
2000 yılında Antalya’da müzik öğretmeni bir babanın kızı olarak doğan Gülben Vezne, müzik eğitimine 9 yaşında klasik gitar ile başladı. 2011 yılında Engin Beslek ile keman çalışmalarına adım atan ve “Kemana başladığım yıl, hayatım boyunca keman çalmak istediğimi fark ettim ve gitar çalmayı bıraktım” diyen Gülben Vezne, 2011-2013 yılları arasında Antalya Çocuk Orkestrası ile 50’den fazla konserde yer aldı.
2013 yılında ATSO Güzel Sanatlar Lisesi’ni birincilikle kazandı. Lise eğitimi boyunca birçok solo konser veren kemancı, aynı zamanda ATSO Güzel Sanatlar Lisesi Okul Orkestrası ve Antalya Gençlik Senfoni Orkestrası başkemancılığını liseden mezun olana kadar sürdürdü.
2017 yılında Antalya Devlet Opera ve Balesi Orkestra Şefi Hakan Kalkan ile teori, Ayşegül Tulumcu ile keman çalışmalarına devam etti. Prof. Pelin Halkacı Akın, Prof. Ildiko Zsuzsanna Moog, Flavio Maddonni , Prof. Orhan Ahıskal ve Doç. Erkin Onay’ın ustalık sınıfı çalışmalarına katıldı.
Gülben Vezne, 2018 yılında Akdeniz Üniversitesi Antalya Devlet Konservatuvarı‘nı kazandı ve Can Özhan ile lisans çalışmalarına başladı. 2018 yılından itibaren Antalya Devlet Konservatuvarı Orkestrası‘nın başkemancılığını sürdüren genç sanatçı, 2019 yılından beri Agora Gençlik Senfoni Orkestrası’nda ve 2020 yılından itibaren de Türkiye Ulusal Gençlik Filarmoni Orkestrası’nda (TUGFO) yer alıyor. Kendisini en son Cem Mansur şefliğinde TUGFO Ayvalık konserinde dinleme şansını yakalamış biri olarak, sahnede devleşen, çok büyük bir ağırbaşlılık ve aynı zamanda da sonsuz bir neşeyle kemanını adeta konuşturan bir müzisyen Gülben Vezne.
İyi bir icracının özgün olması gerektiğinin altını çizen ve keman eğitimine yurtdışında devam etmeyi hedefleyen Gülben Vezne, 2021 yılında katıldığı uluslararası yarışmalardan sırasıyla, International Alkanova Music Competition’dan 3.lük, World Open Music Competition’dan 2.lik , Music and Stars Awards Competition’dan 3.lük ödüllerini aldı.
Kendisini daha yakından tanımanız için çok keyifli bir söyleşi sizi bekliyor:
Merhaba Gülben hanım. Müzik eğitiminize klasik gitarla başlayıp kemana yöneldiniz. Sizi kemana çeken “tılsım” ne oldu o dönemde?
Aslında kemanla tanışmam babam sayesinde oldu. Zaten klasik gitar eğitimi aldığım dönemde, babam keman çalmayı isteyip istemediğimi sordu. Ben de hemen evet dedim ama o zamanlar kemana bu kadar bağlanacağımı bilmiyordum tabii ki. Kemana başladığım yıl, hayatım boyunca keman çalmak istediğimi fark ettim ve gitar çalmayı bıraktım.
Peki müzik sevginizi ilk keşfeden kimdi? O süreci anımsıyor musunuz?
Babam müzik öğretmeni olduğu için doğduğumdan beri müzik hep hayatımdaydı. Okula başlamadan önce bile çok küçük yaşlarda babamın ilgimi ölçmek için sürekli eve farklı bir enstrüman getirdiğini hatırlıyorum.
Bu yeteneğinizin üzerine nasıl bir eğitim inşa ettiniz?
Benim eğitimim biraz farklı ilerledi. Keman çalmaya konservatuvarda başlamadım. Konservatuvarda sınava girdiğinizde sizin vücut yapınıza en uygun enstrümana yönlendiriliyorsunuz. İstediğiniz enstrümanı seçip eğitimini almanız çok sık görülen bir durum değil. Ben dışarıdan dersler alarak başladım kemana, o yüzden kendi istediğim enstrümanın eğitimine başlamış oldum. Çok şanslıydım ki fiziksel olarak da keman çalmaya çok uygun olduğumu öğrendim. Şimdiye kadar bütün öğretmenlerimden ellerimin kemana çok uygun ve çok yatkın olduğunu duydum.
Lisede Antalya Güzel Sanatlar Lisesi’nde eğitim gördüm. Güzel Sanatlar Liseleri, öğrencileri müzik eğitimi bölümlerine hazırlayan liseler. Mezun olan öğrencilerin büyük çoğunluğu üniversitede müzik eğitimi bölümlerinde okuyup müzik öğretmeni oluyor. Ben lise öğrencisiyken daha çok sahnede olmak istediğimi, performansa yönelik bir eğitim almak istediğimi fark ettim ve konservatuvar sınavlarına hazırlandım. Son olarak 2018 yılında Akdeniz Üniversitesi Antalya Devlet Konservatuarı’nın sınavını kazandım ve burada lisans eğitimime devam ediyorum. Bu şekilde bütün müzik eğitimi modellerini görme ve tüm yanlarını karşılaştırma fırsatım oldu aslında.
Kendinizi orkestra içerisinde keman çalarken mi hayal ediyorsunuz yoksa solo kemancı olarak mı? Bu ikisinin sizde yarattığı duygular nasıl?
Hangi alana yoğunlaşacağımı zaman gösterecek ama hangisine yönelirsem yöneleyim diğerlerinden tamamen vazgeçebileceğimi sanmıyorum. Solo çalmak da oda müziği yapmak da orkestracılık da bambaşka tecrübeler ve hepsi beni çok mutlu ediyor. Hiçbirinden kopamayacağımı düşünüyorum.
ATSO Güzel Sanatlar Lisesi Okul Orkestrası ve Antalya Gençlik Senfoni Orkestrası başkemancılığını liseden mezun olana kadar sürdürdünüz. Başkemancılık o yaş için çok önemli bir düzey. Ardından, 2018 yılından itibaren Antalya Devlet Konservatuvarı Orkestrası’nın başkemancılığını sürdürmektesiniz. Peki başkemancılık bir kişiye nasıl sorumluluklar yükler? Bu süreçte zorluklar yaşamış mıydınız?
Bulunduğum orkestralar öğrencilerden oluşan orkestralar olmasına ve öğretmenlerimizin gözetimi altında olmamıza rağmen başkemancılık çok büyük bir sorumluluk. Başkemancılık yaptığım zaman bütün orkestra üyeleriyle tek tek ilgilenme ihtiyacı hissediyorum. Tüm orkestranın sizin belirlediğiniz duateye göre çalması ve diğer detaylar dışında başkemancı, orkestra ve orkestra şefi arasında bir köprü görevi de görüyor. Şefin istediği tüm müzikal detayları notaya doğru şekilde aktarıp, üyelerle doğru şekilde çalışmalar yapmaya dikkat ediyorum. Bunlar dışında iletişim de çok önemli tabii ki, tüm orkestra üyelerine orkestranın bir ve tek vücut olduğunu hissettirmek ortaya çıkan müziği çok etkiliyor. Sonuçta sanat yapıyoruz, parmak uçlarımızdan çıkan her ses aslında kalbimizden geliyor, bu yüzden her üyenin nasıl hissettiği benim için çok önemli.

Değerli ustalık sınıflarında yer aldınız. Bunların geneline bakıldığında sizin müzik becerileriniz üzerinde nasıl bir etki doğurdular?
Katıldığım masterclass’larda çok değerli keman hocalarıyla çalıştım ve hem kendimle ilgili hem de icracılıkla ilgili çok önemli bilgiler öğrendim. Masterclass’ların biz müzik öğrencileri için çok önemli olduğunu düşünüyorum. Farklı hocalardan duyduğumuz farklı tek bir kelime bile çalışımız üzerinde çok şey değiştirebiliyor. Ben de hala öğrendiğim tüm bilgileri hatırlıyorum ve sadece masterclass’da çalıştığım eser üzerinde değil, çaldığım bütün eserlerde uygulamaya dikkat ediyorum.
Size ilham kaynağı olan kadın kemancılar kimler?
Janine Jansen, Hilary Hahn, Clara Jumi Kang, Vilde Frang, Bomsori Kim, ülkemizden Suna Kan, Ayla Erduran ve Hande Küden benim için en büyük ilham kaynağı olan kadın kemancılar.
Keşke daha fazla solo keman için eser yazsaydı dediğiniz besteciyi de öğrenmek isterim.
Sergei Prokofiev’in , Aram Khachaturian’ın daha fazla solo keman için eseri olmasını çok isterdim. Ve tabiiki Gustav Mahler’in solo bir keman eseri olduğunu düşünmek bile heyecan verici.
Repertuarınızda olmasından en çok mutluluk duyduğunuz eser hangisi ve neden?
Aslında romantik dönem, barok dönem ve 20. yy bestecilerinin eserlerini de çalmayı çok severim ama özellikle pandemi döneminde Mozart’ın müziğinin ne kadar iyileştirici bir gücü olduğunu daha iyi anladım. Evde olduğumuz bu uzun süreçte, kendimi en kötü hissettiğim zamanlarda bile Mozart çalmak ruhuma çok iyi geldi. Bu yüzden Mozart’ın en sevdiğim konçertosu olan 5 numaralı La Majör konçertosu repertuvarımda olmasından en çok mutluluk duyduğum eser diyebilirim.

Birçok değerli kemancının yetişmesinde katkısı olan Can Özhan ile lisans çalışmalarında bulundunuz. Peki Can Özhan’ın size verdiği ve aklınızdan çıkmayan öğütlerden, kemancılığın “altın kurallarından” biraz söz eder misiniz?
Can hocamla eserleri çalışırken her zaman oldukça detaya iniyoruz. Gerek form analizi olsun gerekse müziğin stili olsun hepsini konuşuyoruz. Çalışırken en çok vurguladığı konu notanın üzerinde yazan her detayı eksiksiz şekilde çalmak oluyor. Bir icracı olarak yorum farklılıkları dışında bestecinin bizden tam olarak istediği şekilde müziği ifade etmemiz gerektiğini söylüyor. Bütün bunlar bir yana psikolojik olarak da kendimize dikkat etmemiz gerektiğini sık sık hatırlatıyor. Mutlu bir hayat yaşamanın tamamen dengeyi iyi kurmakla alakalı olduğunu düşünüyorum. Bu dengeyi kuramayıp kendime çok yüklendiğim zamanlarda sosyal hayatı da kaçırmamam gerektiğini, sürekli odaya kapanıp çalışmanın bizi ilerletmediğini, tam tersi beynin bu şekilde öğrenmeyi durduracağını söylüyor. Ben de bu öğütlere dikkat ederek çalışmalarıma yön veriyorum.
Bu zamana kadar hangi turnelere çıktınız ve bunlar sizde nasıl sorumluluklar getirdi ve başarılar kazandırdı?
Şimdiye kadar üyesi olduğum orkestralarla birçok farklı şehirde, farklı festivallerde konser verme fırsatım oldu. Hepsi benim için çok güzel deneyimlerdi. Şu an Türkiye Ulusal Gençlik Filarmoni Orkestrası ile Türkiye Turnesindeyim. Her şehirde farklı bir atmosferde, bambaşka bir heyecanla, bambaşka bir hava soluyoruz. Türkiye’nin farklı şehirlerinde insanları aynı duyguda buluşturmak ve oradaki herkesin aynı anda aynı büyüyü yaşaması harika bir duygu. Ben de bu şekilde müziğin gücünü tekrar tekrar yaşamış ve görmüş oluyorum. Böyle güzel konserlerde, neden müzisyen olmak istediğimi yeniden hatırlıyorum.
Katıldığınız uluslararası yarışmalar ve derecelerinizden de söz eder misiniz? Yarışmalara hazırlık süreci ve o yarışma platformunda yer almak sizin kemancılığınız üzerinde nasıl bir katkı doğurdu?
Benim için yarışmaların sonucundan çok hazırlık süreci değerli. Yarışmalara hazırlanırken kendimizin en iyi halini ortaya çıkarmaya çalışıyoruz. O yüzden eserleri çalışırken, teknik vs. konular dışında müziğin de çok derinine iniyoruz. Bunun bizim için en değerli şey olduğunu düşünüyorum. Güzel sonuçlar tabii ki motive ediyor ama bizi asıl geliştiren her zaman hazırlık süreci oluyor.
Peki müzik yeteneğinizle yakın çevrenize ilham kaynağı oluyor musunuz?
Evet, tabiiki. Küçüklüğümden beri çevremdeki insanların müziğe ve özellikle kemana karşı sevgimi görünce müzikle daha fazla ilgilenmeye başladıklarını gördüm. Enstrüman eğitimi almaya başlayan, dinlemek için müzik önerileri isteyen çok insan oluyor. Bu da benim için ayrı bir mutluluk kaynağı.
Kemana olan bağlılığınızı, sevginizi, aranızdaki ilişkiyi nasıl tanımlardınız?
Müzik hayatımın bir parçası değil, tamamı. Kemanım da yol arkadaşım. Konuşarak ifade edemeyeceğimiz duyguları müzik aracılığıyla yaşamak ve dinleyicilere aktarmak paha biçilemez bir duygu. Sanırım en çok da bu yüzden müziksiz bir yaşam benim için mümkün değil.
Sizce başarı ne demek? “Başarılı bir kemancı” olmak için kişide olmazsa olmaz özellikler nelerdir?
Yetenek, çok çalışmak, bunlar herkesin bildiği şeyler. Ben en önemli konunun kalpten çalarak kendi müziğimizi ortaya koymak ve kalıpların dışına çıkmak olduğunu düşünüyorum. Yoksa herkes aynı eserleri çalıyor zaten. Farkımız tamamen özgün olmamız. Başkasının taklidi değil, kendimizin en iyi hali olmalıyız. Bu şekilde bilgisayar programlarından bir farkımız oluyor. O yüzden iyi bir icracının en önemli özelliği özgün olmasıdır bence.
Bir kemancının sağlığında nelere dikkat etmesi gerekir?
Hayat düzenimizin sporculardan pek bir farkı yok aslında. En az onlar kadar düzenli bir hayat yaşamamız gerekiyor. Yeterli uyku, beslenme, spor, bunların hepsi performansımızı çok etkiliyor. Bunların yanı sıra sakatlanmamak için de dikkat ettiğimiz noktalar var. Çalışmaya başlarken önce egzersizlerle ısınmak, belirli aralıklarla mola vererek çalışmak, çalıştığımız ortamın sıcaklığına dikkat etmek gibi…
Çok erken yaşta çok değerli başarılar elde edip, çok seçkin konumlara ulaştınız ve bu başarı ivmeniz de sürekli yükselişte. Başarılı bir kemancı olarak sizin süper gücünüz nedir Gülben hanım?
Çok teşekkürler. Bence beni ilerleten en büyük faktör, kemana ve genel olarak müziğe çok büyük bir aşkla bağlı olmam. Eğitim de tabii ki çok önemli ama insan yaptığı şeyi sevgiyle yapınca her zaman bir farkı oluyor. Bunun bütün mesleklerde böyle olduğunu düşünüyorum. Çünkü bu şekilde yaptığın şeye ruh katmış oluyorsun.
Çalışkanlık mı, disiplin mi, doğuştan gelen yetenek mi, yoksa doğru yerde doğru zamanda doğru kişiye ulaşmak mı bir müzisyeni “parlatır”?
Bunların hepsi çok önemli konular. Hepsi çok gerekli tabii ki. Parlama ve doğru zamanda doğru kişiye ulaşma konusuna gelecek olursak da, herkesin bambaşka bir yolculuğu var. Yaptığımız iş aynı olsa da parmak izleri gibi birbirimizden tamamen farklıyız. Çok farklı eğitimlerden geçip, çok farklı bir yol izliyoruz aslında. Bu yüzden parlamak ve doğru kişilerle tanışmak hepimiz için aynı ilerlemiyor. Bu konuda yakınlarda duyduğum ve beni çok etkileyen bir sözü paylaşmak istiyorum. “Kader çabaya aşıktır.” Demem o ki, yaptığımız şeye severek devam ettiğimiz sürece, doğru kişilerle tanışmak da, parlamak da kendiliğinden gerçekleşiyor.
Geleceğe dair hayalleriniz, projelerinizden de söz edelim. Yurtdışında okuma, çalışma hayalleriniz var mı? Kendinize başka ne tür yatırımlar yapmayı düşünüyorsunuz?
Genel olarak kendini geliştirmeyi çok seven bir insanım. Keman eğitimime yurt dışında devam etmeyi planlıyorum. Onun dışında müzikten bağımsız olarak da katılmak istediğim çok fazla kurs, öğrenmek istediğim diller ve görmek istediğim çok ülke var. Zamanım el verdiğince hepsini gerçekleştirmek istiyorum.
Güzel sorularınız ve sanatçılara katkılarınız için kendi adıma teşekkür ederim. Ülkemizde böyle değerli çalışmalar görmek hepimiz için umut kaynağı oluyor.