Genç arpist Ezgi Arda: “Arpı kucaklayarak ve bedenimizle kavrayarak çalmanın etkisi yaptığım müziğe de yansıyor”

1999 yılında İstanbul’da doğan genç arp sanatçısı Ezgi Arda, 2010 yılında MSGSÜ Devlet Konservatuvarı’nı kazanarak İpek Mine Sonakın ile arp derslerine başladı. 2014 yılında Harp Masters Academie’de Irina Zingg’le çalıştı. 2015’te Academie Internationale D’Ete De Nice masterclassında, Emmanuel Ceysson ve Elisabeth Fontane Binoche ile çalıştı. “On yaşında konservatuvara başladım ve çok küçük yaşta müzik hayatımın bir parçası oldu. Zaman geçtikçe, büyüdükçe ve farkındalığım arttıkça müziğe daha da bağlanmaya, daha da benimsemeye başladım” diyor Arda bu süreci aktarırken.

2017 yılında Ören Flüt ve Arp Yaz Okulu’nun düzenlediği arp kursuna katılan Arda, bir yıl sonrasında Ağustos ayında İstanbul’da Çağatay Akyol ve Gabriella Dall’Olio’nun masterclass’larında yer aldı. Kadıköy Yeldeğirmeni Sanat Merkezi’nde ve Anadolu Üniversitesi Devlet Konservatuvarı’nda çeşitli sınıf konserlerinde yer alan, CN Istanbul Harp Festivalinde oda müziği yarışmasına katılan Ezgi Arda, MSGSÜ Devlet Konservatuvarı Arp Sanat Dalı Lisans 4. Sınıf öğrencisi olarak arp eğitimine İpek Mine Sonakın ile devam ediyor. “Bana ilham olan, sanat algısıyla, dünya görüşüyle, bize en başta saygı ve sevgiyi öğreten, müzisyenliğini çok beğendiğim, her zaman saygı duyduğum, örnek aldığım konservatuvara girdiğim ilk yıldan beri arp hocam olan İpek Mine Sonakın’dır” diyor öğretmenine karşı hayranlığını ve sevgisini ifade ederken.

Arp çalarken onunla bütünleşiyormuş hissini yaşayan Arda, “Telleri çalarken kendi sesimle, bedenimle bir şarkı söylüyormuş gibi müzik yapıyorum. Arpı kucaklayarak ve bedenimizle kavrayarak çalmanın etkisi yaptığım müziğe de yansıyor” diyor.

Bir yıl sonra konservatuardan mezun olacak olan, “hayallerim ve ideallerim var” diyen Ezgi Arda, bir orkestrada ve oda müziği grubunda yer almayı, konserler vermeyi hedefliyor. “Hayallerimizin peşinden gidebilmek, cesur olmak, umutları yitirmemek bizim ülkemizde bir müzisyen olarak ayakta durabilmek ne kadar zor olsa da bu yol bizim yolumuz” diyor bu hedefine dair.

Haydi kendisini tanıyalım ve arpinden dolu dizgin yükselen o zarif su seslerine kulak verelim:

Merhaba Ezgi hanım. Öncelikle arp performanslarınızı çok tebrik ederim. Sosyal medyada birçok müzisyenin sizin gibi değerli bir genç yetenekle tanışmasında katkısı oldu. Peki müziğe olan ilginiz, yeteneğiniz nasıl fark edildi?

Müziğe beni ilk yönlendiren ilkokulumdaki müzik hocam oldu, kulağımın iyi olduğunu ve bir konservatuvara yönelebileceğimi söyledi. Daha sonra ailemin de desteğiyle konservatuvar sınavlarına hazırlandım. Ben de müzik yapmayı, bir enstrüman çalmayı çok istiyordum. Konservatuvarı kazandıktan sonra müzik serüvenim başladı.

Arpa yönelmeniz kendi tercihiniz miydi, yoksa konservatuarda mı yönlendirildiniz?

Konservatuvar sınavlarında ilk önce bir kulak sınavına giriyorsunuz. Sizin müziğe olan yatkınlığınıza bakılıyor. Bu ilk elemeyi geçerseniz enstrüman seçmelerine giriyorsunuz ve sınavdaki enstrüman hocaları ellerinizin, dudaklarınızın yapısına, fiziksel özelliklerinize bakıp hangi enstrümanlara yatkın olabileceğinizi değerlendiriyorlar. Özellikle istediğiniz bir enstrüman varsa yapınızın uygun olmasını da göz önünde bulundurarak size o enstrümanı seçiyorlar. Benim de daha önce bildiğim, duyduğum ve çalmak istediğim enstrümanlar vardı. Flüt ya da viyolonsel istiyordum. Konservatuvarın arp hocası bana “Arp çalmak ister misin?” diye sordu ve arpı tanıttı, gösterdi. Bana diğer enstrümanlardan çok daha değişik, ilginç gelmişti. Sorusuna evet diye cevap verdikten sonra da arpla yolculuğum orada başladı ve halen aynı hocayla yola devam ediyoruz.

Arpın sesi birçok kişiye göre su sesini çağrıştırıyor. Peki sizde nasıl bir çağrışım yaratıyor enstrümanınız?

Enstrümanımın sesi benim için hep huzur veren, ruhumu dinlendiren, yeri geldiğinde de coşkulandıran bir araç oldu. Arp çalarken onunla bütünleşiyormuşum hissini yaşıyorum. Telleri çalarken kendi sesimle, bedenimle bir şarkı söylüyormuş gibi müzik yapıyorum. Arpı kucaklayarak ve bedenimizle kavrayarak çalmanın etkisi yaptığım müziğe de yansıyor.

Arpı taşırken nasıl zorluklar yaşıyorsunuz?

Arp ağır ve taşıması zor bir enstrüman olduğu için zorluklarla karşı karşıya kalabiliyoruz. Çok kırılgan ve hassas bir enstrüman, ayrıca çok pahalı. Taşırken çok özen istiyor. Özel aracınız varsa ve ona zorlanmadan sığabiliyorsa kılıfını takmalı ve belirli yerlerine başka yerlere çarpmaması için destek olarak battaniyeler konulması gerekir. Özel aracınız olmadığı veya varsa bile sığmadığı taktirde, arpı taşımasını bilen bu işi yapan insanların yardımıyla arpı taşıtabiliyorsunuz. Şehirler arası ya da ülkeler arası uçakla nakliyesi kolay olmuyor, özel bir kutusu olmalı ve çok özenli uçağın kargo kısmına konulmalı. Uçak yolculuğu zahmetli ve masraflı olduğundan genelde gidilen şehir ya da ülkede arp kiralanmak zorunda kalınıyor.

Size ilham kaynağı olan arp sanatçıları kimler?

Bana ilham olan, sanat algısıyla, dünya görüşüyle, bize en başta saygı ve sevgiyi öğreten, müzisyenliğini çok beğendiğim, her zaman saygı duyduğum, örnek aldığım konservatuvara girdiğim ilk yıldan beri arp hocam olan İpek Mine Sonakın’dır. Diğer arpçılar arasında kariyerinde çok başarılı olup çok iyi yerlere gelen, müziğini keyifle dinlediğim ve aynı zamanda çalışma fırsatı yakaladığım Emmanuel Ceysson’ dur. Yine çok önemli müzisyenlerden Isabelle Moretti, Marie-Pierre Langlamet, eski kuşak arpistlerden de eserlerini kendilerini dinlemeyi çok sevdiğim Fransız besteci ve arpist MarcelTournier ve Henriette Renié gibi birçok önemli arpist benim için çok büyük ilham kaynağı olmuştur.

Arp sizce Türkiye’de yeterince bilinen bir enstrüman mı?

Daha popüler çalgılar olan piyano, keman, flüt, viyolonsel kadar bilinen bir enstrüman olmamasının nedeni arpın pahalı bir çalgı olmasıdır. Yurtdışında küçük yaşlarda ya da geleneksel müzik türlerinde çalınan mandallı arplar olsa bile bizim ülkemizde yaygın olarak bu çalgının ilkokullarda ve özel müzik kurslarında kullanıldığını görmüyoruz. Konservatuvar arp öğrencilerinin de çok azı mezun olduktan sonra sesini duyuracak ortam bulabiliyor. Bu aslında bütün müzisyenler için sorun. Ülkemizin kültür politikası sanata maalesef hak ettiği ilgiyi göstermediği için, sanatın ötekileştirilerek topluma ulaşması için gerekli yollar açılmadığı, eğitim sistemimizin içinde sanatın yeri kalmadığı için sanat da topluma ulaşamıyor.

Arpın bir orkestradaki önemi nedir? Hangi boşluğu doldurur?

Orkestrada kalabalık çalgı gruplarının dışında bir ya da iki arp görürüsünüz. Orkestra için de görsel olarak da ilgi çekici bir enstrümandır. Orkestra müziğinin güzelliği, birçok enstrümanın birleşerek olağanüstü bir müziğin doğmasıdır. Duyulmadığını sandığınız enstrümanın bile aslında o müziğe sihirli dokunuşları vardır. Arpın çoğu zaman tek başına sesini duyamasanız da orkestra rengine katkısı çoktur.

Arp çalışmalarınızda nasıl bir metot ve çalışma disiplini izlersiniz? Zorlandığınız bir parçaya çalışırken nasıl bir yöntem benimsersiniz?

Herkesin kendine özgü çalışma disiplini ve yöntemleri vardır. Benim çalışma yöntemlerimden çoğunlukla uyguladığım, çalıştığım müziği, form yapısına göre küçükten büyüğe uygun şekillerde parçalara bölmek ve o bölümleri birleştirerek ve tekrarlayarak çalışmak. Bu sayede aslında büyük resmi zihninizde kolaylaştırıp basite indirgemiş oluyorsunuz. Zorlandığım bir parça varsa yine aynı şekilde en küçük form öğesinden başlayarakve her aşamada bir öğe ekleyerek parmaklarımın ve zihnimin o pasajı oturtması için çeşitli egzersizler yaratırım. Önemli olan kendinize dışarıdan bakabilmeniz, tanımanız ve ona göre kendinize en uygun yöntemi uygulamanız. Çaldığım müziğin bestecisi, yaşadığı dönem, etkilendiği kişilerle ilgili araştırma yaparım ve bestecinin müziği yarattığı her anı kavramaya çalışırım.

Peki size bu enstrümanın sırlarını öğreten, değerli müzisyen İpek Mine Sonakın’ın verdiği ve aklınızdan hiç çıkmayan birkaç öğüdü bizimle de paylaşır mısınız? 

“İyi bir müzisyen olabilmeniz için sanatın her dalıyla ilgili, donanımlı, kültürlü, meraklı, araştırmacı olmanız gerekir. Bilim ve sanat birlikte yol alır. Gözünüz, kulağınız, aklınız ve kalbiniz hep açık olsun. Sahip olduğunuz o bilgi birikimi mutlaka müziğinize de yansıyacaktır.”

Arpın yanına en çok yakıştırdığınız eşlikçi enstrüman hangisi ve neden?

Arp her enstrümanla çok güzel tınlar ama arpa en çok yakıştırdığım enstrümanlar flüt ve viyolonseldir. Arp ve flüt sanki birbirini tamamlayan iki enstrüman gibi gelmiştir bana. İkisininde sakin yapısı, verdiği huzur birbirleriyle bütünleşiyor gibi. Yaylılardan da en sevdiğim enstürman viyolonsel olduğu için estetik olarak da, ses olarak da arpla birbirlerine çok yakıştığını düşünüyorum.

Arpın oda müziğindeki tınısı ile orkestradaki varlığını kıyaslarsanız nasıl benzerlikler ve farklılıklar gözünüze çarpıyor?

Arpın orkestradaki ve oda müziğindeki tınısı, varlığı her müziğe göre değişkenlik gösterir. Bazı orkestra eserlerinde arpın solo pasajları olduğu gibi, orkestrada bir renk yaratacak müziksel dokusu olan müzikler de vardır. Orkestrada birçok enstrümanın birleşmesiyle oluşan o coşkuyu ve bütünlüğü çok seviyorum. Oda müziğinde orkestraya göre daha az enstrüman olduğundan arpı daha net duyabilirsiniz. Arpın oda müziğindeki yeri bana hep sıcak ve samimi gelmiştir. İkisinin de kendine has güzellikleri, benzerlik ve farklılıkları var. Orkestrada da oda müziği gruplarında da zevkle çalıyorum.

Arpa başlama yaşı pedagojik olarak hangi aralıkta olmalı?

Ben müzikle küçük yaşta tanıştım. Küçük yaşta bu alana girmenin çok büyük artıları olsa da bazı zorlukları da var. Mesleğimiz disiplin gerektiren bir meslek ve küçük yaşta o disiplini kurmak daha zor olabiliyor. Ben konservatuvara on yaşında girdim fakat bazı aileler çocuklarını daha küçük yaşta bir enstrümana başlatıyor. Sosyal medyada 4-5 yaşlarındaki bir çocuğun çok zor eserleri bile çaldığını görebiliyoruz. Bu da, o yaşta çok büyük bir disiplin gerektiriyor ve o yaştaki bir çocuğun oyun oynaması, daha sosyal olması gerekirken belki de keyif almayarak, ailesinin baskısıyla çalışmak zorunda kalıyor. Çok küçük yaşta müziğe başlansa bile oyunla, keyifle, zorlamadan müzik yapabilmenin pedagojik yolları aranmalı.

Peki bir arp sanatçısı sağlığında nelere dikkat etmeli?

Arp bakıldığında ağır bir enstrüman olsa da dengede durabilen bir enstrüman. Bir sandalyeye oturduğumuzda arpı hafifçe sağ omzumuza çekerek arp çalmaya hazır bir pozisyon almış oluyoruz. Fakat dikkat edilmesi gereken, arpı omzumuza almadan önce sandalyemizin, çalarken rahat edeceğimiz bir yükseklikte olması gerekir. Enstrümanı çalarken istemeden ve farkında olmadan vücudumuz geriliyor ve kambur durmaya başlıyoruz. Bu da bazı sakatlıklara yol açabiliyor. Bu yüzden rahat bir şekilde dik durmamız, omurgamıza önem vermemiz, kendimizi kasmamayı sık sık hatırlatmamız gerekir. Uzun süre aynı pozisyonda kalarak çalıştığımız için çalışma öncesi ısınma sonrası gevşeme hareketleri yapmamız ve kendimize uygun bir spora yönlenmemiz gerekir.

Başarılı bir arp sanatçısı olmak istiyorum, çünkü… Nasıl sürdürürsünüz bu cümleyi? Sizce başarının sırrı nedir?

Başarılı bir arp sanatçısı olmak istiyorum, çünkü ideallerim ve hayallerim var. Başta kendimi iyi hissetmek daha sonra da müziğimi başka insanlara aktarabilmek istiyorum. Çok çalışarak hayallerime ulaşmayı hedefliyorum. Başarının sırrı, doğru insan olabilmek, disiplinli ve düzenli çalışmak, öğrenmeye açlık duymak…

Hangi yarışmalara katıldınız enstrümanınızla ve buralarda nasıl deneyimler kazandınız?

Ceren Necipoğlu’ nun anısına düzenlenen, Ceren Necipoğlu İstanbul Uluslararası Arp Festivali adı altında iki arp olarak arkadaşım İlayda Gülümser ile oda müziği yarışmasına katıldım. Hem dost olarak hem de müzisyen olarak sevdiğim ve saydığım bir arpistle aynı sahnede bulunmak ve bunu deneyimlemek benim için çok özel ve önemli bir tecrübeydi. İnternette birçok online enstrüman yarışmaları yapılıyor. Çoğu amatör müzisyenler motive etmek amaçlı olsa da yarışmaların küçük yaşta rekabet ruhuyla kazanma ve yenme üzerinden sanata bir bakış getirmesi bence naif, duyarlı ve yaratıcı çocuk ruhuna zarar veriyor. Yetişkin yaşlarda kariyer için yapılan yarışmaların genç sanatçının kendini duyurması için bir fırsat olsa da yarışmaları sanatın doğasına aykırı buluyorum.

Peki hangi ustalık sınıflarında yer aldınız? Ustalık sınıfları bir müzisyene neler katar sizce?

İsviçre’de düzenlenen Harp Masters Academie’ye, daha sonra Fransa’ da düzenlenen Academie Internationale D’ete De Nice’ e, Ören’de düzenlenen Flüt ve Arp Yaz Okulu’na ve İstanbul’da Çağatay Akyol ve Gabriella Dall’Olio’nun masterclasslarına katıldım. Birçok önemli isimle çalışma fırsatı yakaladım ve önemli tecrübeler edindim. Masterclassların müzisyenler için çok faydalı olduğunu düşünüyorum. Çünkü birçok müzisyenin bakış açısını, çalışma disiplinini, tekniğini inceleyebilirsiniz. Alabildiğiniz kadar bilgi, görüş, tavsiye alabilir daha sonra bu bilgileri ve deneyimleri kendi müziğinize aktarabilirsiniz. Dünyanın birçok yerinden masterclassa katılan müzisyenleri dinleme fırsatı yakalayabilir ve onlarla bir dostluk kurabilirsiniz. Kısacası müzisyen olma yolunda ilerleyen biri için çok keyifli ve önemli bir deneyim.

Arpla çalmaktan en çok hoşlandığınız üç eser hangisi?

Benim için bunu üçe indirmek çok zor aslında. Birçok arp eserini çok keyifle dinliyorum. Yakın zamanda çalıştığım eserler arasında M. Ravel – Introduction et Allegro, G. Faure – Impromptu ve Nino Rota – Sarabande e Toccata çalmaktan keyif aldığım müzikler arasındadır.

Enstrümanınızın bakımını kendiniz mi yaparsınız?

Arpın akordunu arpçılar kendileri yaparlar, her çalışmaya başlamadan önce bazen parça aralarında akort yapılır. Ben her zaman arpımı temiz tutmaya dikkat ederim. Fakat arpın pedallarının, reglajının bakımını kendimiz yapamıyoruz. Bu konuda bilgisi olan arp teknisyenleri yurtdışından geliyor ve onlar yapıyor. Maalesef ülkemizde bu alanda yetişmiş teknisyen yok.

Arp çalmayı hayal ettiğiniz en sıra dışı mekân hangisi?

Bir adada veya sahilde denize karşı çalışmayı ya da öyle bir ortamda sahnede olmayı çok isterdim.

Müzik hayatınızda nasıl bir yere ve öneme sahip?

On yaşında konservatuvara başladım ve çok küçük yaşta müzik hayatımın bir parçası oldu. Zaman geçtikçe, büyüdükçe ve farkındalığım arttıkça müziğe daha da bağlanmaya, daha da benimsemeye başladım. Enstrümanımla, hocam ve müzisyen arkadaşlarımla birlikte büyüdüm; bu da bana hayatımda çok şey kattı. Yaptığınız iş bazen ne kadar stresli de olsa verdiğiniz emeğin karşılığını gördüğünüz o an paha biçilemez. Müzik, hayatımın halen en önemli parçalarından biri ve öyle olmaya da devam edecek.

Eğitiminiz boyunca herhangi bir burs veya kurumsal destekten yararlandınız mı?

Hayır yararlanmadım.

Arp eğitiminde en güçlü olan ülke hangisi? Gençler bu alanda uzmanlaşmak için genellikle hangi Avrupa ülkelerini tercih ediyorlar?

Müzik eğitiminde en güçlü ülkeden çok hangi hocayla ve hangi ülkenin olanaklarıyla eğitiminizi sürdüreceğiniz önemli. Almanya sosyal devlet olduğundan okullar hala ücretsiz ve öğrencilere sağlanan koşullar çok uygun. Öğrenciyken birçok oda müziği, orkestra işleri çıkabiliyor, küçük müzik okullarında ders verebiliyorsunuz. Öğrenci olarak geçiminizi sağlamak diğer ülkelere göre daha kolay. Fransa’da güçlü bir arp ekolü olmasına karşın yaşam daha pahalı ve daha az sayıda okul var. Diğer ülkelerde de değerli arp hocaları ve iyi seviyede konservatuvarlar olsa da yaşam koşulları her zaman kararlarınızı etkiliyor. Amerika ve İngiltere’de zengin değilseniz ya da burs bulamadıysanız okumanız imkânsız çünkü okul ücretleri çok yüksek.

Peki konservatuar eğitimi bir müzisyenin hayatında nasıl erdemler, kazanımlar getirir?

İyi eğitim almış, alanında araştırmacı, üreten, kendini geliştiren, öğrendikleriyle yetinmeyip hep daha fazla bilmek isteyen, bildiklerini başkalarına aktarma misyonu edinen herkes ne kadar erdemliyse aynı özelliklere sahip bir müzisyen de o kadar erdemlidir. Hiç eğitim almamış ama özünde duyarlı, insani özellikleri gelişmiş bir insan bir müzisyenden daha erdemli olabilir. Müzik eğitimi tek başına bir erdem kazandırmaz. Müziği hayatın hangi anlamı içinde gördüğünüze bağlıdır erdemli olmak.

Yakın dönem projeleriniz neler? Peki gelecekte yurtdışı eğitim hayalleri kuruyor musunuz?

Seneye konservatuvardan mezun olacağım. Mezun olduktan bir süre sonra yurt dışında yüksek lisans yapmak istiyorum. Bir orkestrada ve oda müziği grubunda yer almayı, konserler vermeyi hedefliyorum. Hayallerimizin peşinden gidebilmek, cesur olmak, umutları yitirmemek bizim ülkemizde bir müzisyen olarak ayakta durabilmek ne kadar zor olsa da bu yol bizim yolumuz.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s