Küçük flütçü Adasu Sılay: “İnsan sevdiği ve ilgilendiği bir sanat dalıyla meşgul olduğunda hem çok mutlu oluyor hem de sanatın yaydığı ışık herkesi mutlu ediyor”

2005 yılında İstanbul’da doğan Adasu Sılay, flüt eğitimine İstanbul Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Devlet Konservatuarı’nda onun gibi birçok değerli müzisyen çocuğun yetiştirilmesinde müthiş katkıları bulunan ve Türkiye’nin ilk barok flüt sanatçısı olan Doç. Nihan Atalay ile başladı. Adasu ardından İstanbul Gedik Üniversitesi’de 2015 ve 2016 yıllarında konser verdi. 12 yaşına geldiğinde ise Fransa Vélizy-Villacoublay (Yvelines)’ de katıldığı 21. Uluslararası Genç Flütist Yarışması’nda Mansiyon ödülü alarak ilk uluslararası yarışmasından büyük bir özgüvenle döndü.

“Müziğin hem ruhumuz hem bedenimiz üstünde iyileştirici bir etkisi var. Hastanelerde tedavi gören hastalar, bir an için hastane havasından ayrılıp, canlı performansımızla mutlu olabiliyorlarsa ne mutlu bize” diyen Adasu, 2017 ve 2018 yıllarında Lösemili çocuklara destek olmak için Altınbaş Üniversitesi Medical Park Hastanesi’nde yapılan moral konserlerinde çalan, 2016-2020 yılları arasında Pera Müzik Festivallerine katılan, 2018 yılında ise yine bir başka sosyal sorumluluk girişimi çerçevesinde Gedik Üniversitesi’nin düzenlemiş olduğu Dünya Down Sendromu Farkındalık Günü Etkinliği Konseri’nde çalan Adasu, aynı senenin Şubat ayında Fransa’nın Nice şehrinde katıldığı 8. Uluslararası Flüt Yarışması’nda kendi yaş kategorisinde İkincilik ödülü aldı.

Ardından Adasu’nun uluslararası planda kararlı yükselişi başlamış oldu; çünkü 2018 yılı ona ve flütüne çok uğurlu gelmişti! 2018 yılının Nisan ayında katıldığı Hollanda Ittervoort’taki Adams Flüt Yarışmasında Üçüncülük ödülü alan Adasu, bir yandan da mesleki becerilerini ve tekniğini geliştirmek adına Hollandalı usta flüstist Robert Pot’un atölye çalışmasına katıldı.

2018 yılının Ekim ayında İsviçre Gland’taki La Côte Flüt Festivali’nde katıldığı ‘‘Concours de Flûte Junior’’ yarışmasından Üçüncülük ödülü ile dönen Adasu, ayrıca İsviçre’de Emmanuel Pahud ve Philippe Bernold’un masterclasslarına da katıldı. Bir sene sonra, 2019 yılının 22 Ekim gününde katıldığı 4. Varna Uluslararası Flüt Yarışması’nda üçüncülük ödülü aldı.

Aynı sene İstanbul Kent Ormanı’nın açılış konserinde, İstanbul Filarmoni Derneği’nin düzenlemiş olduğu Moda’da All Saints Kilisesi’nde gerçekleşen “Müzik Yaşamdır” konserinde ve Doğuş Üniversitesi’nde gerçekleşen “Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi İstanbul Devlet Konservatuvarı Müzik Bölümü Öğrencileri Konseri”nde çalan Adasu, ayrıca okuduğu konservatuardan da 2018 yılından beri her sene başarı belgesi aldı.

13 Şubat 2021 tarihinde Fransa, Nice’te düzenlenen ‘‘Flutissimo Online 2021 – 10e Concours Internationale de Flûte’’ yarışmasında kendi kategorisinde ‘‘Oybirliği İle Birincilik ve Jüri Özel Ödülü’’ne layık görülen Adasu, öğrenimine halen İstanbul Güzel Sanatlar Üniversitesi Devlet Konservatuvarı’nda, eserin onda uyandırdığı duyguyu dinleyicilere daha iyi yansıtabilmesi için her esere bir hikaye yazmasını salık veren, hatta Küçük Korsika Keçisi’ni çalışırken dağlarda koşup oynayan keçileri hayal etmesini sağlayan Doç. Nihan Atalay’ın öğrencisi olarak devam ediyor. “Bizim okulda herkes karınca gibidir, Çalışmazsan kendini kötü hissedersin” diyor Adasu konservatuardaki çalışma temposunu muzipçe ifade ederken…

Sahne öncesi çok heyecanlanan Adasu, sahneye adımını atıp dinleyicilere gülümsediği anda her şeyi yapabilirmiş gibi hissediyor. “Her şeyimle, çok keyif aldığım bu ana odaklanıyorum. Doğrumla, yanlışımla hiç durmadan bütün duygularımı döküyorum ortaya ve eseri tamamladığımda çok mutlu hissediyorum” diyen bu cesur, kararlı ve başarılı flütist çocuğu tanımak için aşağıdaki röportaj size çok güzel bir fırsat sunuyor:

Merhaba Adasu. Flütünle dostluğun, müzik yolculuğun kaç yaşında nasıl başladı? Enstrüman olarak neden başka bir enstrümanı değil de flütü seçtin?

Ailem küçük yaştan itibaren müziğe olan ilgimin aynı zamanda bir yetenek de olduğunu düşünmüşler. Konservatuvar sınavlarına girmem konusunda bana seçenek sundular. O zaman zaten çok küçük olduğum için bu kararın doğru bir karar olup olmadığını bilemezdim. Ama şu anda görüyorum ki insan sevdiği ve ilgi alanında olan sanatın herhangi bir dalıyla meşgul olduğunda hem kendisi çok mutlu oluyor hem de sanatın yaydığı ışık herkesi mutlu ediyor.

Okulum İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı’nın sınavına girmeden önce ileride çalmak istediğim enstrümanları dinledim. Flütün sesi bana çok huzurlu ve sihirli gelmişti. Bu nedenle flüt çalmayı seçtim.

Halihazırda sürdürdüğün flüt eğitiminden ve günlük çalışma ritminden söz eder misin?

Flüt eğitimimi online olarak almak her ne kadar zor olsa da, öğretmenim Doç. Nihan Atalay bu sürecin en başından beri eğitimimi sürdürdü. Tabii ki yan yana çalışamamanın getirdiği zorluklar olsa da öğretmenimin söylediği her şeyi dinliyorum, not alıyorum ve araştırıyorum. Her gün düzenli çalışıyorum ama özellikle şu kadar çalışıyorum diyemeyeceğim. Eseri cümlelere bölerek çalışıyorum ve daha çok ağırlık vermem gereken pasajlara da daha çok zaman vermem gerekebiliyor.

Çok değerli ödüller aldın çocuk yaşında. Bu yarışmalara katılmak sana neler kazandırdı? Yurtdışı deneyimini önemli buluyor musun?

Kesinlikle. Yarışmalarda, üzerine saatler boyunca emek verdiğim eserleri çalarken aynı zamanda sahnede duruşum, yüz ifadem ve hatta giydiğim kıyafetimle beraber bir performans oluşturuyorum. Her yarışmada jürilerle konuşup benim esere olan yorumum hakkında konuşmak bana müzikal açıdan çok şey katıyor. Ayrıca yarışmalarda katıldığım kategori içerisinde belli bir repertuvar varsa herkesin yorumunu dinlemeye çalışıyorum. Böylece çalışırken ilham alabileceğim bir sürü yorum dinlemiş oluyorum.

Flüt eğitimine İstanbul Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Devlet Konservatuarı’nda Doç. Nihan Atalay ile başladın. Öğretmeninin sana verdiği ve aklından çıkmayan birkaç öğüdü bizimle de paylaşır mısın?

Tabii ki. Ben 6. sınıftayken ilk kez yurtdışında gerçekleşecek bir yarışmaya hazırlanıyordum. Öğretmenim, eserin bende uyandırdığı duyguyu dinleyicilere daha iyi yansıtmam için bana ‘‘Sence bu eser ne anlatmak istiyor? Esere bir hikâye yazabilirsin.’’ dedi. Bu artık her eseri çalarken aklımda olan bir söz. Tabii bunu bazen eseri bölümlere ayırarak ‘‘Şu bölüm bende ilkbaharın gelişini anımsatıyor’’ gibi düşünüyorum ve gerçekten de eserin bende uyandırdığı duyguyu dinleyicilere daha iyi yansıtabildiğimi hissediyorum.

Öğretmeni Doç. Nihan Atalay ile

Eğitimin boyunca herhangi bir kurumsal destekten yararlandın mı?

Hayır, yararlanmadım. Keşke yararlanabilsem, yararlanabilsek hepimiz. Gerek kamu, gerekse özel sektör kurumlarının bu konuda bizim gibi idealleri olan öğrencilere daha fazla destek olması gerektiğini düşünüyorum. Burs veren kurum sayısı kanımca oldukça az. Kendimize bir özgeçmiş hazırlamamıza yardımcı olan, özellikle yurtdışı yarışma performansları için, tamamen aile bütçemiz ile hareket ediyor olmak belli bir noktada önümüzü kapatıyor. Enstrümanlarımız da oldukça pahalı… Bu nedenle burs veren kurumların sayısının artması bizim için çok güzel olacaktır.

Bir yandan da toplumsal farkındalığı yüksek bir müzisyensin. Down sendromlu ve kanser hastası çocuklar için katıldığın projelerden de bize söz eder misin? Bu etkinliklerde yer almaya nasıl karar verdin ve neler hissettin?

Müziğin hem ruhumuz hem bedenimiz üstünde iyileştirici bir etkisi var. Hastanelerde tedavi gören hastalar, bir an için hastane havasından ayrılıp, canlı performansımızla mutlu olabiliyorlarsa ne mutlu bize! Keşke çok daha fazla kişiye ulaşabilse müziğimiz…

Senin için vazgeçilmez flüt virtüözleri kimler ve neden?

Bu listenin başında yurtdışında da ülkemizi temsil etmiş ve Türkiye’nin ilk barok flüt sanatçısı olan değerli öğretmenim Nihan Atalay geliyor. Yine Bülent Evcil ve Denizcan Eren’i severek dinliyorum.

Yabancı flüt virtüözlerinden ise Jean-Pierre Rampal, Emmanuel Pahud, Sir James Galway, Philippe Bernold ve Juliette Hurel sürekli dinlediğim ve takip ettiğim virtüözler. Tonları, çalışlarının rahatlığı, eserler üzerindeki yorumları beni hep hayran bırakıyor. Daha önce de Emmanuel Pahud ve Philippe Bernold’un masterclasslarına katılma fırsatı bulmuştum. Onların çalışlarını canlı duyunca elde etmek istediğim flüt tonunu anladım. Bu tonu elde etmek için de her gün dinliyorum ve çalışıyorum.

Peki, flüt ile çalmaktan en çok keyif aldığın eserler hangileri?

Yakın zamanda katıldığım, Almanya’da düzenlenen yarışma için çaldığım Astor Piazzola’dan Tango Etudes, Edgard Varèse’den 21.5 ve Friedrich Kuhlau’nun flüt için bestelediği 3 Solo Fantaisies’i çok keyif alarak çaldım. Bunun dışında öğretmenimle yeni yeni çalışmaya başladığım Cécile Chaminade’ın flüt için bestelediği Concertino op.107 ve Kazuo Fukushima’nın, Mei adlı eserlerini çalışmaktan da çok büyük keyif alıyorum.

Sahneye çıktığında neler hissediyorsun?

Sahne öncesi aşırı heyecanlanıyorum. Ama sahneye adımımı atıp dinleyicilere gülümsediğimde her şeyi yapabilirmiş gibi hissediyorum. Her şeyimle, çok keyif aldığım bu ana odaklanıyorum. Doğrumla, yanlışımla hiç durmadan bütün duygularımı döküyorum ortaya ve eseri tamamladığımda çok mutlu hissediyorum.

Peki unutamadığın bir sahne deneyimi veya çok büyülendiğin bir konser mekanını bize anlatır mısın?

Sizinle bir sahne deneyimimi paylaşayım. Yedi yaşında bir müzik kursuna başlamıştım ve üç yıl sonra ailem beni konservatuvar sınavına girebilmem için zaten üç yıldır ders aldığım piyano öğretmenimden kulak sınavı için ders aldırıyordu. Öğretmenim bana piyanodan birkaç ses aynı anda basarken telefonunda bebek ağlama sesi açar, dikkatimi sonuna kadar toplamam için beni zorlardı. Kursun hazırladığı yıl sonu konserlerine çalışırken de, sanki konserde birisi yüksek sesle konuşuyormuş, öksürüyormuş gibi yapardı. O zaman hiç hoşuma gitmezdi ama yıllar sonra Kadıköy Belediyesi Gençlik Sanat Merkezi’ndeki konserimizde, ben sahnedeyken ahşap bir mont askılığı yere düşmüştü. Hiç aldırış etmeden devam ettim sonra. Öğretmenimin eğitimi ne kadar da faydalı olmuş:)

Tarihte geçmişe ışınlansan tanışmak istediğin müzisyen kim ve ona ne sorardın?

W.A. Mozart ile tanışmak isterdim. Öncelikle ona ‘‘Eserlerinizi çok severek çalıyorum, rica etsem flüt için daha çok eser besteler misiniz?’’ derdim. Daha sonra ‘‘Beni çalıştırabilir misiniz?’’ diye sorardım. Eserlerini çalmaktan çok hoşlandığım Mozart’ın bu eserleri bestelerken neler düşündüğünü bilmek, nasıl bir kişiliği olduğunu görmek çok heyecanlı olurdu. Belki de bestelemesini istediğim eserler üstünde çalışırdık…

Peki Mozart’tan başka keşke daha fazla flüt solo eser besteleseydi dediğin besteciler hangileri?

Friedrich Kuhlau. Zaten flüt için bestelemiş olduğu çok güzel solo eserleri var. Onları çalarken çok mutlu oluyorum ve kesinlikle daha fazla olmalarını isterdim.

Bir eseri çalmakta zorlandığında neler yaparsın? Nasıl bir çalışma yöntemi izlersin? 

Çalışırken hep yanımda tuttuğum bir flüt defterim vardır. Günlük gibi her gün not alırım zorlansam da zorlanmasam da… Bu benim daha çok konsantre olmamı, neyin üzerinde daha çok durmam gerektiğini görmemi sağlıyor. Hep gözümün önünde. Ayrıca zor pasajları hiç acele etmeden, yavaş çalışıyorum. Ardından ritimleri değiştirerek çalışıyorum. Bana çalışmalarımda yardımcı olacak bir sürü kitabım da var elbette. Son olarak da zor bir eseri kafamda çok büyütmemeye çalışıyorum. Çünkü böyle yaparsam ‘‘Eyvah zor kısım geliyor.’’ diye bir düşünce oluyor içimde, bu da performansımı etkiliyor tabii ki.

Flüt çalışmaların çok ciddi bir disiplin ve fedakarlık da gerektiriyor. Çocukluğunda nelerden özveride bulundun? Bazen arkadaşlarınla görüşmek yerine flüt çalışmak zorunda kalmış mıydın? Neler hissettin?

O hâlâ var ki… Zaten virüsten önce bütün günüm okulda geçiyordu. Ama bizim okulda herkes karınca gibidir zaten. Çalışmazsan kendini kötü hissedersin. Zaten bütün günümüz okulda geçtiğinden arada çay molaları, bahçede kısa bir sohbet ardından herkes çalışmaya geri dönüyordu.

Flüt hayatın, olgunlaşma sürecine neler kattı?

Flüt çalarken en çok sabırlı olmayı öğrendim. Bir eseri çalışırken sadece küçük bir pasajı saatlerce tekrar etmem gerekebiliyor. Bu da sabır ve sevgi gerektiren bir şey.

Flüt ile çaldığın ilk eseri anımsıyor musun?

İlk demeyelim de buna, unutulmaz diyelim. İlk yarışma deneyimimi hatırlıyorum. Fransa’da çaldığım ‘‘Le Petit Chevrier Corse’’. Türkçesi ‘‘Küçük Korsika Keçisi’’ demek:)  Nihan öğretmenim ben bu esere çalışırken bana ‘‘Keçinin dağlarda koşup oynadığını hayal et ve öyle çal.’’ demişti.

Pandemide müzikal anlamda en çok neyi özledin? Bu dönemi müzikal anlamda nasıl geçirdin?

Arkadaşlarımla okul çıkışı gidebileceğimiz her konsere gidiyorduk. Onlarla olmayı, beraber konsere gitmeyi çok özledim açıkçası… Ayrıca konser vermeyi çok özledim, yarışmalar için yurtdışına çıkıp jüri önünde çalmayı… Geçtiğimiz bir buçuk yıl içerisinde konserlerimizi canlı yayın açarak yaptık. Dinleyicilerimizi göremesek de yazdıkları yorumlar bizi çok motive etti. Yarışmalar için de kayıt göndermemiz gerekti. Bu süreçte de onun zorluğunu anladım. Çünkü birkaç kayıt aldıktan sonra vücut haliyle yoruluyor, konsantrasyon kaybı oluyor.

Konserlere gidemeyince de bu dönemi bol bol dinleyerek geçirmeye çalışıyorum. Tabii çalışmak için de daha fazla zamanımız oldu, o yüzden çalışırken daha derin de düşünme fırsatım oluyor yorumum için…

Flütünün sesini doğada neye daha çok benzetirsin? Flüdün sesi sende neler çağrıştırıyor?

Genelde flüt ile kuş sesleri canlandırılır. Ama şimdi flütü daha derinden bildiğimden, flütün söylemek istediği her şeyi aktarabilen bir enstrüman olduğunu söyleyebilirim. Onun sesi hafif bir meltemden kasırgaya dönüşebilir. İlkbaharda çiçeklerin açışını, sonbaharda soluşunu anlatabilir mesela…

Flütün sesi bende huzuru çağrıştırıyor. İlk dinlediğim zamandan beri aklımda bu vardı. Bu yüzden flüt çalmayı seçtim.

Peki, işin teknik boyutuna dönersek; enstrümanının temizliğini, bakımını kendin mi yapıyorsun? Ne kadar zaman içerisinde flütünü değiştirmen gerekiyor? Bu konuda herhangi bir maddi destekten yararlandın mı?

Temizliğini kendim yapıyorum ama enstrüman temizleme bezlerinin de ulaşamadığı yerler oluyor tabii ki. Arada bir küçük arızalar meydana geldiğinde tamir için flütümü bıraktığımda oralar da temizleniyor. Bakımı keşke kendim yapabilsem. Örneğin Fransa’da katıldığım yarışmada tam sahneye çıkacakken flütümün keçesi çıkmıştı. O zaman bilmiyordum da ne olduğunu. Böyle anlarda gerçekten çok yardımcı olurdu.

Flütü değiştirmek için belli bir süre yok aslında… Flütünüze zaten iyi bakıyorsanız ve bütçeniz varsa elinizdeki flütü daha iyi bir flütle değiştirmeyi düşünebilirsiniz. Her flütü iyice deneyip, size en rahat gelen ve zorlanmadan, iyi sesler çıkarabildiğiniz enstrümanı seçmelisiniz.

Enstrümanım için kendim yarışmalarda kazandığım ve bayramlarda topladığım paraları biriktirmiştim. Üzerini ailem tamamladı. Bu yüzden flütümü neredeyse gittiğim her yere götürüyorum. Bir şey olmasın diye gözüm gibi bakıyorum ona:)

Peki tek başına sırf kendin veya ailen için flüt çaldığın olur mu?

Tabii ki. Daha önceden çalıştığım eserleri sırf eğlencesine kendi kendime ve bazen aileme çalarım. Onlar da zaten çok seviyor, bana onlar soruyor çalar mısın diye…

Flüt çalan bir müzisyenin sağlığı açısından nelere dikkat etmesi gerekir sence?

Çalarken çok fazla hava üflüyoruz. Bu yüzden çok fazla enerjiye ihtiyacımız var. Bizim için beslenme çok önemli. Ardından bol bol su içmek ve çalışma başı, ara ve sonunda boyun, kol ve sırt ağrılarını önlemek için hafif egzersizler de yapılmalı.

Örneğin flüt çalan bir virtüözü sahnede izlerken kendini de onun yerine koyduğun oluyor mu?

Oluyor tabii. Kendime ‘‘Ben bu eseri nasıl yorumlardım?’’ diye de sorarım. Aynı zamanda izlediğim performansı da analiz ederim ve benim de çalışmalarımda, öğrendiğim şeyleri nasıl kullanabileceğimi düşünürüm. Örneğin Emmanuel Pahud’nün bir konserine dinleyici olarak katılmıştım. Flüte olan hakimiyeti, rahatlığı ve tonu beni çok etkilemişti.

Son olarak, kendine ve flütüne dair hayallerinden, planlarından bahseder misin biraz da?

Üniversite dönemine kadar katılabileceğim tüm yarışmalara girip, biriktirdiğim parayla ülkemizde ya da yurtdışında düzenlenen masterclasslara katılıp kendimi geliştirmek istiyorum. Ardından eğer bir burs alabilirsem üniversite için yurtdışında okumayı çok istiyorum. Onun dışında müziğe ve enstrümanlara dair okumak ve bilmek istediğim çok şey var. Gelecekte ne olacağını tabii ki bilemem ama bu hayallerimi gerçekleştirmek için çok çalışıyorum.

Yorum bırakın