Ayşe Deniz Gökçin ismi, klasik müziğe getirdiği yenilikçi soluk, sosyal medyadaki sempatik tavırlarıyla müziğini geniş kitlelere ulaştırması ve uluslararası plandaki başarılarıyla son dönemde sıklıkla duyulmaya başlandı. Eastman School of Music’te lisansını, Royal Academy of Music’te ise yüksek lisansını tamamlayan Ayşe Deniz Gökçin, ilk konçerto icrasını 9 yaşında Gordion Oda Orkestrası eşliğinde J.S Bach’ın 5. Klavye Konçertosu ile yaptı. O zamandan Moskova’da Kremlin Sarayı ve Christ The Saviour Katedrali; Verbier’de L’Eglise; Londra’da Duke’s Hall, Steinway Hall ve Kings Place; Kiev Açık Hava Tiyatrosu ve Lysenko Hall; Fort Worth PepsiCo Hall; Rochester Kilbourn Hall; Aspen Harris Hall; Santa Barbara Lehmann Hall ve Kuzey Kıbrıs Bellapais Antik Manastır’ı gibi birçok yerde konser verdi. Classic FM, BBC News, CNN Türk, NTV, TRT, Voice of Russia, TV, International Piano Magazine, Andante, Opus, Vogue ve daha nice haber mecrasında yer aldı. Müzikte sınırları, kalıpları kırarak çölde 8 bin yıllık bir mezar yanında 300 dron ile çaldı!
Pink Floyd resmi sayfasında, AyşeDeniz’in aranjmanlarından “Günümüze kadar Pink Floyd şarkılarının binlerce yeni düzenlemeleri yapıldı. Ancak, grubun 3 parçasına getirilen yeni yaklaşım, klasik müzik dünyasının hayal gücünü uyandırdı. Londra Kraliyet Akademisi’nde yüksek lisansını bitiren genç Türk piyanist Ayşe Deniz Gökçin, Floyd’un müziğini ” Liszt” tarzında yeniden yorumladı” diye söz ediliyor. Bu, Gökçin’in kariyerindeki “zirve noktalarından” biri olmuş. “Kariyerim Pink Floyd beni resmi sayfasında 23 milyon insanla paylaşınca zirve yaptı” diye aktarıyor.
Amerika’da California “Wavelength” ve New York “Le Poisson Rouge”; Bulgaristan’da “Piano Extravaganza”, Arjantin’de “El Cine Espanol”; Portekiz’de “Gouveia Art Rock” ve “Groove Cascais”; İtalya’da “Piano City: Milano ve Palermo”, Ekvator’da Ambato; Fas’ta Tanjazz ve Türkiye’de İstanbul Klasik Müzik ve Ankara Klasik Müzik Festivali ve Zorlu PSM Caz Festivalinde solist olarak icra eden Gökçin’in Avusturya’da Editta Braun Dance Company için bestelediği “Close Up” ile olan sahne performansı, Viyana, Salzburg, Linz ve Edinburgh’ta prömiyer yaptı, Avusturya ve İskoç medyası (The Standard dahil) tarafından övgüyle karşılandı.
Kurt Cobain’e ithaf ettiği “Nirvana Project” albümü ise Kasım 2015’de piyasaya çıktı ve Birleşik Krallık’ta iTunes “En İyi Klasik Albümler” de ilk 10’a girdi. Mayıs 2016’da “Yılın Piyanisti” Donizetti Klasik Müzik Ödülü’nü kazanan Ayşe Deniz’in 2019 Ocak’ta besteci kimliğiyle çıkan albümü “Earth Prelude”, Ingiltere, Amerika, Turkiye ve İtalya’da iTunes klasik listelerinde ilk 10’a girdi. 2019 Subat’ta cikan Beethoven Senses albümü ile de klasik koklerini unutmayarak Beethoven’in 250. doğumyılına hazırlık olarak kaydettiği 5 ikonik sonatı halihazırda iTunes/Spotify gibi dijital platformlarda yer alıyor.
Ayşe Deniz, 2018’de BBC Music Magazine’inde üç yükselen yıldız arasında gösterilen üstün yetenekli müzisyenlerimizden biri. Videolarını Youtube “ADPianist” kanalından ve instagram “@ADPianist” hesabından takip etmek mümkün. “Bestelerim genellikle sinematik romantik ve minimal eserler. Bazılarının hikayeleri var, bazıları ise daha soyut” diyen Gökçin’in en son albümü Dreamscape’te piyano dışında yaylılar kullandı ve ses yelpazesini genişletti. “Günümüzdeki dijitalleşmeye karşı, insan bağlarını kuvvetlendiren bir albüm olan Dreamscape’in içindeki duygusal eserlerden biri olan Send Me A Letter “Bana Mektup Yolla” bestesi, sevgiyi en içten sekilde anlatan, notalardan oluşan mektup. Nasıl değişik bir yere gittiğinizde orada “keşke sen de yanımda olsaydın” anlamında en sevdiğiniz insana mektup atarsınız, de bu şekilde albümün içindeki hayal dünyası Dreamscape’e gittiğinde dinleyiciler, oradan bu eser ile mektup atmalarını istiyorum” diyor Gökçin.
Kendisiyle yoğun programı arasında keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik. Kendisini daha da tanımak isterseniz websitesinden ve sosyal medya hesaplarından takipçisi olmanızı öneririm.
Müziğe olan ilginiz ve yeteneğiniz nasıl ortaya çıktı? Amadeus filmine giden annenizin karnından çıkmak isteyişiniz ve küçüklükten kalma bir videonuz aslında bizi çok eskilere götürüyor…
Dediğiniz gibi ilk anne karnında seslere olan hassasiyetim ortaya çıkmış ve doğduktan sonra da evdeki duvar piyanosunda normalden çok daha fazla vakit geçirip şarkılar söyleyip piyano çalıyor gibi rol yaparmışım. 5,5 yaşında derslere başlayınca ilerlemem hızlı oldu, 7 yaşındayken 14 yaşındakiler ile ayni eserleri çalıyordum. Sonrası zaten çok çabuk gitti… 11 yaşında Juilliard’i kazandım ama gitmedim, 13 yaşında 12 senfoni orkestrası ile solist olarak çalmıştım bile.
Peki bu yeteneğin üzerine nasıl bir eğitim eklemlediniz?
Ben üniversiteye kadar özel dersler alıp sonra Eastman Müzik Okulu ve Kraliyet Müzik Akademisi’ne gittim. Orta okul, lise ve üniversite yıllarımda Amerika, Cin ve Avrupa’da yaz festivallerinde farklı üniversitelerdeki profesörlerle çalıştım.
Sizce başarılı bir sanatçının ardında büyük bir yetenek mi, disiplinli bir çalışma mı, yoksa doğru yerde doğru zamanda bulunmak mı daha etkili?
Yetenek maalesef başarının çok az bir parçası… Başarılı olmak için istikrarlı çalışma, disiplin, şans, özgüven, yaratıcılık ve sosyo-ekonomik bir altyapı ve destek gibi bir sürü etken rol oynuyor.
Müzikte yaratıcılık hangi açılardan önemli sizce?
Yaratıcılık en önemli etkenlerden bence, çünkü başkalarını taklit ile bir yere sanatta gelinmez. Özgün olmak lazım. Tabii başta taklit olarak başlanır- bunu bestecilerin hepsi yapmış zamanında, ama sonrasında kendi sesinizi, değerlerinizi ve karakterinizi oturtmanız şart!
“Piyano bir zaman makinesidir” diyorsunuz, bunu biraz açıklar mısınız?
Piyano bizi farklı zaman dilimlerine taşır, aynen kitap okurken başka diyarlara gidersiniz ya, onun gibi! Nasıl bir yerdeyiz, nasıl hissediyoruz, nasıl bir donemdeyiz? Barok mu Romantik mi, yoksa ileride bir zaman dilimi mi? Notalar bize aslında bu bilgileri iletir… Zamanda ne kadar geri gitmek isterseniz ona göre bir eseri çalmaya başlayabilirsiniz.
Peki bir zaman makinesine atlasanız geçmişten hangi besteciyle tanışmak ve ona ne söylemek / sormak isterdiniz?
Mozart’a nasıl bu kadar verimli olduğunu sormak ve onu çalışırken izlemek isterdim. Sonra da çok saf olmamasını önerip içkiyi fazla kaçırmamasını ve etrafını iyi insanlarla doldurmasını önerirdim 🙂
İlk sahne deneyiminizi anlatır mısınız?
İlk hangisiydi hatırlamıyorum muhtemelen 6 yaşında Rotary Harika Çocuk Yetenek Yarışması’na katıldığım zaman olabilir… Ana Cadde diye bir eser çalmıştım ve kendi yaş aralığımda 1. olmuştum. O kadar heyecanlıydım ki sahnede eserin ismini sorduklarında ancak fısıldayarak cevap verebilmiştim. Heyecandan ayakkabılarımı da unutmuş botlarla çıkmıştım elbise altına… Ama daha ilginci yine 6,5 yaşlarında 40 derece ateşim çıkmıştı ve Beethoven Ecossaise çalacaktım seyircilerin önünde Antalya’da… Normalde inanılmaz heyecanlı olmam gerekirken enerjim kalmadığı için eseri çok olgun şekilde çalıp 100 almıştım. Asıl ciddi sahne tecrübem 9 yaşında CSO salonunda Odeon Oda Orkestrası ile oldu – ondaki heyecanımı anlatamam. Bir yandan provalarda seksek oynayıp diğer yandan da gerçek bir orkestra ile sahnede olmanın etkisi altında büyülenmiş şekildeydim. Aynı zamanda da Bach çalacağım ve ona karşı çok saygı duyduğum için bu sorumluluğu nasıl kaldıracağımı bilemiyordum… Karışık duygular!
Sahne heyecanınız halen var mı? Bu heyecan sanatçıyı nasıl besler sizce?
Sahne heyecanım hep oldu, ama negatiften pozitife çevirebilmeye zamanla öğrendim. Şimdi bambaşka keyifle sahnede eğleniyorum ve icra ediyorum. Bunun tadını çıkartabilecek bir izin vermek kendimize çok çok zor- özellikle de klasik müzik gibi zor ve mükemmeliyet dayalı bir sanat yaparken.
Klasik bir konser piyanisti değilsiniz. Şu anda kendi piyano çalış tarzınızı özgün kılan nedir sizce? Örneğin Pink Floyd şarkılarını piyanoya uyarlama projeniz nasıl ortaya çıktı? Veya arabanın içinde bile piyano çalmanız aslında birçok kesim tarafından “elitist” bir uğraş olarak görülen piyanistliği halka indirme çabası olarak görülebilir mi?
Ben hep kendi yaşıtlarımın konserlerime gelmesini istedim. Bu uzun yıllar olmayınca sorunun tek yönlü ve tutucu bir bakış acısı olduğunu ve sahnede kendimi özgürce ifade edemediğimi fark ettim. Ben evde her turlu müziği sevip dinlerken neden sadece tek tarz çalacak, giyinecek ve olacaktım? Gençlerin sevdiği eserleri repertuvarıma neden ekleyemezdim?
Klasik müzik tarihinde besteciler hep progresif olmuşlar ve yenilik yaratmışlarken şimdi bu tutucu ve elitist tarz neye yarayacaktı?
Bunları sorguladım ve sonunda kaliteli müzik kaptıktan sonra, tarzın önemsiz olduğunu anladım.
Müzik yaşantınızda nasıl kurumsal desteklerden, burslardan yararlandınız?
16 yaşındayken MAW festivalinde tam burslu olarak Juilliard’in o zamanki departman başkanı ile 2 ay çalıştım. Sonrasında profesörlerim bana ders vermeye devam ettiler, para almadılar.
Üniversite’ye merit yani başarı bursu ile girdim, ortalamam 3,5 üzerinde olduğu için bursu devam ettirdim 4 yıl boyunca. Orada da birçok yeni ödül aldım (ister solist icracılık ister oda müziği grubumuz ile çeşit çeşit). Üniversite aynı zamanda Moskova’da konserim olacağını duyunca onda da maddi destek oldu.
Türkiye’den kurumsal bir destek teklifi ya da burs olanağı olmadı.
Kiminle aynı sahneyi paylaşmak isterdiniz ve neden?
Çok zor bir soru – beğendiğim birçok müzisyen var ama sanırım solist olarak sahnede olmayı tercih ediyorum, ama arkamda kendi orkestram olsun çok isterdim.
Yakın dönem bestelerinizden biraz söz edebilir misiniz?
Bestelerim genellikle sinematik romantik ve minimal eserler. Bazılarının hikayeleri var, bazıları ise daha soyut. En son albümüm Dreamscape’te piyano dışında yaylılar kullandım ve ses yelpazemi genişlettim…
Kariyerinizin şu ana kadar “zirve” noktası diyeceğiniz olay neydi?
Kariyerim Pink Floyd beni resmi sayfasında 23 milyon insanla paylaşınca zirve yaptı… Global konserler onlar sayesinde gelişti ve bir sürü festivalde çaldım. Eserlerin arasında mutlaka klasik eserler koymayı ihmal etmedim tabii ki!
Peki müzik yaşantınızda en başa döndüğünüzde değiştirmek istedikleriniz var mı?
Keman çalmak ve gitar çalmak çok isterdim! Çocukken öğrenseydim hızlı ilerlerdim. Ayrıca şan dersi almış olmak da isterdim. Bunun yanı sıra kodlama öğrenmek iyi olurdu, keşke onu da yapsaydım!
Kendinizi “neo Romantik bir besteci” olarak tanımlıyorsunuz. Müzik tarihinde yaşamayı en çok istediğiniz dönem Romantik dönem anlamı çıkartabilir miyiz bundan?
Aynen öyle! Ben tam bir romantik insanım… Duygular beni hayatta tutar ve en beğendiğim besteciler romantik donem bestecileri. Tutku dolu… Chopin ve Liszt favorilerim.
Eğitim gördüğünüz Amerika ve İngiltere’nin müzik eğitimi sistemiyle Türkiye’yi kıyaslarsanız hangi özellikler öne çıkıyor? Bir eğitim sisteminin müzikte yaratıcılığı, özgünlüğü öne çıkarması için nasıl özellikleri olması gerekir?
Türkiye’deki eğitim sistemini 17 yaşında ayrıldığım için ve o zamana kadar özel ders aldığım için bilemiyorum… Ama şunu fark ettim: Amerika’da üniversitede öğrenciler düşük not alırsa sorumlusu öğretmenler. Türkiye’de ise sorumlusu öğrenciler olarak algılanıyor… Bu çok yanlış.
İngiltere de biraz Türk sistemi gibi, otoriter olabiliyor.
Amerika’da pazarlama ve yaratıcılık daha öne çıkarken diğer ülkeler daha tutucu kalıyor.
Piyano çalmadığınız zamanlarda neler yaparsınız? Hobileriniz neler?
Piyano çalmadığım zamanlarda farklı projelerim var – hobi sayılmaz maalesef daha çok girişimcilik projeleri. Örneğin şu an bir akademim var online, aynı zamanda da yeni bir uygulama yapmaya başlıyorum bebekler ve müzik ile ilgili.
Piyanoda yorumlamayı en çok sevdiğiniz besteci hangisi ve neden?
Chopin- ruhunu anladığımı düşünüyorum.
Dünyanın birçok noktasında sahneye çıktınız, konserler verdiniz. Sizi en çok etkileyen konser salonu hangisi oldu?
Çölde 8 bin yıllık bir mezar yanında 300 dron ile çaldım. Salon denemez ama çok muhteşemdi.
Piyano alanında uzmanlaşan çocuk ve gençlere özgünlüğü yakalamak adına tavsiyeleriniz nelerdir? Örneğin yurtdışı eğitimi nasıl kazanımlar sağlar?
Yurtdışı eğitimi vizyon ve ekonomik olarak olanaklar sağlar, altyapı sağlar. Kesinlikle tavsiye ederim. Onun dışında her zaman mükemmel olmayı beklemeden sosyal medyayı kullanmalarını öneririm – iyi içerik üretmeleri onlara çeşitli olanaklar sağlar.
Piyanist ve besteci olmak için doğduğunuza inanıyor musunuz?
Piyano dışında birçok iş denedim ama ne olduysa hiçbiri hayatımda kalıcı yer bırakmadı. Sanırım piyano konuşmak gibi hayatımın bir parçası…
Yakın dönem projeleriniz ve hayalleriniz neler?
Seattle’de konserim vardı, 17 Eylül’de çok değişik bir yerde, ultra modern arabaların saklandığı bir mekanda sahne kurduk. Çok değişik bir show oldu! Yeni dönem projelerimi sosyal medya hesaplarımdan takip edebilirsiniz.
Bence AyşeDeniz in başarısı, güzelliğini gölgesidir. Duygusallığı ile güzelliği muhteşem bir armoni yaratıyor.
Bütün samimiyetimle …..
Mimarca
BeğenBeğen