Genç flütist Ekin Özdemir: “Klasik müzik benim en eski ve derin tutkum”

Klasik müzik sanatçılarından oluşan bir aileye gözlerini açan Ekin Özdemir, aile tarihindeki sekizinci müzisyen. Tüm çocukluğu klasik müzik konserlerinde, CSO’dan emekli obua santçısı babasının, flüt sanatçısı halasının yönlendirmesinde müzik etkinliklerinde geçen, annesinin örgü şişlerini flüt yaparak oyunlar oynayan genç flütist, erken çocukluğundan itibaren korolarda söyledi ve 2009 yılında Hacettepe Üniversitesi Ankara Devlet Konservatuvarı flüt bölümünü kazanarak profesyonel flütistlik sürecindeki ilk önemli adımı atan Ekin Özdemir, 2011 yılından itibaren Hacettepe Gençlik Senfoni Orkestrası, Hacettepe Üniversitesi Senfoni Orkestrası ve Ankara Gençlik Senfoni Orkestrası konserlerinde yer almaya başladı. 2013 yılında Amerika’nın New York şehrinde bulunan The Juilliard School’da Carol Wincenc ile çalışmalar yaptı. Aynı yıl Doğuş Çocuk Senfoni Orkestrası’nın açtığı sınavı kazanarak orkestranın üyesi olmaya hak kazandı ve bu orkestra ile 2013-2018 yılları arasında birçok turne ve konsere katıldı. 

Limak Filarmoni Orkestrası, Orkestra Akademik Başkent, Bilkent Gençlik Senfoni Orkestrası, Atatürk Senfoni Orkestrası, Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası ve KKTC Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası’nda da çalan genç flütist, 2015’de Müzik ve Sahne Sanatları Lisesi’nden mezun oldu. Julien Beaudiment, Davide Formisano, Bülent Evcil, Sibel Kumru Pensel, Raffaele Trevisani ve Patrick Gallois’nın masterclasslarına aktif katılımda bulunan Özdemir, 2015 yılından itibaren Bülent Evcil ile çalışmalarına başladı ve ondan sadece bir flütist olmayı değil, her yönüyle iyi bir müzisyen olmayı öğrendiğini ifade ediyor.

2015 yılında Gümüşlük Festival Akademisi’nin yaptığı masterclassta piyanist Philipp Moll ile konser verdi ve bir yıl sonra katılmaya hak kazandığı Cem Mansur yönetimindeki Türkiye Gençlik Filarmoni Orkestrası ile bir dizi Avrupa konserlerinde yer aldı. 2019 yılında ise Hacettepe Üniversitesi Ankara Devlet Konservatuvarı Müzik ve Sahne Sanatları Fakültesi’ni Yüksek Şeref Öğrencisi olarak bitirdi.

Gündelik hayatın koşuşturmacasından vakit buldukça doğada, antik kiliselerde, kullanım dışı hamamlarda flütüyle doğayla bütünleşmeyi seven genç sanatçı, bir yandan da amatör düzeyde olduğunu söylese de çok etkili bir şarkıcılık sürecinden geçiyor, ayrıca R&B, Neo-Soul, Hip-hop ise onu klasik müziğin yanında en çok tanımlayan müzik türleri.

Özdemir bu söyleşimizden birkaç hafta sonra İstanbul Operası seçmelerini kazanarak operanın seçkin flütistlerinden biri olma şansı yakaladı.

Bu ışıl ışıl, zarif ve üstün yetenekli, “saygısı, sevgisi ve pozitif enerjisi” onun süpergücü olan genç flütistimizi tanımak isterseniz aşağıda kendisiyle yaptığımız söyleşimiz sizi bekliyor:

Çocukluğunuzdan başlarsak müziğe olan ilginiz nasıl başladı ve daha sonra profesyonel hayata geçene kadar nasıl bir evrim / gelişim izledi? 

Klasik müzik sanatçılarından oluşan bir ailenin içine doğduğum için büyüdüğüm evde ve çevrede hep klasik müzik vardı. Babam CSO’dan emekli obua sanatçısı. Ben ise geniş ailemizin 8. müzisyeniyim. Çocukluğumun büyük bir kısmı konserlerde ve müzikle ilgili etkinliklerde geçti. Bu da meslek seçimimde büyük bir rol oynadı. İlkokul yıllarımdan başlayarak 8 yıl çocuk ve gençlik korolarında söyledim. (Koronun müzik algıma çok şey kattığını düşünüyorum) Koro devam ederken de ailemin ve çevremizin yönlendirmeleri ile de konservatuvar sınavına girdim ve kazandım. Böylece profesyonel müzik yaşamım başlamış oldu. 

Flüt sizin için öncelikli enstrüman mıydı yoksa konservatuarda mı yönlendirildiniz?

Kendimi bildim bileli flüt çalmak istedim. İlk rol modellerimden olan halam, flüt sanatçısı. Bana flütü ilk kez tanıtan ve sevdiren kişidir. Dolayısıyla flüt önceliğimdi. Konservatuvar sınavlarında da fiziksel özelliklerimi uygun buldular ve flüte başladım. 

Peki flüt sizin için ne ifade ediyor? 

3-4 yaşlarımdayken annemin örgü şişlerini ve bulduğum kalemleri flüt gibi tutar, dinlediğimiz flüt eserlerinin üstüne ben çalıyormuşum gibi taklit yapardım. Çocukluk hayallerimin gerçeğe dönüşmesi bana inanç ve güç veriyor. Flüt de bu süreçte artık vücudumun bir parçası olmuş yol arkadaşım diyebilirim. 

Hacettepe Gençlik Senfoni Orkestrası, Hacettepe Üniversitesi Senfoni Orkestrası, Doğuş Çocuk Senfoni Orkestrası, Limak Filarmoni Orkestrası, Orkestra Akademik Başkent, Bilkent Gençlik Senfoni Orkestrası, Atatürk Senfoni Orkestrası, Türkiye Gençlik Filarmoni Orkestrası, Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası, KKTC Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası ve Ankara Gençlik Senfoni Orkestrası gibi çok seçkin orkestralarda yer aldınız. Burada kalbiniz şan mı yoksa flütten yana mıydı hep? 

Klasik müzik benim en eski ve derin tutkum. Saydığınız orkestraların her birinde yer almak benim için çok anlamlı deneyimlerdi. Orkestra içinde çalarken hissettiğim duyguları kelimelere dökemem. Bu benim mesleğim. Kalbim hep flütten yana oldu. Şarkı söylemek ise çok sevdiğim ve kendimi geliştirmekten çok mutlu olduğum bir hobi diyebilirim. 

2013 yılında ABD’de aldığınız müzik dersleri ve çalışmaları kariyerinizde nasıl bir etki doğurdu, ufkunuzu ne yönde açtı? 

Her çalıştığımız sanatçıdan, hocadan başka şeyler öğreniyoruz. Carol Wincenc’dan bir çok müzikal ve teknik çalışma kitapları edindim. Öğrencileriyle yaptığı dersleri izledim. Oradaki ders disiplini ve müzisyenler hakkında bilgi sahibi oldum. 

Bunlardan kendimi geliştirmeme yardımcı olacak şeyleri düzenli olarak uygulamaya başladım. Ayrıca İngilizce bilerek gittiğim bu ortamda yabancı dil bilmek ve kendini doğru ifade edebilmenin önemini bir kez daha deneyimledim. Bu kadar evrensel bir meslek icra eden herkesin dil de bilmesi gerektiğini düşünüyorum

Bülent Evcil ile önce ustalık sınıfları, ardından birebir çalışmalar yürüttünüz. Kendisi çok değerli bir flüt virtüözümüz. Onun aklınızdan hiç çıkmayan öğütleri var mı? 

Bülent Evcil bize yalnızca iyi bir flütçü olmayı değil, her detayıyla kapsamlı bir müzisyen olmayı öğreten ve öğütleyen çok değerli bir hocamız. Kendisiyle çalışmaya başladığım 2015 yılında öncelikle kötü oturmuş flüt pozisyonumu düzeltti. Takip eden yıllarda ise solo ve orkestra çalışmalarımı takip edip her birinde güzel tavsiyeleriyle yanımda oldu. Ama en aklımdan çıkmayan öğütü her gün yapmamızı önerdiği gam ve egzersiz kombinasyonları. Zorlandığım her teknik pasajı bu kombinasyonları çalışarak çözebiliyorum. 

Elbette tüm enstrümanlar kendi içinde özel ve biricik. Sizce flütün yanında en güzel eşlikçi giden enstrüman hangisi? 

Ben en çok flüt-arp ikilisini seviyorum. Bana mistik ve romantik hissettiriyor. 

Flüt ile şan çalışmalarınızı eş zamanlı yürütüyorsunuz. Peki hangi dönemlerde biri diğerinden ağır basıyor? 

Doğru bir çalışma planlamasıyla ikisini de eşit ağırlıkla çalışabiliyorum. Ama hazırlandığım bir sınav veya bir konser varsa elbette flüte ağırlık veriyorum. Şarkı söyleyeceğim bir konserden önce ise daha sistematik şekilde vokal egzersizlerimi yapıyorum. Ayrıca şarkı söylemek flüt çalışıma ve flüt çalışmalarım şarkı söyleyişime çok güzel yön veriyor. 

Flütün sesini neye benzetirsiniz? 

Bir çok eserde kuş seslerini imite ediyoruz. O yüzden kuşa çok benzettiğimi söyleyebilirim. Ayrıca bazen ney, obua ve klarinet seslerine de benzetiyorum. Alt registerların bazı yerlerinde ise insan sesine. 

Günde kaç saat flüt ve şan çalışması yaparsınız? Komşulardan şikayet aldığınız oluyor mu peki? 

Özel bir hazırlık yapmadığım dönemlerde yaklaşık 2-3 saat flüt, 1 saat vokal çalışıyorum. Konser veya sınav hazırlığında flüt çalışmam 8-9 saate çıkabiliyor. Vokal çalışmalarım ise maksimum 2 saat. Komşularımız çok anlayışlılar ve çalışmalarıma hep destek oluyorlar. Ben de elimden geldiğince onları az rahatsız edecek saatlerde çalışmaya özen gösteriyorum. 

Konservatuar size spesifik olarak nasıl erdemler, yetenekler kattı? 

Tüm bölümlerdeki sanatçı adayı arkadaşlarımla iç içe, beraber eğitim almak vizyonumu çok genişletti. Tiyatro bölümündeki arkadaşlarımın oyunlarını ve hazırlık süreçlerini izlemek, bale bölümündeki arkadaşlarımın fiziksel hazırlık ve performans süreçlerini gözlemlemek vs. durumlar, yaptığımız işte disiplinin ve ruh-beden koordinasyonunun önemini kavramama yardımcı oldu. Ayrıca erken yaşlarda mesleki eğitim almak ve o ortamın içinde bulunmak yaptığımız mesleği her yanıyla kavramaya çok yardımcı oluyor. 

Flütünüzle doğada çalmaktan hoşlanır mısınız? Nasıl “sıradışı” mekanlar tercihiniz olur? 

Doğada flüt çalmak çok rahatlatıcı ve aidiyet hissettiren bir duygu. Eko yapan dağlarda kendimle çalmak da çok keyifli. Rüzgar olmadığı sürece çok severim. Doğa dışında ise akustiği güzel olan geniş mekanlarda çalmak çok hoşuma gider. Antik kiliseler ve kullanım dışı bir hamam şimdilik en keyif aldığım alanlar oldu. 

Müzikal performansınızı, üretkenliğinizi en çok geliştiren deneyimleriniz hangileri olmuştur? 

İçinde bulunduğum çocuk ve gençlik orkestraları mesleğime olan sevgimi her seferinde daha da güçlendirdi. Bu şekilde mutluluk duyduğum ve yapılan müzikten keyif aldığım projelerde anılar ve deneyimler yaratma isteği beni daha üretken ve çalışkan bir müzisyen olmaya teşvik etti. 

“Süpergücünüz” nedir peki?


Saygım, sevgim ve pozitif enerjim diyebilirim. 

İyi bir flütist ve iyi bir şarkıcı olmanın sizce kriterleri neler? 

“İyi” sözcüğü müzikte çok göreceli bir kavram. Birine iyi olan bana iyi gelmeyebilir. Çok öznel bir tanım. Benim her icracıda en önemli kriterim, kalbinden gelen müziği bana nasıl aktardığı ve kendini nasıl ifade ettiği. 

Maria Callas’ın çok sevdiğim bir sözü vardır; “mesele sadece güzel şarkı söylemek değil, onu söyleme biçimimizdir”. Siz kendi söyleme biçiminizi nasıl tanımlarsınız? Sizi “farklı” kılan hangi özellikleriniz? 

Kalbimden geleni karşımdakine hissettirmek en önemsediğim konu. Şarkı söyleme yolculuğumun daha çok başlarındayım. Amatör sayılabilecek teknik bilgimi içimden gelen hislerle harmanlamaya çalışıyorum. Çevremden aldığım geri dönüşlere dayanarak beni farklı kılan özelliğim “enerjim” diyebilirim. 

Söylemekten en çok hoşlandığınız, repertuarınızdan eksik olmayan parça hangisi son dönemde? 

Pandemi döneminin başından itibaren video projelerini yaptığım Jacob Collier&Lianne La Havas’tan “Feel” ve Chantae Cann&Snarky Puppy’den “Free Your Dreams” 

Şu ana kadar sahne aldığınız en büyüleyici konser mekanı hangisi oldu? 

Türkiye Gençlik Filarmoni Orkestrası ile yaptığımız İspanya/Portekiz turnesinde Coimbra’da konser verdiğimiz bir açık hava sahnesi harikaydı (Önünde bir havuz vardı ve tüm görüntüyü yansıtıyordu. Orman içinde bir alandı.) Ayrıca Madrid’de antik bir kilisede çalmıştık açık havada. O da büyüleyiciydi. 

Peki, başarı için sadece yeteneğin yeterli olmadığını söylüyorlar, siz ne dersiniz? 

Elbette ki yetenek çok önemli bir faktör ama yalnıza yeteneği kullanarak büyük bir başarı elde edilemez diye düşünüyorum. Yetenek bir yere kadar cepten yiyerek başarı sağlayabilir ama düzenli bir çalışma ile üstüne ekleme yapılmadığında yetenek de körelir. 

Flüt besteleri arasında hangisi vazgeçilmeziniz? 

Prokofiev Flüt Sonatı sanırım…

Pandemi döneminde size en çok güç katan ne oldu? 

Müzik teknolojileri ile tanışmak. Evde oturduğum yerden hem tek başıma hem de arkadaşlarımla müzik yapabilmek bana motivasyon sağladı. 

Klasik müzikten sonra sizi en çok tanımlayan müzik türü hangisi?

R&B, Neo-Soul, Hip-hop kesinlikle…

Yakın döneme dair hayallerinizi, hedeflerinizi paylaşır mısınız?Yurtdışında eğitim veya çalışma hayalleriniz oluyor mu?

Üzülerek söylemek isterim ki hedefler belirlemek son zamanlarda epey zorlaştı. Yaptığım yurtdışı planlarını bir kaç kez ekonomik vs. nedenlerden ertelemek durumunda kaldım. En son da pandemiden… Şimdi ise belirsizlikler içerisinde akışta ilerliyorum. Belki ileride hayatım beni oraya sürükler. Geçmiş de gelecek de karmaşık kavramlar. Yaşadığım anda en verimli halime evrilmeye çalışıyorum. Elbette ki hayallerim eşliğinde.. Hayalim, işini benim gibi sevgiyle ve tutkuyla yapan meslektaşlarımın olduğu bir orkestrada yer almak ve bir yandan da şarkı söylemeye devam etmek. 

Yorum bırakın