
Miraç Toprak Akyüz, 4 Ağustos 2011 tarihinde Diyarbakır’da doğdu. Bebeklikten itibaren müziğe olan ilgisi anaokulunda, henüz 5 yaşında iken piyano ile tanışmasıyla tutkuya dönüştü.
Diyarbakır’da piyano ve solfej eğitimi almaya başlayan Miraç Toprak, ilkokul yıllarında Diyarbakır’da çeşitli oda konserleri ve festivallerde sahne aldı.
Pandemi sürecinde balkon konserleri vererek yerel basının ve müzik otoritelerinin dikkatini çekti. İlkokul 2. sınıfta üstün zekâlı ve yetenekli öğrenciler için yapılan sınavı kazanarak Bilim ve Sanat Merkezi’nin (BİLSEM) genel kültür ve genel yetenek alanında eğitim almaya başladı.
İlkokul 4.sınıfta uluslararası kanguru matematik olimpiyatlarında kendi yaş grubunda finale kalan Miraç, aynı yıl Diyarbakır’da özel bir kolejin sınavını tam burslu olarak kazandıysa da müzik kariyerini devam ettirmek için Anadolu Üniversitesi Devlet Konservatuarı yetenek sınavını kazanıp, ailesi ile birlikte Eskişehir’e yerleşerek 2021 yılında burada eğitim almaya başladı.
Halen Eskişehir Anadolu Üniversitesi Devlet Konservatuarı Müzik ve Bale Ortaokulu’nda Doç. Dr. Eren Yahşi’den piyano eğitimi ile müzik yolculuğuna devam eden Miraç, aynı zamanda BİLSEM bünyesindeki eğitimini de sürdürüyor.
Diyarbakır’dan Eskişehir’e dek ailesinin imkânlarını zorlamasıyla okula gelen Miraç, başlı başına bir azim öyküsü.
Piyanoyla beş yaşında tanışmışsın. O günleri nasıl anımsıyorsun Miraç?
Beş yaşında anaokuluna gidiyordum. Orada önce melodika ile notaları öğrenip sesler çıkarıyorduk. Bu sesler benim çok ilgimi çekmiş ve hiç elimden bırakmıyordum. Ailem de benim ilgimi fark ederek bana bir org aldılar. Bu şekilde başladığımı hatırlıyorum. Zaten nasıl unutabilirim ki, çok seviyordum!
Bach’tan Mozart’a, Erik Satie’ye dek birçok bestecinin eserlerini icra ettin. Peki piyano çalarken neler hissediyorsun?
Piyano çalarken sanki başka bir dünyaya ışınlanıyorum. Sadece ben ve doğa varmış gibi… Notalara her bastığımda doğadaki sesleri taklit ediyormuşum gibi hissediyorum. Ben en çok Bach’ın Invention no.8 adlı eserini seviyorum, biliyor musunuz?
Pandemi sürecinde “balkon konserleri” verdin. İtalya’dan Almanya’ya birçok ülkede birçok müzisyen bu yöntemle pandemide milyonlara ulaştı. Peki senin mahallende nasıl bir tepkiyle karşılaştın?
Pandemi zamanı Diyarbakır’da herkes sıkıntıdan balkonlarda oturuyordu. Benim de aklıma TV’de gördüğüm balkon konserleri gelmişti. Aileme söyledim. Onlar da destek verdiler bana. Ben de üç eser icra ettim. Eserler bitince avuç içleri acıyana dek alkışladı komşularımız ve bol bol ıslıklar çaldılar. Tam o anda orada olmalıydınız. Çok mutlu olmuştum.
Piyano çaldığımı komşularımız öğrenince, hemen anneme ulaşıp “nasıl öğrendi biz de çocuklarımızı kursa gönderelim” diye sordular. Herhalde beğenmişler ki böyle sordular. Mahalleden üç arkadaşım da piyano kursuna başladı benden ilham alarak… Balkondan Erik Satie’nin Gnossienne No:1, Ay Dilbere, Beethoven’in Für Elise adlı parçalarını seslendirdim.
Balkon konserimden sonra yerel gazetelerde haberim çıkmıştı. Bu haberleri Almanya’da Pervin Çakar bile okumuş ve babama ulaşıp benimle bir konserinde düet yapacağını söylemiş. Pandemi uzayınca bunu henüz gerçekleştiremedik. Ayrıca konservatuar sınavlarına hazırlanmam için yönlendirmelerde bulundu. Hatta küçük yaşta konservatuvara girilebildiğini bile bilmiyorduk; onun sayesinde öğrendik. Çalışma videolarımı devamlı çekip gönderiyordum. O da bize yorum yazıyor ve eksiklerimizi hatırlatıyor. Beni takip etmeyi hiç bırakmadı.
Diyarbakır ve çevresinde Bilsem gibi eğitim kurumlarının olması, fırsat eşitliği sağlamada sence ne kadar faydalı? Sanata yetenekli yaşıtların yeterince eğitim fırsatına ve enstrümana erişebiliyor mu?
Evet bütün ailem Diyarbakır’da. Bir Diyarbakırlı olarak orayı çok özlüyorum. En büyük hayalim Diyarbakır’da dedeme verdiğim sözü tutarak onun söylediği klamları (Kurmanci ve Zazaca dengbej şiiri) notaya döküp yeniden yorumlayarak klasik eserlere dönüştürmek… BİLSEM’in Diyarbakır’da da olması çok güzel bir duygu. Müzik aleti olmayan çocuklar da var. Bunun için büyüklerin bu arkadaşlarımıza destek olması gerekiyor.
Eskişehir’de müzik alanında kendini geliştirmek adına neler yapıyorsun?
Okul sonrası senfoni orkestrası konserleri oluyor. Zaman buldukça babamla bu konserleri dinlemeye gidiyoruz. Okul çıkışında genelde çalışmak için akşam 6’ya kadar okulda boş piyano bulursam devamlı çalışıyorum, çünkü evdeki piyanom dijital ve bu piyanoda sesler daha farklı çıkıyor. Koro, solfej ve çalgı derslerimiz var; yani çok yoğun geçiyor. 28 Aralık’ta Anadolu Üniversitesi Koral Çalgan salonunda konserim olacak, ona hazırlanıyorum.
Matematik ve fen alanında çalışmalar yapıyorum. TÜBİTAK için proje hazırlıyorum. İngilizce eğitimi alıyorum çünkü Pervin abla gibi yurtdışına giderek kendimi geliştirmek istiyorum ve bunun için de çok çalışıyorum.
Müzik alanında bir otorite olsan ilk üç icraatın ne olurdu Miraç?
Tüm çocuklara müzik aletleri dağıtırdım. Çocuklara parasız müzik kursları verdirirdim. Dersleri sınıfta değil de doğanın içinde yapmalarını sağlar, bir sürü konser düzenlerdim.
Gelecekten beklentilerin nedir?
Eğitimimi iyi bir şekilde tamamlayıp, tüm dünyada konserler vermek, dedeme verdiğim sözü yerine getirmek…
Haberin tümü: https://www.gazeteduvar.com.tr/muzikte-firsat-esitligi-arayisi-orada-bir-oxford-var-uzakta-makale-1544801