Gitar dersleriyle başlayan müzik yolculuğu, konservatuar giriş sınavlarında enstrüman seçiminde onu öğretmenlerinin yaylıların en kalın seslisi “kontrbas”a yönlendirmesiyle birlikte fakrlı bir yöne evrilmiş olan Gökçe Küçükarslan, yaklaşık 1.80 metrelik “yakın arkadaşıyla” orkestraların vazgeçilmez genç müzisyenlerinden biri.
“Aileler ve ya çocuklar kontrbasa önyargı ile yaklaşabiliyorlar. Aileler çocuklarının genelde keman ya da piyano çalmasını daha çok istiyor. Açıkçası benim ailem de kontrbasa ilk başladığım zaman önyargılı bir yaklaşım içindeydiler, ancak ben kontrbas çalmakta ısrarcıydım ve zaman içinde bu yaklaşımlarını değiştirdim. Kontrbasın büyük görüntüsü dikkat çekse de biraz korkutucu gözükebilir ama kontrbas derinlerine inince harika bir enstrümandır” diye tüm kalbiyle savunuyor ve tanıtıyor enstrümanını.
19 yaşında Slovakya’da katıldığı uluslararası yarışmadan aldığı derecenin ardından birçok ulusal ve uluslararası yarışmada önemli ödüller almış olan Gökçe, en son olarak ABD’de 700 kişinin katıldığı bir yarışmada birincilik ödülüne layık görüldü. Katıldığı sayısız ustalık sınıfının her birinde kendisini geliştirme fırsatı bulduğunu aktaran Gökçe için en unutulmaz konser turnelerinden biri ise 2018-2019 yılları arasında Cem Mansur yönetiminde Türkiye Gençlik Filarmoni Orkestrası ile Avrupa turnesinde yer alması ve turne boyunca Prag Smetana Hall, Bratislava Slovakya-Slovak Radyosu Konser Salonu, Pecs Kodaly Konser Salonu, Budapeşte Pesti Vigado Konser Salonu ve Berlin Konzerthaus gibi harika salonlarda konserler vermeleri oldu.
Gökçe için kontrbas kendi içinde pek çok duyguyu bir arada barındırıyor ve devasa boyutuna rağmen derinlerine inildiğinde oldukça zarif bir enstrümanla karşı karşıya kalıyoruz. Gökçe, aynı zamanda 2019 yılında Fazıl Say’ın Su Piyanı Konçertosu ve Umut Senfonisi projelerinin içinde yer alan şanslı müzisyenlerden biri.
Gökçe ve tutkuyla bağlı olduğu enstrümanını tanımak isterseniz, söyleşimiz aşağıda sizleri bekliyor…

Kendinizi biraz tanıtır mısınız? Müzik yolculuğunuz kaç yaşında nasıl başladı? Nasıl devam ediyor?
25 Kasım 1999 yılında İstanbul’da dünyaya geldim. Ailem her zaman bir müzik enstrümanı ile ilgilenmemi istemişti. Ben de 13 yaşımdayken Ayla Karacan Müzik Merkezi’nde gitar dersleri almaya başladım. Birkaç aylık çalışmaların ardından öğretmenlerim müziğe yatkın olduğumu söyledi. Ardından 2013 yılında Avni Akyol Güzel Sanatlar ve Anadolu Lisesi’nin sınavlarına hazırlanmaya başladım. Çalışmaların ardından sınavı başarı ile geçerek okulu kazandım. Bizler için yapılan enstrüman seçimlerinde fiziki özelliklerim göz önüne alınarak kontrbasa uygun bulundum. Kontrbas ile ilk kez burada tanıştım ve çalışmalarıma Elif Esen Birlik ile başladım.
Avni Akyol Güzel Sanatlar Lisesi’nde geçirdiğim 3 yılın ardından Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi İstanbul Devlet Konservatuvarı’nda Lise Devresine yatay geçiş için seviye sınavlarının yapıldığını öğrendim. Her zaman konservatuvarda okumak istediğim için hazırlanmaya başladım. 3 aylık bir çalışmanın ardından seviye sınavını başarı ile vererek 2016 yılında Lise 4’ncü sınıfa Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi İstanbul Devlet Konservatuvarı’nda Onur ÖZKAYA’nın sınıfında devam etmeye hak kazandım.
Halen, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi İstanbul Devlet Konservatuvarı’nda Dr. Öğr. Üyesi Onur ÖZKAYA ile Lisans 4’ncü sınıf olarak çalışmalarıma devam etmekteyim
Neden kontrbası tercih ettiniz? Bu enstrümanı sizin için “büyüleyici” kılan ne oldu?
Güzel sanatlar lisesine gitar çalarak girmiştim ama bizler için yapılan enstrüman seçimlerinde öğretmenlerimin kontrbası bana uygun bulduğundan daha önce de bahsetmiştim. O zamana kadar kontrbas nasıl bir enstrüman bilmiyordum ve ilk gördüğümde kontrbasın büyük görüntüsü beni büyülemişti. Ardından çalışmalara başladım ve güzel şeylerin ortaya çıkmasıyla kontrbasa iyice bağlandım. Şimdi ise vazgeçilmez bir parçam.
Lojistik anlamda nasıl zorluklar yaşadınız / yaşıyorsunuz enstrümanınızla?
Her enstrümanda olduğu gibi kontrbasın da zorlukları var. Kontrbas yaylı çalgılar ailesinin en büyük ve pes sesli üyesi. Ortalama 1.80 cm bir boya sahiptir. Başlarda tellerin kalın oluşu ve pozisyonların büyük oluşu parmaklarımı biraz zorladı tabii ancak zaman geçtikçe ve düzenli çalıştıkça alıştım. Her başarının sırrı düzenli olarak çalışmakta saklı. Büyük ve ağır bir enstrüman olduğu için de taşıması ve bir yerlere götürmesi zor ve zahmetli oluyor. Özellikle de yurtdışına götürmek zorunda olduğumuz zamanlar.
Sizce kontrabasa en güzel eşlik eden enstrüman nedir ve neden?
Kontrbas herhangi bir topluluğun vazgeçilmez parçasıdır ve bence yaylı ailesinin bir parçası olduğu için de bu ailedeki herkes ile güzel bir uyum içindedir. Bunun yanısıra piyanonun ve klarnetin, kontrbasa çok güzel eşlik ettiğini düşünüyorum. Ayrıca kontrbas duo, trio ya da quartet bir araya gelince ortaya harika şeyler çıkar.
Sizce müzik bir toplumda hangi işlevi yerine getirir?
Müzik toplumu birbirine bağlayan en önemli ögedir. Toplumu aydınlığa çıkaran bir ışıktır. Bu zamana kadar baktığımızda tüm toplumlar zor zamanlarından ardından her zaman kültür-sanat faaliyetleriyle uğraşarak aydınlığa çıkmışlardır. En zor zamanlarda bile insanlar müzik ile uğraşmışlardır çünkü toplumu aydınlığa çıkarıp nefes aldıran en önemli ögedir ve bizleri birbirimize bağlar.
Hayatınızda müzik olmasaydı ne yapardınız?
Şu an bunu düşünmek çok zor ama müzik ile uğraşan bir insan olmasaydım kesinlikle spor ile uğraşmak isterdim. Çünkü geçmişte çok fazla voleybol oynardım ve çok severdim. Güzel Sanatlar Lisesi’ne başlayınca bırakmak zorunda kaldım çünkü herhangi bir sakatlık yaşamak istemiyordum. Eğer hayatımda müzik olmasaydı kesinlikle iyi bir voleybolcu olmak isterdim.
En son olarak ABD’de 700 kişinin katıldığı bir yarışmada birincilik ödülü alarak hepimizi gururlandırdınız. Katıldığınız ve sizde en çok iz bırakan yarışmalar ve oradan aldığınız derecelerden söz eder misiniz?
İlk yarışmama 2018 yılında gitmiştim. Slovakya’da gerçekleşmişti ve çok heyecanlıydım. Daha önce hiç yarışma ortamı görmemiştim ve ne ile karşılaşıcağımı bilmiyordum. Sahnede yaşadığım o heyecanı asla unutamam. İlk yarışmamdan 4’ncü olarak ayrılmıştım. Katıldığım bu ilk yarışma benim için çok büyük bir tecrübe oldu. Sonrasında katıldığım ustalık sınıfları ise müzikal anlamda gelişimime büyük katkı sağladı.
İkinci yarışmam olan Galicia Graves Kontrbas Yarışmasına ise 2019 yılında katılmıştım ve benim için en harika anılar arasında. 15 kişilik bir ön elemeyi geçerek finale kalmıştım. Amerikalı, portekizli ve çinli rakiplerimi geride bırakarak birincilik ödülünün sahibi olmuştum gerçekten unutulmaz bir andı. Ayrıca bu yarışmayı kazanan ilk Türk olmak çok güzel bir duyguydu. Zorunlu eser olan ve John Alexander’ın bestelediği “Tracktway” adlı eseri en iyi yorumlayan yarışmacı olarak jüri özel ödülün de sahibi oldum. Tarif edilemez bir duyguydu
Ardından 2020 yılında İstanbul Filarmoni Derneğinin düzenlemiş olduğu Faruk Erengül Kontrbas Yarışmasında ön elemeyi geçerek yarışmaya katılma hakkına sahip olmuştum ancak pandemi şartlarından dolayı yarışma ertelenmek zorunda kaldı.
Elbette çok fazla ustalık sınıfına katılmışsınızdır. Sizin müzikal gelişiminiz açısından bu çalışmaların önemi ne oldu? Diğer müzisyenlerle etkileşim, müziğinizde nasıl bir katkı sağladı?
Onur Özkaya, Volkan Orhon, Artem Chirkov, Klaus Trumpf, Jan Krigovski, Rudoslav Sasina, Jan Prievoznik, Dan Styfee, Milaslov Gajdos, Diego Zecharies, Andres Martin, Jason Heathe, Edmong Cheng gibi önemli isimlerin ustalık sınıflarına katıldım.
Şimdiye kadar katıldığım tüm bu ustalık sınıfları bana hem teknik hem de müzikal anlamda çok fazla katkı sağladı. Başka insanlarla ve müzisyenlerle tanışmak, çalışmak ve fikir alış verişi içinde olmak çok önemli. Çünkü sizin göremediğiniz ya da fark edemediğiniz önemli bir noktayı karşı taraf size gösterebilir ve bu sizin müzikal düşüncelerinizi çok farklı bir yöne götürebilir. Bu tür ustalık sınıfları aynı zamanda başka kültürlerden insanlarla tanışmamızı ve yeni arkadaşlıklar kurmamızı da sağlar.
Unutamadığınız bir konserinizi sorsam, hangisini anlatmak isterdiniz?
Çok fazla anı var ama en unutamadığım anlar 2019 yılında tsinandali festivalinde yer alacak olan Pan-Caucasian Gençlik Orkestrası ile Gustav Mahler’in 2’nci senfonisini çalmıştık. Konser boyunca heyecanım hiç gitmemişti. Orkestranın enerjisi ve şef Gianandrea Noseda’nın enerjisi birleşince ortaya heyecan verici ve unutulmaz bir an ortaya çıkmıştı.
Bir diğer anı olarak da yine 2019 yılında gerçekleşen ve Cem Mansur yönetimindeki Türkiye Gençlik Filarmoni Orkestrası ile verdiğimiz Berlin konseri aklıma geliyor. Young Euro Classic Festival’inde yer almıştık ve Berlin Konzerthaus’ta bir konser vermiştik. Orkestranın, konser salonunun ve seyircilerin enerjisini asla unutamam.
Su ve Umut projesinde yer aldınız. Biraz ondan da bahseder misiniz?
Öncelikle Fazıl Say gibi değerli bir müzisyenle çalışmak çok heyecan verici bir deneyimdi. Fazıl Say’ın Umut senfonisi de diğer tüm eserleri gibi çok kıymetli çok etkileyici ve derin bir eserdi. Ülkemizdeki terör saldırılarına vurgu yapan önemli bir yapıt. Senfoninin içindeki her bir bölüm bizleri gerçekten terörün tam ortasına koyar ve terörün, kaosun karanlık yüzünü bize gösterir nitelikteydi. Tüm bu karanlıkların içinden aydınlığa çıkacağımızın inancı. İşte bu hepimizin kalbinde olan UMUT…
Su Konçertosu ise insanın ruhunu dinginleştiren bir eserdi açıkçası. “Mavi Su”, “Kara Su” ve “Yeşil Su” olmak üzere üç bölümden oluşuyordu. Her bölümde doğanın ve suyun tedavi edici sesleri insanın ruhuna işler nitelikteydi. Böyle harika bir projenin içinde yer almak benim için güzel bir tecrübeydi.
Sizde “iz” bırakan kontrbass sanatçıları kimler?
İlk başta hocam Onur Özkaya diyebilirim. Çünkü onunla çalışmaya başladığım andan bu yana bana kattığı tüm o güzel tecrübeler müziğe ve kontrbasa olan tüm bakış açımı hem genişletti hem de derinleştirdi. Kendisiyle çalışmaya ilk başladığım andan beri bu böyle… İkinci olarak geçtiğimiz yıl kaybettiğimiz ve büyük bir değer olan Rinat İbragimov. Kendisi ile çalışmak hep hayalimdi ve kontrbasa ilk başladığım yıllar kayıtlarını dinleyerek kendisinden ilham alırdım. Müziğe olan bakış açısı ve kontrbasa yaklaşımı çok başka olan kıymetli bir isim…
Kontrbass dışında başka hangi çalgıları çalıyorsunuz?
Güzel Sanatlar Lisesindeyken piyano derslerini yan dal olarak herkes almak durumundaydı. Piyanoyla da ilk o zaman Ayşe Sezal hocam sayesinde tanışmıştım. Eskisi kadar olmasa ara ara hala piyano başın oturup eski eserlerime çalıştığım ya da kendi kontrbas eserlerimin piyano partilerine baktığım olur.
Müzikle ilgilenmediğiniz vakitleri nasıl geçirirsiniz?
Mutfakta zaman geçirmeyi ve yeni tarifler denemeyi çok seviyorum. Bunun yanında kitap okumayı seviyorum ve spor yaparak sağlıklı kalmaya çalışıyorum. Özellikle pandemide sürekli evde olmaktan ve hareketsiz kalmaktan spor yapma kısmına biraz ağırlık veriyorum. Onun dışında meditasyona ilgim var; özellikle yatmadan önce veya gün içinde meditasyon yaparak bulunduğumuz dönemin baskısından biraz da olsa uzaklaşabiliyorum.
Sizce Türkiye’de yeni nesil kontrbassa ilgi duyuyor mu? Geçmişe nazaran bir değişim gözlemliyor musunuz, neden?
Şu an baktığım zaman maalesef büyük bir değişim gözlemleyemiyorum. Çünkü aileler ve ya çocuklar kontrbasa önyargı ile yaklaşabiliyorlar. Aileler çocuklarının genelde keman ya da piyano çalmasını daha çok istiyor. Açıkçası benim ailem de kontrbasa ilk başladığım zaman önyargılı bir yaklaşım içindeydiler, ancak ben kontrbas çalmakta ısrarcıydım ve zaman içinde bu yaklaşımlarını değiştirdim. Kontrbasın büyük görüntüsü dikkat çekse de biraz korkutucu gözükebilir ama kontrbas derinlerine inince harika bir enstrümandır.
Kontrbassı bir duyguyla eşleştirmenizi istersem hangi duyguyu neden seçerdiniz?
Tek bir duyguyla sınırlayamayız aslında kontrbası. Çünkü kontrbası çalarken kalbimden pek çok duygu geçiyor ve bu eserden esere göre büyük değişiklikler gösteriyor. Benim için kontrbas kendi içinde pek çok duyguyu bir arada barındırıyor. Aynı sonsuz bir renk paleti gibi…
Pandemide müzikal anlamda en çok neyi özlediniz? Örneğin rüyalarınızda alkışlar veya kalabalık konser salonları gördüğünüz oluyor mu?
Sahnede olmayı, sınavlara girmeyi, konserlere gitmeyi, derleri yüz yüze yapmayı.. Pandemi bana elimde olan bir çok şeyin kıymetini daha iyi anlamamı sağladı. Bir sınava girdiğim zamanki heyecanı bile özledim. Umarım o günlere en kısa zamanda geri dönebiliriz.
Sahneye çıktığınız veya konser izlediğiniz, unutamadığınız konser salonu hangisi oldu?
2018-2019 yılında Cem Mansur yönetiminde Türkiye Gençlik Filarmoni Orkestrası ile Avrupa turnesinde yer almıştım. Turne boyunca Prag Smetana Hall, Bratislava Slovakya-Slovak Radyosu Konser Salonu, Pecs Kodaly Konser Salonu, Budapeşte Pesti Vigado Konser Salonu ve Berlin Konzerthaus gibi harika salonlarda konserler vermiştik. Benim için unutulmaz ve harika anlardı.

Pandemi dönemini müzikal anlamda nasıl geçirdiniz?
Pandeminin başlarında biraz zorlansam da zaman yönetimini iyi yapınca aslında kontrbas çalışacak ne kadar çok vaktimin olduğunu farkettim. Çünkü okuldayken çalışma odaları açısından sıkıntı çekerdim. Ancak evde olduğum bu süre boyunca böyle bir sıkıntım olmadı ve hem müziğime hem de kendime daha çok zaman ayırabildim.
Konserlerimiz her ne kadar iptal olsa da pek çok online konserde yer alma imkanım oldu. 48. İstanbul Müzik Festivali’nde Cem Mansur yönetiminde Festival Orkestrası’nda ve Cemal Reşit Rey Gençlik Senfoni Orkestrası’nda yer aldım. Böyle zor bir dönemde bu konserler bir gün her şeyin normale döneceğine dair içimizde bulunan umudu yeşertiyor.
Yurtdışı hayalleriniz / planlarınız var mı?
Evet yurtdışı hayalim vardı. Almanya’da yüksek lisans yapmayı planlıyordum ancak ocak ayında geçirdiğim bir rahatsızlıktan dolayı hem de pandemi ve maddi zorlukların getirdiği belirsizlikler dolayısıyla bu planımı biraz ertelemek zorunda kaldım.
Klasik müzik çalışmalarınız sırasında herhangi bir kurumsal destekten, fon veya burstan yararlandınız mı? Sizce Türkiye’de bu imkanlar yeterli mi?
2017 yılından bu yana Tekfen Kültür ve Sanat Vakfı’nın vermiş olduğu eğitim bursundan faydalanmaktayım. Bu burs ihtiyaçlarımın çoğunu karşılamış olsa da Türkiye’de bu imkanlar yetersiz. Mesleğimiz gereği hem enstrümanlarımız hem de enstrümanlarımızın parçaları çok pahalı. Bunun sebebi ülkemizdeki döviz kurları. Dileğim bizlere sunulan imkanların daha fazla olması…
Kontrbass çaldığınız en sıradışı yer şimdiye kadar neresi oldu?
Sıradışı diyemeyiz belki ama bir odada dört kontrbas çalıştığımız bir zaman olmuştu. Okulumuz da zaman zaman çalışma odaları açısından sıkıntısı çekiyoruz bu yüzden de bazen koridorda çalıştığımız bile oluyor ama diğer sınıflarda dersler olduğu için buna çoğu zaman izin verilmiyor. Yine böyle bir zamanda fedakarlık yaparak dört kontrbas aynı odada çalışmıştık. Bir yerden sonra ne çaldığımı duyamaz bir hale geldiğimi hatırlıyorum.