
Arda İşkol 7 Haziran 1998 yılında Mersin’de doğdu. 2009 yılında Hacettepe Üniversitesi Ankara Devlet Konservatuvarı Keman bölümüne kabul edildi. Yedi yıl kadar sürdürdüğü bu eğitimi boyunca çeşitli ustalık sınıflarına katıldı, orkestralarla, farklı çalgı gruplarıyla ve solo olarak Türkiye’de ve Avrupa’da konserler verdi. 2016 yılında lisans eğitimine Kompozisyon bölümünde devam etme kararı aldı. Önce Burhan Önder sonra da Turgay Erdener ile çalıştı. Hasan Uçarsu, Emre Sihan Kaleli, Tolga Yayalar, Yiğit Aydın ve Onur Türkmen gibi bestecilerin söyleşileri ve ustalık sınıflarına katılma fırsatı buldu.
2019/20 kış sömestrinde, Erasmus programı ile Almanya’ya giderek Hochschule für Musik Karlsruhe’de eğitimine devam etti. Buradaki eğitimi sırasında Wolfgang Rihm ve Markus Hechtle gibi isimlerle çalışma fırsatı buldu. Ayrıca, Alman şair Friedrich Hölderlin’in 250. Doğum gününü kutlamak adına düzenlenen bir şarkı yarışmasında da birincilik ödülü aldı. Erasmus eğitimi sonrası kompozisyon çalışmalarına Xatıra Ahmedli Cafer ile devam etti ve Hacettepe Üniversitesi Ankara Devlet Konservatuvarı Kompozisyon bölümü Lisans devresinden 2021 yazında mezun oldu.
‘Kadıköy Belediyesi Süreyya Operası Ulusal Beste Yarışması 2021’ finalinde de 1.’lik ödülüne layık görülen besteci, Yüksek Lisans eğitimine yine HÜADK Kompozisyon bölümünde, Xatıra Ahmedli Cafer ile devam etmektedir.
“Müziği kalıcı yapan dinleyenler ve çalanlardır” diyen bu değerli gencimizi tanımanız için bir söyleşi fırsatı var aşağıda, değerlendirmek ister misiniz?
Merhaba Arda bey. Mersin’den Ankara’ya uzanan müzik yolculuğunuzu çocukluktan itibaren kısaca öğrenmek isterim. Çok önemli öğretmenlerle çalışmışsınız. İçinizdeki bu “kıvılcım” nasıl fark edildi ve onu nasıl yönlendirdiniz?
Beni ilk olarak konservatuvara yönlendiren, ilkokuldaki müzik öğretmenim idi. Hacettepe Üniversitesi ADK’nın keman bölümüne kabul edildikten sonra ise hocam Eylem Önder ile 7 yıl süren çok keyifli bir eğitim süreci geçirdim. Çalmaktan ve dinlemekten hoşlandığım sayısız müzik tanıdım sayesinde. Küçük yaşta da müzik yazmaya hevesli olduğum için fikir alabileceğim herkesi rahatsız etmiştim zamanında 🙂 Bana yol gösteren birçok insan sayesinde kompozisyon bölümüne geçiş yaptıktan sonra sırasıyla Burhan Önder, Turgay Erdener ve Hatıra Ahmedli Cafer ile çalışma fırsatı buldum. Hepsine ne kadar teşekkür etsem az.. Sundukları görüşler/fikirler kendimi geliştirmemi sağladı ve bakış açımı genişletti.
Almanya’da eğitim gördünüz. Türkiye ile kıyaslandığında oradaki eğitimin farkları, katkıları neler oldu? Yurtdışı deneyimi birçok müzisyenin sınırlarını zorladığı, kendini gerçekleştirdiği bir ortam sonuçta…
Almanya’ya Erasmus programı kapsamında gitmiştim. Pandemi yüzünden de bir dönem erken dönmek zorunda kaldım. Bu durum beni oldukça üzmüştü çünkü Wolfgang Rihm gibi çok değerli bir kompozitör ile her hafta ders yapma fırsatına sahiptim. Ayrıca oradaki kompozisyon hocam olan Markus Hechtle ile de oldukça iyi anlaşıyordum ve kendisi, müzik yazarken benim çok daha özgür düşünmemi sağladı. Zorluk olarak bahsedebileceğim tek şey Almanca bilmemek olabilir. Herkes İngilizce konuşur durumda değildi ve bu da tahmin edilebileceği üzere yer yer beni zor durumlara soktu 🙂
Ve Almanya’da önemli bir yarışmada birincilik ödülü aldınız. Sizin ifadelerinizle öğrenmek isterim bu yarışmanın detaylarını ve ödül alan bestenizin özelliklerini.
Bu yarışma Alman şair Friedrich Hölderlin’in 250. Doğum gününü kutlamak amacıyla düzenlenmişti. Onun şiirlerinden yararlanarak kısa bir şarkı beklentisi vardı. Almancam olmadığı için sadece şiir seçimi yapmak bile oldukça uzun zaman aldı. Kullanacağım metni seçtikten sonra, şiirdeki narin anlatıma en yakın müziği düşünmeye çalıştım. Oldukça romantik bir şiir idi, kendi müzikal zevklerim çerçevesinde elimden geldikçe o romantizmi yansıtmaya çalıştım.
Peki sizce bir besteyi “beste” yapan nedir? Unutulmaz kılan, farklılaştıran, nesilden nesle aktaran…
İlginç olan kısım da bu. Bir müziğin yaşaması, dikkat çekmesi ya da sizin deyişinizle ‘unutulmaz’ olması kompozitörün kontrol edebileceği bir durum değildir diye düşünüyorum. Besteci, kendi zevkini olabildiğince istediği gibi yansıtmaya çalışmaktan ötesini yapamaz. Müziği kalıcı yapan dinleyenler ve çalanlardır. Peki ya bir müziğin değeri bu kadar kolay ölçülebilir mi?
Peki beste yaparken ortamda olmazsa olmazlarınız nedir? Mesela mutlaka ev ortamı mı olmalı, dağ başında veya kumsalın ortasında da beste yaptığınız oldu mu?
Mekanı çok önemsediğimi söyleyemem ama sessizlik ve sakinlik olmazsa rahatça çalışabileceğimi düşünmüyorum.
Biraz klişe olacak ama ilham kaynaklarınız nelerden beslenir?
Ben uzay ve yaşam üzerine düşünmekten çok keyif alırım. ‘Bilinmezlik’ hoşuma giden bir düşünme konusu. Fakat bunların ötesinde ilhama değil çalışmaya inandığımı rahatça söyleyebilirim 🙂
Sizde iz bırakan, ilham aldığınız çağdaş bestecileri de öğrenmek isterim.
Halen hayatta olan Unsuk Chin, Thomas Ades ve Esa-Pekka Salonen oldukça keyifle dinlediğim ve etkilendiğim bestecilerdir. 2013 yılında ölmüş olan Henri Dutilleux ise yapıtlarını dinledikten sonra müziği algılayışımı ve müzik üzerine düşünce tarzımı tamamıyla değiştirmiş olan bir bestecidir.
Son olarak yakın döneme dair kendinize ilişkin projeleriniz ve hedefleriniz nelerdir Arda bey?
Müziklerimi olabildiğince sık bir şekilde seslendirebiliyor olmak istiyorum. Bunun için de zamanımı öncelikli olarak yurtiçi ve yurtdışındaki yarışmalara katılmaya çabalamak için ayıracağım. Yarışmalar haricinde de yazmış ve yazıyor olduğum müzikleri kaydedip yayınlamak gibi bir isteğim de var. Yani kısaca karşıma çıkan tüm fırsatları değerlendirebilmek istiyorum.
Bu keyifli söyleşi için çok teşekkürler.
Ben teşekkür ederim 🙂