
Simru Şimşek, 1996 yılında İstanbul’da doğdu. Müzik eğitimine 7 yaşında piyano ile başladı. 2010 yılında Avni Akyol Güzel Sanatlar Lisesi giriş sınavlarını kazanarak, profesyonel müzik eğitimine başladı. 2010-2014 yılları arasında lisenin düzenlemiş olduğu yurtiçi ve yurtdışı konserlerinde yer aldı. Dünyanın en büyük müzik sınav sistemi olan ve dünya çapındaki müzik eğitimi standartlarının oluşturulmasında ve geliştirilmesinde büyük bir payı olan ABRSM sınavının tüm aşamalarını başarıyla tamamladı. 2018 yılında Trakya Üniversitesi Eğitim Fakültesi Müzik Öğretmenliği bölümünden dereceyle mezun oldu. Bu süre zarfında Balkan Senfoni Orkestrasına kabul edilerek orkestra çalışmalarını şef Ahmet Hamdi Zafer eşliğinde devam ettirdi. Orff-Schulwerk uygulamaları ve Montessori Müzik Uygulamaları alanında birçok eğitim aldı. 1 yıllık özel bir eğitimden sonra 2020 yılında Suzuki Keman Eğitimcisi olmaya hak kazandı.
Simru Şimşek halen Trakya Üniversitesi Devlet Konservatuvarında yüksek lisans çalışmalarına Ahmet Hamdi Zafer ile devam etmekte olup, Zeynep Karaçal ile keman repertuvarı üzerine çalışmalarını devam ettiriyor.
Ben de bu başarılı genç müzisyenimizi sizlere tanıtmaktan övünç duyuyorum:
Sevgili Simru hanım, tüm müzisyenlerle yaptığımız gibi sizinle de ilk önce çocukluğunuza ışınlanacağız. Müziğe olan ilgi ve sevginiz nasıl ortaya çıktı?
Şanslıydım ki müziği çok seven, çok değer veren bir ailede büyüdüm. Babam bağlama çalıyordu ve dersleri konusunda çok disiplinliydi. Evde saatlerce, hiç sıkılmadan aynı ezgiyi tekrar ederdi, alıştırmalarını yapardı. Her haftasonu o derse giderken ben de peşine takılırdım. Solfej çalışmalarını bir kenarda dinlerdim. Babamla birlikte o derslere katılmak benim için çok heyecan vericiydi.
Çok geçmeden ben de piyano dersleri almaya başladım. Hayattaki en büyük şans küçükken iyi bir öğretmene rastlamaktır derler.
Hayatım boyunca hep çok şanslı bir insan oldum ama en büyük şansım da bana müziği sevdirecek o öğretmeni bulmak oldu.
Her notanın ayrı bir hikayesi vardı. Acaba bu hafta hangi notanın hikayesini dinleyecektim? Etiket dosyam çok önemliydi. Her hafta çok iyi çalışmam ve yeni bir etiket kazanmam gerekiyordu. Hangi etiketi kazanabilecektim? Defterime yeni yıldızlar çizecek miydi? Sürpriz kurabiye var mıydı?
Derken yıllar geçti, hocamla çalışmalarım düzenli olarak devam etti; etiket seçen küçük kız, öğrencilerine etiket seçmeye başladı, müziği sevdirmek için yeni oyunlar aramaya başladı.
Peki sizi kemana “çeken” ne oldu?
Fazıl Say konseri için annem en ön sıralardan bilet bulmuştu. Çok heyecanlıydım. O yıllarda sadece piyano çalıyordum ve kocaman sahnede gözlerimi piyanoya dikmiş Fazıl Say’ın gelmesini ve esere başlamasını bekliyordum.
Sahneye onunla birlikte çıplak ayaklarıyla bir kadın adım attı: Patricia Kopatchinskaja. Çalmaya başladıkları an resmen büyülendim. Sanki her nota için kavga ediyorlardı. Kemanıyla bütünleşmesini, kısacık saçlarını ve o minyon kadının kemanını çalarken nasıl devleştiğini, her nota için sahnede nasıl bir kavga verdiğini sonra her notayı tekrar nasıl sevdiğini hiç unutamadım. O yaşlarda hayranlık duymak çok olağan bir şeydir. O günden sonra ona ve kemanıyla olan ilişkisine hayranlığım başladı. Güzel sanatlar lisesini kazandığımda piyano zorunlu enstrümanımdı ve başka bir enstrüman seçmek zorundaydım. Sevgili Oğuz Demir bana el yapımı bir keman hediye etti. O günden beri de aynı kemanla yoluma devam ediyorum. Ben o konserde, konuşmadan da bir şeylerin anlatılabileceğini öğrendim. Yıllar geçtikçe de tek amacım her notanın dili olabilmek, müziğin dilini anlayabilmek ve bu hissi yaşatmak oldu.
Bir yandan da keman eğitmenliğini sürdürüyorsunuz. Sizce kulağı iyi olan bir çocuğun kemana olan yeteneği nasıl anlaşılır?
Bir tohumun olgunlaşması için zamana ve emeğe ihtiyaç vardır. Shinichi Suzuki, Sevgiyle Eğitmek kitabında yetenek kavramına başka bir pencereden bakar: dünyanın en zor dillerinden biri Japoncadır, bütün Japon çocukları çok iyi bir şekilde Japonca konuşur ve buna hiçbirimiz şaşırmayız. Genelde insanlar çocukların sergilediği yeteneklerin doğuştan olduğunu düşünür. İyi yetiştirilen bütün çocuklar yüksek eğitim seviyesine ulaşır. Suzuki’ye göre bu yetiştirme doğumla beraber başlamalıdır. Doğru şartlar oluşturulduğu takdirde her çocuk yetenekli biri haline gelebilir. Doğru yönlendirmek çok önemli.
“Biz toprağa ekilen tohumu görmeyiz ama su, ısı, ışık ve gölge günlük uyarıcı etkenler olarak rol oynar, yavaş yavaş, ta ki filiz vereceği güne kadar gözle görünmeyen bir değişim gerçekleşir.”
Türkiye’de keman eğitiminde hangi ekoller izleniyor?
Alman, Rus ve İtalyan ekollerini takip eden eğitim kurumları var. Bunların yanı sıra başka ekollerden yetişmiş keman sanatçılarımız da kendi ekolleri doğrultusunda öğrenci yetiştiriyorlar.
Çok beğendiğiniz, ilham aldığınız kadın keman virtüözleri kimler?
Hilary Hahn.
Peki zorlu bir parçayı öğrenmek için nasıl bir yöntem izlemelerini öğütlersiniz öğrencilerinize?
Bütünü görmek için ayrıntılara ihtiyacımız vardır, ayrıntıları bizler yakalayabilmeliyiz.
Teknik olarak parçayı oluşturan her bir basamak tamamlandıktan sonra ulaşılabilecek en son nokta; o parçaya iz bırakmaktır.
Parçanın karakterini anlamaları için öğrencilerime yardımcı olurum. Onların ne hissettiklerini sorarım ve hislerini enstrümanlarına aktarmanın yollarını ararız. Bu yollar önce iyi bir tekniğe sahip olmakla başlıyor tabii ki ama ne yazık ki her şey bununla da bitmiyor. Bestecinin nasıl bir dönemde yaşadığı, parçayı neden bestelediği, etkilendikleri kişiler veya olaylar gibi bir sürü etken rol alıyor.
Teknik olarak aynı düzeyde olan her kemancı o parçayı çalabilirse onların farkı ne olacak? Bir eğitmen olarak onlara iz bırakmanın yollarını göstermeye çalışıyorum. İz bırakmaya çalışırken, iz bırakanları bilmek de çok önemlidir. Aynı parçayı farklı virtüözlerden dinlediğinizde bambaşka yorumlarla karşılaşabilirsiniz. Öğrencilerimden bu yorumları taklit etmelerini isterim. Kendi seslerini ancak deneyerek bulabilirler.
Bir keman sanatçısının başarılı olmasının “altın kuralları” var mı sizce? Siz öğrencilerinize neler öğütlersiniz? Ve sizce başarı ne demek?
Başarı benim için her daim öğrenci kalabilmektir.
Başarı bir sonuç değil bir süreçtir.
Üniversitede bir hocam ilk dersimizde “Şimdi boş bir çantanız var ve o çantayı ne kadar doldurursanız attığınız her adım o kadar sağlamlaşacak.” demişti.
Pratik, bu sürecin önemli bir parçası olmakla beraber bütünü oluşturmaz. Binanın sağlam temeller üzerine inşaa edilmesi için müzik tarihine, sanat tarihine, armoni bilgisine, deneyime ihtiyaç vardır ama en çok da merak etmeye ve araştırmaya 😊
Her zaman daha iyisi vardır. Daha iyi bir teknik, daha iyi bir icra. Bizler iyiyi aramalıyız. Sabırla iyinin peşinden gitmeliyiz.
Öğrencilerinizi yarışmalara katılmaya teşvik eder misiniz? Zira yarışmalar konusunda müzisyenler ikiye ayrılıyor. Ben de sizin bu konudaki duruşunuzu öğrenmek isterim.
Müzisyen olmak her şeyden önce psikolojik olarak zorlu bir süreçtir. Dört duvar arasında saatlerinizi geçirirsiniz ve bu saatlerin sonunda kendinizi telefonla kayıt etmek istediğinizde bile birçok hata yapabilirsiniz. Performans anında da aynı şekilde.
Öğrencilerimi teknik olarak birçok şeye hazırlarım ama en önemlisi onları psikolojik olarak da hazırlarım. Hiçbir öğrencim benden “Bunu yapamazsın, çalamazsın” cümlesini duymaz, duyamaz. Onun olması için yolları söylerim, süreci anlatırım.
Bazı değerlendirmeler müzisyenler için çok kırıcı olabiliyor. Özellikle de iki ölçü için saatlerinizi verip sırf heyecanlandığınız için hata yaptıysanız. Her öğrencimi yarışmaya yönlendirmek yerine olumsuz bir sonuçla karşılaştığında da bunun sürecin bir parçası olduğunu kabul edecek ve bu geri dönüşü doğru değerlendireceğine inandığım öğrencilerimi yönlendirmeyi tercih ederim.
En nihayetinde her müzisyen önce kendisiyle yarış halinde.

Dijital çağda keman eğitmeni olmanın zorlukları ve kolay yönleri neler Simru hanım?
Tabii ki bu durum teknolojiyi, sosyal medyayı nasıl kullandığınıza ve hangi açıdan baktığınıza bağlı olarak değişiyor. Kendi adıma konuşmak gerekirse; boşa geçen zamanları sevmiyorum ve bu boşa geçen zamanları değerlendirmek için çok güzel bir araç olduğunu düşünüyorum. Eğer büyük bir şehirde yaşıyorsanız bu kaçınılmaz bir şekilde saatlerinizin yolda geçtiği anlamına gelir. Bu süreyi daha verimli hale getirmek için o hafta çalışacağım parçayı dinlemek bile pratiğime devam etmemi sağlıyor. Bu parçaları farklı yorumculardan anında erişimle dinleme imkanımız var. Onların fikirlerinin bize ulaşmasını sağlıyor. Bir parçayı piyano eşlikli çalışmak için piyanistimin boş gününü beklemek zorunda değilim internette farklı tempolarda bir sürü eşlik bulabiliyorum, gerçek bir çalışmanın yerini tutmasa da onunla ilgili fikir sahibi olmama yardımcı oluyor. Bir konsere fiziksel olarak katılmadan da dinleyebiliyorsunuz. Hayranlık duyduğunuz biriyle çalışmak için onunla aynı şehirde yaşamaya gerek duymadan onunla ders yapabiliyorsunuz.
İlham almak ve ilham vermek için harika bir araç olduğunu düşünüyorum.
Beni en zorlayan tarafı ise bilgi kirliliği. O kadar çok bilgi var ki hangisi doğru hangisi daha güvenilir ayırt etmekte zorlanabiliyoruz. Youtube üzerinden video izleyerek keman öğrenmeye başlamış bir sürü öğrencim var veya çeşitli teknikleri videolar üzerinden öğrenmeye çalışan. Bu durum beni bir eğitmen olarak zorluyor. Tekniği, oya gibi ilmek ilmek işlemek gerekir. Videodan öğrenilecek bilgiler ve öğrenilemeyecek bilgiler olduğunu öğrencilerin bilincinde olması gerekir. Her zaman için bilginin kaynağını göstermeye yardımcı oluyorum.
Şu anda keman repertuarınızda hangi besteciler ve/veya dönemler hakim?
Bütün dönemlerden farklı eserleri repertuvarımda bulundurmaya gayret ediyorum. Şuan yüksek lisans çalışmam için ağırlıklı olarak üzerinde durmam gereken besteciler var ve onlar artık günlük pratiğimin bir parçası haline geldiler. Johann Sebastian Bach, Bela Bartok, Wolfgang Amadeus Mozart bu isimlerden birkaç tanesi.
Türkiye’de müzisyenlerin yeterli enstrümana erişim imkanı var mı sizce?
Enstrüman her yıl yenilenen bir şey değil, enstrümanımız bizim için çok özel. Bir sanatçının kendi sesini ararken kullandığı araçtır enstrümanı. Maddi imkanların çok geniş olduğunu söyleyemesem de her müzisyenin o istediği enstrümanı alabilmek için elinden geleni yapacağını çok iyi biliyorum ve buna defalarca şahitlik ettim.
Burs imkanlarını yeterli buluyor musunuz? Burs imkanı olmadığı için hayalleri yarıda kalan tanıdıklarınız, öğrencileriniz oldu mu?
Burs imkanları pek çok açıdan yetersiz fakat kendi adıma konuşmak gerekirse var olduğum noktaya tek başıma gelmedim. Hocalarımın desteğini hep gördüm ve bunun karşılığı olarak onlara verebileceğim tek şey iyi bir şekilde çalışmaktı. Bana hep destek oldular. Bugün ben de maddi imkanları nedeniyle kimsenin hayallerinden uzaklaşmasına sebep olmak istemiyorum bu nedenle elimden geldiğince birçok öğrenciye özel ders konusunda destek oluyorum.
Peki yakın döneme dair projeleriniz, hayalleriniz nedir?
Yüksek lisansımı başarıyla tamamladıktan sonra resital projelerim var. Daha çok oda müziği gruplarında bulunmak da istiyorum.
Ne kadar çok öğretirsem o kadar çok öğreniyorum. Bu yüzden iyi bir akademisyen olmak için de elimden geleni yapacağım. Sosyal medya üzerinden daha çok insana ulaşarak onlara faydalı olmayı seviyorum.
Bana böyle güzel bir köşeyi ayırdığınız için çok teşekkür ederim, sorularınızı gerçekten keyifle cevapladım. Sayenizde birçok müzisyenin düşünceleriyle buluşma fırsatı yakalıyoruz. Daha nicelerine.. 😊
Tebrik ediyorum güzel kızım.ne çok şey öğrettin bize.❤️yolun ve bahtın açık olsun.
BeğenBeğen