
2005 yılında Ankara’da doğan Özgür Hadim, beş yaşındayken amatör olarak piyano kursuna başladı, orada piyanoyu sevdi ve öğretmeni Nazlı AYTEKİN’in yönlendirmesiyle 2015 yılında Hacettepe Üniversitesi Ankara Devlet Konservatuvarı Müzik ve Bale Ortaokulu sınavlarına girdi. Piyano Ana Sanat Dalı’na kabul edildi ve profesyonel olarak çalışmalarına Prof. Semra Kartal ile başladı.
İlk piyano resitalini 2017 yılının Şubat ayında veren Özgür, aynı yılın Mart ayında ise İstanbul’da gerçekleştirilen 13. Uluslararası Pera Piyano Yarışması’nda “teşvik” aldı.
Gökhan AYBULUS, Mauro Cecchin ve Gülsin ONAY gibi değerli piyanistlerin Ustalık Sınıflarına aktif katılımcı olarak katılan Özgür, her sene çeşitli resitaller ve sınıf konserlerinde yer alıyor.
Hâlâ Hacettepe Üniversitesi Ankara Devlet Konservatuvarı Müzik ve Sahne Sanatları Lisesinde 11. sınıf öğrencisi olarak çalışmalarını Prof. Semra KARTAL ile sürdüren Özgür’e göre, piyanonun en güzel yanı; her şeyi içinde barındırması ve her şeyin içinde olması…
Kendisini tanımanızı çok isterim:
Sevgili Özgür, diğer müzisyen arkadaşlarına sorduğum soruyla başlayalım, çünkü her müzisyenin bir başlangıç noktası oluyor. Sen müzikle nasıl tanıştın ve içindeki bu yetenek nasıl fark edildi?
Öncelikle merhaba, bu söyleşi serinizde bana da yer verdiğiniz için teşekkür ederim. Müzik daha ben doğmadan önce bile benim hayatımda vardı. Annemin karnındayken annem kulaklıkla bana Mozart, Beethoven gibi büyük bestecilerin eserlerini dinletirmiş. Tabii ki bu benim aklımda değil ama klasik müziğe karşı hep bir yakınlık hissetmemde etkisi olduğunu düşünüyorum. Annem ve babam benim hayatımda müziğin ve sporun olması yönünde hareket ettiler. Babam beni türkü söyleyerek uyuturdu, annem bana klasik müzik dinletirdi ve ben biraz daha büyüyünce bana normal piyano sesi çıkaran oyuncak bir piyano aldılar. Ben ne zaman üzülsem ya da sevinsem hemen piyanoya gidip kendimce bir şeyler çalıp şarkılar söylüyordum. Samimi aile ve arkadaş ortamlarında da şarkı ve türkünün yeri eksik olmazdı, hep birlikte söylerdik ve çalardık. Kısacası müzikle tanışıklığım hep vardı ama sanırım en çok o oyuncak piyanoyla müziğin bendeki yerini keşfettim ve keşfedilmesini sağladım.
Ailem beni beş yaşındayken bir müzik kursuna kaydetti, kursa başlamadan önceki kulak testinde müziğe olan ilgim ve yeteneğim farkedildi.
Peki seni piyanoya çeken ne oldu?
Yukarıdaki paragrafta da dediğim gibi aslında herşey oyuncak piyanoyla başladı. Daha sonra kaydolduğum kurstaki Öğretmenim Nazlı AYTEKİN beni piyanoya yönlendirdi. Önce piyanoyla başlayıp temel şeyleri oturtup sonra istersem başka bir enstrümana geçebileceğimi söyledi piyanodan hiç ayrılmadım. Nazlı Öğretmenim piyanoya olan ilgi ve yeteneğimi fark etti ve bu konuda ailemi bilgilendirerek konservatuvar sınavlarına girmemi sağladı. İlk olarak 2. sınıfa giderken 2012 yılında, Bilkent Konservatuarı’nın müzik bölümü giriş sınavlarına girdim ama çelloya seçildim ve ağlamaya başladım çünkü piyano istiyordum. Beni çellonun da çok çok güzel olduğuna ikna ettiler ama yine de Bilkent’e gitmeyip Hacettepe’yi denemeye karar verdim. Ancak çelloyu çok övünce çevrem, bu sefer de çello isteyerek 2015 yılında Hacettepe’nin sınavlarına girdim ve Piyano’ya seçildim. Yine ağladım ama şimdi diyorum ki iyi ki de piyano olmuş.

Hacettepe Üniversitesi Ankara Devlet Konservatuvarı gibi köklü bir kurum senin müzik yeteneklerine neler kattı?
Hacettepe’ye ilk girdiğimde tek bildiğim şey müziği ve piyanoyu sevdiğimdi. Orada klasik batı müziği alanında dersler gördük. Bu süreçte öğrendiğim ilk şey müziğin özellikle de klasik müziğin çok çok daha geniş ve köklü olduğuydu. Orada fark ediyorsunuz ki aslında hiçbir şey bilmiyormuşsunuz. Okula girdiğimden beri her zaman yanımda olan ve bana bildiği her şeyi öğreten Piyano öğretmenim Prof. Semra KARTAL ile piyano alanında her şeye en baştan başladık ve sağlam bir temel ile ilerledik. El tutuşlarımdan, iyi bir çalışma disiplini kazanmama, şu anki müzikal kimliğimin oluşmasına kadar her şeyi Semra Öğretmenim’den öğrendim, birlikte çalıştık ve geliştim. Okula girmeden önce daha doğrusu işin içine tam olarak girmeden önce ne kadar çalışmanız gerektiğini anlayamıyorsunuz bence. Benim okulda öğrendiğim ve kazandığım en önemli şeylerden biri çalışma disipliniydi. Alışması zordu ama seviyorsanız çok da zor değil.
Klasik müziğin en köklerine hatta müziğin başlangıcına kadar derinlere indik derslerimizde, birçok besteci tanıdık, dönemleri hakkında bilgi edindik o dönemin de içine girdik. İlk başta anlamamıştım ama bu da okulda kazandığım ve piyano çalarken çok işime yarayan kazanımlardan. Bir parçanın hangi dönemde hangi besteci tarafından yazıldığını, bu bestecinin yaşantısını, müzikal kimliğini ve o dönemin nasıl bir dönem olduğunu bilerek çalan Özgürle bunları bilmeden çalan Özgür arasında çok fark var.
Sonra teorik açıdan, öğrendiğim kavramlar, formlar, müzikal işaretler ve terimler de parçayı anlamamda çok işime yaradı. Okul bana çok şey kattı iyi anlamda ama söylemeliyim ki olan özgüvenimi de birazcık kırdı. Heyecanım daha çok arttı özellikle sınavlarda ve bazen buna uyum sağlamak zor oldu. Ancak her şeye rağmen burada olmaktan mutluyum, piyano sınıfımızı çok seviyorum, bana her konuda destek olan bölüm büyüklerimi ve Öğretmenimi çok seviyorum. Başta Semra Öğretmenim olmak üzere benim bu noktaya gelmemde emeği olan tüm öğretmenlerime çok teşekkür ediyorum.
İlk piyano resitalini beş sene önce vermişsin. O zamandan bugüne sahnede neler değişti? Özgüvenin arttı mı, yoksa ilk günkü ufak heyecanlar halen var mı? İlk başlarda nasıl zorluklar yaşıyordun?
Aslında ilk başta daha kolaydı açıkçası çünkü parçalar daha azdı, daha kolaydı ve küçük olmanın verdiği bir rahatlık da vardı. Büyüdükçe heyecanım da daha çok arttı çünkü benimle birlikte her şey büyüdü ve ciddileşti. Bazen heyecanıma yenik düştüğüm zamanlar da oldu ama bu durumlar bana durumu nasıl kontrol edeceğimi öğrettiler. Her konserden, resitalden önce heyecanlanırım ama bu heyecan, çalışmanın verdiği güvenle birleşince, işte o zaman süper oluyor. Öğretmenim her zaman biraz heyecanın da gerekli olduğunu söyler çünkü performansı götüren bir unsur da heyecandır bence.
Piyanist olarak katıldığın sosyal sorumluluk projelerinden de biraz söz eder misin? Müzik yoluyla toplumda bir değişim yaratmak, duygudaşlık sergilemek sence hangi açılardan önemli?
Ağustos 2018 Hatay Arsuz’da Füsun Sayek Sağlık ve Kültür Etkinlikleri kapsamında bir resitalim olmuştu. Ayrıca Ankara’da Kasım 2019’da Dünya Çocuk Hakları Günü nedeniyle Veli-Der’in düzenlediği etkinlikler kapsamında bir dinleti yapmıştım.
Füsun Sayek Sağlık ve Kültür Etkinliklerinde çocuk korosu da vardı. Oradaki çocuklar kenarda duran piyanoyla başta hiç ilgilenmediler. Ben parmaklarımı açmak için piyano başına geçince tüm çocuklar benle beraber piyanonun yanına toplandı. Ben çalarken tam bir sessizlik içinde dikkatle izlediler. Onların bu ilgisini görmek benim için çok güzel bir duyguydu. Resital sonrası birçok çocuk piyanoyla ilgili çok soru sordu. Belki de o çocuklardan birkaçı piyanoya bile başlamıştır.
Müzik bir konuşmadan daha çok insanı çeker bence, müzik herkesin kendini bulabileceği bir alan sağlar ve herkese yer vardır, her zaman. İnsanlar arasında barışçı bir iletişim bağı kurmak müzik sayesinde çok daha kolaydır. Çünkü evrensel olan müzik dili sayesinde herkes mutlaka kendinden bir parça bulabilir ve kolaylıkla kendini oraya ait hissedebilir. Böylece müzik yoluyla insanlar arasında barışçı, huzurlu bir ortamda bağ oluşturarak birliktelik kurulabilir.

Kısa süre önce Gülsin Onay ile ustalık sınıfı gerçekleştirdin. Değerli piyanistimizi senin gözünden de dinlemek isterim. Sana özellikle hangi noktalarda yönlendirmelerde bulundu?
Gülsin ONAY ile çalışmak ve onun gözünden de görebilmek çok güzeldi. Daha çok müzikal açıdan çalıştığımız eserin ait olduğu dönemin duygusunu yansıtabilme üzerinde çalıştık. Çok keyifli, çok bilgilendirici bir ders ve harika bir deneyimdi. Tekrar çalışmayı da çok isterim.
Peki sana ilham kaynağı olan, beğendiğin konser piyanistleri kimler?
İdil BİRET, Gökhan AYBULUS, Gülsin ONAY, Fazıl SAY, Martha ARGERICH, Krystian ZIMERMAN, Arthur RUBINSTEIN, S. RİCHTER, Richard CLAYDERMAN, Alexandre THARAUD, Horacio LAVANDERA ilham aldığım ve dinlemekten çok keyif aldığım bazı muhteşem piyanistlerdir.
Günlerce çalsam sıkılmam dediğin piyano eserleri hangileri Özgür?
Liszt “Liebstraum” No.3
Rahmaninov “Moment Musicaux” Op.16 No.4
Chopin 1. ve 2. piyano konçertoları
Chopin “etude” Op.10 No. 12
Debussy “Clair de Lune”
Grieg piyano konçertosu
Fazıl Say “Kumru Ballad”
Brahms piyano konçertoları
Brahms hungarian dance No.1
Beethoven Sonata “Pathetique Sonata”
Beethoven Sonata “Tempest”
şu an aklıma gelen, çalsam sıkılmam dediğim eserlerden bazılarıdır.
Bir piyanist için başarılı olmak nasıl tanımlanabilir sence?
Bence başarı mükemmel ötesi çalmak ya da herkesten iyi çalmak değildir. Bence başarıyı kendi sınırlarımızı zorlamak getirir. Her zaman daha iyisini yapabileceğinizi düşünerek yola çıkmak… Daha iyisi hep vardır derler, bunu düşünmek durmadan ilerlemeyi sağlar ama iyi de daha iyinin içindedir aslında. Eğer biz çaldığımız parçayla besteciyi yaşatabiliyor, kendi duygularımızla bütünleşebiliyor ve bunu dinleyicilere yansıtabiliyorsak başarılıyızdır ve iyi olan budur. Ayrıca başarılı ve iyi bir piyanist bence çevresine de duyarlı olmalıdır.
Peki sen piyano kariyerin boyunca yaşadığın ufak tefek başarısızlıklardan veya eksikliklerden nasıl dersler çıkardın? Aklında anekdotlar var mı mesela?
Sınavdan bir gün önce sınav parçalarını baştan sona çalmamak gerektiğini öğrendim mesela ve artık çalmıyorum. “Ay şurada hata yapar mıyım?” sorusunu aklıma bile getirmemeye çalışıyorum. Performans veya ders öncesi notalara hafif bir göz gezdirmenin iyi olduğu sonucuna vardım. Mutlaka her gün yeteri kadar piyano çalışmam gerektiğinin farkına vardım. Konser sırasında seyirciyi duymamaya çalışmanın çalan kişi açısından daha iyi olduğunu düşünüyorum ve elimden geldiğince duymamaya çalışıyorum yoksa parçadan uzaklaştığımı düşünüyorum. Gülümsemenin performans, ders, sınav vs. öncesi ve esnasındayken rahatlattığını ve iyi geldiğini deneyimledim. Ayrıca performans sırasında olan hataları performans sırasında ve sonrasında hiç kafaya takmamanın piyanistin psikolojisi için önemli olduğunu deneyimledim.
Bir sınavımda Bach prelüd & füg’ün füg kısmından başladım ve sonra hocalar gülmeye başlayınca anladım ki fügmüş. Sonra gülümsedim ve prelüd’ü çalmaya başladım, çalarken de gülümsüyordum istemsizce. Gülerek çalarken hiç sınavdaymış gibi hissetmemiştim ve en mutlu çıktığım sınavım olmuştu.
Sence piyano çalmanın en “özel” yanı nedir?
Her şeyi içinde barındırması ve her şeyin içinde olmasıdır bence.
Kendini müzik alanında entelektüel olarak geliştirmek adına neler yapıyorsun Özgür?
Sadece bir yöne veya bir bakış açısına bağlı kalmadan kendimi yetiştirmeye ve geliştirmeye çalışıyorum. Sadece klasik batı müziği değil diğer sanat dallarını da tanımaya çalışıyorum. Edebiyat da bunların içinde. Şiir yazıyorum, iki şiirim Eecstatic Saat Kitap Sersinin 14. ve 35. kitaplarında yer aldı. Bunlardan başka tarih bilgimi ve genel kültürümü artırmaya çalışıyorum, ayrıca dilini öğrendiğim farklı kültürleri de tanımaya çalışıyorum. Çok okuyorum, yazıyorum ve bu yaptıklarımın hepsi kendimi geliştirmem ve iyi bir müzisyen olmam açısından çok önemli bence.
Peki müzik tarihinde hangi dönem besteleri seni daha çok etkiliyor ve neden?
Barok dönem, Romantik dönem ve empresyonist dönem besteleri çok hoşuma gidiyor. Ama beni en çok romantik dönem etkiliyor sanırım. Kendimi romantik dönem bestecilerinin eserlerini çalarken daha özgür hissediyorum. O dönemi de çok seviyorum genel olarak.
Piyanonun yanına en çok beğendiğin eşlikçi enstrüman hangisi?
Viyolonsel!
Geleceğe dair hayallerini öğrenmek isterim. Konservatuvar sonrası rotan nereye kayacak?
Küçüklükten beri olan hayalim konser piyanisti olmak. Dünya çapında konserler verebilecek kapasiteye gelmek için çalışıyorum. Konservatuvar eğitimim sonrası yurt dışı deneyimi de yaşamak istiyorum, oradaki konservatuvar eğitimini ve yaşamını görmek istiyorum. Türkiye’de müziğe, sanata, sanatçıya gereken değerin verilmesi ve herkesin sanatla iç içe yaşaması, uzak kalmaması için elimden geleni yapmak istiyorum.
Peki son olarak yakın dönem projelerin, katılacağın resital veya yarışmalar var mı?
14 Şubat 2022 Pazartesi günü okulda vereceğim bir resitalim olacak.
Bu keyifli söyleşi için çok teşekkürler.
Çok keyifli bir söyleşi oldu çok teşekkür ederim.