
2003 yılında Antalya’da doğan Nurniran, 2011 yılında gitar çalmaya, bale yapmaya, satranç oynamaya başladı ve birçok turnuva da madalya sahibi oldu. 2014 yılında ablasının verdiği ilhamla keman çalmaya başlayan fakat bir yılın sonunda İsmail Baha Sürelsan Belediye Konservatuvarı’nda piyano ve çocuk korosu eğitimlerime başlayan genç piyanist, 1 yıl aldığı piyano eğitiminin sonrasında 2015 yılının yaz ayında Akdeniz Üniversitesi Antalya Devlet Konservatuvarı piyano bölümü sınavına girdi ve 8. Sınıf yarızamanlı Smair Mirzoev’in piyano sınıfında eğitim almaya hak kazandı. 1 yıl 8. Sınıfı yarı zamanlı okuduktan sonra lise hayatını 4 yıllık tam zamanlı olarak Akdeniz Üniversitesi Antalya Devlet Konservatuvarı Müzik Ve Sahne Sanatları Lisesi öğrencisi olarak okudu. “Piyanoyla tanışmam yaşıtlarıma göre çok geç bir yaş olan 13’ümde olsa da disiplin ve azimle çalışarak günden güne kendimi geliştirdim. Tabi bu süreçte bana destek olan kıymetli hocalarım da oldu” diyor Nurniran. Konservatuvar Nurniran’a disiplinli çalışmalar, sınıf arkadaşıyla çok yönlü bakış açıları, kısıtlı olanaklarda büyük işler başarmak, çabalamak, peşinden gitmek, kendin olmak, iyi huylu bir hırsla eğlencenin tadına varmak gibi erdemler kazandırmış.
5 yıllık konservatuvar eğitimi süresince birçok yarışma, konser, resital, festivalde yer alan, çok fazla ödül sahibi olan genç piyanist, “her deneyim beni pişirdi” diyor ve yarışmalara, kendisini geliştirme ve motivasyon açısından verdiği önemi şu şekilde ifade ediyor: “Yarışmalarda sadece müzik adına değil insanlık adına da çok şeye tanıklık ettim. Deneyimlediğim şeyler hem müziğimi, hem de beni büyüttü. Benim doğmamı, büyümemi, olgunlaşmamı sağlayan 2.ailem yarışmalardı.”
Müzik, “Çok fazla hayalim var ama öncelikle herkesi müziğin ortak dilinde birleştirmek istiyorum” diyen Nurniran’ın hayatının ta kendisi… Duygularını çok fazla dışarı yansıtan bir kişiliğe sahip olmadığını, genelde hep tebessüm ederken, canlı, cıvıl cıvıl görünmesine rağmen müziğe başladığı an duygularının değişiklik gösterebildiğini belirten genç müzisyen, “Artık müzikle duygularım aynı ritimde gider ve o anki yaşanmışlık neyse parmaklarım, şarkım, sesim, onu karşıya aktarmayı hedefler” diyor.
Viyana-Avusturya’da Richard Wagner Konservatuvarı’nda Üniversite eğitimi almaya hak kazanan ve birkaç gün önce de Viyana’ya yerleşen bu değerli piyanist gencimizi mutlaka tanımalısınız. İşte sizi çok keyifli bir söyleşiyle baş başa bırakıyorum.
Nurniran hanım merhaba. Ablanızı rol model alarak başlayan bir müzik kariyeri, sizi müzik dünyasına kazandırmada çok güzel bir itici güç, bir dönüm noktası olmuş. Müziğe olan ilginiz, ablanıza öykünmeniz, bu ilginin ve yeteneğin ilk kez açığa çıkması, kemandan piyanoya geçmeniz, üzerine aldığınız eğitimler… Tüm bunlardan biraz bahseder misiniz çocukluğunuza dönerek?
Müzik bizim hayatımızda hep vardı. Anne karnında bile annem bize müzikler dinletirmiş. O yüzden müzik bizim ruhumuzun gıdası. Ailem (annem ve ablam) benim hayatımda ki rol modellerim. Ama müziğe başlama sırasında ablamın görevi daha büyüktü tabi ki. Onun evde şarkılar söylemesi, enstrümanlar çalması, gecenin bir yarısı kalkıp, ‘Benim aklıma şu melodiler geldi ve bu beste ortaya çıktı sizce nasıl? demesiyle ablama özendim ve bu sayede müziğe ilk adımımı atmış oldum.
2011 yılında (8 yaşında) balerin olma hedefiyle bale yapmaya başlamıştım ve bu serüven 2017’ ye kadar sürdü. Bale yaptığım yıllarda evde ablamın piyano çalışmaları sırasındaki merakımla, piyanoya olan yeteneğim, ilgim ortaya çıktı ve başladığım günden bu yana artık ayrılmaz bir parçam oldu. Piyanodan evvel basit seviye de keman ve gitar eğitimleri de almıştım.
Piyanoyla tanışmam yaşıtlarıma göre çok geç bir yaş olan 13’ümde olsa da disiplin ve azimle çalışarak günden güne kendimi geliştirdim. Tabi bu süreçte bana destek olan kıymetli hocalarım da oldu.
5 yıllık konservatuvar eğitiminiz süresince birçok yarışma, konser, resital, festivalde yer aldınız. Bunları ve aldığınız ödülleri kısaca anlatır mısınız?
Akdeniz Üniversitesi Antalya Devlet Konservatuarı’na adım attığım günden bu yana birçok yarışma, konser, festival, masterclasslara katılıp çeşitli yerlerde resitaller verme fırsatı buldum.
VII. Klasik Müzik Festivali Piyano Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi – Burdur 2017
II. Eğirdir Klasik Müzik Festivali (Obua-Fagot-Piyano-Trio) (Isparta-Eğirdir) 2018
I./II. Piyano Öğrencileri Festivali, Akdeniz Üniversitesi – Antalya 2019
VI. Klasik Müzik Festivali Çello ve Piyano-duo Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi – Burdur 2019
Katıldığım festivaller sayesinde kelimelere sığmayacak kadar yararlı ve geliştirici bilgiler, duygularla dolu zaman geçirdim.
Burdur’da katıldığım festivalde piyanoyla olan bağım kuvvetlendi ve müzisyen arkadaşlarıma yaptığım eşliklerle eşlik duygumu geliştirip, ortak ruhu hissetme fırsatı yakaladım.
Eğirdir’de çok güzel bir arkadaş çevresi edinme ve bu müzisyen arkadaşlarımla tarih kokan kilisede ilk trio deneyimimi, bana özgüven, eğlence ve başarı üçgeni perspektifinden bakarak çalma şansı sağladım.
Öğrencisi olduğum Akdeniz Üniversitesi’nin Piyano Festivali’nde yer almak sadece sahnede değil organizasyon, festival düzenlemeleri, katılımcı gruplarla ilgilenme… Bunların nasıl zorluklar içerdiğine birinci dereceden tanık olma şansına sahip oldum.
Akdeniz Üniversitesi’nde; 2017-2020 sınıf konserleri, 2018-2020 oda müziği konserleri, 2017-2020 yılsonu konserleri, 2019/2020 opera/piyano performansları, 2018-2020 piyano resitallerim… Ankara Üniversitesi’nde Solo piyano konserim, sene 2019…
Birçok üniversitede yer aldığım performanslarımda; solo ve eşlik yaptığım konserler müziği, piyano resitallerim tek ruhta renk cümbüşünü görmemi, ablamla aynı sahneyi paylaştığım konserlerimizde onla müzikte aynı sahnede tek beden olma bilginliğine ermemi sağladı.
Birbirinden değerli hocalarla masterclasslarım oldu: Güler Demirova 2017, Gülsin Onay 2018, Tayfun İlhan 2018, Tutu Aydınoğlu 2018, İris Şentürker 2019…
Müzik dışında nasıl her insandan farklı şeyler öğreniyorsak, katıldığım masterclasslarda da farklı evrenleri, bakış açılarını, görüş alanlarını ziyaret etme şansını elde ettim. Her insanın farklı bir enerjisi vardır ve masterclasslarda da her enerjinin parçada nasıl evrildiğine şahit oldum.
Ve birçok yarışmada kazandığım ödüller.. XVI. International Viva Il Pianoforte Competition, Mansiyon ödülü (Rusya-Petersburg) 2019 III. International Edelweis Piano Competition, 2.lik ödülü, (Viyana-Avusturya) 2019; V. International Mozart Academia Piano Competition, 2.lik ödülü (Türkiye- İzmir) 2019; First International Competition Of Performers Of Academic, Folk And Jazz Music 3.lük ödülü, (Azerbaycan-Bakü) 2020; Murad Kazhlaev Piano Competition 1.lik ödülü (Rusya) 2021…
Benim için en can alıcı kısım katıldığım yarışmalarım oldu. Katıldığım yarışmalarda çok iyi dereceler elde ettim. Aldığım dereceler çalışmaya ayırdığım zaman diliminde çok güzel bir motivasyon sağladı fakat yarışmalarda sadece müzik adına değil insanlık adına da çok şeye tanıklık ettim. Deneyimlediğim şeyler hem müziğimi, hem de beni büyüttü. Benim doğmamı, büyümemi, olgunlaşmamı sağlayan 2.ailem yarışmalardı.
Kısacası içine girdiğim etkinlikler, her deneyim beni pişirdi.
Peki sahnede piyano çalarken neler hissedersiniz?
Bence hisler; esere, döneme, o an ki duygusallığa göre değişkenlik gösterir. O yüzden buna kesin bir cevap vermem doğru olmaz diye düşünüyorum.
Müzik hayatınızda nasıl bir yere sahip?
Müzik benim hayatımın kendisi. Küçük bir örnek vermek gerekirse, ben duygularımı çok fazla dışarı yansıtan bir kişiliğe sahip değilimdir; beni genelde hep tebessüm ederken, canlı, cıvıl cıvıl görürsünüz ama bu müziğe başladığım an değişiklik gösterebilir. Artık müzikle duygularım aynı ritimde gider ve o anki yaşanmışlık neyse parmaklarım, şarkım, sesim, onu karşıya aktarmayı hedefler.
Piyano repertuarınızın “olmazsa olmaz” eserleri hangileri?
Olmazsa olmazlarım çok fazla ama şu an eser olarak değil besteci olarak şu şekilde sizlere aktarabilirim. Tchaikovsky’nin renk cümbüşünü, Rachmaninoff’un derinden gelen haykırışlarını, Chopin’in inceliğini, Verdi’nin coşkusunu, Türk Beşleri’nin damarlarımızdan gelen halk ezgileri kokuları ve daha nice besteciler, onların yapıtları benim olmazsa olmazlarım…
Viyana-Avusturya’da bulunan ve müzik dünyasında seçkin bir yere sahip olan Richard Wagner Konservatuvarı’nda üniversite eğitimi almaya hak kazandınız. Öncelikle neden yurtdışında eğitiminizi sürdürmeye odaklandığınızı öğrenmek istiyorum. Bir müzisyenin hayatında yurtdışı eğitimi nasıl katkılar sağlar?
Bence her şeyden önce bakış açısının genişlemesi, yeni ülke, yeni kültürle karşılaştığınızda ki farklılıkları sentezlemek için yurt dışında yaşamak, eğitim almak, iş kurmak…vs. her birey için önemli. Müzisyenler için katkısı şu yönde olabilir. Gördüğümüz, kokladığımız, tattığımız, duyduğumuz, dokunduğumuz yani 5 duyu organlarımızdan birini aktive ettiğimiz andan itibaren müzik oluşmaya başlar.
Eğitim hayatınız boyunca herhangi bir burs veya kurumsal destekten yararlandınız mı veya şu anda yurtdışı eğitiminizden dolayı böyle bir burs arayışı içerisinde misiniz?
Eğitim hayatım boyunca herhangi bir burs veya destek almadım. Ama bir Türk vatandaşı olarak yurt dışında yaşamak ne kadar meşakkatli olur siz de tahmin edersiniz ki bu sebepten eğitim sürecim boyunca bana destek olacak bir burs arayışı içerisindeyim.

Bana kendi “başarı” tanımınızı yapar mısınız? Başarı, doğuştan yetenekle mi gelir, çok çalışmakla mı, yoksa doğru yerde doğru insanla karşılaşmakla mı?
Bence başarının çıktığı birçok kapı var. Emekle, fedakarlıkla, azimle, hevesle, içtenlikle, yetenekle, çalışmakla, doğru bir eğitimle… Böyle birçok anahtarı vardır.
Kendinize örnek aldığınız kadın konser piyanistleri kimler peki?
Martha Argerich, Khatia Buniatishvili, Valentina Lisitsa, Yuja Wang ve İdil Biret’i sayabilirim.
Bir piyanist sağlığında nelere dikkat etmeli sizce? Siz sahne performansınızı korumak için neler yaparsınız?
İnsan bedeni için sağlıklı neler varsa onların eksiksiz yapılması gerekiyor bence. İlk başta uyku geliyor. Ben uykuyu çok seven biri olarak çalışmalarım sırasında uykumdan feragat etmem gerekiyor ama beynin ve bedenin dinlenebilmesi için uykunun birincil derece de çok büyük görevi var. Benim 2. Önemli alışkanlığım spordur. Antalya da yaşamam bu açıdan çok büyük bir avantaj. Düz bir ovaya sahip ve her yere kolayca gidebiliyorsunuz o yüzden sabah bisiklet turlu, yürüyüş ya da koşu yaparsam gün içinde çok dinç ve aktif kalabiliyorum. Yemeklerimi çalışmaya dalınca bazen aksatsam da, güne erken başlayıp geç bitiriyorsam günde 4 öğün yiyorum ve arada atıştırmalıklarım oluyor. Çünkü beyin açken çok fazla odaklanamıyor. Ama ideal bir gün rutinim olursa 3 öğün ve atıştırmalıklarla günümü bitiriyorum. Bazen vücudumu çalışmalar için şaşırtıcı bir detoksla dinçleştiriyorum. Sağlıksız olan beden ve ruhla iyi bir çalışma ve performans sergilenmesi mümkün değil. Sadece bedensel sağlık değil ruhsal sağlığı açısından da düzenli olarak psikologdan destek alıyorum. Çünkü yaptığımız iş normal bir insandan farklı olarak ekstra getiriler sağlıyor. Hiçbir insan kusursuz değildir ve takıldığı kısımlarda destek almalıdır o yüzden hem sahne performanslarım için hem de gündelik olaylar için psikolojik desteğe başvurmam benim en güzel sağlık getirisi sağlayan rutinim.
Son dönemde özellikle çocuklar arasında piyano ve kemana ilgi giderek artıyor. Peki sizce sistem, bu denli fazla piyanisti istihdam edecek düzeyde mi? Siz bu açıdan gelecek kaygıları duyuyor musunuz? Neler yapılmalı mesela müzik dünyasının daha da zenginleşmesi, “kalabalıklaşması” ve herkesin geçimini müzikten sağlayabilmesi için?
Bence müzikle ilgilenmek her insanın ihtiyacı olan bir dal. Hak yemeden, emekle, azimle, çabayla bu aşamaya geldim ve ileride de daha iyi yerlerde olacağıma eminim. Bu koşullarda çalışmalarımı sürdürdüğüm için gelecek kaygım yok. Çünkü bir işi hakkıyla yapıyorsanız illaki bir çıkış kapısı vardır. Herkesin geçimini müzikten sağlaması zor. Çünkü her insan tek bir şeye kanalize olursa diğer yanlar eksik kalır o sebepten çeşitlilik olması lazım. Geçim sağlama konusunda sadece 2 parça çalan biri “ben çok iyiyim ve bu işten eğitim alanları geçecek kadar da yüksek meblağlar kazanıyorum” dedikçe kalite düşüyor, bu sebepten iş olanakları azalıyor, bulunmuş iş olanakları olsa bile çalışma koşulları insanları zorluyor. Ama çaldığı ya da söylediği yani yaptığı işin eğitimi almış ve bu eğitim sırasında cidden kendini donanımlı yetiştiren bireylerle bence olanaklar sağlıklı olarak genişleyecektir.
Bir de işin teknik düzeyini merak ediyorum. Konservatuvar eğitimi size neler kazandırdı?
Konservatuvar normal bir okuldan farklı olarak bana her yönüyle güzel şeyler kazandırdı. Öncelikle disiplinli çalışmalar, tertip, düzen ve saygının önde gelen bir dışavurumu, kısıtlı sınıf arkadaşıyla çok yönlü bakış açıları, kısıtlı olanaklarda büyük işler başarmak, çabalamak, peşinden gitmek, kendin olmak, iyi huylu bir hırsla eğlencenin tadına varmak…vs. Zaten sanatın olduğu bir yerde bir kazanım elde etmemek mümkün değil.
Yurtdışında katıldığınız yarışmalar sizin müziğe bakış açınızı, müzisyenlerle iletişiminizi ne yönde etkiledi?
Yurt dışındaki seyahatlerimde müziğin dili olduğuna canlı olarak şahit oldum. Kazansak da kaybetsek de dostlukların yarışma dışında normal seyrinde ilerlemesi ve saygının devam etme şeklinde bana birçok kazanım sağladı.
Peki bir müzisyenin hayatında ustalık sınıflarına katılım nasıl kazanımlar doğurur? Neler değişti mesela sizin katıldığınız tüm o önemli masterclasslardan sonra?
Başta da söylediğim gibi her insanın farklı bir enerjisi, kişiliği, ruhu, karakteri vardır ve yeniliklerle müzik devam eder. Ben de yeni hocalarla kısıtlı zamanda farklı dünyalara evrildim ve bu evrilmeler bana farklı perspektiften bakmayı, iki zıt düşüncenin ortak kutupta birleşmesini gösterdi.
Yakın zamanda Viyana’da kendinize yeni bir hayat kurmaya başladınız. Geleceğe dair planlarınız, hayalleriniz neler Nurniran hanım?
Öncelikli olarak ülkemi en iyi şekilde temsil etmek boynumun borcu ve bu görevi güzel bir şekilde tamamlamak istiyorum. Bir Türk olarak neler başarabileceğimizi tekrar tekrar orada göstermek istiyorum. Hayallerim çok fazla ama kısacası herkesi müziğin ortak dilinde birleştirmek en büyük hedeflerim arasında yer alıyor.
Röportajımızı bitirmeden evvel sizin de izninizle bende emeği büyük olan kişilere teşekkürü bir borç bilirim.
Beni sevdirerek piyanoya başlatan Ayça YILMAZ ve Günel ALİYEVA’ ya,
Yolumu aydınlatan Nilgün KARADUMAN’ a,
3 ay gibi kısıtlı bir sürede beni konservatuvarın piyano sınavına hazırlayan Ahter DESTAN’ a ve kulak sınavına hazırlayan Aylin KÖRÜKLÜ’ ye,
Konservatuvarda ki piyano eğitimim boyunca yanımda olan babacan tavırlı piyano hocam Samir MİRZOEV’e,
Piyanoda, eşlikt dalında elini üzerimden ayırmayan, biricik, dünyalar tatlısı hocam N.Cihan CEYLAN’ a,
Konservatuvarda dersime girmemiş hatta bölümümüzden çok farklı bir bölüm olan Türk Müziği Bölümünde Nazariyat…birçok derse giren ama manevi olarak yanımda olan hocam Seyit Mehmet SAKİN’e,
Konservatuvar eğitimim süresinde dersime girmiş girmemiş bütün hocalarıma, okulumuzda ki bütün yardımsever güler yüzlü personellerimize, üzerimde emeği olan herkese,
Bu değerli söyleşi için siz Menekşe TOKYAY’ a,
vee
Her daim yanımda, aklımda, kalbimde olan canım Nur’lu ailemizin üyeleri annem Nurcan TÜZÜNER ve ablam Nurnilay PINAR’a teşekkürü bir borç bilirim. Umarım herkes benim gibi şanslı bir eğitim süreciyle güzel yerlere gelir.
Bu keyifli söyleşi için asıl ben size çok teşekkür ederim.