
Menekşe Tokyay – Andante dergisi Haziran sayısına hazırladığım röportaj
Beril Zorlu, soyadının aksine tüm zorlukları notalarla aşmaya çalışan bir genç piyanist, çünkü iki yaşında kendisine konan otizm teşhisinin ardından farklı bir gelişim çizgisi doğrultusunda özel eğitim ve kaynaştırma eğitimlerine 10 yıldır müziği de eklemleyerek içindeki yaşama sevgisini notalarla buluşturmuş, fark yaratan bir sanatçı…
İzmir Demokrasi Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Müzik Bölümü’nde öğrenim hayatına devam eden Beril, ülke çapında ve yurtdışında birçok etkinlik ve konserde yer almış ve ödüller kazanmış, katıldığı etkinliklerde ve ustalık sınıflarında sosyalleşme fırsatı yakalamış biri olarak, otizmli bireylere ve ailelerine başka bir yolun mümkün olduğunu, Fransız ressam Henri Matisse’in ifadesiyle “görebilene her yerin çiçekle dolu olduğunu” kanıtlıyor.
Beril şu anda İzmir Otizm Orkestrası İZOT’a eşlik yapıyor, her hafta çevrimiçi provalarını sürdürüyor. Bir yandan da konser repertuarları, şan ve koro çalışmaları ve piyano çalışmaları için öğretmenleriyle derslerini aksatmıyor. Journal of Neuroscience’da 2019 yılı Nisan ayında yayınlanan bir araştırmaya göre, otizmli bireylerin genel nüfusa oranla notaları tam duyma / mutlak kulak eğilimi (perfect pitch) çok daha yüksek.
Beril’in bu süreçteki başarılarını ailesi “Müzik ve Engelsiz Yolculuğum” sloganı altında tanıtıyor ve birçok otizmli bireyin ailesine de umut kaynağı oldu, çünkü çocuklarının bir şeyi başarma duygusunu yaşayabilecekleri bir alan –müzik olur, spor olur, başka bir sanat dalı olur- keşfetmenin önemini kavrattılar; zira otizmde en büyük açmazlardan biri, bireyin kendini ifade edememesinin yarattığı ağır stres yükü. Beril, piyano tuşlarına bastıkça ve repertuarıyla dinleyicileri büyüledikçe kendisini, içinden dışa vuramadıklarını, kah hüznünü kah coşkusunu notalarla ifade ediyor. Bu açıdan, devlete ait özel eğitim merkezlerinde bu alanda otizmli bireylerin yönlendirilmesi için maddi kaynak ve deneyimli personel yaratılması son derece önemli.
Absolut kulağa sahip olan, konserlerde eserleri zihninden çalan, repertuarında ise kalbi Mozart’tan yana çarpan Beril’in piyanoda 4 el eserlere karşı özel bir ilgisi var. Devlet sanatçısı-değerli piyanist Sn. Gülsin Onay ile bir ortak etkinlikte dört el piyano çalması ise, onun hayatındaki dönüm noktalarından biri oldu. Bir diğer dönüm noktası ise, 1-6 Ekim 2015 tarihleri arasında Kanada’nın Vancouver şehrinde gerçekleştirilen ANCA World Autism Festival 2015’de (Dünya Otizm Festivali) Performing Arts kategorisinde üçüncülük ödülü kazanması oldu. Büyük şairimiz Nazım Hikmet Ran’ın Yaşamaya Dair başlıklı o meşhur şiirinde dediği gibi, “Yaşamak şakaya gelmez, büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın”. Beril, işte bu ciddiyetle büyük bir dünya yarattı çevresine ve onu, mücadelesini, yaşanmışlıklarını ve geleceğe dair hayallerini öğrenmek isteyenleri o evrene teker teker kabul ediyor.
Bu ödüller, onun doğru yolda olduğu algısı ve özgüvenini pekiştiren gelişmelerdi. Şu anda ailesinin birinci önceliği ise, gençlik çağına gelmiş olan Beril’in otizmli bir birey olarak hayatını nasıl devam ettireceği ve bu müzik yeteneğinin ona sürdürülebilir ve sağlam bir gelecek kazandırması için nasıl bir sistem kurulacağı. Bu süreçte kurumsal bir desteğin önemi ise yadsınamaz.
Beril Zorlu ve annesi Yeşim Zorlu ile Andante adına çok öğretici ve ilham kaynağı olacak bir söyleşi gerçekleştirdim:

Beril merhaba. Öncelikle bizi kırmayıp söyleşimize katıldığın için çok teşekkürler. Kendini biraz tanıtır mısın? Müzikle bu ilham verici yolculuğun nasıl başladı?
Beril: Merhaba. Ben 22 yaşındayım, İzmir Demokrasi Üniversitesi Müzik Bolümü 3.sınıf öğrencisiyim. Değerli öğretmenlerimin yönlendirmesiyle piyano çalıyorum.
Seni biraz da annenden dinlemek isterim. Yeşim hanım, Beril’in müzik eğitimi nasıl başladı?
Ben Yeşim, Beril’in annesiyim, otizmi nedeniyle sınırlı iletişimi ve ifade edici dili var kızımın. Sorulara önce ondan cevap alacağım ama bu kısa cevapların detaylarını da sizlere aktarmak isteriz. İzmir’de yaşıyoruz. Üniversitedeki hocaları Prof. Dr. Metin Karkın, Dr. Pınar Şahin ve Dr. Orçun Berrakçay. Orçun bey, aynı zamanda İZOT İzmir Otizm Orkestrası ve Korosu’nun şefi, Beril de koroya eşlik yapıyor, her hafta online prova yapıyorlar. Ayrıca piyano çalışmaları ve konser repertuarları için lisedeki piyano öğretmeni Müge Altınok ile çalışmalarına ara vermeden devam ediyorlar. Şan ve Koro çalışmaları için de Emre Koptur öğretmeni yardım ediyor.
Peki, içindeki piyano tutkusunu ilk kim fark etti? İlk piyano çaldığın günleri anımsıyor musun?
Beril: 2011’de piyano çalmaya başladım. Zehra Cingöz’dü öğretmenim.
Yeşim: Çok küçük yaşlardan itibaren müzik yeteneğini fark etmiş, otizm zorlukları nedeniyle müzik eğitimi birkaç denemeye rağmen devam ettirilememişti. Beril 6.sınıfa giderken hafta sonu gittiği özel eğitim merkezinde müzik öğretmeni olarak işe başlayan Zehra Cingöz, özel eğitim öğretmeninin de yardımı ile renkli kalemlere ve izlediği bir videodaki piyano çalan kuklanın eserine ilgisini değerlendirdi. İlk ezgiler bu sayede çıktı ve ilk çaldığı eser de bu kuklanın seslendirdiği eserdi. Notalar olmadan, sadece renkler ve sayılar ile sadeleştirilmiş şekilde o ezgiyi duyması, bu günlere, çok keyifli bir müzik yolculuğuna kapı araladı. Biz bunu Beril’in hayatına bambaşka bir yön vermesi sebebiyle “Müzik ve Engelsiz Yolculuğum” olarak isimlendiriyor, etkinliklerimizi bu isimle düzenliyoruz.
Dolayısıyla, otizmli diğer çocuklar da seni bir rol model olarak alıp müziğe başlıyorlar. Sen aslında zihinlerdeki birçok engelin de yıkılması için onlara referans oldun, yollarını aydınlattın. Onlara ne tavsiye edersin? Örneğin piyano ile başlamak, diğer enstrümanlara oranla daha mı elverişli?
Beril: Piyano tuşuna basınca ses duymak güzel, ama zor.
Yeşim: Güzel sözleriniz bizi onurlandırdı. Diğer aileler ve çocuklar için rol model olmak, onlara motivasyon sağlamak çok güzel tabii ki. Aileler için ilk tavsiyemiz çocuklarının “başarıyorum” duygusunu yaşayabileceği bir alan bulmaları. Bu müzik ya da spor ya da yemek yapmak gibi bir alan olabilir. Zira otizmde genellikle yaşanan kendini ifade edememenin verdiği stres yükü çok ağır. Bunu başarma duygusu ile biraz yatıştırmak aileye de çocuğa da çok iyi geliyor. Piyano tuşlarının görsel olması ve ses ile eşlenmesi nedeniyle ilk anda kolay gibi görünse de hobi olmanın ötesine geçildiğinde ileri seviye eğitim ve ciddi çalışma gerektirmesi, müfredatı çok yüklü bir enstrüman olması dezavantaja dönüşüyor. Ayrıca taşınabilir bir enstrüman olmaması da performans alanlarını kısıtlıyor.
Peki, otizmli olmak Beril’e bu süreçte nasıl bir yol çizdi? Sizler ve müzik öğretmeni onu ne şekilde yönlendirdi?
Yeşim: Beril’in otizmli olması erken yaşlarda müzik eğitimine başlamasına engel oldu maalesef. Müzik eğitimi verecek bir öğretmen bulmak o yıllarda mümkün olamadı, ayrıca henüz konuşma ve ilkokula başlatma telaşımız varken müziği bir eğitim alanı olarak düşünemedik.
Önceleri denemeler olsa da ancak 13 yaşında müzik eğitimine başlayabildi. İlk zamanlar hobi olarak düşünsek de, ilerledikçe bu alanda akademik bir eğitim alabileceğini gören öğretmeni bizi yetenek sınavlarına yönlendirdi.
Otizmli çocukların eğitim sistemi içerisinde yer alması, toplumsal kaynaşma gibi alanlarda yaşadıkları zorluklar, kendilerinin ve ailelerinin verdikleri mücadeleler sık sık medyaya yansıyor. Ve eminim ki bizim gördüklerimiz, okuduklarımız Türkiye’de özel gereksinimli çocukların yaşadıkları sorunların sadece bir kısmı. Bu süreçte devlet ve/veya insanlar Beril’in yoluna engeller koydular mı? Müzik eğitimi için devletten bir destek aldı mı?
Yeşim: Müziğe başlarken ya da devamında devletin desteklediği herhangi bir müzik çalışması olmadı. Oysa özel eğitim merkezlerinde müzik, resim, spor gibi alanlarda da zorunlu müfredat olsa belki de çok daha erken yaşlarda müzik eğitimine başlayabilirdi kızımız.
Lise yetenek sınavları sırasında o dönemde yönetici olan kişi tarafından kazanan listesinden adı silinerek engellendi, bu sürecin ulusal basında yansımaları ile dönemin Aile Bakanı Fatma Şahin’in ciddi desteğini gördük. Yenilenen sınav ve sınavda alınan ses kaydı sayesinde güzel sanatlar lisesinde okuyabildi. Halen bir devlet üniversitesinde öğrenci. Bunlar dışında bir ilave eğitim desteği yok.
Beril, sosyalleşme aracı olarak müzikten nasıl yararlandın? Konserler sana nasıl katkı sağladı? Ustalık sınıflarına katıldın mı?
Beril: Konser vermeyi seviyorum, alkışlanmak güzel.
Yeşim: Müzik sayesinde belki de hiç gitmeyeceğimiz ülkelere ve şehirlere gittik. Kanada / Vancouver’da bir festivalde çalmak, Macaristan / Budapeşte’de büyükelçimiz huzurunda dinleti sunmak hep müziğin mucizesi oldu bizler için… Beril evde olmayı tercih ediyor ve amacı olmadan sosyal aktivite yapmak çok mümkün değil, o nedenle konserler ve etkinlikler Beril’in sosyal ortamlara girmesi için fırsat sunuyor. Masterclass çalışmalarını ise iletişim sorunları nedeniyle pek denemeye cesaret edemedik aslında, belki ilerleyen dönemde o da olur.
Beril’in absolut kulağa sahip olması ona bu süreçte ne kazandırıyor? Zorluklarını da yaşıyor mu?
Yeşim: Absolut kulağa sahip olması ve ilaveten ciddi bir hafızası olması eserleri hep ezberinde tutabilmesini sağlıyor. Konserlerde notalar önünde olsa da, sayfalarını çevirse de aslında hiç bakmıyor, zihinden çalıyor. En zor tarafı da evde benim şarkı mırıldanmama bile izin vermiyor olması sanırım.
Günde kaç saat piyano çalışırsın Beril?
Beril: Günde 3 kere piyano çalışıyorum.
Yeşim: Beril çok küçük yaşlardan beri şema denen bir eğitim sistemi ile çalışmaya alıştığı için gününü planlıyoruz. Müzik çalışmalarını da bu plan dahilinde günde 3 kez yapıyor. Liseden beri ayrılmadığımız piyano öğretmeni Müge Altınok birlikte çalıştıkları eserler ve yaklaşan etkinliklere göre ödev repertuarları oluşturuyor. Bu repertuarlar bazen yarım saat, bazen 1 saat sürebiliyor. Ortalama 2-3 saat diyebiliriz.
Dünyaca ünlü bir sanatçıya piyanonla eşlik etmek ister miydin? Hangi enstrümana ve sanatçıya eşlik etmeyi hayal ederdin?
Beril: Gülsin Onay ile 4 el çaldım.
Yeşim: Beril’in 4 el eserlere karşı özel bir ilgisi var. Bizim hayal bile edemediğimiz bir şeydi belki de dünyaca ünlü virtüözümüz sevgili Gülsin Onay ile bir ortak etkinlikte yer almak… Kendisi çok büyük bir teveccüh göstererek Beril ile bir 4 el eser seslendirdi. Unutulmaz bir andı. Tekrarını yaşamak kısmet olur mu bilemem.
Yine ülkemizin gururu, bir başka dünyaca ünlü piyanistimiz Fazıl Say ile ortak bir sahnede buluşabilmek muhteşem olur.
Bu kadar büyük bir azim ve çalışkanlık ödülsüz kalmadı elbette. Şu ana kadar katıldığın yarışmalar ve ödüllerinden bahseder misin?
Beril: Kanada’dan ödül aldım, Başbakan’dan ödül aldım, Fatma Şahin’den ödül aldım.
Yeşim: Video kayıt göndererek aday olduğumuz Kanada’da düzenlenen Uluslararası ANCA Otizm Festivali’nden 2015 de Genç Sahne Sanatçısı alanında 3.lük ödülü aldı Beril. Sonraki yıl ise aynı festivalde sahne almak üzere Kanada’nın Vancouver şehrindeydik ve ödülümüzü sahnede konsolosumuzun elinden almak büyük gururdu.
Ödül değil belki ama 2017 yılında Kültür Bakanlığı Gençleri Desteleme Projesi kapsamında hibe desteği alan tek otizmli olması da ayrı bir gurur kaynağıydı.
Beril’in müzik alanı dışında iki önemli ödülü var. 2013 yılında liseye giriş yetenek sınavları ile ilgili üzücü şeyler yaşamış ve ciddi bir hak mücadelesi vermiştik. Ulusal basında yer alan bu durum sonrasında 11 Ekim Dünya Kız Çocukları Günü özel programına davet edildik ve Beril, o dönem Başbakanımız olan Recep Tayyip Erdoğan’ın elinden başarı ödülü aldı. Aynı yıl 3 Aralık Dünya Engelliler Günü’nde “Engelsiz Türkiye’ye Değer Katanlar” ismi ile verilen ödüllerde eğitim alanında ödüle layık görüldük ve ödülümüzü dönemin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin’in elinden aldık.
Çalmakta zorlandığın besteler oluyor mu? Öyle zamanlarda ne yaparsın?
Beril: Chopin Nocturne çalmayı sevmiyorum.
Yeşim: Beril’in müzik eğitiminin geç başlayabilmesi elbette piyano için ciddi bir handikap oluşturdu. Teknik olarak zorlandığı bazı eserler oluyor. Genel olarak çok yüksek tempolu eserleri sevmiyor diyebiliriz. Eserin hüzünlü bir yapısı varsa bu da hoşuna gitmiyor. Mozart çalmayı genel olarak sever.
Beril’e dair hayaller kuruyorsunuzdur elbette. Ve piyanistlik yolunda otizmden kaynaklı birçok parametreyi de dikkate almanız gerekiyor. Gerek sizin gerekse onun gelecek kurgularını merak ediyorum. İleride kendini müzikal açıdan nerede hayal ediyor peki Beril?
Yeşim: Öncelikle Beril’in yetişkin bir otizmli birey olarak yaşamını nasıl sürdürebileceğine odaklanıyoruz. Müzik eğitimini akademik olarak tamamladıktan sonra bir şekilde çalışma hayatında yer bulabilmesi için resmi ya da özel kuruluşlar ile temaslarımızı sürdüreceğiz. Bunun yolu bir belediye ya da farklı bir resmi kurum sanatçısı olmak mı olur, bir özel kuruluşun sözleşmeli sanatçısı olmak mı olur bilemiyorum. Yanı sıra bazı özel etkinlik ve konser çalışmaları da olacaktır elbette.
Dünyanın dört bir yanından yetenekli kişilerle aynı sahneyi paylaşacağın bir konser vermek ister miydin Beril? Mesela, böyle bir konserin sloganı ne olurdu?
Beril: Müzik, hepimiz içindir.
Son olarak, Beril’in yeni projelerinden bahseder misiniz?
Yeşim: Pandemi nedeniyle gerçekleştiremediğimiz bir Japon otizmli piyanist ile konser etkinliğimiz vardı, umarım ilk olarak onu yapabiliriz. Belki bu konseri Japonya’da tekrar etme fırsatı buluruz. Ayrıca İtalya ve Almanya konser vermek istediği diğer ülkeler. Ama pandemi sürerken de özel günlerde bazı etkinlikler ve çevrimiçi konserlere devam edeceğiz.