Süreyya Operası’nda sahne alan piyanist Esin Nisa Akgünay: “Müzik başlangıçta çok soyuttu, zaman geçtikçe vazgeçilmezim oldu”

2004 yılı İstanbul doğumlu olan Esin Nisa Akgünay’ın müzikle olan ilk teması, yedi yaşında İstanbul Kadıköy Çocuk Sanat Merkezi’nde piyano sınavlarına girip başarıyla kazanmasıyla başlamış. Burada 3 yıl boyunca Sinem Çikot’la beraber ilk piyano eğitimini alan piyanist, ayrıca zaman zaman Melih Taşçı ile çalışmış.

Notaları okuma esnasında sesinin de güzel olduğunu fark eden koro öğretmeni sayesinde çocuk korosuna seçilmiş ve yılsonu gösterilerinden birinde Süreyya Operası’nda gerçekleşince müziğe olan ilgisi daha da perçinlenmiş. Prof. Dr. Zeynep Lale Ferdinoğlu ile çalışma imkanı olmuş. Süreyya Operası’nı “Muhteşem, büyüleyici bir atmosfer. Sahnede olmak, alkışlar heyecan verici” olarak tanımlayan Esin Nisa’nın gönlünde o sahnede piyanouyla konser vermek de var.

2015 yılında Trakya Üniversitesi Devlet Konservatuvarı’nı kazanıp Dr. Öğr. Üyesi Akın Araboğlu ile piyano çalışmalarına başlamış olan Esin Nisa, Pera Piyano Festivali’ne 2016 yılında katılmış ve sonraki yıllarda okulundaki birçok farklı konserde performans sergilemiş. “İlk başladığımda her şey çok büyüleyici fakat bir o kadar da zordu çünkü her şey çok soyuttu fakat zaman geçtikçe müzik benim için daha anlaşılır oldu ve vazgeçilmezim haline geldi” diye ifade ediyor gelişim sürecinde yaşadıklarını.

Trakya Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Keman Bölümü öğrencisi olan kardeşi Mina Akgünay ile birlikte “Akgünay Kardeşler” olarak aktif bir şekilde çalışmalarını sürdüren Esin Nisa, bugüne dek Gülsin Onay, Eser Bilgeman Şakir, Roberto Issoglio, Gökhan Aybulus, Ayça Aytuğ, Gülnara Azizova’nın ustalık sınıflarında yer almış ve bugünlerde Dr. Öğretim üyesi Akın Araboğlu ile çalışıyor. Bir yandan da, İtalyan Maestro Aldo Ragone ile çalışmalarına devam ediyor.

Ailesi dışında herhangi bir destekten yararlanmayan Esin Nisa, kurumsal destek mekanizmalarının müzisyenler açısından önemini şu şekilde ifade ediyor: “Bu şartlarda sanat yaparken tek düşündüğümüz sanat olmaktan çıkıyor ve hayallerimize ulaşmak için bu yolun daha kolaylaştırılması gerektiği kanısındayım.”

Piyanistlik yolunda azimle ilerleyen Esin Nisa Akgünay’ı tanımak ister miydiniz?

Müzik serüveniniz Kadıköy’de başladı ve yıllar içerisinde kartopu etkisiyle büyüdü. Biraz ilk günlerden günümüze kısa bir özet yapar mısınız içinden geçtiğiniz serüveni ve mücadelelerinizi? 

İlk piyano öğrenimim Kadıköy Çocuk Sanat Merkezi’nde sınavlara girmemle başladı.  Artık müzik benim için vazgeçilmez olmuştu. O dönemde ilk eğitimimi veren piyano öğretmenim Sinem Çikot ve zaman zaman Prof. Dr. Zeynep Lale Feridunoğlu ile ders çalışmalarım oldu. Öğrenimime İstanbul’da devam ettiğim sürede ek olarak Piyanist Melih Taşçı ile çalışmalarım devam etti. 2015 yılında Trakya Üniversitesi Devlet Konservatuvarı piyano bölümünü kazandım ve Dr. Öğr. Üyesi Akın Araboğlu ile çalışmaya başladım.  Akın öğretmenim piyano çalışmalarına başladığım ilk andan itibaren fikirleri ve müzikal düşünceleri ile her zaman benim için çok önemli olmuştur ve kendisiyle çalışmalarımın müzikal gelişimimde katkısı oldukça fazladır. Aynı zamanda uluslararası platformdaki eşsiz deneyimlerinden faydalanmak ve müzikal kariyerime farklı bir bakış açısı kazandırmak amacıyla Maestro Aldo Ragone ile çalışmalarıma devam ediyorum.  Onun engin tecrübesi, bilgisi ve disiplini bu konudaki gelişimimde çok önemli yeri vardır. (Maestro Aldo Ragone, Doctor of Musical Arts, Professor of Piano at State Conservatory of Music of Campobasso, İtalya) 

İlk başladığımda her şey çok büyüleyici fakat bir o kadar da zordu çünkü her şey çok soyuttu fakat zaman geçtikçe müzik benim için daha anlaşılır oldu ve vazgeçilmezim haline geldi.

Piyano eğitiminizle birlikte koro çalışmalarınız da devam etti. Peki bu iki süreç sizce birbirini besler mi? Bir piyanistin şan ve solfej eğitimi hangi açılardan önemli? 

Küçüklüğümden beri şarkı söylemeyi hep çok sevdim. Katıldığım koro çalışmalarının beni beslediği ve müzikal eğitimime katkı sağladığına inanıyorum. Sadece bir piyanistin değil müziğin her alanında şan ve solfejin bir zemin oluşturduğunu ve bir eseri çalışırken hissetmek, yaşatmak ve ortaya çıkarmakta her birinin önemli bir rolü olduğunu düşünüyorum.

Yılsonu gösterilerinden birinde sahneye çıktığınız Süreyya Operası’nın atmosferini nasıl tanımlardınız? 

Süreyya Operası… Muhteşem, büyüleyici bir atmosfer… Sahnede olmak, alkışlar heyecan verici. Bu duyguyu ilk orada yaşadığımdan olacak ki gönlümde o sahnede piyanomla konser vermek var.

Peki en unutamadığınız sahne deneyiminiz ve/veya sahnedeki anekdotunuzdan söz eder misiniz? 

Sahneye çıktığım her konserde farklı bir heyecan yaşıyorum ama benim için en unutamadığım an; bu heyecanın yanında bana gurur duygusunu hissettiren 8. Sınıf öğrencisi olmama rağmen öğretmenim Akın Araboğlu’nun öğrencileri arasından yıl sonu konseri için beni seçmiş olmasıdır. 

Şu ana dek katıldığınız yarışmalar ve dereceler nelerdir? 

Bu zamana kadar en büyük yarışım kendimle oldu hep. Kendimi nasıl daha fazla geliştirmeliyim diye düşündüm. Yarışmalar yerine festivallere katılmayı tercih ediyorum ama ileriki zamanlarda neden olmasın…

Hangi ustalık sınıflarına katıldınız ve bunlar esnasında aklınızda kalan “öğütler” neler oldu? Ustalık sınıfları, müzik çalış biçiminiz üzerinde nasıl etkiler doğurdu? 

Gülsin Onay, Roberto Isogglio, Prof. Dr. Eser Bilgeman Şakir, Gülnara Azizova, Doç. Gökhan Aybulus ve Prof. Ayça Aytuğ’un ustalık sınıflarına katıldım.  Her bir usta öğreticiden birbirinden değerli ve çalışmalarıma katkı sağlayan bilgiler edindim. Sadece bilgileri ile değil, nahif duruş ve davranışlarıyla örnek aldığım ve çalışma fırsatı bulduğum için kendimi şanslı buluyorum. Bu çalışmalarda Prof. Dr. Eser Bilgeman Şakir’in çalışmalarımı yüreklendirici sözleri, Gülsin Onay’ın el bilek gelişimi için önerdiği teknik çalışma önerisi, Gülnara Azizova’nın disiplinli çalışma yöntemleri en çok aklımda kalanlar arasındadır.

Bir yandan da Trakya Üniversitesi keman bölümü öğrencisi kardeşinizle birlikte sahne alıyorsunuz. Piyano-keman düosu sizde nasıl duygular uyandırır ve kardeşle sahneye çıkmanın zorlukları var mı? 

Kardeşimle sahne aldığımız her an benim için çok özel. Beraber sahnedeyken heyecandan daha çok huzurlu hissediyorum. Tabi bunun yanında çalışma zorlukları zaman zaman oluyor ama sahneye çıkınca bütün zorluklara değdiğini hissediyorum. Enstrümanlarımızın birbirine yakıştığını ve bütünleştiğini düşünüyorum.

Besteler yapıyor musunuz peki? 

Ciddi olarak beste çalışmaları yapmadım. Eserleri çalışırken ilham alıp doğaçlama çalışmalarım oluyor.

Vazgeçilmeziniz olan piyanistler hangileri? 

Yabancılar arasında Richter, Glenn Gould, Lang Lang, Arthur Rubinstein, Martha Argerich, Türk piyanistler olarak ise Gülsin Onay, İdil Biret, Güher/Seher Pekinel’den söz edebilirim.

Eserlerini çalmaktan en çok hoşlandığınız kompozitörleri öğrenebilir miyim? 

En çok severek çaldığım besteciler Chopin, Tchaikovsky, Beethoven, Haydn, Bach sanırım.

Hayattaki mücadelelerinden en çok etkilendiğiniz müzisyen hangisidir? 

Tabii ki Chopin, çünkü çok büyük bir yaşam mücadelesi vermiş sevdiği topraklardan ayrılıp başka ülkelerde yaşamış ve hep bir memleket özlemini içinde barındırmıştır. Bu yaşadıklarını, özlemini bestelerine yansıtmış günümüze kadar da eserlerinde bu özlemi hissedilmiştir. Ben de çalarken Chopin’in hüzün ve mutluluğunu bir eserde birlikte yansıtmasını çok seviyorum; o yüzden Chopin’in eserlerini çalarken o hisler beni alıp götürür.

Yaşıtlarınız arasında -konservatuvar çevreniz hariç- klasik müzik ilgisi ne durumda? Klasik müzik sevgisi sizce halen “elitist” bir uğraş olarak mı görülüyor, neden? 

Yaşadığım çevreden çok yaşadığımız dönemde enstrümanlara karşı bir ilginin olduğunu düşünüyorum. Ama klasik müzikle yaşamak, klasik müziği tam anlamıyla hissetmek belki belli bir kesime ait değil ancak ruha hitap eden bir durumdur.

Müzik çalışmalarınız sırasında herhangi bir kurumsal destekten yararlandınız mı? Bu destekler müzisyenler açısından yeterli mi sizce? Daha başka neler yapılmalı? 

Müzik çalışmalarım sırasında ailem dışında herhangi bir destek almadım.  Oysaki bir öğrenci ve müzisyen olarak alınacak desteklerin çok büyük olumlu etkisi olacağını düşünüyorum. Çünkü bu şartlarda sanat yaparken tek düşündüğümüz sanat olmaktan çıkıyor ve hayallerimize ulaşmak için bu yolun daha kolaylaştırılması gerektiği kanısındayım.

Geleceğe dair kısa ve orta vadeli hayallerinizden söz eder misiniz? 

Bu pandemi sürecinde sahnelerden o kadar uzak kaldık ki ilk hayalim tekrar sahneye çıkabilmek, festivallere katılabilmek. Sanatımı en güzel şekilde icra ederek dünyanın tanıdığı iyi bir piyanist olmak en büyük hayallerim arasında.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s