Genç keman sanatçısı Gökmen Fahlioğulları: “Tarih boyunca bir arada yaşamayı bir türlü becerememiş insanoğlunu birleştirebilen tek şeydir müzik”

1997 yılında “bana kemanı sevdiren ve entelektüel bir bakış açısı kazanmama vesile olan kişi” olarak tanımladığı öğretmeni Lily Tchumburidze ile konservatuvar eğitimine başlayan, müzisyen bir ailede büyüdüğü için müzikle iç içe bir çocukluk geçiren kemancı Gökmen Fahlioğulları, 2003 yılında Bilkent Üniversitesi Müzik ve Sahne Sanatları Fakültesi’ne burslu olarak kabul edildi ve buradaki eğitim süreci boyunca Prof. Toğrul Ganiev, Prof. Server Ganiev ve Prof. Vanya Milanova ile çalışma fırsatı buldu.

2004 yılında Prof. Igor Oistrakh ile masterclass yaptı. 2007 yılında İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi Devlet Konservatuarı’na geçiş yapıp burada Doç. Melek Güneri Göküstün ve Prof. Jerrold Rubenstein ile çalışarak mezun oldu. 

Türkiye’nin birçok şehri ve yurt dışında solo, orkestra ve oda müziği konserleri veren, Karşıyaka Belediyesi’nin kurmuş olduğu Karşıyaka Oda Orkestrası’nda dört yıl ikinci başkemancı ve orkestra temsilcisi olarak görev alan Fahlioğulları, ayrıca İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin AASSM bünyesinde gerçekleştirmiş olduğu El Ele Müzik Senfoni Orkestrası konserlerinin koordinatörlüğünü üstlendi. İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin de desteğiyle AASSM bünyesinde, geliri olmayan sanatçılardan oluşan bu senfoni orkestrasına şefler ve solistler gönüllü olarak destek veriyorlar ve ilk konserini Muammer Sun’a Saygı Konseri adı altında Prof. Rengim Gökmen yönetiminde sergiledi. Devamında İbrahim Yazıcı ve Tolga Taviş gibi önde gelen şeflerle de konserler yapıldı.

Fahlioğulları, şu anda İzmir Devlet Opera ve Balesi’nde 1. Keman sanatçısı olarak görev yapıyor ve müziğin toplum üzerindeki rolünü ve etkisini çok hoş bir şekilde tanımlıyor: “Tarih boyunca bir arada yaşamayı bir türlü becerememiş insanoğlunu birleştirebilen tek şeydir müzik. Din, dil, ırk, ideoloji, siyasi görüş gibi hiçbir ayrım gözetmeden herkesin kalbine erişebilen ve aynı güzel duyguları hissettirebilen ilahi bir güçtür.”

Fahlioğulları, birçok keman sanatçısının yinelediği bir öğüdü, onun izinden gelecek olan çocuk ve genç kemancılara da ulaştırıyor ve saatlerce keman çalışmak yerine asıl önemli olanın akıllı çalışmak olduğunu vurguluyor. “Konsantre olup bir saat akıllı çalışmak, beş saat odaklanmadan çalışmaktan çok daha verimlidir” diyor genç kemancı.

Kendisiyle oda müziği deneyimi, kemanla popüler kültüre yönelik çalışmaları, müziğin insanlık üzerindeki gücü, iyi bir kemancı olma kıstasları, çocuklara klasik müziği ve kemanı sevdirmek adına müfredatta ve müzik eğitiminde nasıl değişiklikler yapılması gerektiği gibi gündelik hayatın koşuşturmacası içerisinde ıskalanan kilit sorular üzerinden, kendisinin yoğun çalışma temposunda sevgili okurlara vakit ayırarak verdiği muhteşem yanıtlar eşliğinde keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik. Okumanızı çok isterim:

Kendinizi biraz tanıtır mısınız? Müzik yolculuğunuz nasıl başladı ve kemana sizi çeken ne oldu? 

1986 yılında, memur bir anne babanın tek çocuğu olarak dünyaya geldim. Annem Gazi Eğitim Fakültesi keman bölümü mezunu ve aynı zamanda koro şefiydi. Babam ise Hacettepe Kütüphanecilik mezunu İl Halk Kütüphanesi müdürüydü ve aynı zamanda mızraplı tambur çalıp besteler yapardı.

Çocukluğum Mersin’de, müzikle iç içe geçti. Ailem Mersin Devlet Opera ve Balesi’nin sahnelediği tüm eserlere beni de götürürdü. Henüz 5-6 yaşlarımda kulağım operayla doldu. Annem evde piyanonun başına oturur, oyunlarla karışık bana ezgiler tekrar ettirir, sesler basarak kulak çalıştırırdı. Bazen de kemanı ve arşeyi nasıl tutacağımı gösterirdi. Piyanoya da kemana da ilgiliydim fakat kemanın esnekliği ve piyanonun çok sesliliği arasında karar vermek çok zordu. 1997’de Mersin Üniversitesi Devlet Konservatuvarı sınavlarına girerken başvuru formuna  “keman / piyano” yazdım ve keman bölümüne Lily Tchumburidze’nin öğrencisi olarak alındım. Kendisi kemanı bana daha da sevdirmiş ve entelektüel bir bakış açısı kazanmama yardımcı olmuştur. Muhteşem bir öğretmen olmasının yanında özverisi ve sevgisiyle ikinci annemdir.

Dünyaca ünlü bir keman virtüözüyle öğle yemeği yeme hakkınız olsa kimi seçerdiniz ve ona neler sorardınız?

Anne-Sophie Mutter’i seçerdim. Bol hikayeli ve tutku dolu çalıyor. Güçlü kimliği çalımına da yansıyor. Konuşmak istediğim çok fazla konu olurdu ve bu yüzden kendisini akşam yemeğine çıkarıp daha uzun sohbet etmek isterdim.

Kemana eşlik etmesinden en çok hoşlandığınız müzik enstrümanı nedir?

Piyano, çünkü bence hiç bir enstrüman piyanodan daha doygun eşlik edemez.

Günde kaç saat keman çalarsınız?

Konser hazırlığı yapıyorsam çalışmam bütün gün sürebilir. Konsantrasyonum bozulmadığı ve fiziki kondisyonum yettiğince enstrümanımla vakit geçirebilirim. Fakat asıl önemli olan akıllı çalışmak. Konsantre olup bir saat akıllı çalışmak, beş saat odaklanmadan çalışmaktan çok daha verimlidir.

Sizi en çok neşelendiren keman bestesi hangisi? 

Mendelssohn keman konçertosu 3. bölüm. Çocukluğumdan beri ne zaman duysam veya çalsam neşelenirim.

Peki, keşke daha fazla solo keman için beste yapsaydı dediğiniz kompozitör hangisi? 

Tchaikovsky’nin sınırsız hayal gücünde, kemanla daha fazla gezebilmek güzel olurdu.

Müzisyenlerin ustalık sınıflarına katılımları sizce neden önemli? Müzisyenler açısından ustalık sınıfına katılım kriterleri ne olmalı?

Ustalık sınıfı ya da evrensel adıyla masterclass, adından da anlaşılacağı gibi işi ustasından öğrenmek için bir fırsat. Önceleri ülkemizde bu fırsatı bulmak ya da yurt dışında bu fırsata erişmek daha zordu. Klasik müziğin ülkemizde de gelişmesiyle birlikte, gençler artık alanında ustalaşmış önemli sanatçıların ustalık sınıflarına çok daha rahat ulaşım ve katılım sağlayabiliyorlar. Hatta evinizden hiç çıkmadan ve hiç para ödemeden, çok önemli sanatçıların ustalık sınıflarını izleyebiliyorsunuz. Katılım kriterlerini tabi ki ustanın kendisi belirler ancak ustanın bilgisi ve tecrübesinden daha verimli faydalanmak adına, onun uzmanlaştığı repertuardan eserler seçmek daha akıllıca olacaktır. Katılımcının çok iyi hazırlanmış olması, etkinlik boyunca edineceği teknik bilginin yanı sıra, müzikal bakış açısı da kazanmasının yolunu daha rahat açacaktır.

Sahneye çıktığınız veya konser izlediğiniz, unutamadığınız konser salonu hangisi oldu?

Bilkent yıllarımda bir Almanya turnesinde, Düsseldorf’ta bulunan Tonhalle’de konser vermiştik. Sahnenin seyircinin içinde konumlanması ve devasa kubbesi beni çok etkilemişti.

Klasik müzik çalışmalarınız sırasında herhangi bir kurumsal destekten, fon veya burstan yararlandınız mı?

Bilkent Üniversitesi Müzik ve Sahne Sanatları Fakültesi’nde burslu okudum.

Size ilham veren Türk ve yabancı keman virtüözleri kimler ve neden?

Ülkemizin değeri Ayla Erduran ve Alman keman virtüözü Anne-Sophie Mutter’i sayabilirim. İkisinin de tutkulu ve akıcı bir çalım stili var. Dinlerken bir hikaye anlattıklarını hissedebilirsiniz. Vibrato stilleri, çalarken çok fazla renk ve derinlik yakalamalarına imkan tanıyor.

Keman çalarken, bir yarışmaya hazırlanırken sizi en çok ne motive eder?

En büyük motivasyonum yaptığım müziği dinleyiciyle paylaşma hevesim. Çalarken hissettiklerimi, dinleyenlere de hissettirebilmek müthiş bir haz.

Oda müziği deneyimi, orkestra konserlerindeki çalışmalarınıza nasıl katkıda bulundu veya bu deneyimler birbirlerini besledi mi? 

Karşıyaka Oda Orkestrası’nda dört yıl boyunca, adını Türk Beşleri’nden alan Erkin Quartet’in birinci keman sandalyesinde oturdum. Harika bir ekiptik ve birlikte çok keyifli konserler verdik. Bana katkısı çok fazla oldu. Oda müziğinde her sanatçı inisiyatif almalı ama grubun diğer üyelerini de çok iyi dinleyerek birlikte hissetmelidir. Bir müzikal fikri birlikte ortaya koymalıdır. Bu yönde, orkestracılığa katkısı çok fazladır. Maalesef konservatuvarlarımızda oda müziğine hala pek önem verilmiyor.

Kemanla popüler kültüre yönelik çalışmalarınız oldu mu?

Evet. Bilkent’te öğrencilik yıllarımdan beri tanıdığım, besteci ve orkestra şefi Fırat Yükselir’in bestelediği pek çok film ve dizi müziğinde solist olarak yer aldım. Aslında kendisi dizi ve filmler aracılığıyla klasik müziği popüler kültüre aşılayan bir besteci. Bu iş keyifli olduğu kadar zor da bir iş. Her proje için günlerce stüdyoya giriyoruz. Ortaya çıkan müzikler toplumun her kesimine ulaşıyor. Çok farklı insanlardan beğeniler geliyor. Her biri kendi yaşanmışlıklarını keşfediyor bu müziklerin içinde. Bunun bir parçası olmak apayrı bir keyif. Hala vizyonda olan birçok projede birlikte çalışmaktayız. 

Kemancı olmak isteyen çocuk müzisyenlere nasıl tavsiyelerde bulunurdunuz?

Enstrümanlarını canlı ve kişiliği olan bireyler olarak düşünsünler. Birlikte müzik yaptıkları arkadaşları olarak görsünler. Tabi ki disiplinli ve akıllı çalışma şart.

Keman sizce bir orkestrada nasıl bir boşluğu doldurur?

Orkestra tınısını oluşturan en büyük etmeni yaylılar olarak kabul edersek, kemanları da yaylıların en önemli etmeni olarak kabul edebiliriz. Çünkü melodiyi genelde kemanlar taşır. Kemanın geniş renk yelpazesi ve acelitesi, bestecilere cümlelerini şekillendirmeleri için gereken konforu sunar. Özellikle birinci keman grubu, orkestranın içinde gizli bir solist gibi hemen her eserde karşımıza çıkar.

El Ele Müzik Senfoni Orkestrası’nı anlatır mısınız? Nasıl bir proje olarak başladı ve nasıl ilerliyor?

El Ele Müzik Senfoni Orkestrası’nın fikir annesi, Ankara Devlet Opera ve Balesi 2. keman grup şefliğinden emekli ve şu anda AASSM yöneticisi olan sayın Emel Akçay Özer. Emel hanım pandemide gelirleri büyük ölçüde kesilen ve sahnelerden uzak kalan sanatçılara destek olmak adına “El Ele” vererek bir senfoni orkestrası kurmayı istediğini söyledi ve koordinatörlüğünü de benim üstlenmemi rica etti. Bu gurur verici projede severek yer almak istediğimi söyledim ve İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin de desteğiyle AASSM bünyesinde, geliri olmayan sanatçılardan oluşan bir senfoni orkestrası kurduk. Şeflerin ve solistlerin gönüllü olarak destek verdikleri El Ele Müzik Senfoni Orkestrası, ilk konserini Muammer Sun’a Saygı Konseri adı altında Prof. Rengim Gökmen yönetiminde verdi. Devamında İbrahim Yazıcı ve Tolga Taviş gibi önde gelen şeflerimizle de konserler yaptık. Bu konserlerde Duo Blanc & Noir ve birçok opera solistimiz gönüllü yer aldı. İZDOB başkemancısı sayın Tolga Kulak da başkemancı sandalyesine oturarak, ilk günden bu yana bizden desteğini hiç esirgemedi. Kısacası birçok sanatçı ve sanatsever el ele verdi. Proje, sanatçılara pandemide ek gelir sağlamasının yanı sıra, akademik bir platform da sunmuş oldu. Bu sayede genç sanatçılarımız Türkiye’nin önde gelen şefleriyle çalışma fırsatı bulmakta ve orkestra tecrübesi edinmekteler. Konserlerimiz pandemi şartları dikkate alınarak seyircisiz gerçekleştirildiği için profesyonel ses ve görüntü kaydı yapılarak İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin Youtube kanalı olan “İzmirTube” üzerinden yayınlanıyor. Dileyenler bu kanaldan, önceki konserlere ve ileride eklenecek olanlara ulaşabilirler. Yakın zamanda gerçekleştirmeyi planladığımız üç konserimiz daha var. Şartlar normale dönene kadar sanatçılarımıza destek olmak için el ele vermeye devam edeceğiz.

Sizce müziğin insan üzerindeki gücü nedir?

Tarih boyunca bir arada yaşamayı bir türlü becerememiş insanoğlunu birleştirebilen tek şeydir müzik. Din, dil, ırk, ideoloji, siyasi görüş gibi hiçbir ayrım gözetmeden herkesin kalbine erişebilen ve aynı güzel duyguları hissettirebilen ilahi bir güçtür.

Sizce iyi bir kemancı olmanın olmazsa olmaz kriterleri nelerdir?

En başta enstrümanı sevmek, çok hassas duyabilen bir çift kulak, yetenek ve disiplinli çalışma. Kemanın sahip olduğu esneklik, kemancıya müzik yapması için çok geniş, özgür bir alan sunar. Saygıdeğer hocam Prof. Jerrold Rubenstein’ın çok hoş bir sözü vardır; “I’m not teaching you how to play violin, i’m teaching you how to use it.” (Sana nasıl keman çalınacağını öğretmiyorum, nasıl kullanılacağını öğretiyorum). Bu bakış açısı kemancının daha özgür düşünmesini ve teknik zorlukları daha rahat aşıp, özgürce müzik yapmasını sağlayacaktır.

Çocuklara klasik müziği ve kemanı sevdirmek adına müfredatta ve müzik eğitiminde nasıl değişiklikler yapılması gerekir sizce? 

Her okulun müfredatı kendine özgü. Fakat hepsinde karşılaşılan durum maalesef aynı. Öğrenciler enstrümanlarıyla ilgili çok az bilgiye sahipler. Enstrümanın tarihi, gelişim aşaması, orkestradaki yeri ve hatta nasıl bakım yapılacağıyla ilgili bile yeterli donanıma sahip olmayan öğrenci sayısı çok fazla. Bazı konservatuvarlarda bu saydıklarımın bir kısmı ders olarak işleniyor ama sadece lisans düzeyinde. Enstrüman bilgisi ve bakım onarımı ilk öğrenilmesi gereken ders bence. Temizlemeyi bilmediği için enstrümanını yıpratan ya da yanlış yöntemler kullandığı için enstrümanı kullanılamaz hale gelen öğrencilerimiz var. Bir başka eksiğimiz oda müziği ve orkestra dersleri. Özellikle oda müziği, öğrencilerin kendi aralarındaki uyumu doğal olarak keşfetmelerine olanak tanır. Kendi müzikal fikirlerini ortaya koyup, birlikte şekillendirmelerini sağlar. Sadece kendi çaldığı partiyi değil, bütün partileri bilmeyi ve dinleyerek, hissederek, birlikte nefes alarak çalmayı gerektirir. Oda müziğinde yetkin bir sanatçı, profesyonel hayatında her orkestraya uyum sağlayabilir. Orkestra dersi de en az oda müziği dersi kadar önemlidir. Öğrencinin kulağının genç yaşta orkestra tınısına alışması, dinleyerek çalması, eser tanıması ve şef takibi açısından, orkestra dersinin okullarda erken yıllarda başlaması önemlidir. Klasik müzik, keman veya başka bir enstrüman olsun, çocuklara sevdirmek için daha çok içselleştirmelerini sağlamak gerek. Bunu da ancak okullarda erken yıllarda başlayarak başarabiliriz. 

Yakın dönem hayalleriniz, planlarınız neler? 

Daha çok konser, daha çok proje ve sanatçının bir araya gelmesini, tanınmasını sağlayacak her türlü platformu oluşturmak adına çalışmalar sürdürmeyi planlıyorum.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s