Ankara’dan yükselen ödüllü küçük çellist Doruk Enes Sağır: “Viyolonsel benim hayatım”

Son dönemde çocuklar arasında ismi giderek parlayan bir çellist var: Doruk Enes Sağır. 6 Ocak 2012 doğumlu olan Doruk’un annesi Türkçe Öğretmeni, babası Emniyet Görevlisi. Küçük yaşlarından itibaren müzik dinlemeyi, şarkı söylemeyi çok seven ve ritim duygusu çok yüksek bir çocukmuş. Dans ederken müziğin ritmini yakalayabiliyor ve onu ruhunda yaşadığını hissettiriyormuş. Çok küçük yaşlarda çizgi filmleri izlemek yerine sadece sevdiği başlangıç müziklerini pürdikkat dinlermiş. Hayal gücü çok geniş bir çocuk olan Doruk, oyuncaklarıyla müthiş kurgular yapıp bunları çok yaratıcı oyunlara dönüştürebiliyormuş.

Tüm bunları fark eden ailesi müzik yeteneğini geliştirmesi için Doruk’a Bilkent Üniversitesi Müzik ve Sahne Sanatları Fakultesi’nin sınavlarına girmek konusunda kendisine destek olmuş ve 2017 yılında bu sınavı başarı ile geçerek viyolonsel bölümüne kabul edilmiş. Böylece hem ilkokul hem de konservatuar eğitimine birinci sınıfta Bilkent Üniversitesi’nin Müzik İlkokulu’nda başlamış.

“Müzik hayatının her anında var. Doruk evde, günlük hayatının her anında notlarla ve enstrümaniyla yaşayan bir çocuk” diyen annesi ve babası, çocuklarının çalışkanlığı ve yeteneğiyle büyük gurur duyuyor. Onlar için Doruk’un uluslararası yarışmalardan aldığı ödüllerin yanı sıra iyi, eğitimli ve erdemli bir çocuk olarak yetişmesi de çok önemli; zira bir müzisyeni müzisyen yapan temel özellikler arasında bunlar var.

“Başarı, yetenekli olduğun alanda uzmanlaşmakla sağlanıyor bence ve çok çalışırsan mutlaka başarıya ulaşıyorsun” diyen Doruk, enstrümanını “Viyolonsel benim hayatım.” cümleleriyle tanımlıyor ve tüm hayatını viyolonselini merkezine alarak kurguluyor. Onun bu ilginç ve tutkulu hayatını yakından tanımaya ne dersiniz?

Sevgili Doruk, viyolonsel alanında kendi yaşıtların arasında oldukça başarılı bir profil sergiliyorsun, öncelikle seni çok tebrik ederim. Müziğe ilgin nasıl doğdu, bize biraz anlatır mısın o dönemleri?

Teşekkürler Menekşe abla. Ben sanırım dört-beş yaşlarındayken, evde bulduğum çubukları kullanarak tencerelerin üzerinde ritim tutuyordum. Hatta çalarken özellikle uygun müzikler seçerek yapıyormuşum. Bunun üzerine annem ve babam bana elektronik bateri aldılar. Bir de şarkı söylemeyi ve dinlemeyi çok seviyordum. Yani içimdeki ritim duygusunu ilk olarak ailem fark etti. Altı yaşındaydım, yaz tatilinde İzmir’de kuzenimle oynarken babam bana müjdeli haberi verdi: Bilkent’in yetenek sınavını kazanmıştım. Sınav komisyonundaki öğretmenlerim bana viyolonseli uygun görmüşler. Böylece ilkokul birinci sınıfa Bilkent Üniversitesi Müzik ve Sahne Sanatları Fakültesi Müzik İlkokulunda başladım ve bu sene dördüncü sınıftayım.

Peki başarının sırrı nedir Doruk?

Çok ve düzenli çalışıyorum. Bence temel sırrı bu. Bir de öğretmenim Verda Çavuşoğlu çok özel bir insan. Bizleri çok güzel ve özverili bir şekilde yetiştiriyor. Her zaman kontrollü çalışmamız gerektiğini söylüyor. Ben de öğretmenimin söylediği noktalara özellikle dikkat ederek çalışıyorum. Kendisinden her an yeni şeyler öğrenip kendimi geliştiriyorum. Başarı, yetenekli olduğun alanda uzmanlaşmakla sağlanıyor bence ve çok çalışırsan mutlaka başarıya ulaşıyorsun.

Peki işin bir de yarışmalar ve ödüller yönü var. Onları da bize biraz anlatır mısın?

Elbette yarışmalar benim için oldukça önemli yer tutuyor. Uluslararası yarışmalara katılıyorum. Hong Kong’da düzenlenen “Music e-Contest2020” yarışmasında birinci turunda tüm katılımcılar arasında “Most Popular Video” ödülünü kazandım ve yine aynı yarışmanın ikinci turunda ikincilik ödülü, Saraybosna’da “IMKA İnternational Internet Music&Dance Competition” da ikincilik ödülü, Amerika Birleşik Devletleri’nde (Atlanta) düzenlenen “International Youth Music Competition”da ikincilik ödülü aldım. Fransa’da  “Music Competition Online” yarışmasında da birincilik ödülüne layık görüldüm. Yarışmalar beni motive ediyor. Çalışmalarımın karşılığını alınca mutlu oluyorum.

Eğitim hayatında herhangi bir kurumsal destek veya burstan yararlandın mı Doruk?

Şu an için herhangi bir burs almıyorum.

Çalışma tempon nasıl Doruk?

Hafta içi yaklaşık üç saat günlük çalışırım, hafta sonu da dört saat çalışmaya özen gösteririm. Çalışırken arada molalar veririm ama konsantrasyonumu asla yitirmem. Çalışacağım etütler, gamlar ve parçalar tamamlanana dek o günkü programımı takip ederim. Çalışırken tutuş, duruş ve enstrümanımla ilgili tüm tekniklere dikkat ederek çalışırım.

Final sınavım yaklaşıyor. Sınavda bir parça ve bir sonat çalacağım. Mesela bugün öğretmenimle sonatımı müzikal olarak nasıl çalmam gerektiğini çalıştık. Dikkatli, özenli, sakin çalışmak çok önem verdiğim noktalardır. Entonasyonumun doğru olmasına ve çalışmamın verimli olmasına dikkat ederim.

Çaldığım eserleri de mükemmel düzeye ulaştığında sosyal medya hesabıma yüklerim. Ama sosyal medyanın ve teknolojinin asla esiri olmadım, olmayacağım da. Bunu daha geniş kitlelere erişmede bir araç olarak kullanıyorum. Benim için aslolan müzik ve enstrümanım…

Viyolonsel taşımak zor olmalı. Şimdi biraz daha büyümüşsün, ama ilk başlarda nasıl idare ederdin Doruk?

Küçükken zor taşıyordum, haklısınız. Ama o konuda da vücudum güçlendikçe bir sorun olmaktan çıktı. Birinci sınıfın ikinci döneminden itibaren taşımak kolaylaştı. Artık rahatlıkla merdivenleri indirip çıkartabiliyorum yardım almaksızın.

En sevdiğin besteciler kimler?

Vivaldi, Mozart ve Bach üçlüsü benim için ve bence viyolonsel repertuarı açısından vazgeçilmez.

Çağdaş çellistler arasında kendine örnek aldıkların kimler?

İlk sırada Yo-Yo Ma geliyor sanırım. Ayrıca Hauser’in de çello çalarken sakinliğini ama aynı anda coşkusunu ve neşesini çok beğeniyorum.

Viyolonsel eğitimin sırasında en çok zorlandığın şey ne oldu?

Konçertolar en çok zorlandığım alan sanırım. Pozisyon geçişleri önemli ve zordur. Bu yüzden çok dikkatli ve çok tekrarlayarak çalışıyorum. Bir de çalarken gıcırtı çıkmasın diye hayli uğraşıyordum ilk başlarda. Şimdi çalıştıkça, vakit ve emek verdikçe tüm bu zorlukları aştım.

Geleceğe yönelik hayallerini merak ediyorum.

İtalya’da kalmak, orayı keşfetmek istiyorum. Türkiye’deki konservatuar eğitimim tamamlandığında mutlaka yurtdışında da eğitimimi sürdürmek istiyorum. Türkiye’de ve yurtdışında konserler vermek, sahnelerden hiç inmemek istiyorum. Bir yandan da mutlaka benim gibi çocuk çellistleri, aldığım eğitim ışığında yetiştirmede katkım olmasını çok arzu ederim. Çocuklar teknolojiye bağımlı olmasın. O yüzden mutlaka müzikle ilgilensinler.

Belki çellonun yanında en çok yakıştırdığın enstrüman hangisi Doruk?

Çellonun yanına en çok piyano yakıştırıyorum. Entonasyonunu kontrol edebiliyorsun. Bir yandan kendim de piyano dersi aldığım için bu iki enstrümanın birlikteliğini çok beğeniyorum.

Bugünlerde repertuarına hangi besteler ve besteciler hakim?

Bach suiteleri, Marcello sonat, pus pozisyonu ve çift tel etütleri, Dotzauer etütleri çalıyorum. Yakın zamanda Viyolonsel bölüm konserinde de Jenkınson  Dance  parçasını çaldım.

Bu keyifli söyleşi için çok teşekkürler.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s