Genç kompozitör Cem Güven: “Şu andan 100 yıl sonra yaşıyor olsaydım bestecilik adına neler yapabilirdim çok merak ediyorum”

Fotoğraf: Baran Erdoğan

Cem Güven başarılı ve toplumsal duyarlılığı yüksek bir genç besteci. Birçoğumuz ismini flüt ve piyano eşliğinde sergilenen “Aylan Bebek” adlı eserle işitmiştik, zira bu eser, Yunanistan’a ulaşma girişimi başarısızlıkla sonuçlanan ve cansız bedeni Türkiye sahiline vuran üç yaşındaki Suriyeli Aylan Kurdi’nin hikayesinden esinlenmişti. Cem Güven, bir piyanist olma yolunda yetişirken, içindeki bestecilik tutkusu onu bu alana doğru sürükledi ve artık kendisini “bestecilik” aidiyeti üzerinden tanımlıyor. “Her dönem müzikte yeni ses dokuları, yeni dünyalar keşfediyoruz. Müzik her geçen gün gelişiyor, deneysel çalışmalar artıyor. Bundan 100 yıl sonra yaşasaydım bestecilik adına neler yapabilirdim çok merak ediyorum” diyor genç besteci.

Kendisi bir yandan Türkiye’nin en genç opera sanatçısı. Süreyya Sahnesi’nin atmosferini çocuk şarkıcı rolüyle çok küçük yaşta tattı. Ardından gelen senelerde her beste çalışmasından bir sonraki için dersler çıkararak Avrupa’da ve dünya çapında ses getiren bestelere imza attı, Dijital Esaret gibi çarpıcı film müzikleri yaptı. Hayatıyla, mücadeleleriyle Beethoven’a hayran olan Cem Güven, “Duyma yetisini kaybetmiş bir besteci olmasına rağmen yazdığı tüm eserler dünyayı değiştirdi. Şu an için onun kadar hayranlık duyduğum bir besteci yok. Bana göre onun müziğinin kendini ifade ediş şekli bambaşka, müziğindeki hiçbir element gerektiğinde fazla ya da az kullanılmamış. İnanılmaz bir besteci” diye tanımlıyor.

Cem Güven, şu anda çalışmalarını New York’taki Juilliard School’da Prof. John Corigliano ile birlikte yürütüyor. Kendisi Galileo Galilei İtalyan Lisesi’nden mezun olup İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuarı’nda Prof. Eser Bilgeman Şakir ile piyano alanında çalışmıştı. Cem Güven bu sene ABD’de Juilliard Perküsyon Topluluğu, Ensemble Intercontemporain ve Sydney Çağdaş Orkestrası ile birlikte farklı projelerde çalışacak.

Cem Güven, iyi bir kompozitörün çok fazla müzik dinlemesi, müziğin tarih boyunca nasıl geliştiğini, ne tür evrelerden geçtiğine tanıklık etmesi, hayal güçlerini daima güçlü tutması gerektiğini düşünüyor. Ayrıca Güven’e göre, imkanı olan bestecilerin yurtdışında varlık sergilemeleri de çok önemli. “Besteci için çevre çok önemli. Eserlerinin performanslarının yapılması için ve dünyada iz bırakabilmek için… Sonuçta besteci öldüğünde notaları onu yaşatacak, dünyanın farklı yerlerinde eserlerinin var olması bestecinin yararına olacak” diye ifade ediyor bu görüşünü söyleşimizde. Cem Güven’e göre iyi bir beste, tamamlandığında ve onu dinlediğinde yüzde yüz tatmin olması demek. Ona göre, “Besteci kafasındakini notalara tamamen dökebiliyorsa bu bir başarıdır, çünkü bu çoğunlukla kolay değildir.”

Türkiye’de klasik müziğin yaygınlaşmasını memnuniyetle karşılayan Cem Güven, çağdaş performansların az sayıda olduğuna dikkat çekiyor. “Çağdaş eserlere talep arttıkça emin olun ki Türkiye’de bestecilik çok farklı yerlere gelecektir. Ne de olsa virtüözlerin geleceği bestecilere, bestecilerin geleceği iste virtüözlere bağlıdır” diyor.

Piyanistlikten besteciliğe kararlı bir geçiş yapan bu genç müzisyenimizi tanımalısınız:

Piyano bölümünden mezun olduktan sonra kompozitörlüğe yöneldiniz. Bunun ardındaki temel hayalleriniz, hedefleriniz neydi?

Aslında bir piyanist olma yolunda yetişiyordum diyebilirim. Ama yaşım ilerledikçe tamamen yaratıcı olabilmek ve kendi hayal dünyamı insanlara sunmak için bir dil geliştirebilmek benim için çok daha önemli oldu. Piyano başında parçalarımı durmadan çalışmak doğaçlamalar yaptım, diğer enstrumanları keşfettim, müzikte farklı ses dokularını tanıdım. Tamamen besteci olmaya karar verdim ve besteciliği bir hayat biçimi olarak benimsedim. Kendimi bu alana ait hissediyorum.

Aynı zamanda Türkiye’nin en genç opera şarkıcısısınız ve Süreyya Sahnesi’nde yer aldınız. Bu yeteneğiniz nasıl ortaya çıktı? 

Benim için inanılmaz bir tecrübeydi. Benjamin Britten ın “Kötülüğün Döngüsü” eserindeki baş karakterlerden biri olan “Miles”ı canlandırdım. Bana bu muhteşem şansın kapısını açan Yaprak Sandalcı’ydı. Yaprak Sandalcı, klasik eserleri koroya uyarlayan ve koro-orkestra-koreografi üçlüsünün birleşimiyle harika eserler ortaya çıkartan, hayal gücü oldukça yüksek bir müzik öğretmeni. Bu koroya “Koroporte” adını verdi. Çok küçük yaştan beri benim öğretmenim oldu, beni büyüttü diyebilirim. Ben yıllarca Koroporte’de şarkı söyledim, o harika grupla bir sürü temsile çıktık. Sonrasında Yaprak Sandlacı Süreyya operasının bana bu rol için bir çocuk şarkıcı aradıklarını haber verdi. Ben de tabiki düşünmeden kabul ettim. 7 temsile çıktık, kadrodaki tek çocuk bendim ve tüm değerli opera sanatçılarından çok şey öğrendim.

Daha sonraki yıllarda da Opera Elect isimli bir opera şirketiyle çalıştınız. Bu süreçte nasıl projeler içerisinde yer aldınız? 

Opera Elect ile güzel bir çalışma yaptık. “The Shopper” adlı eserim onların prodüksiyonuyla seslendirildi. Aslında yaptığım en değişik beste diyebilirim. Yaptığım ilk “trajkomik” beste.  Kısaca konusu bir kadının aşık olduğu kişiyi süper markette kaybetmesi ve umutsuzluğa düşmesi, bir daha hiç göremeyeceğini düşünmesi. Opera sahnenim librettosu Krista Knight’tı. Opera sahnesi yazmak harika bir duygu, bir o kadar da zor ve detaycı iş gerektiriyor. Sahne planlaması, opera sanatçısının ses aralığı, koreografi, sözlerdeki derinlik ve müziğin sözlere uyumu… Besteyi yaparken çok detaycı ve konuya hakim olunması gerekiyor.

Avrupa’da ve dünya çapında ses getiren besteleriniz oldu. Bunlardan ve aldığınız ödüllerden söz edebilir misiniz? 

Ukrayna’da, Lviv’de KLK New Music organizasyonuna ait  “Musica per Archi” ve Orient Occident” adlı orkestra ve yaylı orkestrası için bestecilik yarışmalarında iki sene boyunca ardarda ödül aldım. Amerika’da “Alblaze Records” ödülünü kazandım, orkestra bestem şu anda pandemiden dolayı ertelense de bu kayıt şirketinin Amerika dışından bir orkestra ile anlaşması sonucu “Royal National Scottish Orchestra” tarafından ileri bir tarihte seslendirilecek. Onun dışında tanınmış müzik gruplarıyla çalıştım ve şu anda da onlar için beste yapmaktayım. Bunlar Ensemble Intercontemporain, University of Texas Wind Ensemble, Juilliard String Orchestra and Percussion Ensemble, Attacca Quartet, C4 Choir, Opera Elect, Sydney Contemporary Orchestra… Hepsi harika tecrübelerdi.

Dijital Esaret adlı filmin de müziklerini yaptınız. Bestelerinizde ilham kaynaklarınız genellikle neler oluyor? 

Bestelerimin ilham kaynağı doğa ve hayali atmosferler. Eserlerimi insan melodramasından uzak konulara adıyorum. İnancım, bir sanatçının en önemli özelliğinin hayal gücü olduğunun yönünde. Hayal edilmemiş olanı hayal eden bir insan daima orjinal, özgün çalışmalar üretecektir. Dijital Esaret filmi bu anlattıklarım çok uygun. Dijital olmadan yapamayan insanları doğayla bütünleştiren bir film. Doğa, her ne kadar gerçek olsa bile içinde hayal gücümüzü geliştirmek için çok unsur var. Birçok bestemi doğaya adamak istiyorum.

Peki filmlere yapılacak müzik konusunda nasıl bir metot izlersiniz? Film ekibiyle beyin fırtınası mı yaparsınız? Filmi tek başınıza izleyip kendi başınıza mı karar verirsiniz?

Filmin patronu her zaman yönetmendir. Bana göre film bestecileri yönetmenin kafasındakini hayata geçirebilmek için doğru müzikleri seçmelidir. Bu yüzden tam olarak bir film bestecisi olmak istemiyorum. Bu film müziği yapmayacağım anlamına gelmiyor, bunu yaptım ve eminim ki film müziği yapmaya da devam edeceğim. Ama film bir ekip işi olduğu için bestecinin eserlerinin belli limitler içerisinde bestelenmiş olması gerekir. Bu sebepten ötürü konser müziğini, çağdaş, deneysel müziği her zaman tercih edeceğim çünkü bu alanda sınır yok, besteci ne hayat ederse, nasıl isterse öyle bir eser ortaya çıkar.

Sizin beğeninizi kazanmış üç film müziğini de öğrenmek isterim bu vesileyle… 

Beğenimi kazanmış 3 film müziği: Muhteşem orkestrasyonu sebebiyle John Williams’ın “Harry Potter”ı, çağdaş bir eser olmasıyla ve filme uyumuyla Jonny Greenwood’un “There Will Be Blood” film müziği ve soğuk atmosferi inanılmaz iyi anlatan Alva Noto&Riyuchi Sakamoto’nun “Revenant” film müziği.

Avrupa’da ve Türkiye’de en çok beğendiğiniz besteciler hangileri?

Avrupa’da en çok beğendiğim yaşayan besteciler Kaija Saariaho, Anna Thorvaldsdottir,Rubens Askenar, Friedrich Haas ve Louis Andriessen diyebilirim. Dünya çapında sorarsanız bu listeye John Corigliano, Christopher Trapani, Unsuk Chin, John Luther Adams’ı da ekleyebilirim. Türk bestecilerden ise Kamran Ince ve Mithatcan Öcal’ın işlerini çok beğeniyorum.

Peki geçmişte yaşamından en çok etkilendiğiniz besteci hangisi? 

Kesinlikle Beethoven. Duyma yetisini kaybetmiş bir besteci olmasına rağmen yazdığı tüm eserler dünyayı değiştirdi. Şu an için onun kadar hayranlık duyduğum bir besteci yok. Bana göre onun müziğinin kendini ifade ediş şekli bambaşka, müziğindeki hiçbir element gerektiğinde fazla ya da az kullanılmamış. Inanılmaz bir besteci.

Müzik tarihinde geriye dönüp bakıldığında hangi dönemde yaşamayı arzu ederdiniz ve neden? 

Bu soruya cevabım biraz garip olabilir ama ben geleceğe gitmek isterdim. Her dönemde müziği geliştirmek adına yeni dünyalar keşfediliyor. Kendine özgün birçok sanatçı doğuyor. Çağ ilerledikçe ses bankamız gelişiyor. Eğer 100 yıl gelecekte yaşasaydım neler yapabilirdim çok merak ediyorum.

Yaptığınız bir eserin başarılı olması için sizce olmazsa olmaz koşul nedir?

Benim için başarı, tamamladığım eserimi dinlediğimde yüzde yüz tatmin olmam demek. Besteci kafasındakini notalara tamamen dökebiliyorsa bu bir başarıdır, çünkü bu çoğunlukla kolay değildir. Sonuçta bestecinin hayal gücü kabiliyetinden fazla olabilir. Ben kendi müziğimin belli kitleler tarafından sevileceğinin, belli kitleler tarafındansa ilgi görmeyeceğinin veya beğenilmeyeceğinin farkındayım. Ama inanıyorum ki her besteci önce kendini iyi hissetmek için beste yapar. Düşüncelerini serbest bırakır, rahatlar. O yüzden bir besteci eserini en istediği şekilde tamamlayabilmiş ise başarılıdır çünkü dinleyiciden gelebilecek her yorum subjektiftir. 

Şu anda eğitiminize ABD’de devam ediyorsunuz. Buradaki eğitimin Türkiye ile kıyaslandığında artıları nelerdir? 

Amerika’da çok fazla olanak var. Konservatuarlardaki fakülte üyeleri çok ödüllü ve çok tecrübeli. Bir bestecinin eserini hayata geçirebilmesi için, kayıt edebilmesi için çok fazla şansı var. Çokça yarışmalar düzenleniyor, besteciler iyi bir kariyer sahibi olabiliyor. Türkiyede de hareketlenmeler var elbette, ama bana sorarsanız daha fazla olması lazım. Umarım ileride bunu biz , geleceğin sanatçıları olarak sağlayabiliriz. Türkiyede birçok değerli sanatçı var. Ben umutluyum.

Türkiye’de kompozitörlüğün geldiği aşamayı nasıl değerlendiriyorsunuz?

Yeni müziğin daha çok yayıldığını görüyorum Türkiye’de. Ama dediğim gibi, çok daha fazlası yapılabilir. Orkestralar, oda müziği gruplar ve solistler genelde klasik eserleri çalıyolar, çağdaş performanslar ne yazık ki çok daha az. Çağdaş eserlere talep arttıkça emin olun ki Türkiye’de bestecilik çok farklı yerlere gelecektir. Ne de olsa virtuözlerin geleceği bestecilere, bestecilerin geleceği iste virtüözlere bağlıdır. 

Türkiye’de opera halen kasabalara, köylere inmiş değil. Ekseriyetle “elitist” bir proje olarak görülüyor. Operanın sadece belli bir kesime hitap ettiği yönünde bir algı var. Siz de aynı fikirde misiniz? Öyleyse bunu değiştirmek adına neler yapılmalı? Mesela ABD’de neler yapılmış? 

Opera tabiki de belli bir kesime hitap eder. Seyircinin operayı anlaması için özel ilgi göstermesi gerekir. Elit müzik olarak görmüyorum operayı. Sadece ilgi duymak gerekir ve ilgi duyan herkes için opera, klasik müzik ve çağdaş müzik erişilebilir müzik kategorileridir. Bu durum sanatın her dalı için geçerlidir aslında. Yapılması gereken şey insanları bu dünyayla tanıştırmak. Sonrası seyirciye kalmış. Tercih ederse dinleyecektir ve izleyecektir.

Sizin gibi kompozitör olmak isteyen ve henüz yolun başındaki müzisyenlere neler önerirsiniz? İyi bir kompozitör ve opera sanatçısı olmanın gerekleri nelerdir?

Çokça müzik dinlemeliler. Müziğin tarih boyunca nasıl geliştiğini,ne tür evrelerden geçtiğine tanıklık edecekler. Hayal güçlerinin onlara başarılarının kapılarını açacak en önemli anahtar olduğunu bilmeliler. Ben her zaman yapılmayanı yapan, hayal eden bestecilerden etkilendim. Ayrıca herkesin görüşünün subjektif olduğunu bilmemiler. Tecrübeli insanların onlara yapacağı tavsiyelere güvenmeliler ama aynı zamanda kendi iç dünyalarını en iyi şekilde ifade etmeliler. Besteleri beğenilmediği zaman karalara bağlamamalılar. Her kesimin bestelerini beğenmesi mümkün değil. Ama bu aslında iyi birşey çünkü bestelerinin karekterli olduğunu gösteriyor. İnandıkları yolda devam etmeliler.

Alanınızda sosyal sorumluluk projelerinde yer aldınız mı? Nasıl çalışmalarda bulundunuz?

Çalıştım. Çevre Bakanlığı’nın “Sıfır Atık” projesinin reklam filmine beste yaptım. Atıkların ayrıştırılması gerçekten çok önemli. Hatta o reklam filminde kendim bile figüran olarak rol aldım. Ayrıca , başka bir proje için doğanın zarar gördüğünü anlatan bir beste yaptım. Amacım insanları bilinçlendirmek ve uzakta görülse de aslında çok yakında olabilecek olan felaketlere karşı herkesi bilinçlendirmek. Doğa için daha çok beste yapacağım, ve başka sorumluluk projelerinde de mutlaka yer alacağım.

Peki yurtdışı eğitim sizce imkanı olan bir müzisyen için olmazsa olmaz mıdır? 

Bu biraz bestecinin kendini nasıl yetiştirdiğine ve hedeflerine bağlı. Hedefi çok büyük ise ve imkanı varsa gitmelidir. Eğitim olanakları ile ilgisi yok sadece, ne kadar insan tanırsanız, ne kadar seyahat ederseniz, ne kadar ülkede yaşarsanız çevreniz o kadar genişler. Besteci için çevre çok önemlidir. Eserlerinin performanslarının yapılması için ve dünyada iz bırakabilmek için… Sonuçta besteci öldüğünde notaları onu yaşatacak, dünyanın farklı yerlerinde eserlerinin var olması bestecinin yararına olacaktır.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s