İsmi gibi “bilge” bir çocuk piyanist çıktı bu kez karşıma. Üç yaşından beri müzikle iç içe geçen bir çocukluk, ardından matematik zekasının ortaya çıkışı, sekiz yaşında başladığı piyano eğitimi ve bir yandan da sayısal zekasının deha seviyesinde olduğunun bilimsel olarak kanıtlanması… Tüm bunlar Bilge Kağan’ın piyanistlik yolunda matematiğin de katkısıyla çok süratli ve azimli şekilde ilerlemesinin altyapılarını oluşturdu. Bilge Kağan için bir piyanistin matematik bilgisi mühim: Zira, “çalacağı bütün eserlerdeki aralıkları kolay bir şekilde hesaplamasını sağlar. El refleksi, beyinle koordine olur ve bu da piyanistin daha kolay ilerlemesini sağlar” diye ifade ediyor bunu.
Kendisi, Türkiye Üstün Zekalılar ve Üstün Yetenekliler Eğitim Kültür Sağlık Vakfı (TÜZYEKSAV) bünyesindeki ortaokula giderken, bir yandan da London College of Music piyano alanında en önemli sertifikaları alarak mezun oldu, dolayısıyla halihazırda uluslararası geçerliliği olan bir müzik lisesi mezuniyeti de var. Şu anda Anadolu Lisesi 10.sınıf öğrencisi olan Bilge Kağan, bir yandan da ses kayıtlarıyla ilgili bilgisayar programlarını kullanmak üzere de eğitimler yapıyor. Ayrıca, Devlet Opera ve Balesi Çocuk korosuna seçildi ve oradan sonra Devlet Opera Balesi Gençlik Korosu’ndan da mezun oldu.
2 Eylül 2016 tarihinde Nazım Hikmet Kültür ve Sanat Merkezinde gerçekleştirilen Üstün Yeteneklilerin Eğitiminde İyi Uygulamalar Çalıştayı’nda, kendisine ait dört bestesini icra eden, 2017 – 2018 yıllarında Devlet Opera ve Balesi tarafından sahnelenen Carmen ve Fındıkkıran adlı operalarda görev alan Bilge Kağan, ayrıca 23 Nisan 2017 tarihinde, Devlet Opera ve Balesi (DOB) ve Jandarma Genel Komutanlığı tarafından ortaklaşa hazırlanan 23 Nisan’a özel klipte ve koroda yer aldı, 20 Nisan 2018 tarihinde Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı Çocuk Korosu’nda bulundu, 27 Mayıs 2018 tarihinde Devlet Opera ve Balesi Çocuk ve Gençlik Korusu Leyla Gencer Sahnesi’nde verilen konserde Fırtına isimli bestesini piyanoda icra etti, 2019 yılı Mayıs ayında DOB Gençlik Korosu’nda, Hacettepe Gençlik Senfoni orkestrasıyla ve DOB Genel Müdürü Murat Karahan’ın da katıldığı Gençlik Marşı klibinde yer aldı.
Keman virtüözü ve devlet sanatçısı Suna Kan ile tanıştıktan sonra, kendisine bestelerini piyanoyla seslendiren ve Suna Kan’dan beğeni toplayan Bilge Kağan’ın ardında onu çok iyi yönlendiren bir aile de var. Annesi bir anılarını şöyle aktarıyor: “Bazen Bilge Kağan’la anne-oğul güzel sohbetlerimiz olurdu. 2011 yılında henüz altı yaşındayken yine böyle güzel bir sohbetimiz esnasında konu özgürlüğe geldi. Oğluma dedim ki: “Bak oğlum, insanın hayattaki en değerli şeyi özgürlüğüdür.” O da bana: “Demek ki özgürlük önemli bir şey, satrançtaki vezir gibi, çünkü vezir istediği her yere gidebiliyor” dedi.”
Bilge Kağan, “nev-i şahsına münhasır” diyebileceğimiz, özel çocuklardan. Kimsenin etkisi altında kalmayı sevmeyen, bu yüzden yarışmalara bir açıdan anlaşılabilir düzeyde “itiraz” eden, kendi yolunu, kendi sesini ve soluğunu bulmaya çabalayan, kısacası özgün olmaya ve müziği de bu özgünlüğünün içinde tasarlamaya çalışan bir müzisyen. Müziğin girdapları, dalgalanmaları, duygu patlamaları da onun kendi içinde yaşadığı çalkantılara bir nevi ışık tutuyor, eşlik ediyor. O yüzden bazen piyanoda, bazen gitarda buluyor kendisini. Bazen hiç egzersiz yapmıyor enstrümanlarla, bazen de tüm gün onların başında duruyor.
Öte yandan, bir aile anısı da Bilge Kağan’ın içindeki o sözünü ettiğim fırtınaların en yalın ve çarpıcı ifadesi aslında: Aile arasında evde satranç turnuvası düzenlemişler bir gün ve eşleşmelerden sonra birinciyi belirlemişler. Akabinde Bilge Kağan odasına gidip uyumuş, bir süre sonra aniden kalkıp annesinin yanına gelmiş. “Beynimde sesler var anne, piyanoya dökmeliyim” demiş ve o anda spontane bir bestesini icra etmiş. Bu durumunu “Parmaklarım beynimin hızına yetişemiyor, çalmakta zorlanıyorum” diyen bu özel yeteneğin ciddi bir eğitim ve yönlendirmeyle çok daha önemli bir konuma geleceğine ve piyanosundaki o dehasını çok daha geniş kitlelere, daha elverişli koşullar altında ulaştıracağına tüm kalbim ve kulaklarımla inanıyorum. Onun da dediği gibi; ne de olsa piyanosuz hayat, ketçapsız patatese benzer.
Bilge Kağan ismin gibi piyanoda bir bilge olma yolunda ilerliyorsun. Bu süreçteki azmini ve çalışkanlığını öncelikle tebrik ederim. Üç yaşından beri başlayan müziğe olan ilgini bize anlatır mısın? İlk bestenden, matematiğin müzik sevginin gölgesinde kalmasından, sekiz yaşında ilk piyano eğitiminden bugüne gelmende nasıl dönemeçlerden geçtiğinden söz eder misin?
Teşekkür ederim. İlk bestemi piyano başında aklımdan geçen melodiyi tuşlara aktarmayı deneyerek yapmıştım armoni bilgim olmadan. 8-9 yaşlarında ailem bana müzik eğitimi almam için bir hoca buldu ve benden enstrüman seçmemi istedi. Ben ilk başta gitar istiyordum fakat piyanoyu görünce fikrim bir anda değişti. Önce temel eğitimimi aldım sonra ortaokulumda atölye dersleri sayesinde armoni eğitimi almaya başladım, sonra London College of Music (LCM) sınavlarına girmeye başladım ve şu an LCM grade 8den mezunum.
Bu süreçte hangi korolarda bulundun? Oradaki diğer çocuklarla birlikte böyle bir projede bir arada olmak sana neler kattı?
Önce okul korosunda sonra Devlet Opera ve Balesi çocuk ve gençlik korolarında bulundum. Koroların bana müzikal anlamda bir şey kattığını söyleyemem fakat koro disiplini çok başka oluyor. Sahne tecrübesi de kazandım korolar sayesinde.
Yarışmalara katılmayı sevmiyorsun. Bu, birçok üstün yetenekli çocukta sıklıkla rastladığım bir durum. Sebebi nedir?
Yarışmalara katılmak istemiyorum çünkü bana bir şey katmıyorlar. Daha önce bir yarışmada diğerlerine nazaran hak ettiğim puanın çok altında almam ve benden az puan alan bazı öğrencilerin ödül alması zaten bu durumu çok iyi gösterdi. Ne yazık ki Türkiye’de tanıdığınız olmadan torpil olmadan bu tarz alanlardan başarıyla çıkmanız imkansıza yakın.
Dört tane besten var. İlkinden başta söz etmiştik, diğerlerinden kısaca bahseder misin? Toplumsal olaylar üzerine de besteler yapmayı düşünüyor musun?
Aslında dört değil birçok bestem var fakat benim de sayısını bilmememle beraber zaman içinde daha önce yaptığım şeyleri beğenmediğim daha doğrusu basit bulduğum için hafızamdan sildiğim bestelerim var. Onun haricinde tamamlayamadığım yarım kalan bestelerim de var. Evet toplumsal olaylar üzerine de beste yapmayı düşünüyorum.
2017 – 2018 yıllarında Devlet Opera ve Balesi tarafından sahnelenen Carmen ve Fındıkkıran adlı opera ve balelerde görev aldın. Bu operalardaki deneyimin sana neler kazandırdı?
Tabii ki en başta para kazandırdı 😊. Onun haricinde de operaların ,balelerin arka planını görmemi ve o disiplini kazanmamı sağladı.

Peki bir zaman makinen olsa, geçmişte hangi kompozitörle tanışmak isterdin ve ona ne söylerdin / ne sorardın?
Clementi’ye gider ve eserlerinin tahmin edilebilir ve hep gam üzerinden yürüyen melodilere sahip olması sebebiyle diğer besteciler tarafından ağır eleştirilere maruz kalacağını söylerdim. O da daha farklı şeyler denerdi.
Senin için “vazgeçilmez” olan besteci kim ve neden?
Beethoven. Müzik anlayışının bambaşka olduğunu düşünüyorum. Zaten müzikte çağ açıp çağ kapatmış bir bestecidir kendisi.
Suna Kan’la tanışma onurunu yakalayan çocuk müzisyenlerden birisin. Eminim çok heyecanlanmış ve mutlu olmuşsundur. O anını bize de aktarır mısın?
Suna Kan Türkiye’miz için çok önemli bir sanatçı. Onunla tanışma şansı yakaladığım için çok mutluyum bu imkanı bana tanıdıkları için Tüzyeksav Liderler Okuluna çok teşekkürler. Suna Kan benim bestemi dinledikten sonra bana ‘’Armoni eğitimi alıyor musun yoksa tamamen içgüdüsel mi?’’ diye sormuştu. ‘’Armoni eğitimi almıyorum’’ dediğimde ise çok şaşırmış ve beni tebrik etmişti.
Peki, Türkiye’den ve dünya çapında ilham aldığın, beğendiğin piyanistler kimler?
Tabii ki Fazıl Say’ı örnek alıyorum. Ama ilham aldığım pek birisi yok. Genelde kendi müziğimi yapmaya çalışıyorum.

Sence bir piyanistin iyi bir matematik bilgisi olması ona neler katar?
En basitinden çalacağı bütün eserlerdeki aralıkları kolay bir şekilde hesaplamasını sağlar. El refleksi, beyinle koordine olur ve bu da piyanistin daha kolay ilerlemesini sağlar.
Biraz da başarısızlıklardan söz edelim. Müzik hayatında “başarısızlık” olarak gördüğün neler oldu? Bunlar sana sonraki dönemler için nasıl bir güç ve motivasyon sağladı?
Bir başarısızlığım yok çok şükür. Girdiğim bütün müzik sınavlarını geçtim. Yarışmalarda bir başarı getiremedim ama bu benim başarısızlığım değildi.
Çalmakta zorlandığın eserler olunca ne yapıyorsun?
En son Mozart’ın bir eserinde zorlandım. Çalmak zorunda olmadığım için pes edip Chopin’le devam ettim ama pes etmeyi kimseye önermiyorum çünkü Mozart’a geri döneceğim.
Bir yandan da müzik ile kodlamayı buluşturma yolunda bazı girişimlerde bulunuyorsun. Bunları biraz anlatır mısın? Müzik öğretmenin sana nasıl önerilerde bulunuyor?
Umut Can Ergörün Hocam bana her esere başlamadan önce genel hatlarıyla bir kalem alıp eserin analizini yapmayı kazandırdı. Böylece çalacağımız eserin ne olduğunu anlıyoruz tıpkı yediğimiz yemeğin ne olduğunu önceden görmek gibi.
Sence özgürlük ne demek?
Özgürlük kısıtlanmama durumudur. Bu kısıtlanmama durumu başkasını kısıtlıyorsa bu özgürlük değildir. Dışarıdan gelen şeylere bir şey yapamayız fakat kendi içimizde özgür olduğumuzu düşünüyorum.
Müziği bir renkle ilişkilendirsen, hangi rengi seçerdin?
Beyazı seçerdim. Bütün renkler beyazdan oluşur ve iyisiyle kötüsüyle hayatın bütün yönlerinin de müziğin içinde olduğunu düşünüyorum. Tıpkı bütün renklerin beyazın içinde olması gibi.
Piyanonla günde kaç saat alıştırma yapıyorsun?
Bazen hiç çalışmadığım bile oluyor, iki enstrüman çaldığım için o günümü gitarla geçiriyorum. Eğer bir sınava hazırlanıyorsam günde 2-4 saat çalışıyorum. Sınav falan yoksa da o haftaki görevlerimi tamamlayacak şekilde gerekirse 15dk gerekirse 1 saat piyanoyla haşır neşir oluyorum.
Piyanosuz bir hayat neye benzer?
Piyanosuz bir hayat ketçapsız patatese benzer.
Peki klasik müziği neden seviyorsun? Arkadaşların arasında klasik müziği sevmeyenler var mı? Onlara bu sevgini aşılamaya çalışıyor musun?
Klasik müziği seviyorum çünkü; klasik müzik olmasaydı diğer müzik türleri olmazdı. Klasik müziği zorlaştırarak veya basite indirgeyerek diğer müzik türlerinin armonik yapısı oluştuğunu düşünüyorum. İllaki vardır klasik müziği sevmeyen ama müzik zevki biraz insanın içindedir. Onlara klasik müziği sevdirmeye çalışmıyorum.