Genç piyanist Hande Önder: “Piyanoda Hande Önder olmak için kendi müziğimi ve yorumumu bulmayı önemserim”

22 yaşında İzmir doğumlu piyanist Hande Önder, müziğe orgunda tüm çocuksu duyguları ve heyecanıyla Hatırla Sevgili parçasını çalarak “ısındıktan sonra”, bu bağlılığını 12 yaşında Şahan Çelik’ten piyano dersleri alarak farklı bir düzeye geçirmeye karar verdi. Ardından, 2011 yılında Bursa Uludağ Üniversitesi Devlet Konservatuvarı’nın sınavını kazanarak Gökhan Aybulus’un öğrencisi oldu. 2012 yılında eğitimine Özgür Ünaldı ile devam etti. Dolayısıyla piyano alanında iki duayen isimden ders alarak yetişen genç piyanist, sonraki sürecin tüm zorluklarını ve mücadelelerini sağlam bir temel üzerinden ilerleyerek göğüslemeye devam ediyor.

2015 yılında Hacettepe Üniversitesi Ankara Devlet Konservatuvarı’nın düzenlediği 2. Ulusal Piyano Yarışması’nda üçüncülük ödülüne layık görülen ve bu ödülü şu ana kadar aldığı ve ileride de alacağı tüm ödüllerden ayrı ve biricik bir yerde konumlandıran Hande Önder, aynı sene düzenlenen 16. Uluslararası Antalya Piyano Festivali’nde “Kamuran Gündemir anısına Genç Yıldızlar” konserinde, Türkiye’deki konservatuvarlar arasından seçilmiş 8 öğrenciden biri olarak yer aldı. 

2016 yılında Uludağ Üniversitesi Gençlik Senfoni Orkestrası’nın yılsonu konserinde şef Dağhan Doğu yönetiminde solist olarak yer aldıktan sonra yine aynı sene 1. Bursa Nilüfer Uluslararası Piyano Yarışması’nda ödül aldı. 2018 yılında Uluslararası Gümüşlük Klasik Müzik Festivali’nin düzenlediği Piyano Ustalık Sınıfları kapsamında Konrad Richter, Cyprien Katsaris ve Gülsin Onay ile çalışan Önder, eğitim hayatı boyunca; Alfredo Perl, Başar Can Kıvrak, Sabri Tuluğ Tırpan, Emre Elivar, Emre Şen, İris Şentürker, Patricia Buzari, Maija Weitz, Gülnara Aziz, Muhiddin Dürrüoğlu ve Hüseyin Sermet’in ustalık sınıflarına katılma fırsatı buldu. 

Halen Uludağ Üniversitesi Devlet Konservatuvarı’nda Lisans 3. Sınıf öğrencisi olarak piyano eğitimini Doç. Özgür Ünaldı ile sürdüren genç piyanist ayrıca 2018 yılından bu yana Paris’te dünyaca ünlü piyanist Cyprien Katsaris’in kabul ettiği birkaç öğrenciden biri olarak çok seçkin bir müzikal yolda ilerliyor. “Çalışmalarımızı özel olarak, evindeki Steinway piyanosuyla sürdürüyorduk. Maalesef şu anda pandemiden dolayı 1,5 yıldır gidemiyorum fakat her zaman iletişimdeyiz. Umuyorum ki pandemi bittiğinde çalışmalarımıza devam edeceğiz” diye ifade ediyor Katsaris’le olan temasını.

Özgür Ünaldı’nın “Argerich olma, Horowitz olma, Hande Önder ol” ve Gökhan Aybulus’un “Asla kendini beğenmediğini ve kötü geçtiğini belli etme. Her zaman dik dur ve kendine güven” öğütleri ışığında ilerleyen Hande Önder’i bir eser konusunda en çok heyecanlandıran aşama, notayı ilk eline aldığı zaman. “Bir eseri ilk defa tanımak kadar güzel bir duygu yok” diyor. Müzik, onun için zor çocukluğunun mücadelelerinde en büyük dost ve kurtarıcı olduğu için bu vefasını da sahnede devleşerek ve piyanoyla adeta dans ederek, müthiş bir güç ve azimle bu tutkusunu geliştirerek ödüyor. Bu değerli genç piyanistimizi tanımalısınız, hem de aşağıda çok samimi ve keyifli bir röportaj eşliğinde:

Müziğe olan yatkınlığınız ilk nasıl fark edildi? Daha sonra müzik çalışmalarınızı nasıl sürdürdünüz?

Müziğe, küçükken evde bulduğum orgla “Hatırla Sevgili” çalarak giriş yaptım diyebilirim. Detay vermemin sebebi, bu şarkının yerinin bende başka olması. O gün o orgla, çocukça, tertemiz duygularla, o şarkıyı çalmasaydım; sonrasında konservatuvar eğitiminin getirdiği bu kadar disiplin, baskı, stres ve yetersizlik duygusunun üstesinden gelemezdim. Ne zaman bu duyguların içinde kendimi kaybettiğimi düşünsem o günü ve bu işi neden yaptığımı hatırlarım. Sadece kendim için. 

Bunun üstünden yıllar geçtikten sonra Bursa’ya taşınmamla beraber okulumdaki müzik öğretmenimin aileme yeteneğim olduğunu ve ders almamı önerdiğini söylemesiyle 12 yaşındayken özel bir kurumda piyano dersi almaya başladım. Birkaç ay sonra yine okulumdaki müzik öğretmenimin beni konservatuvara yönlendirmesiyle sınavlara girdim ve konservatuvar eğitimim böylece başlamış oldu.

Gökhan Aybulus ve Özgür Ünaldı gibi iki değerli piyanistin öğrencisi oldunuz ve halen Ünaldı ile eğitiminizi sürdürüyorsunuz. Onların size verdiği ve asla unutmadığınız öğütleri paylaşır mısınız?

Gökhan Hoca’yla çok kısa bir süre çalışma fırsatım oldu, konservatuvara girdiğim ilk yıl. Daha sonra onun Eskişehir’e gitmesiyle Özgür Hoca’nın sınıfına geçtim. Gökhan Hoca’nın söylediği bir şeyi asla unutmuyorum. Eskişehir’in solistlik seçmelerine girmiştim ve Gökhan Hoca eşlik etmişti. Seçmelerin beklediğim gibi gitmediğini düşündüğüm için salondan çok üzgün çıkmıştım. Bekleme alanına geldiğim gibi tanıdığım, tanımadığım herkes bana doğru gelip nasıl geçtiğini sormuştu. Ben “Çok kötüydü!” diyecekken Gökhan Hoca konuşmama fırsat vermeden “Çok güzeldi, çok güzel çaldı. Sonuçları bekleyeceğiz.” demişti. Sonrasında da bana “Asla kendini beğenmediğini ve kötü geçtiğini belli etme. Her zaman dik dur ve kendine güven.” demişti. 

Aynısını Özgür Hoca da hep söyler. Ben duygularımla yaşayan bir insan olduğum için bunu yapmam çok zor oldu ama artık başardığımı düşünüyorum. 

Özgür Hoca ise ne zaman düşsem beni kaldırmak için ordadır. Bana bugüne kadar verdiği öğütleri yazmaya çalışsam sayfalar yetmez ama müzik hayatımın en merkezine koyduğum bir öğüdünü söyleyebilirim. Bana hep “Argerich olma, Horowitz olma, Hande Önder ol.” der, birine benzememi değil kendi müziğimi ve yorumumu bulmamı öğütler. Aynı zamanda her zaman tertemiz bir çalışsansa önemli olanın çıkardığımız ses, tını ve renkler olduğunu söyler.  

İlk ödülünüzü aldığınızda kaç yaşındaydınız ve neler hissetmiştiniz? 

15 yaşındaydım. Hacettepe Üniversitesinin düzenlediği 2. Ulusal Piyano Yarışması’nda 3.lük ödülü almıştım. Katıldığım ilk yarışma olması nedeniyle benim için çok değerli bir yarışma. Jüride İdil Biret, Ferhan-Ferzan Önder, Selçuk Gündemir ve Özgür Aydın gibi çok değerli piyanistlerimiz bulunuyordu. Çok heyecanlanmıştım çünkü kendimi kesinlikle yeterli görmüyordum, kendi çalışıma güveniyordum ama diğer herkesin benden çok üstün olduğunu düşünüyordum (Daha diğer yarışmacıların çalışını dinlememiştim bile!). Yarışma istediğim gibi gitmediği için ödül alabileceğimi düşünmüyordum. Bu yüzden ödülü aldığımda çok şaşırmıştım ve tarif edemeyeceğim bir mutluluk hissetmiştim. Mutluluktan tebriklere cevap bile veremediğimi hatırlıyorum.

Şu zamana dek çok değerli ödüller aldınız, yarışmalara katıldınız. Hayatınızda bir dönüm noktası olarak değerlendirdiğiniz ödülünüz hangisi oldu? 

Çok fazla yarışmaya girmedim, dolayısıyla çok fazla ödül de almadım. Fakat dünyanın en prestijli yarışmasından ödül alsam bile benim hayatımdaki en önemli yarışma ve ödül Hacettepe Üniversitesi’nin düzenlediği yarışma olacak. 

Önemli bir konservatuar eğitiminden geçtiniz. Bir piyaniste konservatuar eğitimi nasıl erdemler katıyor sizce? 

Konservatuvar eğitiminde en önemli şeyler disiplin ve çok çalışmak. Ama nasıl “erdemler” katıyor derseniz, erdem katan şey konservatuvar eğitimi değil. Konservatuvar eğitiminde yaşadığımız zorluklar ve bu piyasada karşımıza çıkan “ayrımcılık”lar ve bunlar bize bir seçim yapma zorunluluğu sunuyor.  Maalesef doğruluk, güvenilirlik, dürüstlük; bunlar artık şu anda yaşadığımız dünyada geçerliliği olan şeyler değil. Dünya adil bir yer değilken, her zaman “doğru”dan yana olmanın gördüm ki hiçbir anlamı yok. Ama bana sorarsanız seçimimi “doğru” yapmam dünya üzerindeki erdemli birkaç kişiden biri olmamı sağladı.    

Yarışmalar ve ödül mekanizmaları sizce bir müzisyen üzerinde nasıl bir etki doğurur? 

Müzikte, yorum önemli olduğu için bunun yarıştırılması mantıksız geliyor. Mesela benim beğendiğim bir yorumu bir başkası beğenmeyebilir. Ama günümüzde yarışmaların önemi gerektiğinden fazla artmış durumda olduğu için, neredeyse yarışmalarda ödül almamış müzisyenler “başarısız ve kötü müzisyen” olarak adlandırılabiliyorlar. Tabii bu etiketin yüzeysel bakış açısıyla yapıldığını düşünüyorum. Aslında yarışmaların önemi ödül almak ya da almamak değil, o sahnede bulunmak, tecrübe edinmek, müzisyenlerle tanışmak. En önemlisi de yarışmaya hazırlık aşaması. O aşamada insan çok fazla şey öğreniyor. 

Müzik tarihinde geçmişe ışınlanma şansınız olsa hangi dönemi tercih ederdiniz ve neden? 

Bu soruya her seferinde farklı bir cevap verebilirim ama şu anda Chopin’in eserlerine çalıştığım için onun yaşadığı döneme gidip kendi eserlerini nasıl yorumladığını dinlemek isterdim. Özellikle Mazurkalarını.  

2018 yılından bu yana Paris’te dünyaca ünlü piyanist Cyprien Katsaris’in kabul ettiği birkaç öğrenciden biri olma şansına eriştiniz. Çalışmalarınızı nasıl sürdürüyorsunuz? Fransa’daki müzik eğitimiyle Türkiye’yi kıyaslarsanız nasıl bir tablo çıkıyor ortaya?  

Cyprien Katsaris, herhangi bir kuruma bağlı değil. Çalışmalarımızı özel olarak, evindeki Steinway piyanosuyla sürdürüyorduk. Maalesef şu anda pandemiden dolayı 1,5 yıldır gidemiyorum fakat her zaman iletişimdeyiz. Umuyorum ki pandemi bittiğinde çalışmalarımıza devam edeceğiz. 

Fransa’daki müzik eğitimi hakkında pek bilgim yok. Dediğim gibi Katsaris bir kuruma bağlı değil. Ama kendisi Paris Konservatuvarı’ndan mezun olduğu için şöyle bir çıkarımda bulunabilirim: Daha çok teknik ve çalışma stilleri üzerine bir eğitim var. 

Bir müzisyenin imkanları dahilinde yurtdışında okuması ve yurtdışında konserler vermesi sizce önemli mi, neden? Sizce buna yönelik nasıl destek mekanizmaları yaygınlaştırılmalı? 

Bence bir müzisyenin dünyaya açılması; farklı tecrübeler edinmesi, farklı hocalarla çalışması, farklı kültürler tanıması, farklı dinleyici kitlelerine ulaşması çok önemli. Özel kurum ve kuruluşların yanı sıra devletin de sanata ve sanatçılara daha fazla destek ve değer vermesi gerektiğini düşünüyorum. Maalesef şu anda bunu yeteri kadar göremiyorum. 

Piyanonuzla herhangi bir sosyal sorumluluk projesine katıldınız mı? 

Gerçekleştirmeyi hedeflediğim projeler var. 

Müzik sizce toplumda ne tür işlevler yerine getirir? 

Müziğin, unuttuğumuz veya hayatımızda arka plana attığımız duyguları ve düşünceleri yüzeye çıkardığını düşünüyorum. Biz fark etmeden sorgulamamıza ve hissetmemize yardımcı oluyor. 

Müzik çalışmalarınız sırasında herhangi bir kurumsal destekten yararlandınız mı? Bunlar size nasıl yardımcı oldu? 

Herhangi bir kurumsal destekten yararlanma şansım olmadı. Bundan sonraki eğitim hayatımda destek için başvuracağım yerlerden olumlu dönüşler olmasını umuyorum.

Kişinin iyi bir piyanist olmasının koşulları sizce neler?

Çok çalışmak, çok araştırmak ve disiplinli olmak dışında bu işin sevgiyle yapılması gerektiğini unutmamak lazım. En önemlisi kendini dinlemek ve kendi beğendiğin şekilde çalmak. Bir başkasına beğendirmek için çalmak çok dağınık sonuçlar çıkarabiliyor. 

Bir müzisyenin repertuarında mutlaka olmalı dediğiniz beste hangisi? 

Kalıplaşmış bir cevap vermeyeceğim. En iyi çaldığını düşündüğü, çalarken en rahat ve iyi hissettiği bütün eserler…  

Eserlerini çalmaktan en çok hoşlandığınız kompozitör ve “vazgeçilmez piyano parçanız” hangisi?

Çok fazla var ama seçmem gerekirse, bu sefer klişe bir cevap vereceğim, Chopin çalmayı seviyorum. Ama “vazgeçilmez piyano parçam” Chopin’den değil. Çaykovski’nin Mevsimler’inden Haziran’ın benim için yeri çok değerli. 

Piyano çalarken en büyük motivasyon kaynağınız nedir? 

Zor bir çocukluk geçirdim ve beni o çıkmazdan müzik kurtardı. Kendime hep bunu hatırlatırım.

Şu ana kadar piyano çaldığınız en etkileyici mekan hangisi oldu? 

Çok farklı yerde çalma şansım olmadı şu ana kadar ama aralarından seçecek olursam Gümüşlük Festivali’nde Toprak Ev’de verdiğimiz konseri hiç unutmam. Cırcır böceklerinin sesleri ve rüzgarın esintisinin yarattığı güzel hislerle çalmak unutulmazdı benim için. 

Bir beste çalarken en heyecan duyduğunuz aşama hangisi? 

Notayı ilk elime aldığım zaman. Bir eseri ilk defa tanımak kadar güzel bir duygu yok. 

Piyano dalında uzmanlaşmak isteyen üstün yetenekli çocuklara tavsiyeniz ne olur? 

Piyano çok özel bir enstrüman, bu anlamda piyanoda uzmanlaşmak isteyen kişinin ancak kendi sevgi ve isteğiyle bunu başarabileceğini düşünüyorum. Profesyonel destek noktasında önerebileceğim şey bu alanda kendilerine en iyisini katabileceğini düşündükleri bir öğretmen bulmaları.

Yakın döneme dair hedefleriniz ve orta vadeli hayalleriniz neler? 

Mezun olduktan sonra eğitimime yurtdışında devam etmek istiyorum. Bizim eğitimimiz hiçbir zaman bitmiyor. Sadece kariyer odaklı çalışmalardan ziyade, beni kültürel ve sosyal anlamda da geliştirebileceğini düşündüğüm yarışmalara katılmak istiyorum. Önümüzdeki seneler için ilk hedeflerim bunlar. Hayallerimi söylemeyeyim çünkü söyleyince kaybedebiliyormuşuz diyorlar 🙂 

Gençlere kendilerini tanıtma ve anlatma fırsatı sunduğunuz için ve buna beni de dâhil ettiğiniz için çok teşekkür ederim. 

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s