2002 yılı doğumlu olan Tuna Yeşil’in müzik alanındaki yeteneği ilk önce ailesi, ardından da ilkokul öğretmenlerinin farkındalığı sayesinde ortaya çıktı. 2010-2018 yılları arasında okuldaki müzik öğretmeni Korkmaz Şenler’den piyano özel dersleri alan Yeşil, ilk piyano dinletisini on yaşındayken ilkokulunda gerçekleştirdi.
Hem spor hem müzik hem de dans alanlarındaki özel yetenekleri kapsamında aynı anda lisanslı basketbol oyunculuğu ve Kültür Bakanlığı çocuk ve genç halk dansları ekibi çalışmaları ile piyano arasında zamanla lise çağlarında yaptığı tercih, onu konser piyanistliği hedefi doğrultusunda yoğun bir çalışmaya yöneltti.
Ardından özel yetenek sınavını kazanarak “Ankara Güzel Sanatlar Lisesi”ne piyano ana dalına giren Tuna, okulunu, 2 onur belgesi ve 2 üstün başarı belgesiyle derece alarak bitirdi. 2018 yılından itibaren ise Doç. Tayfun İlhan’dan özel piyano dersleri almaya başladı. İlk bireysel piyano konseri performansını ise, 20 Nisan 2018 tarihinde gerçekleştirdi.
Geçtiğimiz sene ise, Ankara Müzik ve Güzel Sanatlar Üniversitesi’ni (MGÜ) özel yetenek ve üniversite sınavı toplamında en yüksek puanı alarak kazanan Tuna, birçok önemli ustalık sınıfında, konserde ve dinletide yer aldı; “İmmün Yetmezlik Hastaları Dayanışma Platformu” için motivasyon amaçlı piyano dinletisinde piyanosuyla hastalara şifa dağıttı.
Geçtiğimiz sene pandemide tüm dinletilerin online platformlara taşındığı bir ortamda, tüm dinleyicilerin oylarıyla belirlenen “İcra Sanatları Müzik Yarışması”nda 1.lik ödülü alan Tuna, 10-13 Haziran 2021 tarihinde İzmir’de düzenlenen ve 30 kadar yarışmacının katıldığı 6. Uluslararası Mozart Akademi Piyano yarışmasından, 15-20 yaş aralığı kategorisinde 1.lik ödülü ile döndü.
Üzerinde çalıştığı eserlere dair farklı bestecilerin yorumlarını kıyaslamalı dinleyerek kendi tarzını oluşturmaya çalışan, konservatuar eğitimini gelecek hayallerine erişmede önemli bir kazanım olarak gören ve tek bir başarıyla yetinmeyip bugünkü başarıları gelecekte karşılaşacağı engelleri aşmada birer dönüm noktası olarak kabul eden bu genç yeteneğimizi umarım önümüzdeki dönemde çok daha geniş kitleler takip eder, çünkü tüm mütevaziliğine rağmen içinde muazzam bir yaratma şevki ve piyano tutkusuyla bu alanda kendine değerli bir yer edinmeye aday bir müzisyenle karşı karşıyayız.
Bu “değerli hazinemizi” sizlere tanıtmak, müzik alanındaki başarıları, hayalleri ve ideallerini sizlere anlatmak için kendisiyle çok keyifli bir söyleşi gerçekleştirdim. Okumanızı ve onu daha yakından tanımanızı çok arzu ederim:
Tuna merhaba. Başarılarına biz müzikseverler olarak yetişmekte zorlanıyoruz. Çocukluk döneminden başlarsak, müziğe olan ilgin ve yeteneğin nasıl ortaya çıktı?
Merhaba, müziğe olan ilgim ve yeteneğim aslında daha anaokulu zamanlarında ortaya çıktı diyebilirim. O zamanlar tabi ki küçük yaşta olduğum için çocukken oyundan başka bir şey pek düşünmüyordum o yüzden müziğe olan ilgimin ve yeteneğimin olduğunu ilk fark edenler ailem ve öğretmenlerim olmuştur. Bu ilgim fark edildikten sonra küçük anaokulu gösterilerinde dans ve başrol olarak görevler aldım. İlkokulda sınıf öğretmenimizin katkılarıyla oluşturulan halk dansları ekibinde yarışmalara katıldım. 3.sınıfta annemin yönlendirmesiyle okuldaki müzik hocam Korkmaz Şenler ile piyano dersine başladım, bu şekilde müzik artık tamamen hayatıma girmiş oldu.
Peki bunun üzerine nasıl bir eğitim inşa ettin?
Aslında piyanoya ilk başladığımda hedefim müzik üzerine oluşan bir hayat değildi. Hatta piyanoya başladığımda pek severek başladığımı söyleyemem. O zamanlar halk dansları, basketbol ve piyanoyu aynı anda yürütüyordum ve aslında o dönemde hedefim daha çok basketbolcu olma üzerineydi. Hedefim bu yönde olduğu için ortaokulda konservatuar sınavlarına girmedim, piyano daha çok hayatımda hobi olarak devam ediyordu. Sonra piyanoda çalıştıkça bir şeyler oluştuğunu ve başardığımı görmek beni motive etti ve ortaokul son sınıfta basketbolla yollarımı ayırdım.
Bu seçimim üzerine lise okumak için hocamın da yönlendirmesiyle Ankara Güzel Sanatlar Lisesi’nin yetenek sınavına girdim ve kazandım. Artık tamamen hayatım sanat ve müzik üzerineydi. Okulda teori, dikte, solfej ve piyanonun yanında keman ve bağlama eğitimi de aldım. Birçok koro, dans, orkestra konserlerinde etkin rol oynadım.
11.sınıfın başlarında Doç. Dr. Tayfun İlhan’la piyano derslerine devam ettim ve yarıyılda da piyanonun ağır basması sebebiyle dans hayatıma son verdim. Bu sırada okulda ve şehir dışında masterclass derslerine katıldım. 2020 yılında liseden dereceyle mezun olduktan sonra aynı sene Ankara Müzik ve Güzel Sanatlar Üniversitesi Piyano Bölümü’nü dereceyle kazandım.

10 yaşındayken ilk piyano resitalini verdin. Hangi eseri çalmıştın ve nasıl tepkiler almıştın? Heyecanlanmış mıydın ilk sahne deneyiminde?
İlk resitalimde hatırladığım kadarıyla o zamanlar tabi ki yeni başladığım için piyanoya Nocturne, Für elise, Vahşi Atlı gibi bilinen eserleri çalmıştım ve program yaklaşık 20-30 dakika sürmüştü. Bu ilk resitalim ilkokulumun konser salonunda gerçekleşmişti ve aynı programla her seferinde farklı sınıflara olacak şekilde bir günde 4 kez bu resitali vermiştim. Her seferinde de tabi ki her sanatçının ödülü olan değerli büyük alkışlarla bitirmiştim resitalimi. Tabi ki ilk resitalim olması sebebiyle çok heyecanlanmışımdır ama yine bugün resital verecek olsam ya da yıllar sonra bir konsere çıkacak olsam yine aynı heyecanı yaşarım.
Özel yetenek sınavıyla kazandığın Ankara Güzel Sanatlar Lisesi’ni onur belgesi ve üstün başarı belgesiyle derece alarak bitirdin. Peki bana başarı tanımı yapar mısın? Bir sanatçı için başarı ne demek?
Başarı, benim fikrimce, hayal edilen ya da hedeflenen bir yere büyük emekler sonrası ulaşılmasıdır. Hiçbir başarı çalışmadan ve emek verilmeden olmaz; eğer oluyorsa orda bir problem, bir haksızlık vardır. Verilen emek, zaman, fedakarlık ne kadar büyükse başarı o zaman çok daha değerli ve güzeldir. Aslında şu andaki başarılarımız ilerideki büyük hedeflerimize ve büyük başarılara ulaşabilmemiz için gerekli olan engelleri bir bir atladığımız küçük başarılardır.
Bir sanatçı için aslında tek bir başarı yoktur ve sanatçı hiçbir zaman tek bir başarıyla yetinemez ve kendini yeterli göremez, işte o zaman sanatçının artık sanattan uzaklaştığını görebiliriz. Her sanatçı bir başarıyı gerçekleştirdikten sonra üstüne daha da koyarak daha büyük başarılara imza atmalı, gelişmeli ve üretmelidir.
Geçtiğimiz sene Ankara Müzik ve Güzel Sanatlar Üniversitesi’ne en yüksek puanla girdin. Peki konservatuar eğitimi sence bir müzisyen için hangi açılardan kritik önemde?
Konservatuar eğitimi, hedefi profesyonel sanatçı olmak isteyen kişiler için kesinlikle eğitim alınması gereken bir yerdir. Konservatuarda, ilerleyen hayatınızda size yardım edecek, başınız sıkıştığınızda orda öğrendiğiniz bilgi ve deneyimleri kullanarak çıkabileceğiniz, bu bilgileri de yüksek bilgi ve tecrübeye sahip olan akademisyenler tarafından verilen önemli bir sanat eğitimi okuludur. Sanatçının işine yarayacak pek çok teorik bilgiyi işleyen ve sahne sanatları bölümüyle uğraşan müzisyenler için sahne deneyimi sunan, sadece performans sanatçısı değil aynı zamanda akademisyen olmak isteyenlere de fırsat tanıyan, yetiştiren, her sanatçının uğraması gereken bir sanat yuvasıdır.

Bugüne dek katıldığın ustalık sınıfları senin piyano çalma tarzın üzerinde nasıl etkiler doğurdu? Seni hangi açılardan etkiledi?
Şimdiye kadar Martha Gulyas, Güler Demirova, Iraz Yıldız ve Gülnara Aziz’in ustalık sınıflarına katıldım. Tabi ki hepsi ayrı ve güzel deneyimlerdi. Her bir hocanın kendine özgü yorumu ve tekniği vardı. Aslında bu ustalık sınıflarının hepsi müziğin öylesine yazılmış birkaç nota değil de o yazılan parçaların neler anlatmak istediğini, nasıl yorumlanması gerektiğini, nasıl düşünerek çalınması gerektiğini fark ettirdi. Her müziğin aslında bir hikayesinin olduğunu anlamamı sağladı.
Peki senin kendi özgün piyano yorumunun temel özellikleri nelerdir? Bir eseri yorumlarken “Tuna Yeşil” imzasını nasıl atarsın?
Aslında yorumlar çaldığım esere göre veya o parçayı o an nasıl çalmak istediğime göre değişir. Belli bir imzam var, hani bunu böyle yapıyorum diyemem. Çaldığım parçalarda öncelikle birçok piyanistten farklı yorumlar dinlerim, nerede neler yaptıklarınla dikkat ederim.
Dinlediğim zaman tabi ki bazı yerlerin kendime göre daha yumuşak olması ya da daha güçlü çalınması gereken yerler vardır, bunları kendime göre uyarlarım daha çok, ama her zaman bu yorumları bestecinin eser üzerine yazdığı nüans veya yorumların dışına çok çıkmadan yaparım.
Mesela romantik dönem eserlerinde genelde besteciler notaların üstüne parçanın nasıl yorumlanması gerektiğini, nerede neler yapılması gerektiğini ya da nasıl bir duyguda olunması gerektiğini yazmışlardır. Tabi ki barok ve klasik dönemde de yazılmıştır ama buna romantik dönem kadar şahit olmayız. Ben de genelde bu yazılan yorumlar üstüne çok da dışına sapmadan o an o eserin nasıl çalınması gerektiğini düşünüyorsam öyle çalarım veya ruh halim nasılsa o an ona göre şekil veririm. Bu yorum ve bakış açıları da yıllar geçtikçe değişebilir. Yıllar önce çaldığım parça o zaman normal hızda çalıyormuş gibi gelirken şimdi dinlediğimde o kaydı çok hızlı veya yavaş çaldığımı düşünebilirim ve şu an çalsam çok farklı bir şekilde çalabilirim.
Piyanoda çalmaktan en çok hoşlandığın eser hangisi?
Piyanoda çalmayı sevdiğim tek bir eser yok galiba. Buna daha çok çalmayı sevdiğim, çalmaktan keyif aldığım besteciler olarak cevap verebilirim. Genelde en çok kulağıma hoş gelen ve çalarken mutluluk duyduğum besteciler Beethoven ve Chopin. Chopin’in duygusal ve dinlendirici akıl almaz melodileri, Beethoven’ın yazdığı inanılmaz sonatlar hem dinlerken hem de çalarken mutlu ediyor beni.
Peki keşke daha çok piyano konçertosu yazsaydı dediğin besteci kim?
Galiba bu soruda da yine cevabım aynı olacak ama yine tabi ki birkaç besteci daha ekleyeceğim. Keşke Beethoven ve Chopin daha çok yazsaydı konçerto. Onları dinlemek çok huzur verici. Buraya ekleyeceğim diğer besteciler kesinlikle Rachmaninov, Edvard Grieg ve Tchaikovsky‘dir. Az konçerto yazmış olmalarına rağmen o kadar güzel ki konçertoları en azından birkaç tane daha olsaydı daha güzel olabilirdi.
Eğitim hayatın boyunca herhangi bir burstan yararlandın mı? Sence Türkiye’de bu destek mekanizmaları yeterince gelişmiş mi?
Şu ana kadar herhangi bir burstan yararlanmadım ama ilerideki hedeflerim için yararlanmayı düşünüyorum. Türkiye de burs veren şirketler olduğunu biliyorum ama halen bazı alanlarda gerekli olan bursu alamayan aydın beyinler olduğu için bu mekanizmanın yeterince geliştiğini söyleyemem.
Solo piyanistlik mi yoksa orkestra içinde piyanistlik mi seni daha çok heyecanlandırır?
Bana göre her ikisinin de heyecanı apayrıdır. Solo konserlerde sahnede tek başımıza olduğumuz için onun getirdiği bir heyecan ve stres var. Orkestra ile olan konserlerde de çok ayrı bir heyecan vardır çünkü bir sürü insan tek bir amaca hizmet eder, elinden geleni yapar ve ortaya çok keyifli, güzel bir müzik çıkar o yüzden ikisinin heyecanını birbiriyle kıyaslayamam.
Kendine model aldığın konser piyanistleri kimler ve neden?
Türk piyanistlerden Gülsin Onay, Fazıl Say ve İdil Biret her zaman modelim olmuştur. Yurt dışındaki piyanistlerden de Martha Argerich, Daniel Barenboim, Claudio Arrau, Krystian Zimerman, Vladimir Horowitz ve Arthur Rubinstein olmuştur. Yazdığım bestecilerin hepsi kendi alanında farklı farklı kendine has yorumladığı eserler ve dönemler vardır; bu yüzden bu piyanistleri model almamak benim açımdan mümkün değil.
Henüz yolun başındasın ama senin izinden gelecek çocuk piyanistlere nasıl önerilerde bulunmak istersin? Bu süreçte keşke yapmasaydım dediğin hatalar oldu mu?
Bu yolda gelmek isteyen bütün piyanistlere vermek istediğim öneri çok çalışmaları gerektiğidir. Kendilerini her alanda geliştirsinler, teorik, kültürel anlamda ilerlesinler. Eğer uluslararası bir piyanist olmaksa hedefleri kesinlikle dil öğrensinler. Her zaman çok çalışsınlar ama bunun yanında sağlıklarına dikkat etsinler, çok ağır olmamak kaydıyla spor yapsınlar. Kendilerini ve çevresini ihmal etmesinler, sadece piyanoya odaklanıp diğer derslerini görmezden gelmesinler ve meraklı olsunlar. Son olarak da çağın gerekliliği olan telefonlara da dikkat etsinler kendilerini çok kaptırmasınlar.
Benim keşke dediğim şeyler aslında pek yok. Yaşadığım her şey, zamanında konservatuara girmemiş olmam ya da başka şeyleri yapmamış olmam birer “keşke” değil hiçbir zaman, çünkü o zaman eğer yapsaydım yapmadıklarımı belki şu ana kadar yaşamış olduğum güzel şeyleri yaşamamış olabilirdim. Tek bir “keşkem” olabilir o da zamanında şu an dil öğrenmeye verdiğim önemi daha küçük yaşlarda vermemiş olmamdır.
Günlük çalışma tempon nasıl? Örneğin zor bir eseri çalışırken nasıl bir çalışma disiplini izlersin?
Normal günlük çalışma tempom 7-8 saattir belki bazen 6’ya düşebilir ama eğer bir sınav ya da yarışma varsa işte o zaman en az 1 ay önceden bu saatler 11-12 saate çıkabilir. Zor eserleri çalışmak bazen çok yorucudur o yüzden o esere diğerlerine verdiğin sürenin bazen kat kat fazlasını vermen gerekir. Eğer eserde bir yer olmuyorsa orayı olana kadar çalışmak gerekir ve bu tek günle olabilecek bir şey değildir, düzenli olarak her gün tekrar etmek gerekir. Ayrıca belli bir seviyeye gelince artık her verilen parça zordur çünkü gelişmek için her seferinde daha zorunu denemek gerekir ve işte bu yüzden çalışma saatleri de 11-12’ ye kadar çıkabilir.
Piyanonu alıp çok sıradışı bir yerde (doğa içerisinde veya uzak bir ülkede, vs) resital vermeni istesem nereyi seçerdin ve neden?
Galiba piyanoyu alıp Afrika’da konser vermek isterdim. Oradaki hayvanların, fillerin özellikle nasıl tepki vereceğini görmek isterdim. Tabi aynı zamanda tehlikeli de olabilir ama denemeye değer…
Toplumsal duyarlılığı yüksek bir müzisyensin. Katıldığın sosyal sorumluluk projelerinden söz eder misin biraz da?
Geçen haziran ayında İmmün Yetmezlik Hastaları Dayanışma Platformu için bir konser verdim online olarak. Hem onlara destek olmak hem de hastaları mutlu etmek, onlara bir dinleti hazırlamak çok mutlu etti beni. Umarım onlar için de mutluluk ve şifa getiren bir dinleti olmuştur .
Katıldığın yarışmalardan ve derecelerinden de bahsedebilir misin kısaca?
Şu ana kadar toplamda 4 yarışmaya katıldım. 9.ve 10. Batı Çalgılarıyla Eser Seslendirme Yarışması, online platformda düzenlenen bir yarışma ve geçen ay katıldığım 6.Uluslararası Mozart Akademi Piyano Yarışması. Online platform yarışmasında ve 6.Uluslararası Mozart Akademi Piyano Yarışması’nda birincilik kazandım.
Peki geleceğe dair hayallerin ve yakın geleceğe ilişkin projelerin neler? İleride yurtdışında okuma hayallerin var mı?
Gelecek için hayallerim dünya çapında tanınan bir konser piyanisti olmak ve dünyayı gezmek. Aynı zamanda akademisyen olarak da kariyerimi devam ettirmek istiyorum. Bu üniversite zamanında ya da hemen üniversite bitiminde yurt dışında müzik eğitimi alma hayallerim de var ve son olarak da kendi bestelerimi duyurmak, ülkemin adını dünyaya yaymak istiyorum.
Tuna Yeşil’in YouTube kanalı linki: https://www.youtube.com/channel/UCgfFQqDH3EPsZninOdIRM0g