Genç flüt sanatçısı Duru Özçelik: “Türkiye, müziğin değer gördüğü yerler arasına girmeli.”

18 yaşındaki Elif Duru Özçelik, 7 yaşında piyano çalmaya başladıktan sonra, Anadolu Üniversitesi Devlet Konservatuarı’nı kazanarak gerçek tutkusuna, flüte yönelmeye karar veren genç müzisyenlerden. İlk solistlik konserini Anadolu Üniversitesi Senfoni Orkestrası ile birlikte Vivaldi’nin Fa Majör Flüt Konçertosu’nu seslendirerek veren Duru, 21 Ekim 2017’de gittiği Bulgaristan’ın Varna şehrinde ikincisi düzenlenen uluslararası flüt yarışmasında ikincilik ödülü aldı.

Bu ilk uluslararası nitelikteki ödülün ardından ise Duru’nun flüt kariyerindeki yükselişi başlarken, bir yandan da Doğuş Çocuk Senfoni Orkestrası’nı kazandı. 2018 yılında düzenlenen Association a travers la flute 8. Uluslararası Flüt Yarışması’nda birincilik ödülü alması ve 25 Aralık 2019 tarihinde Viyana’daki Richard Wagner Konservatuvarı’nı kazanması ise Duru’nun müzikal kariyerinin önemli birer kilometre taşı oldu.

Eugen Bertel, Ayla Uludere, Massimo Mercelli, Bülent Evcil, Raffaele Travisani ve Sibel Pensel’in ustalık sınıflarına katılan Duru için, G. Bizet Carmen Fantasy adlı eseri, teknik ve müzikal açıdan en çok zorlayıcı eser olmuş. Duru, Türkiye’de Konser salonu eksikliğine, genç müzisyenlere verilen desteklerin artırılması gerektiğine dikkat çekiyor ve kendi gözlemlerinden yola çıkarak “Müziğin değer gördüğü yerler denildiğinde aklımıza gelen yerlerin içinde Türkiye’nin de olması için gereken her şeyi yapma” çağrısında bulunuyor.

Flütünü alıp Yeni Zelanda’da Ateş Böceği Mağarası’nda bir resital vermeyi herşeyden çok isteyen Duru’nun bu hayali umarım günün birinde gerçekleşir ve o karanlık mağarayı ışık cennetine dönüştürebilir güzel müziğiyle.

Duru ile keyifli söyleşimize aşağıdan ulaşabilirsiniz.

Flütünüzle dostluğunuz, müzik yolculuğunuz kaç yaşında nasıl başladı? Nasıl devam ediyor? 

7 yaşındayken piyano çalmaya başladım. O zamanlar İstanbul’da bir kursa gidiyordum fakat notaları uzun bir süre öğrenemedim, ezberleyemedim. Öğretmenimin parmaklarına bakarak çalmaya çalışıyordum. Her derste kitabımda ‘notalar ezberlensin’ yazısıyla eve dönüyordum. O zamanlar bu durumdan dolayı piyanoyla aram bozuldu denilebilir. Daha sonrasında Eskişehir’e taşındık ve burada yeniden piyano dersleri almaya başladım ve öğretmenimin beni yönlendirmesiyle konservatuvar sınavına hazırlandım. 5. sınıftan beri, yani 8 yıldır konservatuvarda okuyorum. Ve yine beşinci sınıftan beri yani 8 yıldır Burçin Barut Dikicigiller’in flüt sınıfında konservatuvar eğitimime devam ediyorum.

Konservatuara girişte enstrüman seçimi büyük ölçüde sizin dışınızda gelişen bir süreç; hatta siz piyano çalmaya başlamıştınız ilk başta. Ancak şunu merak ediyorum, en baştan beri hayaliniz flüt çalmak mıydı? 

Hayır değildi. Kafamdaki sıralama keman, piyano daha sonra flüttü. Nedendir bilmem en çok keman çalmak istiyordum ama şu anda iyi ki beni flüte seçmişler diyorum. 

Katıldığınız konserlerden, yarışmalardan, ödüllerinizden söz eder misiniz? Örneğin yurtdışı yarışmaların Türkiye’dekilerden bir farkı oluyor mu? 

İlk katıldığım yarışma Ekim 2017’de Bulgaristan’ın Varna kentinde düzenlenen ‘European Music Academy Varna Second International Flute Competition’ yarışmasıydı. Kendi yaş kategorimde ikincilik ödülü aldım. Şubat 2018’de Fransa’nın Nice kentinde düzenlenen Association a travers la flute 8th International Flute Competition yarışmasında tüm jüri üyelerinin oy birliği ile birincilik ödülüne layık görüldüm. Farklı kültürden insanlarla ve hocalarla tanışma fırsatı buldum bu yarışmalarda. 

Sizce bir flüt virtüözünün ustalık sınıflarına katılması onda nasıl değişimler / yetkinlikler yaratır? Sizin hayatınızda en çok iz bırakan ustalık sınıfı hangisi olmuştu? 

Gittiğim ustalık sınıflarının her birinde farklı farklı şeyler öğrendim. Bakış açımı genişletmeme çok yardımcı olduklarını düşünüyorum. Bu meslekte uzmanlaşmış hocalarımın bugüne kadar biriktirdikleri bilgilerini bizlerle paylaşıp bizlere yol göstermeleri çok değerli. Aynı zamanda diğer konservatuvar öğrencileriyle tanışma ve diğer okullardaki ders işleyişlerinden haberdar olma ve beraber çalma fırsatı bulabiliyoruz. Bülent Evcil’in birçok kez ustalık sınıflarına katılma şansım oldu. Sürekli dinlediğim, örnek aldığım bir müzisyen ve her gittiğim ustalık sınıfında kendisinden çok şey öğrendim, müzikal gelişimimde çok katkısı olduğunu düşünüyorum. 

Flütünüzün sesini doğada neye daha çok benzetirsiniz?


Flütün sesi doğayla gerçekten uyumlu. Kuş cıvıltısına, su sesine belki bir rüzgar sesine benzetebilirim. 

Vivaldi sizin için ne ifade eder? 

Benim keyifle dinlediğim, sadece klasik müzikle uğraşanların değil çoğu insanın bildiği bir bestecidir Vivaldi. İlk solistlik konserimde Vivaldi’nin Fa Majör Flüt Konçertosu’nu seslendirmiştim, bu yüzden Vivaldi denildiğinde aklıma muhteşem konçertoları ve ilk solistlik konserim geliyor. Bu konserimde barok dönemden bir eser çalmayı vibrato yapmamak olarak algıladığımdan ve dönemin müziğini anlayamadığımdan şu an dinlediğim konser kaydım bana pek de güzel gelmiyor açıkçası. Bu yüzden barok dönem bestecilerinin müziğini anlamak ve çok dinlemek gerektiğini düşünüyorum. 

Wilhelm Popp / Staccato Fantasie’yi muhteşem çalmıştınız birkaç sene önce bir yarışmada ve birincilik ödülü almıştınız. Peki sizi çalarken en çok zorlayan eser ne oldu? 

G. Bizet Carmen Fantasy, teknik ve müzikal açıdan beni en çok zorlayan eser oldu. Pandemi olmasaydı çok çalıştığım bu eseri Almanya’da yarışmada çalacaktım. 

Flüt çalışmaları haricinde gününüzü nasıl geçirirsiniz? 

Flüt çalışmaktan zamanım kalırsa spor yapıyorum, paten kayıyorum, kitap okuyorum, dizi veya film izliyorum, arkadaşlarımla vakit geçiriyorum aynı zamanda Almancamı geliştirmeye çalışıyorum. 

Flüt çalan bir müzisyenin sağlığı açısından nelere dikkat etmesi gerekir?

Sadece flüt için değil uzun saatler enstrüman çalışan tüm müzisyenlerin düzenli egzersiz yapması gerektiğini düşünüyorum. Flüt çalan bir müzisyenin sağlıklı beslenmenin yanı sıra gribal hastalıklara yakalanmaması, çalışmalarının devamlılığı için önemlidir. Flüt çalarken boğazın sıkılmaması, ellerin ve kolların kasılmaması, dik durulması, çalışmadan önce ve sonra vücudun esnetilmesi de son derece önemlidir. 

Hayallerinizi süsleyen flütü tarif eder misiniz? 

Bu konuda bir marka veremeyeceğim sanırım ama hayalimdeki beni yormayan, tüm seslerin rahatlıkla çıkabildiği ve potansiyelimi gösterebildiğim kendime ait bir flüt olması. 

Doğuş Çocuk Senfoni Orkestrası’nda da çaldınız; size neler kattı bu proje?


Doğuş Çocuk Senfoni Orkestrası benim ilk orkestrayı deneyimlediğim yerdi. Daha önce hiç orkestrada çalmadığımdan çok zorlandığım ama beraber müzik yapmanın ne demek olduğunu anladığım, çok eğlendiğim ve bir o kadar da yorulduğum bir süreçti. Yaşımıza göre çok üst düzeyde eserler çalıyorduk, çok değerli insanlarla çalışıyorduk. Çoksesliliği öğrenmemde ve ileride orkestrada çalmak istememde bu orkestranın yeri çok büyük. 

Unutamadığınız bir dinletinizi sorsam, hangisini anlatmak isterdiniz? 

İlk flütle sahneye çıktığım zaman geliyor aklıma. Daha öncesinde birçok kez sahneye çıkmış olmama rağmen flütle sahneye çıktığımda çok heyecanlanmıştım, bacaklarım titriyordu ve ben ilk defa heyecanımı kontrol edemiyordum ve bu yüzden o günü hiç unutamıyorum. Konservatuvara girdiğimde bu işi profesyonel olarak yapacağımdan hiç haberim yoktu. Sanırım bu konserle birlikte işin ne kadar ciddi olduğunu da anladım. 

Bir günlüğüne sizi Kültür Bakanı olarak atasam, Türkiye’de müzik sektörüne destek açısından ne tür değişiklikler yapardınız? 

Konser salonu eksikliğini giderir, genç müzisyenlere destek çıkar, daha fazla yarışmalar düzenlerdim. Her yaştan bireyin mutlaka sanatın bir dalıyla ilgilenmesi gerektiğini düşünüyorum. Bu yüzden insanların kendilerini keşfedebilmeleri için farklı kültürel etkinlikler düzenlerdim. Müziğin değer gördüğü yerler denildiğinde aklımıza gelen yerlerin içinde Türkiye’nin de olması için gereken her şeyi yapmaya çalışırdım. 

Flüdünüzü alıp en sıradışı yerde konser vermenizi istesem, tercihiniz neresi olurdu?

Yeni Zelanda’da Ateş Böceği Mağarası’nda. 

Pandemide müzikal anlamda en çok neyi özlediniz? Bu dönemi müzikal anlamda nasıl geçirdiniz? 

Çok fazla oda müziği grubum var diye şikayet ettiğim zamanları, orkestrada çalmayı, sahnede olmayı çok özledim. Evde kendime ve çalışmalarıma daha fazla vakit ayırabildiğim için teknik olarak kendimi geliştirdim fakat oda müziği ve orkestra dersleri yapamamanın eksikliğini ileride hissedeceğimizi düşünüyorum kesinlikle. 

Flüt çalışmalarınız sırasında Türkiye’de herhangi bir kurumsal destekten, fon veya burstan yararlanmış mıydınız?


Hayır şu zamana kadar hiç yararlanmadım. 

Sahneye çıktığınız veya konser izlediğiniz, unutamadığınız konser salonu hangisi oldu? 

Sahneye çıktığım, unutamadığım bir yer henüz olmadı ne yazık ki, fakat konser izlediğim Varna Opera Binası hem mimari hem atmosfer hem de akustik açıdan çok beğendiğim bir salon olmuştu. 

En çok beğendiğiniz üç flüt virtüözü kim?


Bülent Evcil, Emmanuel Pahud, Sir James Galway 

Flüt, sizce orkestrada nasıl bir boşluğu dolduruyor? 

Flütün sesinin her enstrümana yakıştığını düşünüyorum: kemana, viyolonsele, arpa, klarnete, obuaya, fagota… Sololarda ya da bir melodiyi katlarken, eşlik konumunda farklı renkler elde edilebiliyor. Çoğu eserde de flüt soloları o esere sakin, dingin bir hava katıyor bence. 

Flüdünüzle aranızda nasıl bir organik bağ var? Bakımını da kendiniz mi yapıyorsunuz?

Hayatımın büyük bir bölümünü enstrümanım kapladığından benim bir parçam gibi. Her yerde benimle. Flütümü tabi ki çok dikkatli bir şekilde korumaya çalışıyorum ve çalıştıktan sonra yapılması gereken temizliği kendim yapıyorum. Fakat yapamayacağım, düzeltemeyeceğim bir sorun olduğunda enstrümanımı bakıma yolluyorum. 

İlk flüdünüzü halen saklıyor musunuz? 

Okulumuz; imkanları dahilinde öğrencilere enstrüman temin edebiliyor. Ben bu konuda şanslı olan öğrencilerdendim. Kullandığım iki iyi flüt de okulumundu. Şu zamana kadar bu durumdan dolayı enstrüman alma ihtiyacı duymadım fakat lisansa geçerken kendime ait bir flütüm olacak. 

Sizi örnek alan ve flüt virtüözü olmak isteyen çocuklara bu alanda kendilerini geliştirmek için neler tavsiye edersiniz? 

Öncelikle iyi bir hocanın çok önemli olduğunu söylemem gerekir. Ben bu konuda çok şanslı olduğumu düşünüyorum. Sizi sabırla dinleyecek , kendi çalışmalarınız üstüne bir şeyler ekleyebilecek, size yol gösterecek bir hocayla çalışmanız gerçekten çok önemli. Bunun yanı sıra tabi ki düzenli ve disiplinli bir biçimde çalışmalı, çalışmalarınızı aksatmamalı, kendinize hedef koymalısınız. Sadece flüt değil diğer enstrümanları da dinlemeli, konser izlemeli, araştırmalı, ustalık sınıflarına katılmalısınız. 

Mesleğinize dair yurtdışı hayallerinizden, planlarınızdan bahseder misiniz? 

İleride müziğin değer gördüğü, müziğe değer verilen bir ülkede yaşamayı ve eğitim görmeyi, daha çok konser verip daha çok yarışmalara katılmayı, orkestralarda çalmayı çok istiyorum. 

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s