Genç piyanist Ester Emel Çamsun: “Piyano çalmak bence biraz oyunculuk da aslında, eserin ve bestecinin karakterine, ruhuna adapte olarak onu yansıtmaya çalışıyoruz”

1996 yılında doğan Ester Emel Çamsun, müzik eğitimine  2009 yılında perküsyon ile başladı, 2010 yılında İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı’nın yarı zamanlı perküsyon bölümüne kabul edildi. Lise eğitimini Avni Akyol Güzel Sanatlar Lisesi’nde piyano ve flüt bölümünde tamamlayan Çamsun, 2014 yılında İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı’nın Lisans Piyano bölümüne Prof.Eser Bilgeman Şakir’in öğrencisi olarak kabul edildi, aynı kurumdan 2018 yılında mezun oldu.

2018 yılında düzenlenen 13. Pera Uluslararası Piyano Yarışmasında Duo Kategorisinde Mansiyon ödülüne layık görülen genç müzisyen, aynı yıl Istanbul’da bir resital vererek, Grieg, Debussy ve Chopin’den eserler seslendirdi.

Herbert Schuch, Eva Pablocka, Tomislav Baynov, Aldo Ragone, Nikolai Demidenko, Metin Ülkü’nün ustalık sınıflarına aktif olarak katılmış olan Çamsun, 2018 yılında İtalya’da düzenlenen VII Campus Musicale di Castellaneta’da Aldo Ragone’nin ustalık sınıfına katılmasının ardından katıldığı konserde büyük beğeni toplayarak 2019-2020 sezonunda İtalya’ya resital vermek üzere davet edildi.

2019 yılında Castellaneta İtalya’da resital verdi; Scriabin, Grieg, Bach gibi bestecilerden eserler seslendirdi. Aynı yıl İtalya’daki Conservatorio di Musica “Lorenzo Perosi”ye yüksek lisans için Aldo Ragone’nin öğrencisi olarak kabul edildi.

İstanbul ve farklı şehirlerde pek çok seçilmiş öğrencinin yer aldığı önemli konser ve festivallere de katılmış olan Çamsun, halen eğitimine Conservatorio di Musica “Lorenzo Perosi” ‘de Aldo Ragone’nin öğrencisi olarak devam ediyor.

Ester Emel Çamsun’a göre, Piyano çalmak biraz oyunculuk da aslında. “Eserin/bestecinin karakterine, ruhuna adapte olarak onu yansıtmaya çalışıyoruz” diyor ve müzik eğitiminin erişilebilir kılınması, burs imkanlarının yaygınlaştırılması gerektiğini vurguluyor. Ona göre başarılı bir piyanist, enstrümanına olan sevgisi dışında, oldukça disiplinli ve çalışkan olmalı; aynı zamanda kendisine gelebilecek iyi ya da kötü eleştirileri de çalışmalarına doğru bir şekilde yansıtabilmeli.

Bu değerli müzisyenimizi yakından tanımanız için kendisiyle çok hoş bir söyleşi yaptık. Bize kulak vermeye ne dersiniz?

Merhaba Emel. Müzikle ilk başta perküsyon eğitimiyle başladınız, ardından flüt geldi. Peki, piyanoya olan tutkunuzu nasıl ortaya çıkardınız?

Aslında çocukluktan beri hep hayalimdi piyanist olmak. Evimizde annemin eski bir piyanosu vardı ve çok az piyano bilgimle bile piyanonun başına oturur saatlerce kendi kendime duyduğum melodileri çalmaya çalışırdım. Annemden biraz piyano eğitimi almıştım ancak konservatuvar’da profesyonel bir müzik eğitimi almak istediğime karar verdiğimde ortaokuldaydım ve konservatuvarda piyano yerine yaşım sebebi ile perküsyon bölümüne yönlendirilmiştim. Bu sebeple orada yarı zamanlı olarak perküsyon eğitimine başladım. Daha sonra lise dönemimde de güzel sanatlar lisesinde flüt ve piyano bölümünü kazanınca, kendimi 3 enstrüman çalışırken buldum. Ama çocukluk hayalim olan piyanonun peşini hiç bırakmadım, bütün eğitim hayatım boyunca hep çok çalıştım ve üniversitede de İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı’nın piyano bölümüne seviye vererek kabul edildim. Daha sonrada yüksek lisans eğitimime İtalya’da Aldo Ragone’nin öğrencisi olarak devam ettim.

2014 yılında İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuarı’nın Lisans Piyano bölümüne Prof.Eser Bilgeman Şakir’in öğrencisi olarak kabul edildiniz ve aynı kurumdan 2018 yılında mezun oldunuz. Çok değerli piyanistlerin yetişmesinde katkısı olan Prof. Şakir’in size verdiği birkaç öğüdü anımsıyor musunuz?


Eser hoca ile çalışma fırsatı bulabilmiş olmak benim için hayatımın en güzel, en değerli fırsatlarından biri. Kendisinin öğrencisi olduğum dönemde elbette pek çok değerli öğüdü, tavsiyesi oldu. Bir enstrümanda ustalaşmak istiyorsanız, hayatınızın büyük bir bölümünü enstrümanınıza ayırmanız gerekir, gününüzün çoğunu enstrümanınızın başında geçirir, saatlerce çalışırsınız ve bu uzun saatler süren çalışmalar hem fiziksel olarak hem de duygusal olarak yorulmanıza sebep olabilir. Eser hoca da böyle zamanlarda pes etmemem, çalışmalarımın karşılığını her zaman alacağım konusunda beni hep cesaretlendirdi, hep teşvik etti.

Peki konservatuar eğitimi size neler kattı ve şu anda neler katıyor?

Konservatuvardaki eğitim hayatımda yalnızca bir “enstrüman” öğrenmedim, müziği her yönüyle anlamayı öğrendim. Bir enstrüman çalmak yalnızca belirli notaları seslendirmek değil, hem duygusal bir yolculuk hem de oldukça derin bir müzikal kültür ve bilginin bir yansımasıdır. Bu konuda da konservatuvar, çalıştığım eserlerin dönemleri/bestecileri hakkında bilgi sahibi olabilmem, armoni ve formlarını analiz edebilmem, farklı enstrümanlarla oda müziği eserleri seslendirmem vb. pek çok konuda katkıda bulundu bana…

Grieg, Debussy ve Chopin sizin repertuarınızda nasıl bir yere sahip?

Üçü de çok sevdiğim besteciler. Chopin her piyanistin repertuvarında mutlaka yer alan bir bestecidir. Özellikle yazdığı etüdler hemen hemen her piyanist tarafından genç yaşlarda çalışılır, mutlaka repertuvarında yer alır. Ben de hem etüdlerini çok faydalı buluyor hem de eserlerini çok severek çalışıyorum.

Debussy ise yine çok sevdiğim bestecilerden biri. Piyanodaki renk arayışları, akorları ve sesleri klasik kalıplar dışına nasıl çıkardığı ve betimleme/besteleme biçimi oldukça değerli. Bir piyanist için akorların farklı renkleriyle tanışmak farklı bir ifade biçimini öğrenmek, yorumlamak açısından önemli olduğunu düşünüyorum. Ben de severek eserlerini çalışıyorum.

Grieg de yine çok sevdiğim ve benim için oldukça özel olan bestecilerden biri. İlk piyano konserimde Grieg’den bir eser seslendirdiğimi hatırlıyorum, daha sonra en sevdiğim eserlerinden biri olan piyano konçertosunu Istanbul’daki resitalimde, piyano sonatını ise İtalya’daki resitalimde severek seslendirmiştim.

İtalya önce resital, ardından konservatuar eğitimiyle sizi adeta çağırmış. İtalya’daki piyano eğitimini Türkiye ile kıyaslar mısınız?

İlk olarak aslında ülkelerin/öğrencilerin sahip olduğu olanakların biraz farklı olduğunu ve bunun biraz eğitime de yansıdığını düşünüyorum.

İtalya’daki en küçük kasabadaki bir konservatuvarda bile oldukça iyi enstrümanlara sahip olduklarını gördüm. Ancak Türkiye’nin içinde bulunduğu ekonomik durum nedeniyle konservatuvarların da öğrencilerin de iyi enstrümanlar alabilmeleri gün geçtikçe daha da zorlaşıyor. 

Bunun dışında piyano seviyeleri ve ekolleri hakkında konuşmam, her öğretmen ve kuruma göre değişebileceği için bir kıyaslama yapmak pek doğru olmayacaktır.

Eğitiminiz boyunca ne tür kurumsal destek mekanizmalarından, burslardan yararlandınız?

Ne yazık ki hiçbir destek veya burstan yararlanamadım. 

En beğendiğiniz Türk ve yabancı piyanistler kimler? Peki, idolüm diyebileceğiniz bir sanatçı var mı?


Benim için yanıtlaması oldukça güç bir soru diyebilirim. Günümüzde “klasik”leşmiş çok değerli piyanistler olduğunu düşünüyorum ve her birinin ayrı ayrı çok güzel yorumları, icraları bulunuyor. Bu piyanistlerden bazıları: Horowitz, Argerich, Pollini, Arrau, Richter, Ashkenazy, Gilels, Gould ve daha pek çok klasikleşmiş piyanistin yorumlarını çok severek dinliyorum. Yeni dönem piyanistlerden ise Trifonov ilgimi çeken piyanistlerden biri.

Türkiye’de ise İdil Biret, Gülsin Onay, Fazıl Say takip ettiğim ve severek yorumlarını dinlediğim piyanistler. İdolüm olarak elbette Türk piyanistlerimizi görüyorum, Türkiye’den dünyaya açılan yolculukları benim için hep bir ilham kaynağı.

İtalya’da klasik müzik konserlerine sık sık katılıyor musunuz?


Pandemi sebebi ile uzun dönem böyle olanaklara ulaşmak mümkün olmasa da, öncesi ve sonrası dönemde konserleri hep çok severek takip ettim ve katıldım. Konserlere katılmanın müzik eğitimi alan herkes için çok önemli olduğunu düşünüyorum. 



İtalya’da okumanızın verdiği kolaylıklar ışığında opera alanında herhangi bir projeye dahil olmayı düşünüyor musunuz?

Opera alanına her zaman çok ilgili olmuşumdur ancak piyanoda kendim için çizmeye çabaladığım yolda opera ile ilgili bir projeye dahil olma planım olmadı. 

Piyano başındaki duygularınızı da merak ediyorum. Çalarken neler hissediyorsunuz?

Piyano benim çocukluğumdan beri hep en yakın arkadaşım oldu. Mutlu olduğum zamanlarda da üzgün olduğum zamanlarda da piyanonun başındaydım hep, sanırım her duygumu paylaştım onunla. 

Performans anında, bir eseri seslendirirken ise, önce bestecinin ne anlatmak istediğine odaklanarak, yaşatmak istediği duyguları anlayıp, yansıtmaya çalışıyorum. Piyano çalmak bence biraz oyunculuk da aslında, eserin/bestecinin karakterine, ruhuna adapte olarak onu yansıtmaya çalışıyoruz. 

Piyanoda yeni bir eser çalarken en sevdiğiniz aşama hangisi oluyor?

Bir eseri ilk deşifre etme aşamasını, o heyecanla yapılan ilk çalışmaları, ilk okumaları oldukça keyifli buluyorum aslında.  Sonrasında uzun çalışmalarla teknik zorlukları aşılmış ve çalarken bağ kurulmaya başlanmış bir eseri çalmak da tabii ki en güzel kısımlarından biri.

Klasik müzik pandemi döneminde online platformlara taşındı ve büyük ölçüde popülerleşti. Peki sizce pandemi sonrasında bu ilgi devam eder mi, etmesi neye bağlı?

 
Edebileceğini düşünüyorum, normalde klasik müzik konserlerine gitmeyen pek çok kişi, online platformlar aracılığı ile evlerinden konserlere katılabilme fırsatı buldular. Belki de bunca zaman farkına varmadıkları, içine girmediklerini bir dünyaya evlerinden dahil oldular. 

Bu popülaritenin artmasının sebeplerinden birinin online konserlere ulaşımın daha kolay olması olduğunu düşünüyorum. Günümüzde herşeye ulaşımın bu kadar rahat olduğu, herşeyin internetten rahatça ulaşılabildiği bir çağda, konser salonlarında bir klasik müzik konserine gitmek pek çok kişi tarafından tercih edilmiyor olabilir. Ancak online performans ve konser kayıtları her ne kadar güzel olsalar da konser salonunda canlı olarak dinlenen bir konserin yerini tutamayacağını düşünüyorum. Bu sebeple, daha çok insanın konserleri canlı da takip etmelerini isterdim. Ben de bu süreçte pek çok konseri online olarak takip etsem de, konserlerin canlı yapılacağı zamanları iple çektim. 

Klasik müzik sizin hayatınızda nasıl bir önceliğe ve öneme sahip?


Klasik müzik çok uzun yıllara dayanan çok farklı stiller ve ifade yöntemleri içeren çok derin bir müzik türü. Günümüzde müzikler ilk beş saniyesi dinlenerek yargılanırken, klasik müzikte bazen saatler süren eserlere rastlıyoruz ve baştan sona bir yolculuk gibi dinliyoruz. Bir eser içinde kimi zaman hüzünleniyor, kimi zaman gülümsüyor, kimi zamansa umutlanıyoruz. Ben müziğin hep böyle bir derinlikte olması gerektiğine inanıyorum. Severek dinlediğim başka müzik türleri de var elbette ancak klasik müzik hayatımın merkezinde yer alıyor diyebilirim.

Müzik tarihinde “keşke yaşasaydım” dediğiniz dönem hangisi ve neden?


Yanıtlaması oldukça güç bir soru aslında, spesifik bir dönem seçmekte zorlanabilirim, ancak Bach’ı kilisesinde organ çalarken dinleyebilmek, küçük yaştaki Mozart’ın dehasıyla insanları nasıl şaşırttığını görebilmek, Beethoven’in meşhur 9. senfonisini duymadan nasıl yönettiğini izleyebilmek isterdim.

Başarılı bir konser piyanistinin olmazsa olmaz özellikleri nelerdir?

Enstrümanına olan sevgisi dışında, oldukça disiplinli ve çalışkan olmak gerekir. Aynı zamanda kendisine gelebilecek iyi ya da kötü eleştirileri de çalışmalarına doğru bir şekilde yansıtabilmesi gerekir.

Bir günlüğüne Türkiye’de Müzik Bakanı olsanız değiştireceğiniz ilk üç şey ne olurdu?

İlk önce Türkiye’nin her bölgesinde müzik eğitimini daha ulaşılır kılmak isterdim. Daha sonra konservatuvarlarda okuyan ancak enstrümanı olmayan öğrencilere yardımcı olmak isterdim. Son olarak ise yurtdışında okullara kabul edilmiş öğrenciler için devletten bir burs desteği sağlamak isterdim. Sadece “harika çocuklar” veya “onlarca yarışma kazanmış öğrenciler” değil, ama başarılı, yurtdışında bir okula kabul edilmiş ve desteğe ihtiyacı olan her öğrencinin ayrım yapılmadan burs hak ettiğini düşünüyorum.

Yakın dönem hayalleriniz ve kendinize belirlediğiniz hedeflerinizi de öğrenmek isterim.

Piyanoya olan sevgimin sadece “iş” odaklı bir yöne ilerlemesini istemiyorum, bu yüzden farklı projeler ve konserlerle sahnede olmaya devam etmeyi amaçlıyorum. Yakın bazı müzisyen arkadaşlarımla bu konuda bazı planlarımız, üzerinde düşündüğümüz projelerimiz var. Bunun dışında, öğrendiklerimi aktarabilmek, ülkemde daha fazla müzisyenin yetişebilmesine yardımcı olabilmek de isterim.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s