk olduğum  için her zaman en eğlendiğim şey piyano çalmaktı, başka bir enstrüman çalmayı hiç düşünmedim çocukken, çünkü piyanonun mekanizmasının sanki bana göre yapılmış olduğunu düşünürdüm.

Sizce başarı ne demek? Başarı için hayatınızda nasıl özverilerde bulundunuz?

Başarılı insan ne yapacağını bilen, bildiğini yapana kadar sabreden, yaptıktan sonra tekrar yapabileceğine inancı ve imkanı olan, bu imkanı ve inancı yeri geldiğinde tekrar performansa dönüştüren , alkış alan ve tüm bunlardan sonra tevazu gösteren insandır.

Yaptığım işe özveri gösteriyormuş gibi hissetmiyorum, hayatımın her zaman bir parçasıydı zaten.

Peki sizin izinizden gitmek isteyen müzisyen çocuklara vereceğiniz üç temel öğüt ne olurdu Meryem hanım?

Bol bol hayal kursunlar, hayallerini gerçekleştirmek için sıkı çalışsınlar ve asla vazgeçmesinler.

Yakın geleceğe dair hayalleriniz ve projelerinizi de öğrenmek isterim. Yurtdışında okuma hedefiniz var mı? Varsa hangi ülke ve neden? Katılacağınız yarışmalar veya konserler var mı?

28 Ekim’de Yaşar Kemal Kültür Merkezi’nde 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı için çaldım.   Önümüzdeki dönemlerde de yurtdışında da faaliyet göstereceğim etkinlikler olacak.

Bu keyifli söyleşi için çok teşekkürler.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s