Recep Ege Altıncıoğlu, 1997 İstanbul doğumlu bir genç piyanist ve koro sanatçısı. Onu yaşıtlarından farklı kılan ise, müziğin iyileştirici gücünü otizmiyle sınayarak topluma güçlü bir başarı öyküsü sunmuş olması.
32 haftalık dünyaya gelmiş Recep. 2 yaşında annesi gelişimimde bir problem olduğunu görmüş ve onu doktora götürmüş. Bu sürecin sonunda Recep’e otizm ve serebral palsi teşhisi konmuş. Özel eğitime başlaması ve fizik tedavi olması gerekiyormuş. Annesi bunun üzerine hemen özel eğitime başlatmış, aynı zamanda Recep’i yaşıtlarıyla kaynaşması için kreşe vermiş. “Ben konuşmuyor, ismime dönüp bakmıyor ve komut almıyormuşum. Hatta bir profesör benim asla konuşamayacağımı söylemiş. Benim annem hiç pes etmemiş; kitaptan nesnelerin resimlerini göstererek defalarca tekrarlayarak bana konuşmayı öğretmiş. Özel eğitimde neler yapılıyorsa annem bana evde hepsini tekrarlamış. İlkokul çağım geldiğinde annem hep başarabilir mi yapabilir mi diye endişelenmiş. Yaşıtlarımla beraber okula başladım ve sınıfta ilk okumayı başaranlardan biriydim” diye aktarıyor Recep o dönemi.
Recep’in müzikle tanışması ise ilkokul sıralarına denk gelmiş. Aslında müziğe yatkınlığı henüz bebeklik çağında ortaya çıkmış çünkü annesinin ona söylediği tüm ezgileri aynı şekilde tekrarlıyormuş. 9 yaşında piyano dersi almaya başlamış Recep. 6. sınıftayken TOBAV (Tiyatro Opera ve balesi Çalışanları Vakfı) çocuk korosuna girmiş.. Koro şefleri İsmail Bilen, sesinin güzel olduğunu ve şana yönelmesi gerektiğini söylemiş.
İlköğretimi bitirdikten sonra yetenek sınavlarına giren ve Ümran Baradan GSL’sinin müzik bölümünü kazanan Recep eğitimine burada devam etmiş. Ancak akran zorbalığı ile tanışması da bu döneme denk gelmiş. Yaşıtları onu aralarına almamışlar, ama yine de annesinden aldığı güç ve cesaretle Recep kendisini çevresine bir şekilde kabul ettirmiş. 2015 yılında liseden mezun olan Recep’in bu arada sesi de yavaş yavaş oturmaya başladı. Altuğ Dilmaç’tan şan dersleri almış. Yaşar Üniversitesi’nin yetenek sınavlarına girmiş ve %50 bursla şan ve opera bölümüne kabul edilmiş. Burada Şan ve Opera Sanatçısı Levent Gündüz ile çalışmaya başlamış. Bir yandan da İZOT’ta (İzmir Otizm Orkestrası ve Korosu) solist olarak sahne almış.
2017 yılında Kanada’nın Vancavur şehrinde ANCA Dünya Otizm festivalinde performans sanatları dalında dünya birinciliği elde eden ve “hiç konuşamaz denen çocuk bunu başarmıştı” diye bu heyecanını aktaran Recep, 2020 yılında Yaşar Üniversitesinden mezun oldu. 2020 yılında Afyon Kocatepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Müzik bölümünün tezli yüksek lisans sınavını kazandı ve şu an Yüksek Lisans yapıyor. “Burayı da bitirdikten sonra doktora da yapmak istiyorum. Otizmli kardeşlerime müzik eğitimi vermek ve onlara yardımcı olmak istiyorum. Benim bütün insanlardan isteğim engellilere olan bakış açılarını değiştirmeleri. Onlar özel birey onlara karşı önyargılı olmasınlar onlarında başarabilecekleri alanlar var yeter ki olanak tanısınlar, olanak verildiğinde neler yapabileceklerini görsünler” diye çok etkili bir mesaj veriyor hepimize.
Ben sözü Recep’e ve onun hepimize ilham kaynağı olacak yaşanmışlıklarına ve ayakları yere basan, çok güçlü hedeflerine bırakıyorum sahneyi:
Ege merhaba. Öncelikle romanlara konu olacak çok büyük bir mücadelen ve sonunda elde ettiğin güzel bir başarı hanen var. Bu başarılarda ise hayatında iki figürün çok önemli yer tuttuğunu görüyorum. Annen ve şan öğretmenin. Biraz anne figüründen başlayalım istersen. Annen hayatının ilk aşamalarından bu yana seni nasıl yönlendirdi ve bugün geldiğin noktaya ulaşmanda nasıl bir katkı sundu? Müziğe olan ilgin nasıl ortaya çıktı? Ardından da şan öğretmeninden söz etmeni isteyeceğim.
Annem ben 1.5 yaşındayken müzik kulağımın çok iyi olduğunu farketmiş. Bana söylediği şarkıların melodisini aynen geri mırıldanıyormuşum. Annem, ben küçükken çeşitli kitaplar alıyormuş. Bu kitaplardan bir tanesi; Benim Müzik Aletlerim kitabıymış. Orada müzik aletlerinin resimleri vardı. Annem, müzik aletlerinin isimlerini söyleyerek nasıl ses çıkardığını söyler, benden de tekrar etmemi isterdi ve sürekli müzik dinliyordum. Annem, önce okuma-yazmamı öğrenmemi istediği için İlkokuldayken 9 yaşında piyano dersi aldırmaya başladı. Önce orgla başladım. Ders aldığım hocam müziğe çok yetenekli olduğumu söyleyince annem bana piyano aldı ve müzik yolculuğum böyle başlamış oldu. 6. Sınıftayken TOBAV (Tiyatro Opera ve Balesi Çalışanları Vakfı) çocuk korosuna başladım. Koro şefimiz İsmail Bilen hocam sesimin güzel olduğunu söyleyip şana yönelmem gerektiğini söyledi. Annem hiçbir fedakarlıktan kaçınmadı ve bugünlere gelmemi sağladı, kendisine minnettarım ve onu çok seviyorum.
Şan hocama (Levent Gündüz) gelince benim öğretmenim, ağabeyim, babam gibi bana yaşam koçluğu yaptı. İlk otizmli olduğumu duyunca annemden bir süre istedi ve o arada “ben Recep’e nasıl yararlı olabilirim? Ona nasıl davranmalıyım? Otizm nedir?” gibi şeyleri araştırıp, benimle çalışmaya başladı. Bana karşı çok özverili, sabırlı, hep annemle diyalog kurarak çalışmalarımızı yaptık. Beni diğer arkadaşlarımdan hiç ayırt etmedi. Parçalarımı seçerken sesimin tonuna göre seçti, ben de çok çalıştım, yapamadığım zaman çok sinirleniyordum, annem bana hep sakin olmamı nerede takıldığımı hocama sormamı istedi. Ben gerçekten hocama sorduğumda hatalarımı bana söyler ve doğrusu neyse onu söylerdi. Kendisi biraz tatlı sertti ve disiplinli çalışmamı söylerdi (iyi ki öyle yapmış). Beni baya bir zorladı ama elbirliği ile bu işin üstesinden gelmeyi başardık. Kendisine ne kadar teşekkür etsem azdır. Kendisi benim idolüm.
Şarkı söylerken, sahneye çıktığında neler hissediyorsun Ege?
Şarkı söylerken çok mutlu oluyorum. Sadece bana her yerde haydi şarkı söyle dediklerinde yani (zorla olursa) hoşlanmıyorum. Sahneye çıktığımda duygularım çok yoğunlaşıyor. Söylediğim şarkılardan etkilenen ve ağlayan insanları görünce ben de çok duygulanıyorum.
Peki koro deneyimi sana neler kazandırdı? Bize biraz İZOT projesinden söz eder misin?
Koro da şarkı söylemek disiplin gerektirir. Koro şefini dikkatle gözlemleyip, onun komutları doğrultusunda hareket etmek gerekir. Koro bir grup çalışmasıdır, bireysel hareket edemeyiz. Koro çalışmalarının da kuralları var. İZOT Otizm Orkestrası ve Korosu 2013 Yılında Dr.Orçun Berrakçay tarafından kuruldu. Önce 4 otizmli bireyle başlayan koromuz bugün 45 bireye ulaşmıştır. 2017 yılında da benim de eğitmen olarak yer altığım mini İZOT okul öncesi ve İlköğretimde okuyan öğrencilerden oluşmaktadır. Otizmli bireyler çok hareketli ve davranış bozukluğu yoğun olan ve sosyal iletişimi olmayan ya da az olan bireylerdir. Bu koro sayesinde davranış bozukluğunda azalma, daha çok sosyalleşme ve disiplinli bir şekilde sahnede performanslarını sergilemektedirler.
Otizm karşısında toplumla bütünleşmek ve kendini gerçekleştirmek açısından sence sanat nasıl bir katkı sağlıyor? Sanatın gücü nedir?
Koromuzdaki öğrencilerimizin çoğu koro eğitimleri ve bireysel müzik eğitimleri sayesinde Güzel Sanatlar Lisesi Müzik bölümlerine, Üniversiteler ve Konservatuarlarda eğitim hayatlarına devam etmektedirler. Ben arkadaşlarımın eğitimlerine müziğin nasıl katkı sağladığını onların nasıl sosyalleştiğini çok yakından takip ediyorum. Tabi sadece müzik alanında değil, resim, spor alanında da çok yetenekli arkadaşlarım var. Yeter ki otizmli bireylere olanak sağlansın.
Katıldığın yarışmalardan da söz eder misin? Heyecanlanmış mıydın birincilik ödülünü öğrendiğinde? Neler hissetmiştin?
ANCA Dünya Otizm Festivali’ne katıldım. Bu, Kanada’nın Vancover şehrinde düzenlenen bir yarışma. Dünyanın pek çok ülkesinden otizmli bireylerin katıldığı yetenek yarışması. Bu yarışmada performans sanatları dalında dünya birinciliği elde ettim. Tabi ki çok heyecanlandım, olağan üstü bir duygu. Hiç konuşamaz denen çocuk bunu başarmıştı.
Peki müzik dünyasında senin gibi mücadele veren dünyadan başka örnekleri de okudun mu, inceledin mi? Sana örnek veren, ilham kaynağı olan bir karakter var mı?
Evet okudum. Örneğin; Ludwig Van Beethoven, Klasik dönemden Romantik döneme geçiş sürecine katkı sağlamış dünyanın en iyi bestecisi. Kendisi işitme engelli olup; bestelerini yapmış ve hastalığı ile mücadele etmiştir. İşitme engeline rağmen dünyanın en ünlü bestecisi olmuştur. Demek ki engelliler de çok başarılı olabiliyormuş.
Söylemekten en çok hoşlandığın birkaç beste ve onların hikayesini de öğrenmek isterim.
Mozart’ın bestelediği Sihirli Flüt Operası. Sihirli Flüt Operası’ndaki Monostatos karakteri. Üniversite bitirme sınavında canlandırdığım karakter. Bu operadaki hain ve şeytani düşüncelere sahip olan kölelerin başındaki kişi.
Otizmli diğer çocuklara eğitim vermek gibi bir hayalin var. Bu doğrultuda pedagoji eğitimi alıyor musun? Neler yapıyorsun spesifik olarak?
Evet böyle bir hayalim var. Yüksek Lisans eğitiminde “Müzik Eğitiminde Pedagojik Yaklaşımlar” dersimiz var ve bu dersi aldım. Şu anda özel ders verebilirim. Özel ders derken birebir müzik eğitimini kastettim.
Sence Türkiye’de otizmli aileler, müziğe yetenekli olan çocuklarını yeterince fark edip yönlendiriyorlar mı? Bu konuda nasıl farkındalık çalışmaları yürütülebilir?
Evet şimdi aileler daha bilinçli ve çocuklarının müziğe olan yeteneğini keşfedip, bireysel müzik dersleri aldırıyorlar. Bizler Otizmli müzik öğrencileri olarak, diğer arkadaşlarımıza örnek oluyoruz. Başarı hikayelerimizi paylaşıyoruz, bu da ailelerin motivasyonunu arttırıyor. Otizmli bireylerin de diğer arkadaşları gibi eğitim haklarına sahipler. Lütfen ailelerimizden ricamız otizmli bireyleri dışlamasınlar ve arkadaşlarıyla kaynaşmasına izin versinler. Sivil Toplum Örgütleri bu konuda çok çalışmalar yapıyor ve farkındalık yaratmak için sosyal sorumluluk projeleri hazırlıyorlar. Sosyal sorumluluk projelerinde de yer alıyorum ve almaya da devam edeceğim.
Herhangi bir enstrüman da çalıyor musun? O enstrümanı öğrenirken nasıl bir yöntem izledin?
Piyano ve gitar çalıyorum. Öncelikle müziğin alfabesi olan solfej ve nota bilgisi gerekir. Herhangi bir parça verildiğinde solfejini çıkartmak gerekiyor, ben de öyle yapıyorum.
Peki piyanoda çalmaktan en çok hoşlandığın, sana mutluluk veren besteler hangisi?
Hammamizade İsmail Dede Efendi’den Gülnihal; Franz Schubert’ten Lachen und weinen, ve Abdullah Arya, Selman Ada’nın Ali Baba ve Kırk Haramiler Operası…
Bir de bu sürecin zorlukları da var elbette. Sen nasıl zorluklarla karşılaştın ve bunlarla nasıl başa çıktın? Sanırım en büyük engellerden biri de akran zorbalığı oldu, değil mi?
Futbol gibi takım oyunlarında beni oyuna almıyorlardı. Benimle alay ediyorlar ve dışlıyorlardı. Annem benim kahramanım, bana her zaman sakin olmamı ve ılımlı yaklaşmamı öğütlüyordu. Zamanı gelince benden özür dileyeceklerini söylüyordu. Lise yıllarında benimle çok dalga geçtiler, daha sonraki yıllarda yanlış davrandıklarını anlayıp benden özür dilediler.
İlkokuldayken benden büyük sınıfta olan bir çocuk ben hiçbir şey yapmadığım halde bana tokat atmıştı. Annem de uzaktan bunu gördü ve yanımıza gelip, neden tokat attın diye sordu. “Hiç, sadece gıcık oldum onun için vurdum1 demişti. Annem de ona 1o daha senden küçük sen onu koruyacağın yerde vuruyorsun, ben de senden büyük ve güçlüyüm şimdi ben sana vursam ne olur1 dedi. Çocuk o an yaptığı davranışın yanlış olduğunu anladı ve bir daha bana yaklaşmadı.
Sence başarı ne demek Ege? Kendi tanımını yapar mısın?
Başarı; yüzde 50 çalışma, hırs, azim, yüzde 50 yetenek.
Müziğin iyileştirici gücüne inanıyor musun?
Kesinlikle inanıyorum. Özellikle klasik müzik bana çok iyi geliyor. Ruhuma ve bedenime. Antik çağlar da dahi müziğin iyileştirici gücü olduğuna inanılıyordu, günümüzde de müzik terapileri yapılmaya devam ediliyor.
Çevrende nasıl bir rol model olmak istersin? Sosyal sorumluluk projelerine katılıyor musun?
Ben çok çalıştım ve annemden çok destek aldım. Benim gibi gayretli ve mücadeleci olurlarsa tabii ki ailelerin desteği ile çok başarılı olacaklarına inanıyorum. Sosyal sorumluluk projelerinde yer alıyorum ve almaya devam edeceğim. Otizm farkındalık projelerinde, huzurevinde yaşlılarımız için konserlerde yer alıyorum.
Otizm ve sanat konusuna dikkat çekmek için sıradışı bir yerde bir şarkı söylemeni istesem, o yer neresi olur ve hangi şarkıyı tercih edersin?
İtalya’da Andrea Bocelli ile şarkı söylemek isterdim. Bella si come un Angelo adlı parçayı seslendirmek isterdim.
Peki sesini korumak için nasıl bir yöntem izlersin? Sağlığında nelere dikkat edersin?
Çok soğuk ve çok sıcak içecekler içmiyorum, asitli içecekler kullanmıyorum. Klima gibi beni hasta edecek soğutuculardan uzak duruyorum.
Mutsuzken mi çok neşeliyken mi şarkı söylersin genellikle Ege?
Neşeliyken söylemeyi tercih ediyorum. Mutsuzken içimden bir şey yapmak gelmiyor, zaten çok sinirli oluyorum.
Eğitim hayatın boyunca nasıl bir destekten, burslardan yararlandın? Bu burslar, senin gelişimini ne yönde etkiledi, sana ne yönde katkı sağladı?
Yaşar Üniversitesini burslu okudum, bana ve aileme maddi anlamda katkı sağladı. Buna layık olabilmek için çok çalıştım ve derslerimde başarılı oldum.
Son olarak, yakın döneme dair projelerin ve hayallerini de öğrenmek isterim. Örneğin bu yaşadıklarını kitaplaştırmak gibi projelerin olur mu?
Evet yaşadıklarımı kitaplaştırmak istiyorum. Kitabımı okuyan herkesin kendinden bir şeyler bulacağına eminim. Her çocuğun muhakkak çocukken yaşadığı zorluklar olmuştur. Bunu da kitabımda dile getireceğim. Projelerimin arasında otizmli öğrencileri ücretsiz olarak Güzel Sanatlar Lisesi sınavlarına hazırlamak olacak. Benimle röportaj yaptığınız ve duygularımı dile getirmeme fırsat verdiğiniz için size çok teşekkür ederim.