
17 yaşındaki kornist Nisan Atmaca, erken doğduğu için konduğu kuvözde dinlediği klasik müzikle dünyaya gözlerini açtıktan, kreşte her ağladığında klasik müzikle sakinleştikten sonra kendisi de ailesi de anlamış ki onu bu hayatta en çok mutlu edecek olan şey, müziği odağına alan bir uğraş ve gelecek kurgusu. İşte bu ideal doğrultusunda hareket eden Nisan Atmaca, müzikle iç içe geçmiş bir hayat ve sayısız başarılara imza atmış bir müzisyen. Kendi tabiriyle “Müzik ve ben hep birlikteymişiz” diyor. Kendisi müzik yolculuğuna Yaprak Sandalcı’nın Müzik Yolcuları sınıfında başladı. İlkokulu bitirdikten sonra MSGSÜ İstanbul Devlet Konservatuarı ortaokulu korno bölümünde Doçent Begüm Gökmen’in öğrencisi oldu.
Koroporte isimli müzik, drama, dans topluluğunun da 2011 yılından bu yana üyesi olan Nisan Atmaca, Binbir Gece Masalları Şehrazat (2012), 13. İstanbul Bienali’nin kapanış etkinliği olan Haziran Pervasız (2013), Gizemli İpucu Çıkrık (2015), Vodnik ve Poledniçe (2017) gibi oyunlu klasik müzik konserlerinde, oyuncu, korist ve solist olarak sahne aldı.
Nisan’ın en önemli özelliği eğitiminin hep bir ayağını yurtdışı deneyimiyle taçlandırmak, dünyaca ünlü müzisyenlerden hep bir şeyler öğrenmeye çalışarak güçlendirmek ve vizyonunu çok geniş tutarak alanında küresel bir duruş yakalamaya çalışmak, kendi güzel ifadeleriyle “müzik yolculuğunun seyrini geliştirmek”… Enstrüman eğitiminden sonra ise oda müziğinde uzmanlaşmayı hedefliyor.
Şef Erhan Torlular yönetimindeki MSGSÜ Genç Orkestra’da 2 yıl çalışan korno sanatçısı Nisan Atmaca, 2019-2020 yılı MSGSÜ Genç Orkestra solistlik sınavını kazandı. 2016 yılında Tekirdağ Belediyesi 23 Nisan Şenlikleri’ne Trakya Akademi Oda Orkestrası ile solist sanatçı olarak katıldı.
Şimdiye dek çeşitli tarihlerde ve ülkelerde birçok değerli eğitmenin masterclass programlarına katılan Atmaca, 2017 yılında Almanya’da Schwarzwalder Horntage’ta (BDB musicacademia in Staufen) farklı eğitmenlerle çalıştı ve bir sene sonra yine Almanya’da Mainz Hochschule Music Academia’da Prof Mahir Kalmik’in masterclass öğrencisi oldu. 2019 yılı Urla Müzik Akademisi korno masterclassında Prof. Radovan Vladkovic ile çalıştı.
2019 yılı aynı zamanda Atmaca’nın çalışmalarının yoğunlaştığı yıl oldu. Önce, İstanbul Bilim Ve Sanat Köşkü’nde Doç.Begüm Gökmen’in korno masterclassına katıldı, ardından Belçika Harelbeke’de düzenlenen IBBA’da (International Belgian Brass Academia-Horn Masterclass) katılarak Rene Pagen’ın öğrencisi olması izledi. Ardından 7. Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi’nin Classical Music Festivali’nde solo ve quartet olarak konserler verdi. 2019 yılının son etkinliği Doğuş Üniversitesi’nde düzenlenen Oda Müziği Konseri oldu.
Boğaziçi Filarmoni Orkestrası Symphonic 2020 Konseri’nde kornist olarak yer alan Atmaca, aynı yılın 21-25 şubat tarihlerinde Münih’te Carnaval du Cor das Horn Festival’ekatıldı ve Münih, Ausburg , Ulm şehirlerinde Horn Ensemble topluluklarıyla konserler verdi ve Münih Marien Platz’da flashmob şeklinde düzenlenen açılış konserinde yer aldı.
Pandemi sürecinde de online olarak çalışmalarını sürdüren korno sanatçısı Atmaca, Şef Neyzen Özsarı yönetimindeki Taş Plak Senfoni Orkestrası’yla sosyal medyadaki birçok kanalda ve haber programlarında yayımlanan çeşitli digital kayıtlara katıldı. Online olarak uluslararası masterclass sınıflarında Christian Lambert, Felix Clieser gibi isimlerle çalıştı.
2021’de İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Kent Orkestraları’nın Yaprak Sandalcı’yla birlikte Sunay Akın Oyuncak Müzesi’nde düzenlediği 23 Nisan etkinliklerinde korno trionun bir üyesi olarak çaldı.
Beylikdüzü Belediyesi Gençlik Senfoni Orkestrası’nın 2021 yılı sınavlarını kazanan Atmaca, eğitimini MSGSÜ İstanbul Devlet Konservatuarı Lisesi korno bölümü 11. Sınıfta Doç. Begüm Gökmen’in öğrencisi olarak sürdürüyor.
Başarılı kornist sanatçımızla bu yolda ilerlemeye nasıl karar verdiği, yurtiçi ve yurtdışı deneyimleri, oda müziğine dair hayalleri, orkestrada çalmanın anlamı, sağlığında dikkat ettikleri, idolü olan sanatçılar ve daha nice konuda çok keyifli bir söyleşi sizi bekliyor:
Merhaba Nisan. Müzik ve dans alanında kendini çok geliştirmişsin ve geliştirmeye devam ediyorsun. Öncelikle bu açıdan seni çok tebrik ederim. Müziğe olan ilgin ilk olarak nasıl fark edildi? Ailende müzisyenler var mıydı?
Erken doğduğum için kuvözde izlendiğim dönemde annemle babam kuvözüme sterilize edip bir kulaklık koymuşlar, klasik müzik dinliyormuşum.
Kreşe başladığımda sürekli ağlıyormuşum, kreşin pedagogu müzikle sakinleştiğimi fark etmiş. Evde de kendi kendime oynarken hep şarkı söylermişim… Müzik ve ben hep birlikteymişiz.
Annem ve dayım amatör olarak müzikle uğraşmışlar, ailenin diğer müzisyeni kuzenim Arya Nur Güneş, viyolonsel eğitimini şu sıralar İspanya’da konservatuvarda sürdürüyor.
Sanırım korno, konservatuar giriş sınavında seni bu enstrümana yönlendirmeleri sonucu tanıştığın bir çalgı. Peki ilk gördüğünde çekindin mi? Neler hissettin?
Aslında, konservatuvar giriş sınavından önce tanıştım korno ile… Koroporte ve Müzik Yolcuları’nda öğrencisi olduğum Yaprak Sandalcı hocam , temel solfej eğitimi sonrası öğrencilerini enstrümana yönlendirirdi. Yukarıda söylemiştim prematüre bebekmişim ve biraz fırtınalı doğmuşum, sürece bağlı sağ elimde ince motor sorunlarım olunca, Yaprak hocam bana en uygun enstrümanın korno olabileceğini düşündü sanırım; çünkü kornoda sağ elin ince motor değil kaba motor görevleri var. Bu alanda yaşadığım süreçte en önemli rollerden biri Begüm Gökmen hocanındır. Kornoyu ilk gördüğümde ilginç gelmişti. Asıl nefesle ve dilin hareketleriyle kornodan doğan müzik büyüledi beni.
Korno dışında çaldığın başka enstrümanlar da var mı?
Hayır, demek daha doğru. Sol el piyano biraz, ama ona da çalıyorum demek zor…
Konservatuar senin müzik bilgine, pratiğine nasıl somut katkılar getirdi?
Konservatuvar klasik müzik dünyasındaki bilindik repertuvarların dışındaki pek çok besteciyi ve eseri tanıyıp öğrenmemi sağladı ve sağlıyor. Aynı zamanda bir orkestranın parçası olmak ya da bir oda müziği grubunda çalmak gibi katkılar sağladı hayatıma…
Korno bölümünde bu konunun ustalarından Doç. Begüm Gökmen ile çalışıyorsun. Peki öğretmeninin sana verdiği ve aklından hiç çıkmayan öğütler hangileri?
Begüm öğretmenim hep, “tıpkı insanın kendi ses tonu gibi herkesin korno tonu da birbirinden farklıdır ve kendine özgüdür” der, bir de başkaları ile değil kendimizle yarışmamızı söyler, bunlar hep aklımdadır.
Biraz da danstan söz edelim. Koroporte topluluğunu ve onlarla yaptığın projelerden söz eder misin?
Koroporte çocuklar için oyunlu klasik müzik konserleri düzenleyen bir koro. Dolayısıyla konserlerin içinde dans ve koreografi de var. 9 yaşımdan beri Koroporte’nin projelerinde sahne alıyorum. ‘Binbir Gece Masalları (2012)’, ‘Gizemli İpucu Çıkrık (2015)’, ‘Vodnik Ve Poledniçe (2017)’ gibi oyunlu klasik müzik konserlerinde sahne aldım. Haziran Pervasız adlı oyunlu konserle 2013’te 13. İstanbul Bienali’ne katıldık ve bu o yılki bienalin kapanış etkinliği oldu.
Bir yandan da MSGSÜ Genç Orkestra’da üç yıldır kornist olarak devam ediyorsun. Orkestra deneyimi sana neler kazandırdı?
İki yıl MSGSÜ Genç Orkestra’da Şef Erhan Torlular’la çaldıktan sonra, 2019-2020 yılı MSGSÜ Genç Orkestra solistlik sınavını kazandım. Bu yıl, Şef Erdem Çöloğlu’yla MSGSÜ Büyük Orkestra’dayım.
Yakın zamanda okul dışı orkestra deneyimlerinden birini de Boğaziçi Filarmoni Orkestrası’yla yaşadım. Buradaki çalışmalarımızın sonucunu, İstanbul Lütfi Kırdar Kongre Ve Sergi Sarayı’da düzenlenen Symphonic 2020’de Şef Onur Tahmaz yönetiminde verdiğimiz konserle dinleyiciye ulaştırdık.
Orkestrada bazen solo çalabilirsiniz bazen de bir eşlik partisi olabilirsiniz; yani bir süreliğine başroldesinizdir fakat, biz müzisyenlerin ‘es’ dediğimiz uzun bekleyişlerden sonra eserin bütününün içinde neredeyse eriyerek partinizi de çalabilirsiniz.
Orkestra deneyimi hem sabırdır, hem koşuşturmadır; yani sıranı beklemek ve üzerine düşeni doğru anda yapmak, farklı seslerle bütünü oluşturmaktır…
Kornist olarak ilk sahne deneyimin kaç yaşında oldu? Neler hissettin? İlginç bir anın oldu mu?
Kornist olarak ilk kez 11 yaşında Fono Koleji’nde yılbaşı etkinliğinde sahneye çıktım. Aslında bu benim kornomla topluluk önünde nasıl bir bütün olduğumu anlamam için de önemliydi. Heyecanlıydım gerçekten ama enstrümanım benimleydi, sahnede yalnızdım ama dostsuz değildim.
İlk büyük sahne etkinliğim 2016 yılında oldu. Tekirdağ Belediyesi’nin 23 Nisan Şenlikleri’ne Trakya Akademi Oda Orkestrası ile solist sanatçı olarak katıldım.
İlginç bir anı deyince aklıma şöyle bir şey geldi… 12 yaşında, Koroporte’deki piyanist arkadaşım Deniz Sarısoy’la Duo Presto adında bir korno piyano ikilimiz vardı. Peş peşe pek çok farklı organizasyonda konserler verecektik, ama konser vereceğimiz her sahne, bir sebepten iptal oluyordu. Bazen hava koşulları yüzünden, bazen de şenliğin tamamı iptal oluyordu. Grubumuz adındaki presto gibi çabucak bitmek üzereydi, öyle üzülmüştük ki sonunda Yaprak hoca bizi ev konserinde sahneye çıkardı da biraz moral bulduk.
Yurtiçinde ve yurtdışında çok değerli ustalık sınıflarına katıldın. Bu masterclass programları sana neler kattı spesifik olarak? Orada tanıştığın senin gibi müzisyenlerin tekniklerinden kendine dersler çıkardın, örnekler aldın mı?
Yurtiçi ve Avrupa’nın farklı ülkelerinde çok değerli masterclass hocalarım oldu. Mahir Kalmik, Rene Pagen, Radovan Vladkovic, Cem Akçora, Güloya Altay, Jacques Deleplancque, Eda Paşacı gibi korno eğitimi bakımından, okulum dışında bunlar benim için köşe taşlarıdır diyebilirim.
Aslında her hoca farklı bir bakış açısı demektir. Bu dersler, benim için salt teknik değil, eserlerin değişik biçimlerdeki yorumlarını, farklı zamanlarda ve farklı hocalarla deneyimleyerek anlamanın en önemli yollarından biri oldu.
Salt bu da değil. Yeni teknikler ve egzersizler öğrenmenin yanı sıra her biri farklı birikimlerle eğitim veren hocalarım, ilerisi için hedeflerimi belirlemek konusunda ufuk açıcı oluyor.
Yurtdışında ustalık sınıfları ve festivallere katılım yoluyla kazandığın deneyim senin vizyonunu nasıl genişletti? İlk yurtdışına çıktığında çekinmiş miydin? Kendine güvenini artırdı mı bu deneyimler?
İlk kez Almanya’da, 2017 Schwarzwalder Horntage’ye (BDB musicacademia in Staufen) katıldığımda çok heyecanlanmıştım. Hem Almancam iyi değil, hem ülkem dışında bir müzik topluluğuyla ilk buluşuyorum fakat öte yandan da mutluluktan ‘dört köşeyim’ derler ya o haldeyim. Çünkü müzik yolculuğumun seyrinin geliştiğini görüyorum. Bunlar benim için çok büyük bir deneyimdi. En son katıldığımda ise çok daha az yabancılık çektim ve hatalar bile yapsam kendime daha çok güvendim. Tüm bu farklı deneyimler, ilerisi için hedefler koymama yardım etti, seçeneklerim olduğunu görmemi sağladı.
Herhangi bir burstan yararlanıyor musun?
Hayır şu an herhangi bir burs almıyorum.
İleride oda müziği alanında çalışmalar yapmayı düşünüyor musun?
Oda müziği çok keyif alarak çaldığım ve kendimi ait hissettiğim bir alan, kesinlikle oda müziği konusunda çalışmalar yapmayı isterim. Hatta kariyerimin en önemli kısmı olmasını hayal ediyorum diyebilirim.
Peki kornonun yanına en çok yakıştırdığın iki enstrüman hangisi?
Özellikle iki enstrüman diyemem, ama kornonun tahta üflemeli olan klarnet, obua, fagot ve flüt ile oluşturduğu kentette bir harç görevi gördüğünü, uyumlu bir birliktelik olduğunu düşünüyorum.
“İdolüm” diyeceğin korno ustaları kimler?
Sarah Willis, Radek Baborak, Stefan Dohr hemen her genç kornocunun ilk aklına gelen isimlerdir… Benim için de öyle. Tabii ki benim müzik yaşamımın şekillenmesinde çok büyük rolleri olduğu, yakından tanıdığım için Begüm Gökmen ve Mahir Kalmik hocalarım diyeceğim.
Peki hangi parçaları çalmaktan ayrı bir zevk alıyorsun?
Dünya müzik tarihini belirleyen çok büyük sanatçıların pek çok bestesi var elbette ancak özellikle Luigi Cherubini’nin korno için 2 sonatını ve Franz Strauss’un korno konçertosunu çalmaktan çok büyük zevk alıyorum.
Kornonun sesini neye benzetiyorsun?
Kornoda bir sesin içinde onlarca, yüzlerce ses bulabilirsiniz. Tam da bu beni büyülüyor. Daha öze inecek olursak kornonun karşılığı insan sesindedir. Aynı sözcüğü farklı duygu zamanlarında farklı tonlarla söyleme biçimlerimizi düşünün, hatta sadece ‘a’ harfine yaslanan bir sesi onlarca farklı duyguyla çıkarmamızı düşünün… Bu dediklerimi bir bakıma operada şan sesiyle ölçerek anlayabiliriz.
Korno caz müzikte de yoğun kullanılan bir enstrüman. Peki senin cazla aran nasıl?
Caz müziğini yeni yeni keşfediyorum ve dinlerken çok keyif alıyorum.
Bir korno sanatçısı olma yolunda sağlığında hangi konulara dikkat ediyorsun? Nefesini nasıl düzenliyorsun?
Duruşuma dikkat ediyorum, haftada bir pilates yapıyorum, duruş ve nefes tekniklerinin gösterildiği kurslara da katılmaya çalışıyorum.
Peki çocuk kornist olarak senin müzikteki “süper gücün” nedir?
Öğretmenlerim kondisyonumun iyi olduğunu söyler.
Geleceğe dair müzisyen olarak hayallerin neler? Dans ile müziği hayatında hep bir arada yürütmeyi mi planlıyorsun?
Enstrüman eğitiminin pedagojik kısmıyla da ilgileniyorum. Belki daha özel olarak, müzisyenlerin, sahne sanatlarına emek verenlerin yaşadıkları ağır stresi anlamaya ve çözmeye yönelik çalışmalara yönelmeyi düşünüyorum. Çünkü sahne sanatlarıyla ilgilenenler, onları izleyen çoğunluğun kolay fark edemeyecekleri büyük yüklerle karşı karşıya. Sahne korkusu, başarma korkusu, ağır rekabet koşulları, sanat pazarı denen devasa endüstrinin yarattığı yükler… Müziği de işe katarak böyle özel bir alanla ilgilenmek istiyorum…
Enstrüman eğitimimi tamamlayıp oda müziği alanında özelleşmek bir başka hedefim…