11 yaşındaki Can-Matteo Giansily, profesyonel bir müzisyen olan babasıyla birlikte müzik eğitimine başlayan, ardından 2017 yılında Mimar Sinan Üniversitesi Devlet Konservatuarı’nda yarı zamanlı olarak Prof. Gülden Gökşen ile piyano eğitimini akademik bir zemine aktarmaya başlayan, bu bölümden Mayıs 2021’de mezun olan, geleceği parlak bir çocuk müzisyen. Can-Matteo’nun başarısının ardında konservatuardaki eğitiminin yanı sıra kendisinin yetişkinleri andıran disiplinli çalışması ve babasıyla günlük olarak piyano çalışmalarının katkısı büyük. Dolayısıyla Can-Matteo’nun çabalarını kendisinin, ailesinin ve okulunun üçlü bir sinerjisi üzerinden okumak gerekiyor, çünkü bu üçgenin her bir ayağı küçük müzisyenin ayakları yere basan bir başarı sergilemesi için müthiş bir çaba ve özveri gösteriyor.
Halihazırda Fransız Pierre Loti lisesinde eğitimini sürdüren, bir yandan da piyano çalışmalarını aksatmayan Can-Matteo, çok güçlü bir müzik kulağına sahip. 2017 yılında Hisar Okulları’nın Uluslararası Piyano Yarışması’nda A kategorisinde birincilik ödülünü aldıktan sonra Mart 2019’da da International Caspi Art Competition isimli dijital yarışmada Müzik-A kategorisinde birinci oldu. Bu dönemde ise Nardis Caz Kulübü’nde babasının da yer aldığı bir quartetle sahne alması, müzik hayatında en önemli dönemeçlerden biri oldu, kendisine olan güveni bir kat daha arttı.
Altı yaşından beri konserlerde yer alan ve sahnede yer almayı kendisini aşmak için ona verilmiş bir şans olarak gören Can-Matteo, şu anda evde babasıyla piyano ve armoni derslerini sürdürüyor. Bu sene ise piyanoya ek olarak transkripsiyon ve müzik yazımı gibi daha spesifik alanlara olan merakını gidermek için yoğun bir çaba içerisinde. Ancak yaşıtları arasında klasik müziğe çok fazla ilgi olmaması onu bir nebze üzüyor.
Bu yetenekli çocuk müzisyenle tanışmanız için kendisiyle kısa ve keyifli bir söyleşi yaptım:
Merhaba Can-Matteo. Öncelikle müziğe başlama serüvenini öğrenmek isterim. Bildiğim kadarıyla müzik kulağın ve ritim duygun ilk olarak, profesyonel bir müzisyen olan baban tarafından keşfedildi. O dönemleri anlatır mısın?
Merhaba Menekşe Hanım.Ben müziğin hep var olduğu bir evde doğdum. Batı müziğinin tüm dönemleri, geleneksel ve modern Türk müziği, Afro-Amerikan müziği ve dünya müziği… Annem evde hep Açık Radyo dinler ve evimizde de çok kapsamlı bir albüm koleksiyonumuz var. Dört yaşına gelmeden, babam bana sesleri duymayı ve tanımayı öğretti, sonra da işaretlerle eşleştirmeyi öğretti. Düz melodileri, akorları ve çevrimlerini duymayı ve söylemeyi öğrendim ve partisyonları duyabilir hale geldim. Böyle geçen bir yılın sonunda piyano derslerine başladık.
Şu anda piyano eğitimin nasıl devam ediyor?
Bu ders yılının sonunda Mimar Sinan Üniversitesi Devlet Konervatuarı Yarı Zamanlı Piyano bölünden mezun oldum. Piyano eğitimime sevgili hocam Prof. Gülden Gökşen ile devam ettiğim, aynı zamanda da haftalık solfej derslerinin olduğu dört yıllık bir programdı.
Bu programa paralel olarak evde babamla piyano ve armoni derslerine devam ettim.
Şimdilik bu şekilde devam edeceğim.
Piyanon hayatında nasıl bir yere sahip? Örneğin ondan en fazla kaç gün uzak kalabiliyorsun ve kavuştuğunda nasıl duygulara kapılıyorsun?
Piyanomu çok sevmeme rağmen piyano müziği yaşamamı sağlayan tek şey değil. Mesela bu sene müzik yazmaktan, transkripsiyon ve verili melodileri armonize etmekten (chant donné) çok zevk alıyorum. Ve de bence müzik dinlemek müzik çalmak kadar önemli.
Fransız piyanistler arasında en çok beğendiklerin hangileri?
Yazılı Avrupa müziği icracılardan en sevdiklerim: Alfred Cortot, duyarlılığını ve ifade tarzı için, Robert Casadessus, Ravel için, Michel Berov Maessiaen için, Pierre Laurent Aimard’ın Ligeti yorumunu için, Eric Le Sage Poulenc için. Bir de Debussy’nin kendi bestelerini çalışına çok seviyorum.
Katıldığın iki yarışmadan ve sonuçlarından biraz söz eder misin? İlk yarışmaya katılırken heyecanlanmış mıydın? Heyecanını nasıl yönettin?
2017 yılında Hisar Okulları’nın düzenlediği piyano yarışmasında kendi kategorimde birinci oldum. Jüri başkanı olan Gülden Gökşen’le tanışmam böyle oldu. O sırada Konservatuvar sınavını da yeni kazanmıştım, bunun üzerine Gülden Hoca babama benim öğretmenim olmayı önerdi. Ben de çok memnun oldum. Hem eğlenceliydi hem de iyi bir deneyim oldu. Heyecanımı bir şekilde yönettim.
Katıldığım öteki yarışma çevrimiçi bir yarışmaydı. Katılmamı hocam Gülden Gökşen istemişti ve onu da kazandım.
Sahneye piyanonla çıktığında nasıl duygulara kapılıyorsun?
Heyecanlanıyorum, ama çok hoşuma gidiyor! Kendimi aşmam için bana verilmiş bir şans ve bu da çok güzel bir his.
En çok beğendiğin kompozitör ve eseri hangisi?
Tek bir tane söylemek çok zor, ama seçmek zorunda olsaydım Bach derdim. Ama belli bir kayıt ya da bir eser diyorsanız, o zaman seçmem mümkün değil çünkü her müzik eseri eşsizdir ve bir döneme aittir, bir döneme bağlı benzersiz duyguları ifade eder.
Peki çağdaş piyanistler arasından tarzıyla seni en çok büyüleyenler hangileri?
Aydın Esen, Chick Corea, Keith Jarrett, Herbie Hancock, Aaron Parks, Daniel Baremboim, Martha Argerich, İdil Biret… Daha çok var.
Bir zaman makinen olsa ve geçmişe ışınlansan, hangi besteciyi bulup ona ne sorardın veya söylerdin?
Güzel olur! O zaman Bach’ı görmeye giderdim. Müziğinin bugünkü çalgılarda, yani piyanoda ve hatta elektronik klavyede nasıl tınladığını, beğenip beğenmediğini ona sorardım. Sonra yazdığı eserleri Glenn Gould ve Sviatoslav Richter gibi farklı kişilikler tarafından çalınmış olarak duyduğunda ne hissettiğini sorardım. Bir de onu eser yazarken ve org ya da clavichord çalarken izlemek için iznini isterdim…
Nardis Caz Kulübü’nde bir quartetle sahneye çıkmışsın. O deneyimini anlatır mısın, nasıl gelişti?
O akşam, ilk önce babamın grubunu dinledim. Davulda Ferit Odman, kontrbasta Ozan Musluoğlu vardı. Bir de Amerikalı trompetçi Hermon Mehari vardı. O kadar güzel çaldı ki, bana trompete başlama isteği uyandırdı. Sonra beni sahneye çağırdılar ve çaldım. Heyecanlandım ama çok keyifliydi.
Konservatuarda değerli piyanist-eğitmen Gülden Gökşen’le çalışıyorsun. Senin piyano çalış tarzına dair kendisinden işittiğin ve hiç unutamadığın öğütlerden birkaçını söyler misin?
Gülden Hocam, duruşum ve ellerimin piyano üzerindeki konumu üzerinde çok çalışmamı sağladı. Aynı zamanda repertuar üzerinde, özellikle Haydn, Mozart ve Beethoven gibi çok sevdiğim besteciler.
Onunla, bir parçanın en ufak detayına dikkat edilerek, belirli kriterlere (dokunuş, dinamik, tempi) ve belirli bir akademik biçime göre çalınmasının öneminin ve böylece nasıl bir model yapılacağının öğrenmenin farkına vardım. Böylece mümkün olan en iyi versiyonu elde edene kadar bir parçanın üzerinde çalışmalısınız. Bir bakıma, doğaçlamanın tersi. Gülden hocamla hem eğlenmeyi hem de bana yeni bir şeyler öğretmesini seviyorum.
Peki piyano zor bir enstrüman mı? Hangi noktalarda zorlanıyorsun? Ve bu zorlukları aşınca neler hissediyorsun?
Her müzik enstrümanının kendi zorlukları var galiba, piyano da öyle. Zor pasajları gerilmeden ve kasılmadan çalabilmek isterdim.
Parmak yapına henüz uygun düşmeyen eserleri çalmak istediğin oluyor mu? O zamanlarda neler yapıyorsun?
Bazı parçalar yazılırken piyanoda nasıl çalınacağı düşünerek yazılmıyor. Müziğe uyum sağlayarak müzikal fikri ifade etmenin bir yolunu bulmak gerekiyor.
Hayalindeki piyanoyu tarif eder misin?
Hayalimdeki piyano şu anda odamda durduğu için çok şanslıyım.
Pandemi öncesinde konserlere sık sık gider miydin?
Evet, pandemi öncesine sık sık konserlere giderdim. Beni çok etkileyen konserlerden birkaçı: Chick Corea Trio (Eddie Gomez ve Brian Blade ile birlikte), Wayne Shorter Quartet, Ravel’in Sol majör Piyano Konçertosu, Seamus Blake beraberinde babamın grubu Jef Giansily Quartet, Erkan Oğur, Mozart Beethoven ve Shubert çalan Toros Can, Gershwin’in Rhapsody in Blue’su ve Stanley Clark quartet.
Piyanoda kendi eserlerin var mı? Varsa biraz söz eder misin?
Evet, birkaç tane var. Babam ile çalan basçı Apostolos Sideris ve davulcu Darrell Green gibi insanlarla onları çalma şansım oldu.
Yaşıtların arasında klasik müziğe olan ilgi ne düzeyde? Senden ilham alarak klasik müzik dinlemeye veya piyano çalmaya başlayan arkadaşların oldu mu?
Maalesef çok büyük bir ilgi yok. Benden ilham alan arkadaşım da olmadı. Asıl ben etrafımdaki müzisyenlerden ilham alıyorum.